Kurban Bayramınız Mübarek Olsun...

Alper...

MarmaranınKralı
Katılım
10 Eki 2006
Mesajlar
9,574
Tepkime puanı
452
Puanları
0
Konum
İsLamBol
Web sitesi
cennetsarayi.blogcu.com
Ümmeti Muhammedin Mübarek Kurban Bayramları Mübarek Olsun,Hayırlara Vesile Olmasını Mevlamdan Niyaz Ederim...
2ut4w8z.jpg
 
K

Kaçak

Guest
El öpenleriniz çok olsun ...
Bayramınız kutlu mutlu olsun ...
Bahtiyar olun ...
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Kurbanımız Kabul,Bayramımız Mübarek Olsun.

Tek ve bütün bir hayatı sağlayan kurban, Allah'la kul arasına girmesi muhtemel sebepleri ortadan kaldırma provasıdır.


(De ki; ‘Benim namazım, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm Alemlerin Rabbi olan Allah içindir’.) (6/162)

“İbrahim gibi davranmak” suretiyle Allah’a yakın olabiliriz.

“... O, oğlu İsmail’i kurban etmek için getirmişti.
Senin İsmail’in kim veya ne?

Ey Rabbim, bizi, Sana yaklaşmak ve yakın olmak için “İsmaillerini” kurban edenlerden eyle. Amin

Harcayan,harcananların dünyasında adayan ve adananlardan olmanız dualarıyla.
 

zeynephanne

Aşka Meftûn…
Katılım
24 Ağu 2009
Mesajlar
1,281
Tepkime puanı
251
Puanları
0
Konum
kördüğüm
Ben de ihvan ailesinin şahsında bütün müslümanların bayramını kutluyorum şimdiden..
Kurbanlarımız kabul,bayramımız mübarek olsun..
Bu özel gün ve gecelerde dualarımız daim ve birbirimiz üzerine olsun inşaAllah..
 

mü'HÜR

Ordinaryus
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
2,563
Tepkime puanı
422
Puanları
0
Yaş
37
Aziz yolcu,


…Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır… [Âli-İmran, 97]


Gözünü aç da dikkatle cana bak! Ben onu tuttum ezel bayramında kurban etmek için çeke çeke sevgiliye götürüyorum.

[Hz. Pir Mevlana]

hacarafattir.jpg

İşte geldi iyd-ü edha*,
İdelim canlar fedâ
Gidelim hac yoluna,
Eyleyelim Haccı eda.

Râzı olsun kullarından
Mağfiret etsin Hüda
Dinle âşık bu kelâmı,
Olma aşkından cüdâ

(*Kurban Bayramı)

Saba temcidin güftesinde gelen bayram olsa da bu topraklarda mevsim Hac mevsimidir belki de bu yüzdendir komşuların “Bayram ancak Ramazan, Hac illa Arafat’tır” darb-ı meselleri…

İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden ve babasından, eşinden ve evlatlarından bile kaçar. [Abese, 34-36]

El Hak; gelecek olan gün gelecek… Kıyamet kopup diriliş için sûra üfürüldükten sonra bütün insanların hesap vermek üzere toplanacak… Bu büyük mahşerin dünyadaki küçük misali ise Arafat Mahşeri’dir.Arafât, kabirden kıyâmet sabâhına kalkışı ve fevc fevc mahşer meydanında toplanışı hatırlatır. Bütün kullar, Allâh’ın huzûrunda âciz ve muhtaç bir halde af beklerler. Aynı zamanda bu af, Hazret-i Âdem ile Havvâ vâlidemizin Arafât Vâdisi’nde buluşup ağlaşarak istiğfâr etmelerinin bir sembolüdür.

Öyle ki, ihsân ve keremi sonsuz olan Cenâb-ı Hakk, onların duâlarını kabûl etmenin yanında, bir de onların neslinden olup kıyâmete kadar her sene aynı gün ve saatte oraya gelip af taleb edecek olanların cümlesini de affetmek vaad ve lütfunda bulunmuştur.

