kurban bayramı nedir?

melami

Paylaşımcı
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
238
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
İSTANBUL
Bildik efal sıfat vücut Hakk'ındır.
Tekbir kıyam rü'kü sücud Hakk'ındır.
Künt-ü kenz içinde mevcud Hakk'ındır.
Hazineye girdik elhamdülillah...


HU DOST İLE BAYRAM ETTİ BU GÖNLÜM..
.
 

ankakusu

Asistan
Katılım
28 Kas 2006
Mesajlar
254
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Konum
İSTANBUL KÖYÜ
HU
Bir yıl geçmiş ne çabuk nerde kalmiştık.
KURBAN bayramı Kurban olanların bayramı. Kutlu olsun... HU...
....
 

Dagistan

Üye
Katılım
16 Ara 2007
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
İlk kurban nerede nasıl başladı?

Hacılar bugün Arafat’ta... (Suudlar, her sene olduğu gibi bu sene de gününden önce çıkarttılar) Yarın tavaf yapılıp, kurbanlar kesilecek. Bütün dünyada da, bayramın birinci günü kesilecek... Bu vesile ile bu hafta, İslamiyette kurban ibadeti ne zaman nasıl başladı, bunun üzerinde durmak istiyorum...
İsmâil aleyhisselâm yedi yaşında iken bir gün babası İbrâhim aleyhisselâm ibâdet ettiği mihrâbda uyuya kaldı. Rüyâsında oğlu İsmâil ile otururken, bir melek gelip; “Ben, Allahü teâlânın elçisiyim. Allahü teâlâ, bu oğlunu kurban etmeni istiyor” dedi.
İbrâhim aleyhisselâm korku ile uyandı. “Rüyâ Rahmânî midir, yoksa şeytânî midir?” diye tereddüt etti. O gün hep bu rüyâyı düşündü. Onun için bugüne Terviye denildi. İkinci gece aynı rüyâyı yine gördü. Rahmânî olduğunu anladı. Bu güne Arefe denildi. Üçüncü gece yine aynı rüyâyı gördü. Artık Hak teâlânın emri olduğuna şüphesi kalmadı. Hanımı Hâcer’in yanına gelerek, “Ey Hâcer, benim gözümün nûru oğlum İsmâil’i yıka, en iyi elbisesini giydir, saçını tara, onu dostuma götüreceğim” dedi.

