Kurban

beyazgül

Üye
Katılım
5 Kas 2006
Mesajlar
64
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Konum
gurbet
Kurban, Yüce Allah'ın rahmetine yaklaşmak için kurban bayramı günlerinde ibadet
niyeti ile kesilen özel hayvandır.

Neden Kurban Kesiyoruz ?

Sayısız nimetlere karşı Allah'a şükretmemiz, insanın geçen seneden bu seneye
kadar hayatta kalışına şükretmesi ve günahlarının bağışlanması için kurban
kesiyoruz.

Kurban kesmek aynı zamanda Allah'a teslimiyetin bir ifadesidir. Hz. ibrahim (a.s.) ile
oğlu Hz. ismail (a.s.) Allah'a o derece teslim olmuşlardı ki, biri öz evladını sadece
Allah rızası için kurban etmek, diğeri de Allah'ın emrine canı pahasına uymak
niyetindeydiler. işte kurban, bu teslimiyetin bir lutfudur.

Allah'a ulaşacak olan; kurbanın eti, derisi, kanı değil, kurban vesilesiyle kulun
takvasıdır. Hacc süresinin 37. ayetinde buna dikkat çekilmiştir.

"Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvânız
ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız diye O, bu
hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed) Güzel davrananları
müjdele!" (Hacc 37)

Kimler Kurban Kesecek ?

Müslüman olan ve temel ihtiyaçlarından başka en az iki yüz dirhem gümüş
değerinde bir mala sahip olan, fitre vermekle yükümlü olan kimseler kurban
keserler.

Temel ihtiyaçlar: Borçlar, oturulan ev, ev eşyaları, bineceği araba, ailesinin bir aylık
veya bir yıllık geçimidir.

Hangi Hayvanlar Kurban Edilir ?

Kurbanlar, yalnız koyun ve keçi ile deve, sığır cinsi hayvanlardan kesilebilir.
Mandalar da sığır cinsindendir. Bunların erkek ve dişileri eşittir.

Tavuk, horoz, kaz... gibi ufak hayvanlar kurban olamaz. Etleri yenilen vahşi
hayvanlar da kurban edilemez.

Kurbanlıklarda Aranan şartlar :


Koyun ile keçi birer yaşını doldurmalı veya koyunlar yedi-sekiz aylık olduğu halde
bir yaşındaymış gibi gösterişli bulunmalıdır.

Deve, en az beş yaşını, sığır da en az iki yaşını bitirmiş olmalıdır. özellikle
memleketimizde bu yaş sınırına dikkat edilmemekte ve insanlar üzerinden kurban
borçları kalkmamaktadır. Kurban alırken buna dikkat edilmelidir.

Ayrıca kesilecek kurbanın;

* iki veya bir gözü kör olmamalı
* iyice zayıflamış olmamalı
* Kesileceği yere gidemeyecek kadar topal olmamalı
* Kulak ya da kuyruğunun 3/1'den fazlası kopuk olmamalı
* Dişleri dökük olmamalı
* Doğuştan kulaksız olmamalı
* Memelerinin baş kısmı kopuk olmamalı
* Doğuştan kuyruksuz olmamalı

Büyük Hayvanlarda Hisse :

Kurbanda ortaklık sahihtir. Bir sığır ve devenin kurban edilmesine en fazla yedi kişi
iştirak edebilir. Ancak daha az ortakla veya tek başına da kesilebilir.

Koyun ve keçiyi ancak bir kişi kurban edebilir:

Kurbanın Kesilme Vakti :

Kurban, Kurban bayramının birinci, ikinci ve üçüncü günlerinde kesilebilir. Birinci gün
kesilmesi daha iyidir. Kurbanı gece kesmek mekruhtur.

