Kurbağaların evrim geçirmediği ispatlandı

kulcoşkun

Paylaşımcı
Katılım
27 Ağu 2016
Mesajlar
110
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Denizlerde ve okyanuslarda yaşayan kurbağa yoktur. Evrime göre kurbağa, balıklardan evrimleşmiştir. Bu evrimleşmede deniz kenarında olmuştur. Mesela, Asya Kıtası’nda denizle bağlantısı olmayan, göllere akan nehirlerde yaşayan kurbağalar nasıl evrimleşti?


Eğer evrimcinin cevabı şu ise: Tatlı su nehirlerinde yaşayan balıklardan evrimleşmişlerdir.


Benim cevabım 1: Dünya’nın birçok bölgesinde denizle bağlantısı olmayan akarsularda yaşayan kurbağalar vardır. Bu kurbağaların birbirlerinden haberi olmadan aynı kalıptan çıkmaları mümkün mü? Başka bir yaratık değil de niçin illa kurbağa olmuşlardır? Dünya’nın farklı kıtalarında denizle bağlantısı olmayan her akarsuda balıktan kurbağaya evrim süreci aynı şekilde, aynı yolda olup ve aynı sonucu vermesi mümkün mü? Sonuçta birbirlerinden haberleri bile yok.


Benim cevabım 2: Denizle bağlantısı olmayan akarsulara balık nasıl geldi? İnsanlar tuzlu su barındıran denizden balık alıp, kilometrelerc e uzaklıktaki (dağları bayırları aşıp) tatlı sudan oluşan akarsulara mı attı? Yürüyen ilk insan atası Australopithecuslar (İki ayak üzerinde durabilen insansılar). Australopithecuslar 4 milyon yıldan 1 milyon yıl öncesine kadar Afrika´da yaşamışlarsa, bu balıklar Asya ve diğer kıtalardaki akarsulara ne zaman atıldı?


Kurbağaların atası Ventastega, Gerobatrachus, Triadobatrachus , Prosalirus gibi hayvanlar sırası ile 365 ,290 ,250 ve 190 milyon yıl öncesinde evrim geçirmişler. Balıktan kurbağaya evrimleşmek bu kadar uzun sürüyorsa hatta bundan daha fazla uzun sürede gerçekleşiyorsa, 4 milyon gibi bir sürede tatlı sularda yaşayan kurbağalar balıklardan nasıl evrimleşebilir?


evrimci sana yardım edeyim. Denizden karaya çıkma dediğinize göre kara var. Zaten, kurbağanın balıktan evrimleşmesi için hem su hem de kara olması gerekir. Ne yapacaksın? Evrim, tatlı sularda mı başladı diyeceksin? Eğer böyle dersen evrim süreçlerini yeniden uydurmanız gerekecek.


evrimci — Dünya, eskiden günümüzdeki gibi değildi. Kıtalar ayrıldı.


Kul Coşkun — O halde, Asya Kıtası'nın kendi içinde 2'ye, 3'e, 5'e parçalanıp, tekrar birleştiğine dair kanıt sunman gerekir. Bunun böyle olmadığını sen de çok iyi biliyorsun.

evrimci — Amfibiler(su ve karada yaşayabilen), balıklardan evrimleştikten sonra karalarda da hareket edebilmeye başladılar. Bu sayede bir kısmı kıta içlerindeki tatlı sulara ulaşarak buralarda evrimlerine devam etti. Kurbağalar da bu evrimin bir ürünüdür.


Kul Coşkun — Bu durumda; bir dişi ve bir erkek amfibinin kilometrelerce uzaktaki suya dağları, ormanları aşarak gidip çoğaldığına inanmamız gerecek. Böyle olsa bile;Dünya'nın değişik yerlerindeki amfibiler, birbirlerinden haberleri olmadan aynı kalıptan çıkmış gibi hepsi nasıl kurbağa olabilir? Neden, başka bir yaratık değil de hepsi kurbağa olmuşlardır?