“O emretti ise...”
Sonra; oğlu hazret-i İsmâil’i yanına alarak yola çıktı. O sırada şeytân, bir fırsatını bulup, yaşlı bir adam kıyâfetinde hazret-i İbrâhim’in hanımı Hâcer’in yanına geldi. Ona; “Babası, Allahü tealanın emri ile oğlun İsmail’i kurban etmek üzere götürdü” dedi. Hazret-i Hâcer; “Allahü teâlânın emrine uymak elbette lâzımdır. O’nun emrini, cân-ü gönülden kabûl ederiz” dedi.
Şeytan ondan yüz bulamayınca, yine aynı kıyâfette hazret-i İsmâil’in yanına geldi ve ona da aynı şeyleri söyledi. İsmail aleyhisselam, “O emretti ise, cân-ü gönülden râzıyım” dedi.
İsmâil aleyhisselâm, ihtiyar kılığındaki şeytandan sıkılmıştı. Çünkü ihtiyar, İsmâil aleyhisselâmı, babasına dolayısıyla cenâb-ı Hakka karşı isyana teşvik ediyordu. Bunun için babasına; “Bu ihtiyâr beni rahatsız ediyor, kalbime vesvese vermek istiyor” dedi.
İbrâhim aleyhisselâm, “Taş at! Yanından uzaklaşsın!” buyurdu. İsmâil aleyhisselâm taş atarak şeytanı yanından uzaklaştırdı. Bu sırada Minâ’da olduklarından hacıların şeytan taşlaması buradan kaldı.
Şeytan rezîl olup geri döndü. Hazret-i İbrahim ve oğlu hazreti İsmail nihayet Buseyr Dağına vardıklarında göğün yedi katındaki melekler; “Sübhânallah! Bir peygamber, bir peygamberi boğazlamaya götürüyor” dediler. Hazret-i İbrâhim, oğluna dönüp; “Ey oğlum! Rüyâmda seni kurban etmem emredildi. Buna ne dersin?” dedi. İsmâil aleyhisselâm, “Babacığım! Hak teâlâ, beni boğazlamanı emretti mi?” diye sordu. Babasının, “Evet” demesi üzerine, Rabbinin emriyle kurban edileceğini, buna sabrederse Hak teâlânın rızâsına kavuşacağını anlayıp çok sevindi. Babası da, Onun bu sevincine sevindi:
- Evlâdım! Seni boğazlayacağımı haber veriyorum, sen ise seviniyorsun!
- Babacığım nasıl sevinmeyeyim. Benim tek arzum, Allahü teâlâya, O’nun rızâsı üzere kavuşmaktır. Böylece O’nun rahmet ve Cennetine de nâil olurum. Dünyanın ömrü müddetince eziyet çeksem, bu devlete kavuşmak çok zor. Şimdi ise bu devlete kolayca kavuşacağım. Babacığım, nasıl emir almışsan onu yap. Oğul fedâ eylemek senden, can fedâ eylemek de bendendir. İşini çabuk bitir. Zîrâ canım dosta kavuşmakta acele ediyor. Babacığım, Nemrûd seni ateşe atınca sabrettin ve Hak teâlâ senden râzı oldu. Ben de boğazlanmaya sabredeceğim. O zaman belki Hak teâlâ benden de râzı olur. Böylece Cennet ni’metlerine kavuşurum. Babacığım, kesilmek acısı bir anlık olup, ona sabretmek kolaydır. Benim asıl tasam, senden dolayıdır. Çünkü kendi elinle oğlunu boğazlayacaksın. Ömrün boyunca unutamadığın gibi, evlat hasreti de ölünceye kadar senden gitmez.
- Babacığım, senin rızândan başka murâdım yoktur ve senin gibi babanın hakkını ödemek, saâdetimin sermâyesidir. Kaldı ki, bu işte, Allahü teâlânın rızâsı ve emri vardır. Eğer izin verirsen, size söyleyecek birkaç vasiyetim var.
- Söyle, ey saâdetli oğlum.

Hz. İsmail’in vasiyeti
- Birincisi; bu ip ile elimi ve ayağımı kuvvetlice bağla ki, can acısı ile bir kusûr işlemeyeyim. İkincisi; mübârek eteğini topla ki, kanımdan sıçramasın. Üçüncüsü; bıçağı iyi bile ki, can vermek kolay olsun ve senin işin iyi görülsün. Dördüncüsü; bıçağı vururken yüzüme bakıp da babalık şefkatiyle emri geciktirme. Beşincisi; gömleğimi çıkarıp boğazla ki, kan bulaşmasın. Sonra o gömleği anneme götür ve benden selâm söyle. Benim kokumu bu gömlekten alsın, ağlamasın, teselli olsun. Benim için çok elem çekmesin. Ona; “Oğlun sana şefâ’atçi olarak Allahü teâlâya gitti. Kıyâmet gününde cenâb-ı Haktan senden başka bir şey istemez” de! Ümid edilir ki, Hak teâlâ benim bu isteğimi reddeylemez. Altıncı vasiyetim; her nerede benim yaşımda bir çocuk görürsen beni hatırla!



Mehmet ORUÇ
 

Dagistan

Üye
Katılım
16 Ara 2007
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
“Ben iki kurbanlığın oğluyum”

İbrahim aleyhisselâm oğlu İsmâil aleyhisselâmı kurban etmek üzere son hazırlığını yaptı. Bu esnada İsmâil aleyhisselâm ellerini kaldırıp; “Yâ Rabbî! Bana sabır ver!” diye niyazda bulunduktan sonra, babasına dönüp; “Babacığım! Görüyor musun? Gök kapıları açılmış, bazı melekler bize bakıp hayretlerinden cenâb-ı Hakka secde etmişler” dedi.
Daha sonra İbrâhim aleyhisselâm oğlunu güzelce bağladı, yüzükoyun yatırıp, boğazını tuttu ve; “Yâ Rabbî! Bu benim oğlum, gözümün nûru, gönlümün sürûrudur. Kurban etmemi emrettin. Şu anda emrini yapmak için hâlis niyetle geldim. Kurban etmeğe hazırım. Sana hamd ve senâ ederim. Yâ Rabbî! Bu kıymetli yavrumu kurban etmekte bana sabır ver” dedi.
Bu arada İsmâil aleyhisselâm; “Ey babacığım! Acele et. Rabbimizin emrini çabuk yerine getir. Emri yapmakta geciktiğimiz için Rabbimizin bizi azarlamasından korkuyorum. Babacığım, elimi ayağımı çöz, melekler, kendi isteğimle kurban olduğumu görsünler ve Halîl’in oğlunun, Allahü teâlânın işinden râzı olduğunu bilsinler” dedi.