Kurbanın Kesilmesi :

Dinimize göre kurbanlık hayvanlar şöyle kesilmelidir:

* Hayvan, eziyet edilmeden kesilecek yere getirilir.
* Eziyet edilmeden kıbleye karşı sol yanı üzerine yatırılır.
* Oradakiler tarafından seslice üç defa tekbir getirilir.
* Bundan sonra kurban duası olarak bilinen En'am süresinin 162-163. ayetleri okunur.
* Dua bittikten sonra "Bismillahi Allahu Ekber" denilerek kurbanın boğazı kesilir.
* Koyun, keçi ve sığır; boğazları ile çeneleri arasından kesilir. Boğazdaki yemek ve
nefes borusu ile iki şah damarı kesilip kanın açılan bir çukura akması beklenir.
Kesilen hayvan deve ise, boynunun alt kısmı ile göğsü arasından kesilir. Kesim
işinde keskin bıçak kullanılmalı ve hayvana eziyet edilmemelidir.
* Kurbanı elinden geliyorsa sahibi kesmeli, değilse uygun gördüğü bir müslümana
kestirmeli, kendisi de başında bulunmalıdır. Kesen kişinin mutlaka besmele çekmesi
gerekir.
* Hayvan hareketsiz hale gelince usulüne göre yüzülür ve parçalanır.
* Kurban sahibinin, kurbanın kesilmesinden sonra iki rekât namaz kılarak hacetlerini Allah'dan istemesi Peygamber efendimiz tarafından tavsiye edilmiştir.
"Her kim kurbanını kestiğinde, kestiği bıçağı elinden bıraktıktan sonra iki rekât
namaz kılar ve Allah'a dua ederse Allah o kimseye istediği, şeyi verir." (Buhari)

Kurbanın Eti :

Kurban edilen hayvanın eti üçe bölünür. Bir bölümünü kurban sahibi evine ayırır. Bir
bölümünü misafirlere ve yakınlarına dağıtır. Bir bölümünü de fakirlere dağıtır.
Bununla birlikte kurban etinin tamamını sadaka olarak fakirlere vermek de caizdir.

Kurbanın Derisi :

Kurbanın derisi sahibi tarafından istenirse seccade veya evde kullanılabilecek bir
eşya yapılabilir. Kurban sahibi derisini istediği hayır müessesesine vermekte
serbesttir. Fakat şuna bilhassa dikkat edilmelidir ki; Allah'ın rızasını kazanmak için
kesilmiş olan kurbanların derileri muhakkak Allah'ın razı olduğu müesseselere
verilmelidir.
 