Ayrıca, evrim teorisine göre kurbağalar okyanuslarda evrim geçirmiştir. Buna göre, okyanusla akarsu kenarında evrim geçirme sonucu aynı olamaz.


Kaynak: http://evrimyalanlari.blogspot.com....-kurbagalarin-olmayan-evrimi.html?view=mosaic
 

kulcoşkun

Paylaşımcı
Katılım
27 Ağu 2016
Mesajlar
110
Tepkime puanı
0
Puanları
0

Muminaga

Yeni
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
8,208
Tepkime puanı
989
Puanları
0
Evrim teorisine inananların temel hareket noktası şudur; "rastlantısal, tesadüf"
Yani evrimin başlangıcında, uzayda atom parçaçıklarının oluşmasından tutun, büyük patlamaya varıncaya dek muazzam değişimleri tamamen rastlantısal ve tesadüfi olaylar ve tesadufi sonuçlara bağlıyorlar.
Canlıların ortaya çıkması, ırklara bölünmesi, aynı ırk arasındaki çeşitliliği, karınca ile balina veya fil arasındaki orantısızlığı tesadufi ayrışmaların bir sonucu yorumlamalarını da eklersek...
Tesaduf ve rastlantı
Bu muazzam döngü, bu muazzam çeşitlilik tesaduf ve rastlantıların bir sonucu/ymuş
 

kulcoşkun

Paylaşımcı
Katılım
27 Ağu 2016
Mesajlar
110
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Başka yerlerde de bu konuyu açtım, twitter da ateistelere sordum ama bir türlü bu konuya cevap verebileni görmedim.
 

kulcoşkun

Paylaşımcı
Katılım
27 Ağu 2016
Mesajlar
110
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Moderatör tarafında düzenlendi:

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Evrim teorisi doğal seçilimin nasıl işlediği anlaşılmadan kavranamaz.

Evrimin ana dinamiği doğal seçilimdir. Başka bir deyişle çevresel etkilerdir. Mesela şu an trilyonlarca hayvan yaşıyor. Bunlar en fazla bi 100 yıl içinde komple toprak olacaklar. Onlardan üreyenlerin nesli devam edip gidecektir. İşte bu geçişlerde bir seçilim oluyor. Mesela zayıf olanlar, açlığa daha az dayanıklı olanlar, veya hızlı kaçamayan gizlenemeyen, kamufle olamayanlar neslini devam ettiremiyor. Bu yüzden rengi, vücut yapısı, avlanma tarzı falan yaşadığı bölgeye en uyumlu olanlar avantajlı olup neslini devam yürütüyor. Bunun ıspatı şudur ki insanlar bile kontrollü şekilde evcil hayvanları ihtiyacına göre çiftleştirip şeklini şemalini, karakterini falan ayarlayabiliyor. Doğada bu iş çevresel etkilerle kendi doğal sürecinde oluşuyor.

Evrim teorisini çürütmek isteyenler diyor ki bir maymunu daktilonun başına koysak ve bu maymun harflere rastgele bassa bu rastlantıdan bir ROMAN çıkma ihtimali evrimle bu kadar çeşit canlı oluşma ihtimalinden daha yüksek! Ben bu argümanı mantıksız buluyorum. Çünkü doğal seleksiyonu hesaba katmadan yapılan bir kıyaslamadır bu. Gerçekci ve mantıklı bir kıyas yapılması gerekirse o kıyas şöyle olmalıdır: Bir maymunu daktilonun başına oturtsak ve bu maymun tesadüfen tuşlara bassa bir roman çıkar mı, çıkar, çünkü o romanın ilk harfi ''B'' olacaksa o ''B'' harfine sıra gelene kadar hiçbir tuşun darbesi o kâğıda düşmeyecektir. Ve ''B'' harfi düştükten sonra sıra ''i'' harfine geldiğinde gene aynı seçilim devam edecek ve maymun lazım olan harfe dokunduğunda o harf baskılanacaktır. Böyle böyle birçok tesadüf sıralı devam ederken roman için lazım olan harfler hep sıralı sıralı dizile dizile o roman sonunda günümüze kadar gelen süreciyle tamamlanacaktır. Deneme yanılma meselesi gibi düşünün bunu. O ROMANIN KÂĞIDINA DÜŞMEK BİR HAK EDİLMİŞLİK İSTER! MANA BÜTÜNÜ İÇİNDE HER BİR HARF BİR ÖNCEKİ HARFİN VARLIĞI HAK ETMİŞ OLAN SONRASIDIR, VE VARLIĞI HAK EDECEK BİR SONRAKİ HARFİN SIRRINI MUHAFAZA ETMEKTEDİR. Bu noktayı iyi anlayın!