“Yetiş! Bıçağı çevir!”
İbrâhim aleyhisselâm, Hak teâlânın ismini zikrederek bütün gücüyle bıçağı oğlunun boynuna çaldı. O anda Hak teâlâ, Hz. Cebrâil’e emrederek; “Yetiş! Bıçağı çevir!” buyurdu. O da Sidret-ül-müntehâ’dan bir anda gelip, bıçağı ters çevirdi. Bıçak kesmedi. Bir daha çaldı, yine kesmedi ve ne kadar uğraştı ise kâr etmedi.
İsmâil aleyhisselâm; “Babacığım! Ne kadar şefkatlisin, bıçağı kuvvetli bastıramıyorsun. Yüzüme bakma, böylece hizmette kusur etmezsin” dedi. Hazret-i İbrâhim, bıçağı tekrar biledi ve oğlunun boğazına daha kuvvetli çaldı. Yine kesmedi.
O anda Allahü teâlâdan vahiy geldi: “Yâ İbrahim, elbette sen rüyânı tasdik ettin. Sana düşen vazifeni tam olarak yaptın. Şimdi sıra bende. Lütuf ve keremimi görmek için şu dağa bak!” İbrahim aleyhisselâm, dağa bakınca, Cennetten gelmiş eşsiz güzellikte bir koç gördü. Allahü teâlâ buyurdu ki: “Bu senin oğluna fedadır.”
Cebrail aleyhisselâm koçu getirirken, “Allahü ekber”, İbrahim aleyhisselâm da koçu yakalarken, “Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber,” İsmail aleyhisselâm da, “Allahü ekber ve lillâhil hamd” dedi. Böylece, bayram tekbiri meydana geldi: “Allahü ekber. Allahü ekber. Lâ ilâhe illallâh vallâhü ekber, Allahü ekber ve lillâhil hamd.”
Sonra, İsmâil aleyhisselâm yerine, bu koç kurban edildi. Bu koçun boynuzları, Abdullah bin Zübeyr zamanına kadar Kâbe duvarında asılı idi. Sonra çıkan yangında yandı. Bu koçun kurban edildiği yer, Mina olduğu için, hacılar kurbanlarını burada kesmektedirler...
Buna benzer bir kurban hadise de, peygamber efendimizin dedesi Abdülmuttalip zamanında meydana geldi. Peygamberimizin dedesi, Abdülmuttalib’e rüyâsında: “Kalk! Zemzem kuyusunu kaz!” diye emredilince, oğlu Hâris ile beraber Kâbe’nin yakınındaki, işâret edilen yeri kazmaya başladı. Kureyşliler, buna mani olmak istediler. Bunlara karşı çıkmaya da gücü yetmediği için çok üzüldü, içi burkuldu. Cenâb-ı Hakka şöyle yalvardı: “Yâ Rabbî! Bana on çocuk ihsân eyle! Eğer bu duâmı kabûl edersen, içlerinden birini Kâbe’de sana kurban edeceğim.”
Allahü teâlâ duâsını kabûl etti. On oğlu oldu. Bu on oğlundan birinin adı Abdullah’tı. Bir gece Abdülmuttalib’e rüyâsında şöyle bir ikâz yapıldı: “Yâ Abdülmuttalib, adağını yerine getir!” Önce koç, sonra deve kesti. Fakat bunların kabul olmadığı bildirildi.
Bunun üzerine adağını hatırlayan Abdülmuttalib, ertesi gün çocuklarını topladı. Kendilerine durumu anlattı. Hiçbiri itiraz etmedi. Memnuniyetle: “Hangimizi istersen kurban edebilirsin” dediler.
Abdülmuttalib kurban edeceği oğlunu kur’a ile tesbit etmek istedi. Kur’a en çok sevdiği oğlu, Abdullah’a yani peygamber efendimizin babasına isabet etti. Fakat söz vermişti. Adağını yerine getirmeliydi. Keskin bir bıçak ile beraber oğlu Abdullah’ı alıp Kâbe-i şerîfin yanına geldi.
Bu hâdiseyi duyan Kureyşliler hemen yanına koşup dediler ki: “Biz bu işe asla râzı değiliz. Eğer sen bu işi yaparsan, bu âdet hâline gelir. Herkes, oğlunu kurban etmek zorunda kalır. Buna başka bir çare bulalım.”