D

delikurt7584

Guest
kurban

Kurban kesme ibadeti İnsanlık tarihi kadar eskidir. Hz. Adem, ilk Peygamber olduğuna göre o da mali ibadetinin bir bölümünü gözünde sevgisi büyüyen malını kurban ederek Rabbin önüne engel olacak her şeyi kaldırma eylemini yapmıştır.
Ademin çocuklarının kurban kestiğini Rabbimiz:
"Onlara, Adem'in iki oğlunun gerçek haberini oku. Hani ikisi de Allah'a kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen (Kabil) "Seni muhakkak öldüreceğim" deyince, Kardeşi (Habil) "Allah, ancak sakınanlardan kabul eder." (Maide 27) ayetiyle haber vermektedir.
Saffat süresinin 107'nci ayetinde İbrahim aleyhisselama Rabbimiz tarafından kurbanlık verildiğinden haber vermektedir.
Hac süresi 36, 37, Bakara 196, Al-i İmran 183, Maide 2, 27, 95, 97, Fetih 25, Kevser 2'nci ayetlerde doğrudan veya dolaylı olarak kurbandan bahsedilmektedir.
Sevgili peygamberimiz de "Adem oğlu Kurban bayramı günü kan akıtmaktan başka Allah'a daha sevimli bir amel yapamaz. O, kıyamet gününde kurbanın boynuzu, tırnakları, tüyleri ile gelir. Kurbanın kanı yere düşmeden Allah katındaki yerine varır. Öyle ise gönül hoşluğuyla güzelinden kesin. (İbn-i Mace, Edahi, 3126) buyurmuş.
Bu hadisin arkasındaki 3127'nci hadiste de Kurbanın, babamız İbrahim aleyhisselamın sünneti olduğunu ve kurbanın kılı ve yünü sayısınca sevap alacağımızı haber veriyor.
Koçyiğitler kurban edilirken ağzını açmayanlar, Kurban bayramı yaklaşınca hayvansever pozlarına bürünüp koçlara özgürlük naraları atarlarken siz onlara kulak vermeyin.
Yunus Emre:
"Beni bir dağda buldular,
Kolum kanadım kırdılar.
Dolaba layık gördüler,
Onun için inilerim.
Ben bir dağ ağacıyam,
Ne tatlıyam, ne acıyam.
Ben Mevla'ya dûacıyam
Onun için inilerim."
Diyerek, bir ağacın iniltisini bize duyuruyor.
"Sordum sarı çiçeğe benzin neden sarıdır?
Çiçek eydür derviş baba ahım dağlar eritir." Diyerek, sarı çiçekle konuşur ve onun da ahları ve vahları olduğunu haber verir.
Rabbimizin: "Yedi gök ve yerdekiler bu ikisindekiler O'nu tesbih ederler. O'nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ancak siz onların tesbihini anlayamazsınız. Şüphesiz o Halim'dir. Ğafur'dur. ( İsra 44) ayeti er Rahman suresindeki "Otlar ve ağaçlar (Allah'a) secde ederler." Ayeti şairlerimizin kulağını hem insanlara hem tabiata hem Kur'an'a çevirmesine sebep olmuştur.
Yakında ilim adamları koparılan bir yaprağın veya çiçeğin, kırılan bir dalın çığlıklarını bize dinletirse biz şaşmayız. Ayetler hadisler ve bu yolda yürüyen şairler bizi hazırladılar.
Koyunların kurban edilirken akan kanına acıyanlar, buğday tanesinin tonlarca ağırlıktaki taşın altında ezilirken çıkardığı sese niçin kulak vermezler. Akıtılan kan'a acırken akıtılan un'a niye bakmazlar?
Dağlara çıkıp aslanlarla ceylanlar arasına engel olmazlar.
Denizlere dalıp balinaların bir günde yuttuğu binlerce balığa sahip çıkmazlar. Eğer her balık yumurtası balık olsa ve balıklar da yenmese deniz leş haline dönüşür, dünyada durulmaz olurmuş.
Öyle ise orta yol nedir? Orta yol Rabbin koyduğu kurallardır.
Bakara 29. Ayette yeryüzündekinin hepsinin bizim için yaratıldığını haber veren Rabbimiz, A'raf suresinin 31'inci ayetinde: "Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz. Çünkü O Allah israf edenleri sevmez" buyurmuş.
Koyun da, un da çiçek de, ağaçtaki dal da israf edilmeyecek. Kurbana karşı olan, bir gün sığır, koyun ve keçilerin eğer kesilmezlerse dağı taşı dolduracağı, mahalle aralarında hastalanıp, ölüp hastalık saçacağı, Hindistan inekleri gibi devlete ve millete sorun çıkaracağını da hesap ettiklerinden "hayvanlar emeklilik yaşına gelince kesilsin" diyor.
O yaşı kim belirleyecek? Sonra ten yaşlanır ama can yaşlanmaz. İki yaşındaki deve veya tosun kesilince acır da yirmi yaşındaki inek veya öküz acı duymaz diye bir şey yok. Can yönüyle karıncayla fil arasında fark yok. Hamsi ile balina arasında can yönüyle hiçbir fark yok.
Karadenizli bir balıkçının ağında yakalanan hamsi sayısı bütün Türkiye de kesilen kurban sayısından fazla. Onlar da can taşıyorlar. Herkes kendi mantığıyla hareket ederse altı milyar fikir ortaya çıkar.
Ama bütün akılları yaratan Rabbin emirleri ve Rasülünün uygulamaları doğrultusunda akılları yürütürsek birlik meydana gelir.
Öyle ise buyursun, Müslüman, hür mukim olan kişi nisap miktarı servete sahip olursa kurbanını kessin.
Kestiği kurban devede beş yaş, sığırda iki yaş, koyun ve keçide bir yaştan aşağı olmasın. Kuzu altı aydan fazla olur ve görüntüsü annesi gibi olursa kurban olur.
Zilhiccenin onuncu, on birinci ve on ikinci günlerinde yani bayramın birinci günü bayram namazının ardından üçüncü günün gün batımına kadar kurban kesilebilir.
Hiçbir çiçek diğerinin aynı değildir. Hiçbir ibadet diğerinin aynı değildir. Onun için kurban kesmeyip de kurbanlık hayvan ağırlığında altını fakirlere dağıtsa büyük sevaba girer ama kurban kesmiş olmaz. Hem kurbanımızı keseceğiz. Hem de yardımımızı yapacağız.
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Kurban
Doç. Dr. Fahreddin Yıldız


