Kutsal Kase

-Muhammed-

Profesör
Katılım
18 Kas 2010
Mesajlar
1,740
Tepkime puanı
234
Puanları
63
davinciib0.jpg


Kutsal Kase

Mahmut Aydın

Doç. Dr., OMÜ. İlahiyat Fakültesi, Dinler Tarihi Anabilim Dalı Başkanı

Kutsal Kase efsanesi Batı Hıristiyanlığında en uzun soluklu efsanelerden biridir. Efsaneye göre Kutsal Kase, Hz. İsa’nın Yahudi ve Romalıların oluşturduğu askeri bir güç tarafından yakalanıp çarmıha gerilerek idam edilmesinden önce Havarileri ile yediği son akşam yemeğinde kullandığı veya çarmıh esnasında Arimatea’lı Yusuf’un İsa’dan akan kanı doldurduğu ya da her ikisini de kapsayan yani hem İsa’nın son akşam yemeğinde şarap içtiği hem de kanının doldurulduğu kasedir. İsa’nın kanının içinde bulunduğuna inanılan bu Kase efsaneye göre Arimatea’lı Yusuf tarafından asırlardır saklandığı İngiltere’ye götürülmüş ve etrafı boş arazilerle çevrili gizemli bir manastırda iyileşmeyen bir yaradan dolayı acı ve ıstırap çeken gizemli bir kral tarafından korunmaktadır. Bu Kasenin bulunması Kral Arthur’un savaşlarının temel ilgi alanı olmuştur.

Kutsal Kase efsanesi ile ilgili ilk bilgiler Chretien de Troyes’in The Conte del Graal (1180) (Kase Efsanesi) adlı romanında bulunmaktadır. Bu romanın ardından 60 yıl içinde (1180-1240) bu efsaneyle ilgili çoğu Fransızca olmak üzere çeşitli Batı dillerinde pek çok roman kaleme alınmıştır. Bu romanlar efsaneyle ilgili aşağı yukarı aynı bilgileri ihtiva etmekteydi. Temelde bunlar ya Kutsal Kase’nin ortaya çıkarılması serüveni ve bu süreçte yaşanan olaylar ya da bizzat Kutsal Kase’nin tarihi ile ilgili bilgiler ihtiva etmektedir.

Kutsal Kase efsanesi 1240’lardan 1800’lü yılların başlarına kadar pek fazla gündemi meşgul etmemiştir. Ancak 19. yüzyılda orta-çağ tarihi ve efsaneleriyle ilgilenen batılı araştırmacılar sayesinde bu efsane tekrar başta romancılar olmak üzere tarihçi ve mitolojiyle ilgilenen araştırmacıların dikkatini çekmeye başlamıştır. Günümüzde ise Dan Brown’un yaklaşık iki yıldır en çok satan romanlar listesinin başında yer alan Da Vinci Şifresi adlı romanı ve Tapınak Şövalyeleri ile ilgili yazılan kitaplarla gündeme taşınan Kutsal Kase efsanesi son günlerde İngiliz şifre uzmanlarının, Staffordshire bölgesindeki küçük bir anıtın üzerinde bulunan esrarengiz yazıttan yola çıkarak İsa’nın ‘Kutsal Kase’sinin yerini belirledikleri ve bu yerinde ülkemiz sınırları içinde olduğunu iddialarıyla yeniden medyanın ilgi konusu olmaya başlamıştır. İşte biz de bu yazımızda bir Dinler Tarihi araştırmacısı olarak Kutsal Kase’nin gerçekte ne olduğu ve bunun ülkemiz sınırları içinde olup olamayacağını kısaca irdelemek istiyoruz.