Çare bulundu!..
Sonra şöyle bir çare bulundu. O zaman Kureyş’te insan diyeti on deve idi. Develer ve oğulları arasında kur’a çekilecekti. Oğullarına isabet ettiği müddetçe her defasında on deve ilave edilerek kur’a develere çıkana kadar buna devam edilecekti.
Kur’aya başlandı. Fakat çekilen her kur’a Abdullah’a isabet ediyordu. Her defasında on ilâve edilerek devam ediliyordu. Onuncu kur’ada deve sayısı yüz olunca kur’a develere çıktı. Hemen yüz deve kurban edildi. Abdülmuttalib, oğullarından kimseye etini vermeden tamamını fakirlere dağıttı.
İsmâil aleyhisselâmın kurban edilme hâdisesinden sonra ikinci evlâd kurban edilme hâdisesi de bu olmuş oldu. Peygamber efendimizin soyu İsmâil aleyhisselâma dayandığı için, “Ben, iki kurbanlığın oğluyum” buyururdu.
Değerli okuyucularımızın bayramını tebrik eder, sağlık ve âfiyetler dilerim.


Mehmet ORUÇ
 

Dagistan

Üye
Katılım
16 Ara 2007
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Kaleme alınmış bu iki güzel ve birbirinin devamı olan yazıdan sonra, tüm İslam Aleminin Kurban Bayramlarını tebrik eder huzur ve seadetler dilerim...
 

muhabbet

Asistan
Katılım
26 May 2007
Mesajlar
494
Tepkime puanı
11
Puanları
0
BAYRAM O BAYRAM OLUR

Mevla bizi affede
Gör ne güzel ıyd olur
Cürmü hatalar gide
Bayram o bayram olur

Merhamet ede Rahîm
Dermanı ver Hakîm
Lutfede Lutf-ı kadim
Bayram o bayram olur

Feyz-i muhabbeti hak
Nuri hidayet siyak
Cennet-i ala durak
Bayram o bayram olur

Hakkı seven merd-i şir
Kalbi olur müstenir
Allah ola dest-gir
Bayram o bayram olur

Merhametin kânıdır
Afv vu kerem şanıdır
Hep onun ihsanıdır
Bayram o bayram olur

Hakkı seven dil ü can
Aşkı ede heyecan
Feth ola bab-ı cinan
Bayram o bayram olur


Bahr-ı keremden hüda
Gark ede nur-i huda
Afv ola bay u geda
Bayram o bayram olur



Ganiler ede kerem
Ref ola derd-i verem
Sahi ola muhterem
Bayram o bayram olur

Nur-i hidayet dola
Dilde hidayet bula
Nasırın Allah ola
Bayram o bayram olur

Tevhid ede zevk ile
Hakkı sev şevk ile
Tasdik inerse dile
Bayram o bayram ola

El dua kitabını
Dil duta hitabını
Can duta şitabını
Bayram o bayram olur

Mevlayı Candan seven
Rıza-ı hakka iven
Lütfu hüdaya güven
Bayram o bayram ola


Dildeki Rahman olur
Dertlere derman olur
Azade ferman olur
Bayram o bayram olur.

Can bula cananını
bayram o bayram olur
kul bula sultanını
bayram o bayram olur

hüsnü keder def ola
dilde hicap ref ola
cümle günah af ola
bayram o bayram olur

Lutfiye lutfi kerem
Dahil-i babı harem
Daima Allah direm
Bayram o bayram olur


Avlarlı Lütfi Efendi...