İslâm, düşünce ve yaşayış açısından insanları geliştirip onların şuur ve teslimiyet sahibi müslüman kişiler olmalarını hedeflemiş bir dindir. Son din olan İslâm'ın en önemli rüknü ise, şekli Kur'an'da belirtilen Tevhid ilkesidir. İslâm'ın bu ilkesi, imanî değerlerle bu değerlerin yönettiği davranışların İlahî Hükümler doğrultusunda birleşmesini gerekli kılar. Bu ilkeye göre yaşamak, Kur'an'ın hayatımızdan çıkmamasını, O'nun yaşantımızın vazgeçilmez bir parçası ve düzenimizin de yapısı olmasını sağlar.
Kur'an, insanın duygu ve düşüncelerinin hepsini Allah'a tevcih etmiş, kulluğun aynı noktaya yönelmesini istemiştir. Böylece İslâm'da düşüncelerle inançlar, inançlarla da davranışlar birbirine bağlanmış, yapılan iş ve ibadetler, imanın ifadesi sayılmıştır. İşte Yüce Kitabımız Kur'an'da "Allah'a itaat ve teslimiyet şuuru ile fedakarane bir şekilde ibadet etmenin" ifadesi olarak geçen terimlerden biri de "Kurban"dır.
KURBANIN TARİFİ VE MEŞRUİYYETİ
Kurban, "yakın olmak" anlamına gelen "kurbet" kökünden türemiş bir isimdir. (1) "Kendisiyle Allah'a yaklaşılan her şey" manasına gelir. (2) Görüldüğü gibi kurban mefhumu, "Allah'a yakın olmak için O'na takdim edilen, rızasını kazanmaya vesile olan amellerin" tümü-nü ifade etmektedir. Ayrıca "Udhiyye" kelimesi de "Kurban" manasına gelir.
Dini bir mefum olarak Kurban, "Allah rızası için, ibadet niyetiyle muayyen bir vakitte kesilen belirli hayvana" denir.
Kur'an ve Sünnetle meşruiyyeti sabit olan kurban, hüküm yönüyle İslâm'da farz olmasa da, kesilince "Allah için kesilmesinin farz olduğu" unutulmamalıdır. Çünkü Kur'an'ın, "Rabb'ın için namaz kıl ve kurban kesiver" (3) buyruğu, kurbanın İslam'daki meşruiyyetini ifade etmenin yanında, onun Allah için kesilmesini de gerekli kılmaktadır. Bu ve benzeri Kur'an ayetlerinden, Allah'dan başkası adına, O'nun rızasından başka bir maksatla ya da Allah'ın adı anılmadan kesilen kurbanların, Rabbimiz katında makbul olmadığı açıkça anlaşılmaktadır. İslâm'daki tüm iş ve ibadetlerde olduğu gibi, kurbanın da Allah için kesilmesi istemi, onun kişi ve toplum hayatından şirk şaibesini kaldırıcı özelliğine işaret eder.
Ayrıca Peygamberimiz'in, "Kurban kesiniz, çünkü o, babanız İbrahim (a.s.)in sünnetidir" (4) buyruğu, kurban kesmenin gereğini, "Kurban kesmeye bir imkan bulup da kurban kesmeyen bizim namazgahımıza yaklaşmasın" (5) ikazı ise bu ibadeti özürsüz terketmenin vahim sonucunu beyan eder.
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
İSLÂM VE KURBAN