Sanki mahşerdeki gibi bir şefaatçi arayışı… Gözyaşı ve ter… Şahsi günahlarımızdan, ümmet olarak zalim güçlerin, baskı ve sömürüsünden kurtulma arayışı… Canı ve alemi zilletten tekrar eski izzet günlerine döndürme umudu… Çaresizlik ve ümidin yan yana olduğu, duygu ve heyecanların doruğa çıktığı anlar bunlar… Mahşerdeki bekleyişin Şefaat-i Muhammedi ile neticeleneceği gibi, Arafat’taki yalvarış, yakarış ve arayışın da dünyevi ve uhrevî bir kurtuluşla neticeleneceği umudu…

…Hac esnasında kadına yaklaşmak(rafes), günah sayılan davranışlara yönelmek(füsuk), kavga etmek(cidal) yoktur… [Bakara, 197]

Hac, fiziki coğrafyada kâinatın kalbine, Mekke-i Mükerreme’ye bir yolculuk olduğu kadar, zaman tünelinden hem geçmişe hem de geleceğe bir yolculuktur. Geçmişe yolculuktur; çünkü hac mekânları ilk insan Hz. Âdem ile Hz. Havva’nın cennetten yeryüzüne indirildikten sonraki buluşma alanlarıdır. Kâbe, ilk defa Hz. Âdem tarafından inşâ edilmiştir.

Hacda “rafes yasağı” ile âdetâ cennetteki Âdem ile Havvâ’nın yaşadığı hayata bir dönüş ve ilk varoluş sürecini idrak vardır. “Füsûk yasağı” ise cennette Âdem ile Havvâ’nın şeytan tarafından günaha düşürülmesi gibi insanların hacda şeytanın tuzağına düşmemeye direnmesidir. “Cidâl yasağı” ile şeytanın, kendisi yüzünden taşlanıp kovulduğu Âdem ve evlâdı ile mücâdelesi hatıra gelmektedir.

İnsan hacda başkalarıyla tartışıp kavga ederek böyle bir akıbete düşmekten sakındırılmaktadır. Dolayısıyla insan hacda, ihram yasaklarının câri olduğu süre içinde ilk insanın yaşadığı tecrübeleri yaşamakta ve ilk devirlere seyahat etmektedir.Nihayet insan, Allah Rasûlü’nün Arafat’ta toplanan 124 000 sahabeye Cebel-i Rahme’den irâd buyurduğu insan hakları evrensel beyannamesi niteliğindeki hutbeyi dinler gibi olmaktadır.

Orada insanlığa ilân edilen gerçekler yüreklere nakşolunmakta, Arafat’tan ayrılırken Allah Rasûlü’nün ashâbına söylediği şu sözler gönüllere düşmektedir: “Burada beni dinleyenler sözlerimi burada bulunmayanlara ulaştırsınlar. Umulur ki burada bulunup da dinleyenlerden bulunmayıp da duyanlar sözlerimi daha iyi anlarlar” hacda bulunanlar bu sözü kendisine verilmiş bir emanet gibi düşünüp hac dönüşü çevrelerine ve ulaşabildikleri herkese taşımalıdır.

Çünkü 124 000 kişilik sahâbe ordusu öyle yapmış ve bu sözleri yeni yüreklere ve yeni ufuklara taşımak için Orta Asya içlerine, Afrika’ya, Endülüs’e ve İstanbul’a kadar koşmuşlardı.Hacceden insan zaman tünelindeki yolculuğunu geçmişten geleceğe de çevirerek âhiret yurduna doğru kanat açmakta ve ölmeden evvel ölmenin sırrına ermeye çalışarak bir âhiret provası yapmaktadır.

Arafat meydanını Arasât meydanı gibi düşünüp dîvân-ı ilâhide hesap vereceğini düşünmeli beyaz kefeniyle âdeta ba’sü bâde’l-mevti; öldükten sonra dirilmeyi yaşamalıdır. Ölüm terbiyesi insana Müslüman olarak ölmeye hazırlık sağlar. Çünkü insan nasıl yaşarsa öyle ölür. Nasıl ölürse de öyle haşrolunur. Bu dünyada nihâi gaye Hazret-i insan olup Müslüman olarak ölmektir.

Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekirse öylece sakının! Ona lâyık olduğu tazimi gösterin ve ancak O’na teslim olan Müslüman olarak can verin! [Âli-imrân, 102]

Hac mektebinde ihram ile kendisine meşrû ve helâl olan şeyleri süreli olarak yasaklayan insanoğlu aslında irâde eğitiminin en yükseğine talib olmaktadır. Helâl ve meşru şeylere bile Allah için tenezzül etmediğini; tercihini kendi nefsani arzularından yana değil Allah’ın rızasından yana koyduğunu; dünya ve mâsivânın kendisini ilgilendirmediğini ifâde etmiş olmaktadır.

Hem nice işaretler mahfuzdur bünyesinde; özellikle şeytan taşlama, nefsi taşlamayı, traş olma dünya ile kalbi bağı kesmeyi, kurban nefsi, dünyayı ve masivayı kurban etmeyi sembolize etmektedir. Kâbe’nin etrafında tavâf, sevgilinin yüzünü görmek isteyen âşıkın sevgilisinin evinin etrafında dolaşmasını andırmaktadır. Emirlerin her birinde bir derinlik ve ince mânâ vardır. Bu emir ve hükümler hacc boyunca insanı eğitmeye yönelik duygular aşılamaktadır.

Hayvana ve yeşile zarar vermeyi yasaklayan ihram yasağı ise ziraata elverişli olmayan o vâdide çevre bilincini aşılayan ve ekolojik dengeyi ilâhî bir emirle muhafaza etmeyi emreden bir hükümdür.Tâbiîn büyüklerinden Mutarrif ibni Abdullah’ın hassasiyeti ile niyaza duruyoruz: O ki Bir hac mevsiminde Arafat’ta, “Allahım!” diye yalvardı. “Bu kadar güzel insanın duasını ne olur benim yüzümden reddetme!”

Duanın en makbulü Arefe günü (Arafatta yapılan) duadır [Tirmizî, Duavât 122]

Vedâ haccı esnasında, Arafatta Sevgili Resülüne “Bu gün dininizi kemâle erdirdim, size olan nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim.” âyetini indirip Müslümanlara müjdelerin en büyüğünü verdin. Bu mükemmel ve seçilmiş dine sahip olmak, bu tamamlanmış ilâhî nimeti tam da yerinde solumak, bizim burada bulunuşumuzun ve şu anda yüce huzurunda duruşumuzun gerçek manasını oluşturmaktadır. Bizleri bu oluşa, bu duruşa ve bu dine lâyık olanlardan eyle ya Rab!

…Âdem Rabbine karşı geldi de yolunu şaşırdı. Sonra Rabbi, onu seçti de tevbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu gösterdi.” buyurdun. İnsanlık tarihinin ta başlangıç noktasında olan biteni bizlere duyurdun. Biz de Hz. Âdem’in çocuklarıyız. Bizi de bağışla ya Rab! Bu yerde, şu Arafât vadisinde sevgili Peygamberimizin ifadesiyle “Babamız İbrahim’in miras bıraktığı bu yerler” de vakfede bulunan bizler, senin sınırsız rahmetini diliyoruz, mahrum eyleme ya Rabb! Bize müstehak olduğumuz hal ile değil de şanına lâyık bir surette, cemal tecellileriyle muamele eyle ya Rabb!

Rabbimiz, bizlere tevekkül ve teslîmiyyet içinde bir ömür bahşeylesin! Sığınağımız ve barınağımız yalnız kendisi olsun! Hisseden bir gönül ile haccetmeyi müyesser kılsın! Rabbimiz bizlere Harameyn’in rûhâniyetinden istifâde ederek yanık bir gönülle müslümanca bir ömür nasîb buyursun!