Bu bağlamda ilk önce Kutsal Kase’nin mahiyeti ile ilgili yukarıda anlattığımız efsanenin bir an doğru olduğunu yani Kasenin İsa’nın havarileriyle yediği son akşam yemeğinde kullandığı ve çarmıha gerilişi esnasında akan kanının içinde bulunduğu Kase olduğunu varsayalım. Kutsal Kase’nin tarih boyunca çeşitli efsanelere, savaşlara ve bitmek tükenmek bilmeyen sorulara sebebiyet verdiği gerçeğinden hareketle onun basitçe sadece İsa’nın kullandığı veya kanının içinde bulunduğu bir kadeh olmasının mantıklı olmadığını düşünüyoruz. Bu nedenle Da Vinci Şifresinde ifade edildiği üzere Kutsal Kase’nin bir kadeh değil, İsa’nın neslini rahminde taşıyan Mecdelli Meryem’in rahmi olduğunu düşünüyoruz. Çünkü başta Roma Katolik Kilisesi ve diğer Hıristiyan Kiliselerinin iddiasının aksine Hz. İsa, Mecdelli Meryem ile evliydi ve muhtemelen bu evlilikten çocuğu vardı. Zira İsa’nın bekar olması mümkün değildi. Çünkü o bir Yahudi idi ve dönemindeki Yahudi geleneğine göre evlilik çağına gelmiş bir Yahudi’nin bekar kalması yasaktı. Eğer İsa, bu geleneğe aykırı davranarak evlenmemiş olsaydı İnciller mutlaka bundan bahseder ve normal olmayan bu bekarlığın açıklamasını yaparlardı.[1] Nitekim Kutsal Kase ilgili anlatılan bazı efsanelerde İsa, yakalanıp öldürüleceğini anlayınca kendinden sonra öğretisini devam ettirmek için eşi ve neslinin taşıyıcısı olan Mecdelli Meryem’i seçmiş ve ona gerekli talimatları vermişti. Ancak Petrus, bir kadının arkasında ikinci sırada kalmak istemediği için cinsiyet ayırımcılığı yapmış ve Mecdelli Meryem’in İsa ile evli olmadığını, onun gerçekte bir ****** olduğu tezini yayarak İsa’nın kilisesini kurmak için onu değil kendisini seçtiğini iddia etmiştir. Bunun üzerine Mecdelli Meryem çocuğunu da beraberine alarak Fransa’nın Gaul bölgesine göçmüş ve orada Merovenj sülalesinin kurucusu olmuştur. Dolayısıyla bu efsaneye göre Kutsal Kase, aslında İsa’nın havarileriyle yediği son akşam yemeğinde kullandığı veya çarmıh esnasında kanının doldurulduğu kadehi değil, Mecdelli Meryem’i yani İsa’nın soylu neslini taşıyan kadını sembolize etmektedir.

Eğer Kutsal Kase, İsa’nın soylu neslinin taşıyıcısı olan Mecdelli Meryem’in rahmini temsil eden bir sembol ise o zaman bu sembol Hıristiyanlık tarihinde niçin hep bir sır olarak kalmaya devam etmiştir? Kanaatimizce bu sorunun yanıtını günümüz Hıristiyanlığının mimarı olan Pavlus’un teolojisinde ve Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğunun resmi dini olarak kabul edildiği 4. yüzyıldan itibaren yaşanan gelişmelerde aramak gerekir. Burada konumuz bu olmadığı için bu gelişmelerin detayına girmeden sadece şu noktanın altını çizmek istiyoruz. Kutsal Kase’nin aslında İsa’nın soylu neslinin taşıyıcısı olan Mecdelli Meryem olduğu sırrı, Kilisenin ilan ettiği ilahın aslında ölümlü nesiller dünyaya getirdiğinin fiziksel ispatı oluyordu. Bu da İsa’nın aslında Kilisenin iddia ettiği gibi Kutsal Teslisin ikinci şahsı olan Oğlu Tanrı değil, bir beşer olduğunu kanıtlamaktadır. İsa’nın evli ve çocuk sahibi olması Kilisenin varlığını da sona erdiriyordu. Çünkü Kilise (Roma Katolik Kilisesi) Petrus’a nispetle kurulmuş ve kendini onun halefi olarak görmektedir. İsa’nın neslini sürdürecek çocuğunun olması durumunda onun öğretisini ona kan bağıyla bağlı olanların sürdürmesi söz konusu olacağı için bu durum kendini Tanrının krallığına girmenin ve dolayısıyla da kurtuluşa ermenin yegane yolu olarak gören Kilisenin varlığını tehlikeye sokacaktı. İşte bu tehlikeden dolayı başta Roma Katolik Kilisesi olmak üzere diğer Hıristiyan Kiliseleri devamlı surette Kutsal Kase’nin basitçe İsa’nın kullandığı ve içinde kanının olduğu bir kadeh olduğunu ileri sürerek İsa’nın aslında bir beşer olduğu gerçeğini ima edecek en önemli delili karartmak istemişlerdir.

Kutsal Kase’nin aslında İsa’nın havarileriyle yediği son akşam yemeğinde kullandığı ve içinde kanı olan bir kadeh değil, onun aslında Mecdelli Meryem ile evli olduğu ve bu evlilikten de çocuğu olduğu gerçeğini temsil eden bir sembol olduğu noktasından hareketle kutsal kasenin bir define veya hazine değil, ancak onlardan çok daha değerli bir gizli bilgi olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle kasenin peşinde olan define avcılarına bu kasenin kendilerine milyonarca dolar kazandıracak bir antika kadeh değil, Hıristiyanlığın yapı taşı olan İsa’nın aslında Kutsal Teslisin ikinci şahsı olan Oğlu Tanrı değil, bir beşer olduğunu ispat eden bir kanıt olduğunu hatırlatmak istiyoruz.

[1] İsa’nın evli olup olmadığıyla ilgili bknz., Mahmut Aydın, “Tanrının Oğlu İsa Evliymiş”, Virgül: Aylık Kitap ve Eleştiri Dergisi, 71, Mart 2004, ss. 49-61.

Kaynak: www.dinlertarihi.com/dosyalar/makaleler/mahmutaydin/kase.htm
 
Üst