Kurbanın ifade ettiği mana ile İslâm arasında yakın bir ilişki mevcuttur. Bilindiği gibi İslâm, "Allah'a taat ve kulluk için boyun büküp teslim olmak" manasına gelir. İslâm'ın bu manası, Hz. İbrahim (a.s.) ve İsmail (a.s.)in, Allah'ın emrine teslim olmalarıyla ortaya konulduğu içindir ki Kur'an'da bu teslimiyet "İslâm" lafzıyla ifade edilmiştir. (6) Yine tevhid önderi Hz. İbrahim (a.s.) in Allah'a teslimiyeti, O'nun dilinden Kur'an'da şöylece dile getirilmiştir.
"Ben yüzümü tamamen gökleri ve yeri Yaratan'a çevirdim ve ben (O'na) ortak koşanlardan değilim" (7). Hz. İbrahim, zulüm düzeninde tevhid peygamberi olma görevini üstlenmiş, belirtilen karanlık çağda pek çok işkencelere katlanmış, bunların hepsini izn-i İlahi ile başarabilmiş bir tevhid önderidir. Allah'ın böyle bir tevhid kahramanından "Oğlunu kurban etmesini istemesi" (8) esas büyük savaşın "kişinin kendisiyle olan savaşı" olduğuna işaret ederken, Kurban gerçeğini, "Kurbanın, arzu ve isteklerin kölesi olmamayı, aldatıcı itilimlerden sakınmayı, dünyevi çıkar ve arzularımız için inanç ve salih işlerimizde değişiklik yapmamayı ifade etmesi gerektiğini açıkça ortaya koyar.
Şu halde Kurban dan maksat sadece kan akıtmak değildir. Belki de en değerli saydığımız varlıkların Allah'a adanması, onların sevgilerinin Rabb'imizin yolunda feda edilebilmeleridir. "Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşmaz. Sizden yana Allah'a erişen sizin takvanız (Allah'ın buyruklarını tutmaya zorlayan saygınız)dır." (9) mealindeki ayet, kurbandan maksadın takva olduğunu bildirir.
Kur'an-ı Kerim, Kurban'ın, iman uğruna Allah'a gösterilen itaatin, teslimiyetin, feragat ve fedakarlığın en güzel ifadesi olduğunu beyan etmiş, Hz. İbrahim ve İsmail'i, bu teslimiyetin örnek şahsiyetleri olarak zikretmiştir. (10)
HAZRETİ İBRAHİM (a.s.) ve İSMAİL SEVGİSİ
Yüce Kitabımız Kur'an'ın, İsmail sevgisinin Hz. İbrahim için bir imtihan olduğuna işaret etmesi (11), bize kurbanın Allah'a giden yoldaki tüm engelleri yok edici özelliğini hatırlatmaya yönelik olsa gerektir. Çünkü Kur'an, "mal ve evlat sevgisinin bir imtihan olduğunu belirtmiş" (12), İslâm da, mensublarından, Allah'ın emrine uymaktan kendilerini alıkoyan her şeyi kurban etmelerini istemiştir. Demek ki kurban, asırlar önceki bir hadisenin tarihi anısından çok, bugün Hz. İbrahim ve İsmail gibi olabilmenin, benzeri teslimiyeti gösterebilmenin ifadesi olmaktadır.
KURBAN'DAKİ ANLAMLI DERS
Kur'an'ın, Kurbanla ilgili ayetlerinden, "Allah'ın İsmail (a.s)in kurban edilmesini değil, İbrahim (a.s)in İsmail'ini kurban etmesini istediğini" anlamaktayız. Yüce Rabb'imizin bu isteği, İbrahim (a.s.)in, ilahi buyruğa teslim olup uymasıyla yerini bulmuş, böylece Allah'a teslimiyetin, sabır ve şükrün en güzel imtihanı verilmiştir.
Bizden de istenen budur. Yani, "En çok sevilen değerlerin Allah için feda edilmesi" isteniyor bizlerden..