Âmin Yâ Mûin

Huccac-ı müslimine selametler ihsan ola, kurbanlarınız makbul ola, canlar Hakkı bula ya huuu

Gönül kulağıma gelse bir sâda
Ey kulum gel eyle haccını eyle edâ
Etsem malı mülkü canımı feda
Geçip mâsivadan vuslata ersem
Nurunla mest olup feyzinle doysam
Tecelli-i Zatı ruhumda duysam
İlahi aşkınla tutuşup yansam
Deryayı rahmetinle ruhen yıkansam
Dünyada kendimi cennette sansam
Diyerek Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk
Lebbeyke la şerike leke Lebbeyk


[262. mestmp3]



Muhabbet-i Ehli beyt-i Mustafa üzerlerimize sâyebân,
Vakt-i şerif, sebeb-i gufran, aleme bayram olan Cuma,
Bir mahşer provası olan Hacc
ömür ve şahsiyetlerimiz, ahir ve akibet,
zahir ve batınlarımız hayrola,
Aşk ola, aşk ile dola, Aşkullah,
Muhabbettullah, Marifetullah,
Şevkullah ve Zikrullah gönüllere nakşola erenler


Umalım ki Mevlam söylediklerimizi önce bize duyursun,
sonra ihtiyacı olanlara tesir buyursun. . .

Sözü çok olanın, yalanı dahi çok olur imiş;
Yüksek müsaadelerinizle

Mevlam ateş-i aşkınızı ziyâde eylesin
Gam ve telaş sizlerden uzak olsun da
huzur bulasınız efendim