 

Arifane

Profesör
Katılım
27 Kas 2006
Mesajlar
843
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Yaş
56
Konum
Bursa
ya hu,
oturmuş eski yazılara bakarken ne güzel konular işlemişik siz can arkadaşlarla, eski dostlarıda yad etmiş olduk hem yaklaşan kurban bayramına, bir güzellik, bir neşe, ve sıkı bir imanı aşk,

muhabettle kalınız hu....
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Büyüklerin hâlleri veya sözleri şeri şerif için bir ölçü ve değildir ve olamaz. Allah c.c. hâli vakti yerinde olan zengin müslümanlardan senede bir kere kurban kesmelerini istemektedir. Bizim uyacağımız husus budur. Dileyen oğullarını kurban edecek ve dileyen de kendi canını Allah için feda edecek bir derecede hayat da sürebilir. Bu sizin kendi takvanız olur. Ama, bunu başkalarına dayatamazsınız. Çünkü,
Hiç kimse böyle bir şeyle emrolunmamıştır. İbrahim ve İsmail Aleyhisselâm bu kurban etme edilme hadisesini yaşadıktan ve Cebrâilin Aleyhisselâm'ın gökyüzünden bir koçla gelerek bu koçun kurban edilmesinden sonra, birbirlerine "Sen mi daha cömertsin, ben mi daha cömertim ?" diye bir muhasabeye tutuştuklarında Cenab-ı Hak azamet ve celâliyle ; "Cevâd-u Kerim ancak benim. Zira, ikinizden de kabul edip İbrahime zebh sevabını verdim ve hem oğlunu hayyen (canlı olarak) kendine bağışladım. İsmâil'e de hem canını feda edip zebh olunmak sevabını verdim hem de yerine koç ihsanıyla canını bağışladım." diye buyurmuştur.
Bu sebeple, bizlerden ne isteniyorsa bizim ona bakmamız ve bunalra dikkat etmemiz gerekir diye düşünüyorum. Fazlası ve azimet durumu kişilerin kendi özel durumlarıdır. Herkes, İsmâil Aleyhisselâm ve Yunus Emre olamaz.
 

Arifane

Profesör
Katılım
27 Kas 2006
Mesajlar
843
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Yaş
56
Konum
Bursa
Büyüklerin hâlleri veya sözleri şeri şerif için bir ölçü ve değildir ve olamaz. Allah c.c. hâli vakti yerinde olan zengin müslümanlardan senede bir kere kurban kesmelerini istemektedir. Bizim uyacağımız husus budur. Dileyen oğullarını kurban edecek ve dileyen de kendi canını Allah için feda edecek bir derecede hayat da sürebilir. Bu sizin kendi takvanız olur. Ama, bunu başkalarına dayatamazsınız. Çünkü,
Hiç kimse böyle bir şeyle emrolunmamıştır. İbrahim ve İsmail Aleyhisselâm bu kurban etme edilme hadisesini yaşadıktan ve Cebrâilin Aleyhisselâm'ın gökyüzünden bir koçla gelerek bu koçun kurban edilmesinden sonra, birbirlerine "Sen mi daha cömertsin, ben mi daha cömertim ?" diye bir muhasabeye tutuştuklarında Cenab-ı Hak azamet ve celâliyle ; "Cevâd-u Kerim ancak benim. Zira, ikinizden de kabul edip İbrahime zebh sevabını verdim ve hem oğlunu hayyen (canlı olarak) kendine bağışladım. İsmâil'e de hem canını feda edip zebh olunmak sevabını verdim hem de yerine koç ihsanıyla canını bağışladım." diye buyurmuştur.
Bu sebeple, bizlerden ne isteniyorsa bizim ona bakmamız ve bunalra dikkat etmemiz gerekir diye düşünüyorum. Fazlası ve azimet durumu kişilerin kendi özel durumlarıdır. Herkes, İsmâil Aleyhisselâm ve Yunus Emre olamaz.
azizim.
sizinde zevkiniz güzeldir, mutlaka bu pazarda herkesin kesesine göre ilim var, gönül alemi okadar geniştir ki..
rabbim!.. benim evim demiş o, aleme benim sizden alacağım birşey varsa alır keseme koyarım.

muhabetle kal..
 
Üst