Böylesi bir iman ve şuurla bir hayvanın zahiri olarak kurban edilmesine gelince, o sadece kalbdeki iman ve teslimiyet nakşının zahire aksetmesidir.
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
KURBANIN KİŞİ VE TOPLUM AÇISINDAN ÖNEMİ
Kur'an'ın hedeflediği şekilde örnek bir toplumun oluşumunda kurbanın önemi büyüktür. Bilindiği gibi İslâm toplumunun en bariz özelliği "temelde tevhid ilkesine bağlı bir kardeşlik toplumu" olmasıdır. Böyle bir toplumda "insan insanın kurdu" olmayacağından, imanî ve insanî değerler şer güçler uğruna feda edilmeyecektir. Çünkü kurban sadece kişilerin ölüm sonrası bağışlanmaları için değil, aynı zamanda dünya hayatında da olgunlaşıp ilerlemeleri için meşru kılınmış bir ibadettir.
Kurban kişiye, "iradesini hayr yolunda kullanmasını, Allah'ın emrini gönül hoşnutluğu ile karşılamasını, O'na teslimiyetin ve güvenin tadını tatmayı ve kalbi selamete erdirmeyi sağlarken, iyilik yolunda yardımlaşan, düşman karşısında kuvvetli, kendi aralarında ise merhametli olan hayırlı bir toplumun oluşumunu"da hazırlar.
Beyin yıkayıcı şer güçlerin, her türlü tefrikayı yayıp kardeş toplumlardan düşman fertler çıkarmak için çaba sarfettikleri günümüzde, insandaki "imani" ve toplumdaki "İslâmi" değerlerin mutlaka yaşatılmasının gereği, sanırız her akli selim sahibinin kabul edebileceği bir hakikattir.
İşte kurban kişi ve toplum hayatında "İmani ve İslâmi değerleri yaşatmaya yönelik" bir ibadettir.
Bayram, tam bir teslimiyetle kesilen kurbanın, İbrahim (a.s.) gibi şeytanı yenmenin ve bizi Allah'tan uzaklaştırıcı engelleri aşmanın sevincini duymaktır. Bununla beraber şeytanın yenildikten sonra bile yaşayabileceğini düşünerek salih amellere devam etmenin gereğini de idrak etmektir. İnsanlık tarihinde putperestliğe ve zulme karşı büyük bir savaş veren Hz. İbrahim'in yolunda olabilme arzusuyla, zulüm ve cehalet ateşiyle savaşmak sorumluluğunu hissedebilmektir... Tevhid sorumluluğunu yüklenen her kişinin kaderinde ateşin var olduğuna, ancak İbrahim (a.s.) in peşinden gidenlere, Allah'ın nemrutların ateşini bir gül bahçesine çevireceğine inanabilmektir. Dinin küfrün merkezinde doğduğunu, tevhidin şirkin içinde çiçek açtığını hatırlayarak Allah'a güven içinde huzura ermektir Bayram...
Allah'dan ve O'nun dininden uzaklaştırıcı iç ve dış engelleri boğazlayıp, tevhid vadisine erenlerin kurbanları mübarek, başarıları daim olsun. Rabb'imiz bizleride bu hayırlı neticeye ulaşan bahtiyar kullarından kılsın... Amin...
Kaynaklar: 1)- Kurtubi, el-Cami' li-Ahkamî'l Kur'an, IV, 296. 2) Sabuni, Saffetü't Tefasir, I, 247. 3) Kevser, 2. 4) Bezlü'l Mechud, XII, 8. 5) A.g.e. 6) Saffat, 103. 7) En'am, 79. 8) Saffat, 102. 9) Hacc, 37. 10) Saffat, 102-III. 11) Saffat, 106. 12) Enfal, 28.