Hayırlı bayramlar
 

Kimya

İhvan Forum Üye
Katılım
23 Ağu 2009
Mesajlar
2,328
Tepkime puanı
431
Puanları
83
Allah’ım, bu, kutlu ve mübarek bir gündür. Yeryüzünün dört bir yanında müslümanlar bir araya toplanmış, biri rahmetini dilemekte, biri nimetini istemekte, biri ödülünü aramakta, biri azabından korkmakta. Ve sen, onların neye muhtaç olduğunu daha iyi bilirsin. Şu halde, cömertliğine, keremine ve isteğimin sana kolay oluşuna dayanarak senden, Muhammed ve âline salat etmeni istiyorum.
Ey (yüce) Allah, ey Rabbimiz, mülk de, hamd da sana aittir; senden başka ilah yoktur; hilim ve kerem sahibisin; şefkatlisin, büyük nimetler verirsin; yücelik ve ikram sahibisin; gökleri ve yeri yaratansın. Senden istiyorum ki, inanan kullarının arasında bir hayır, bir afiyet, bir bereket, bir hidayet, itaatin yönünde bir amel veya onları sana doğru iletecek, katındaki derecelerini yükseltecek, dünya ve ahiret hayrına sebep olacak bir hayır paylaştırdığın zaman benim payımı çok, nasibimi bol edesin.
Allah’ım, mülk de, hamd da senindir; senden başka ilah yoktur; senden, yaratıklarının arasından seçip beğendiğin kulun, resulün ve habibin Muhammed’e ve Muhammed’in iyi, seçkin ve tertemiz âline, senden başka kimsenin sayamayacağı bir salatla salat etmeni, bizi bu günde seni çağıran salih kullarının arasına katmanı ve bizi de, onları da bağışlamanı istiyorum, ey âlemlerin Rabbi. Hiç kuşkusuz, sen, her şeye kadirsin.
Allah’ım, hacetimi sana getirmişim; fakirliğim, muhtaçlığım ve miskinliğimle sana gelmişim. Amelimden çok mağfiretine ve rahmetine güveniyorum. Mağfiretin ve rahmetin günahlarımdan daha geniştir. Şu halde, Muhammed ve âl-i Muhammed’e salat eyle ve tüm ihtiyaçlarımı gider. Çünkü sen, buna kadirsin ve bu iş sana kolaydır; ben sana muhtacım, senin bana ihtiyacın yok. Kesinlikle senden başkasından bir hayra ulaşmış değilim; senden başka kimse kesinlikle benden bir kötülüğü defetmiş değil; ne ahiretim için, ne de dünyam için senden başkasını ummuyorum.
Allah’ım, kim, ihsanını ve bağışını umarak, bahşişini ve ödülünü temenni ederek bir mahluka gitmeye hazırlanırsa hazırlansın, ben, ey Mevlam, bu gün affını ve ihsanını umarak, bahşişini ve ödülünü temenni ederek sana gelmeye hazırlanmış bulunuyorum. Allah’ım, şu halde, Muhammed ve âl-i Muhammed’e salat eyle ve bu gün benim bu ümidimi boşa çıkarma; ey isteklerden dolayı zor durumda kalmayan, bağışta bulunmaktan dolayı hazinesi azalmayan (yüce Allah). Çünkü ben, daha önce yapmış olduğum iyi bir amele güvenerek ve Muhammed ve Ehl-i Beytinin -salavatın ve selamın ona ve onlara olsun- şefaatinin dışında herhangi bir mahlukun şefaatini umarak sana gelmiş değilim. Suçumu ve kendime kötülük ettiğimi ikrar ederek sana gelmişim; uzun süre büyük günahlarda direnmelerine rağmen günahkârları affetmene, rahmet ve mağfiretinle onlara dönmene sebep olan büyük affını umarak sana gelmişim. O halde, ey rahmeti geniş, affı büyük olan, ey büyük, ey büyük; ey kerim, ey kerim, Muhammed ve âl-i Muhammed’e salat eyle ve rahmetinle bana dön; fazlınla bana lütufta bulun ve mağfiretinle beni huzura kavuştur.
Allah’ım, bu makam (bayram ve cuma namazı kıldırma makamı) senin halifelerin ve seçkin kullarına aittir. Emin kullarına özgü kıldığın bu yüksek makamı, zorla onların elinden aldırlar. (Kullarını imtihan etmek için) Bunu böyle takdir eden sensin; emrin yenilgiye uğramaz; kesin kazânın ötesine geçilmez; dilediğin şey, dilediğin gibi dilediğin yerde ve dilediğin zamanda gerçekleşir. Daha iyi bildiğin ve irade ettiğin bir işten dolayı yaratıkların tarafından suçlanmazsın. Durum öyle oldu ki, seçmiş olduğun halifelerin yenik düştüler; zulme uğradılar; hakları ellerinden alındı; hükmün değiştirildi; Kitabın uzaklara atıldı; farzların öngördüğün yönlerinden saptırıldı; Peygamberinin sünnetleri terkedildi.
Allah’ım, evvelden sona kadar onların düşmanlarına, düşmanlarının yaptıklarına razı olanlara, düşmanlarına uyanlara lanet eyle.