Altınoluk Dergisi
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Kurban

Ali Hüsrevoğlu


"Kurbanlarınızın ne etleri, ne de kanları Allah'a ulaşacak değildir. Sizden Allah'a ulaşacak olan yalnızca takvadır." (Hac, 37)
Kelime manası olarak Kurban, yakınlık, yaklaşmak, yaklaşma vesilesi aramak demektir.
Dinimizin emrettiği en mühim ibadetlerden biri de Kurban'dır. Bu, insanın kendini Allah'a arz etmesi, kulluğuna kabulünü dilemesidir.
Kulluk, en yüksek manasıyla Allah'ın Habibi ve son Resulü Muhammed (s.a)'in makamı olunca, kulluğa kabul olunmak kadar sonsuz fedakarlığı gerektiren bir şey daha yoktur.
Allah, Beyt'ini ziyarete gelecek kullarına çıkacakları uzun yolculuk için azık tedarik etmelerini, bununla beraber "azıkların en hayırlısının takva" olduğunu bildiriyor. Bu ayetin izahında deniliyor ki: "İnsanı takvadan başka Allah'a götürecek hiçbir azık yoktur."
Takva en geniş manasıyla kulun, Allah'ı hoşnud etmeyecek her şeyden son derece kaçınması, daimi bu duygu ile bulunması demektir. Bir başka ifadeyle takva insanın, şu fırtınadan ve sarsıntılar dünyasından Allah'ın herhangi bir emrine toz konacak diye titremesidir. Allah'ın, "Kurbanlarınızın ne etleri, ne de kanları Allah'a ulaşacak değildir. Sizden O'na ulaşacak olan ancak takvadır." buyurduğunu da hatırlayacak olursak, kurban müminin kalbiyle yaşaması gereken ve Allah tarafından böyle emrolunan bir hadisedir.
Kalbin iştirak etmediği bir ibadet ne olursa olsun Allah katında bir kıymeti yokdur. Amellerde niyetin farziyyeti bundandır ki, bu, işi insanın kalıbının kalbiyle beraber yapması içindir.
Yüce dinimiz, hangi hayvanların ve bunlar içinde hangi sıfatta olanlarının kurban edilebileceğini ve hangi hayvanların kurbanlık olamayacağını inceden inceye beyan etmiştir. Mesela gayet açık bir kaide olarak yırtıcı, saldırıcı, parçalayıcı, boğucu, kavgacı, hilekar ve kurnaz, leş yiyen, biraz önce öldürdüğü kardeşinin etini yiyen hayvanlar kurbanlık olmazlar. Aynı zamanda kurbanlık sınıfına dahil olsa bile eğer gözleri kör, kulağı sağır, bir iki ayağı topal, yahud hareketleri muvazenesiz hayvanlar da kurbanlık olmazlar. Çünkü bunların hiçbiri doğru yolu bulamayacakları gibi, başkaları tarafından doğru yola sokulsalar bile istikamet üzere gidemezler. Bugün kurban edeceğimiz hayvana yarın sırattan geçerken bineceğimizi düşünürsek iş son derece ciddiyet kazanır. Bu sebeple hem sağlam ve sıhhatli, hem kuvvetli hem de azası tam olanlarını seçmeliyiz.
Sevgili Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde de "imkanı olup da kurban kesmeyenler bizim mescidimize yaklaşmasın!" buyuruyorlar. Çünkü İslamiyet, istikamet dinidir. Müslüman'ın bir hareketi, diğer hareketini tasdik etmelidir. Kalp Allah'a muhalefet ederken kalıbın secde etmesinin bir manası olmayacağından peygamberimiz böyle buyurmuştur. Hakikatte böyle kimseler yalancılardır. Allah'a yakınlık istemeyenlerdir. İsmail Allah'a kurban olmağa giderken onu yarı yoldan çevirmeğe çalışan şeytana "dost olanlardır."
"İbrahim ise Allah'ın dostudur."
İbrahim, ciğerparesi evladı başta olmak üzere nesi varsa Allah'a feda eden, insanları hacca çağıran bu sebeple Beytullah'ı bina eden büyük peygamberdir.
Allah'a kurban olmak için İsmail sıfatlı olmak lazımdır. Allah'a gönülden teslim olan "Peygamberler Babası"nın bu şerefli oğlu daha yedi sekiz yaşlarında iken Allah'a öyle bir teslimiyet göstermiştir ki insanlık tarihinde bir benzeri daha yoktur.
İsmail, ezîli ahdine dünyada gösterdiği sadakat dolayısıyla Allah'ın kitabında "sözünde sadık" olarak tebcil olunmuştur.
İsmail'in kendini feda etmesi, ona kendini kazandırdı. Demek ki kazanmak için feda etmek gerekiyor. Şüphe edilmemelidir ki, bu yolda ekmek dağıtana ekmek verirler. Can verene ise can verirler.
Peygamberimizin dedesi Abdülmuttalib de sözünü yerine getirmek için oğlu Abdullah'ı kurban etmeye götürürken de Abdullah aynı teslimiyeti gösterdi. Fakat bir "Beklenen" vardı. Kader O'nu bu "beklenen" için korudu.
İşte Peygamberimiz bunlara işaret ederek "ben iki kurbanlığın oğluyum" buyururlar.
Bunlar, doğruluk uğruna ve Allah yolunda canlarını feda eden insanlardı.
Bunlar kalpleri "takva" ile dolu bulunanlardır.
Bunlar, Allah'a kavuşacakları günü sabırsızlıkla bekleyenlerdir. Bunlar; Allah'ın kullarının kendine dönmelerini nasıl beklediğini bilenlerdir.
Mevlânâ bu manaya işaretle: "Allah, benim kendisine kavuşmak için nasıl sabırsızlıkla beklediğimi ve durmadan bir sebep aradığımı bildiği için 'kendinizi kendi elinizle tehlikeye atmayınız' ayetini benim gibi aşıklar hakkında indirmiştir" diyor.
İşte Arafat ve Mina toprakları, bunlara Allah'ın huzurunda durulup nasıl hesap verileceğini bilerek ve yaşayarak giden ve ahireti dünyada yaşayan nice müstesna simaların buralarda can verdiğine, Allah'a kavuştuğuna şahid olmuştu. Bunlardan takva azığıyla yola çıkan ve "Rabbının huzurunda durmaktan korkan" nice Allah dostlarından kimisi şahadet parmaklarını boynuna koyarak, kimisi dua için ellerini kaldırmaya utanarak ruhlarını Allah'a teslim etmişler, kurban olmuşlardır.
Peygamber efendimize "Hac nedir?" diye sorulduğunda "Telbiyeyi şevkle söylemek ve bolca kan akıtmaktır" diye cevap vermişlerdir. Haccı bütün manasıyla hulasa eden de bu iki kelime, yerine getirilişine göre insanın Allah'a gidiş süratini, istikamet derecesini ve Müslümanlık seviyesini gösterir. Telbiyeyi, yani "Rabbim, sana geldim, her emrine amadeyim, beni kulluğuna kabul et!" "yaklaş" "uzaklaş" cevabı vardır. Bunu Peygamberimiz bildiriyor. Büyüklerimizden niceleri de "ya benim telbiyeme de menfî cevap gelirse" korkusuyla daha lebbeyk derken sararıp bineklerinden düşmüşlerdir. manasını bütün kalbiyle ve vücudunun zerrelerine kadar bütün varlığıyla söyleyenle; dili telbiye söylerken kalbi hala tatmin edemediği ve cehennem gibi doymak bilmeyen arzularını nerede ve nasıl tatmin edeceğim diye düşünen, iki kişiden birinin telbiyesine diğerinin, telbiyesine
İşte her ibadetimizde olduğu gibi kurban ibadetinde de edeceğimiz kusurları gören ve bunların nasıl mağfiret olunacağını düşünen Peygamberimiz dünyaya veda ettiği haccında yüz deve kurban ettiler. Bunlardan altmış üçünü bizzat kendileri kesip, geriye kalan otuz yedisini de kurban etmesi için Hazret-i Ali'yi vazifelendirdiler. Ali'nin "Ya Resûlallah, bunlar kimin içindir?" diye sorması üzerine Rahmet Peygamberi: "Benden sonra gelecek ümmetim için" diye cevap verdiler.
Bütün düşüncesi ve üzüntüsü ümmeti için olan Sevgili Peygamberimizin hiç bir şekilde ifadesi ve ödenmesi mümkün olmayan haklarını düşünen büyüklerimiz, Peygamberimiz Efendimize olan bağlılık ve muhabbetlerinin eseri olarak kimisi O'nun, kimisi ashabının namına defalarca hac ve umre yapmışlar, kurban kesmişlerdir. Peygamberimiz bu gibi muhabbet amellerinden memnun olmuş, bunlardan birine rüyasında nur yüzüyle tebessüm ederek "Demek benim için hac yaptın, demek benim için lebbeyk söyledin, ben de kıyamet gününde bunun mükafatı olarak herkes hesap yerinde hesap verme derdinde iken senin elinden tutarak cennete koyacağım" buyurmuşlardır. Gazzali bunu İhya'sında anlatıyor.
İmkanı bulunanlarımız için bir kurban da Sevgili Peygamberimiz namına kesmek, O'nun şefaatini dilemenin en güzel vesilelerinden biridir.
Allah'a yakınlık arzusuyla, Peygamber sevgisiyle yapılan ibadetler, Allah katında daha fazla makbul olsun.
İbadetlerimizin kalıpları, mahabbet ve takva ruhuyla canlanırsa Müslümanlığı ruhuyla yaşamak mutluluğuna ulaşırız.


Altınoluk Dergisi

 

SeTTaR

Profesör
Katılım
1 Eyl 2009
Mesajlar
1,148
Tepkime puanı
135
Puanları
63
Konum
Biryerlerde
Çevremizde kurban bayramında bazen görüyoruz kanı dışarı eti içeri diyenleri.Halbuki Allah rızası için kesilen et üçe bölünmesi gerekir,üçte biri eve,üçte biri akraba eş dosta,üçte biride fakirlere ihtiyacı olanlara verilmesi gerekir.
 
Üst