Allah’ım, seçkin kulların İbrahim ve âl-i İbrahim’e olan salatların, bereketlerin ve selamların gibi, Muhammed ve âl-i Muhammed’e salat eyle. Hiç kuşkusuz, sen övgüye layıksın; büyüklük sahibisin. Onlar için mukadder buyurduğun kurtuluşu, esenliği, zaferi, iktidarı ve desteğini çabuklaştır.
Allah’ım, beni tehvid ehlinden, sana inanan, Resulünü ve itaatlerini farz ettiğin imamları doğrulayan, bunu uygulamaya geçiren kimselerden eyle; âmin ya Rabbe’l-âlemin!
Allah’ım, gazabını hilminden başka bir şey defedemez; öfkeni affından başka bir şey geri çeviremez; azabını rahmetinden başka bir şey engelleyemez ve sana yalvarıp yakarmamdan başka bir şey de beni senden kurtaramaz. O halde, Muhammed ve âl-i Muhammed’e salat eyle ve bize kendi katından, ey Tanrım, ölen kullarını dirilttiğin ve ölü şehirleri canlandırdığın kudretinle bir kurtuluş ver.
Tanrım, bana icabet etmedikçe, duamı kabul buyurduğunu bana bildirmedikçe beni üzüntüden öldürme; ecelim gelip çatıncaya kadar sağlık tadını bana tattır; düşmanlarımı sevindirecek duruma düşürme beni; onları bana musallat etme.
Tanrım, eğer sen beni yüceltecek olursan, artık kim beni alçaltabilir?! Ve eğer sen beni alçaltacak olursan, artık kim beni yüceltebilir?! Eğer sen bana değer verecek olursan, artık kim beni hor kılabilir?! Ve eğer sen beni hor kılacak olursan, artık kim bana değer verebilir?! Eğer sen bana azap edecek olursan, artık kim bana acır?! Eğer sen beni yok edecek olursan, artık kim sana engel olabilir, kim seni sorgulayabilir?! Ne var ki, senin hükmünde zulüm olmadığını, öç almakta acele etmediğini biliyorum. Çünkü, ancak elinden çıkacağından korkan acele eder; güçsüz olan zulme ihtiyaç duyar. Sen ise, ey Tanrım, bundan çok çok yücesin.
Allah’ım, Muhammed ve âl-i Muhammed’e salat eyle ve beni belaların hedefi, intikamının konusu kılma; bana mühlet ver; üzüntümü gider; hatalarımdan vazgeç ve bela ardından belaya duçar eyleme. Çünkü ve beni korumana al. Bu gün öfkene karşı senden güven diliyorum güçsüzlüğümü, çaresizliğimi ve sana yalvarıp yakarmamı görüyorsun.
Allah’ım, bu gün gazabından sana sığınıyorum. Şu halde, Muhammed ve âline salat eyle ve beni korumana al. Bu gün öfkene karşı senden güven diliyorum. O halde, Muhammed ve âline salat eyle ve bana güven ver. Azabından kurtuluş istiyorum senden. O halde, Muhammed ve âline salat eyle ve beni (azabından) kurtar. Senden hidayet istiyorum. O halde, Muhammed ve âline salat eyle ve beni (doğru yola) hidayet et. Senden başarı diliyorum. Şu halde, Muhammed ve âline salat eyle ve bana başarı ver. Senden rahmetini diliyorum. O halde, Muhammed ve âline salat eyle ve rahmetini benden esirgeme. Bana yetmeni istiyorum. Şu halde, Muhammed ve âline salat eyle ve bana yet. Senden rızk istiyorum. O halde, Muhammed ve âline salat eyle ve bana rızk ver. Senden yardım diliyorum. O halde, Muhammed ve âline salat eyle ve bana yardım et. Senden, geçmiş günahlarımı bağışlamanı istiyorum. Şu halde, Muhammed ve âline salat eyle ve beni bağışla. Senden, beni (günahlardan) korumanı diliyorum. O halde, Muhammed ve âline salat eyle ve beni (günahlardan) koru. Sen dilersen, artık hoşlanmadığın hiçbir işe dönmeyeceğim.
Ey Rabbim; ey Rabbim; ey çok şefkatli olan; ey büyük nimetler veren; ey celal ve ikram sahibi! Muhammed ve âline salat eyle ve senden istediğim, katında aradığım ve elde etmek için sana yöneldiğim tüm şeyleri bana ver. Onları benim için iste, mukadder et ve geçerli kıl. Onlardan benim için mukadder buyurduklarında bana hayır ve bereket ver. Onları vermekle bana lütufta bulun. Onlardan bana verdiklerinle beni mutlu eyle. Lütf-u kereminden ve indindekinin bolluğundan, istediğimden fazlasını ver bana. Çünkü sen, çok zengin, çok cömertsin.
Bunların ardından da ahiretin daha iyi olan nimetlerini ver bana; ey merhametlilerin en merhametlisi!
amin
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Harcayan,harcananların dünyasında adayan ve adananlardan olmanız dualarıyla.

kurban edilmedik
kurban edemedik
kurban olamadık
kurbanlıklarımız beynimizde,yüreğimizde semizlendikçe semizlendi
.
 
Üst