Unutmayın ki bugün var olan tüm canlı çeşitleri milyonlarca yıl süregelmiş büyük çilelerin son yekünüdür. Her bir hücremiz savaşa savaşa bugüne ulaştı. Ana rahmine düşen milyonlarca spermin yumurtaya ulaşma yarışını düşünün! Ne kurbanlar verildi. Gün oldu küçücük bir mikrop vücudumuza girdi milyonları kırdı geçirdi. Geriye kalanlar yaşamayı hak ederek devam ürediler ve bu özelliklerini gelecek nesillere aktardılar. Bu sadece bir misal. Bu şekil bütün bir canlılar alemini düşünün! Her bir canlının kendi çilesi var. Küçücük bir karıncanın ebatlarına bakarak onun çilesini hafife almayın. O da kendince dünyalara bedel sıkıntılar çekiyor.

Kurbağa meselesine gelince, yazıda üretilen argümanlar mantıksız. Kıtalar arası bağlantılardan başlanmış tatlı su tuzlu suyu birbirinden ayrı ele almışsın. Bütün sular birbiriyle bağlantılıdır. Tuzlu suyu tuzlu yapan özellik suyun kendinden değil, akarken taşıdığı minerallerdendir. Denizlerden buharlaşır, saf su olarak dağlara taşlara yağar, tuzları yıkayarak alçak seviyelerde toplar. Denizlerin tuzlu olması bundan ötürüdür. Devirdaim tepeden aşağı vuk'u bulduğu için canlılığın alçaklarda daha sık görülmesi anlaşılır bir durumdur. Ama bu demek değildir ki yükseklerde bulunan tatlı sularda canlı olmaz! Canlılık öyle dar bir tasavvura sığmayacak kadar geniş bir konu. O her yerden kendine bir yol bulur. Küçücük bir ağaç parçasının rutubetli koğuğuna bir yumurta sıkışır, bu ağaç parçası bir kuşun ağzında tepelere çıkar, bir yol bulur suya ulaşır ve oradan ürer gider. Kıt'alar arası en irtibatsız kalan kıt'a Avusturalya'dır ki gerçekten de Avusturalya'ya gidenler bilirler mübarek sanki başka bir gezegen gibi. Şekil ve şemail olarak ağaçlar başka, hayvanlar başka, insanları bile bambaşka tuhaf bir kıt'a..

Evrim teorisini artık kimse tartışmıyor. Bu tartışmalar bize mahsus. Evrimi kimse ispatlamaya da çalışmıyor artık. Neden derseniz gen teknolojisi o kadar gelişti ki türler arasındaki akrabalıklar artık DNA kodları üzerinden tespit edilebiliyor. Bu lüzumsuz mevzuyu kasmaya gerek yok bence. Herkes önüne baksın işini yapsın diyorum, primatlardan gelmişiz kardeş bu böyle.. :)

Bence insanı insan yapan özellik eti kemiği değil, hiçbirimizin hesaba katmadığı bir nitelik olan akıl ve ruhdan geliyor. Mesela ''hayvani nefis'' diyoruz değil mi? Nefis nedir diye sormuşlar, hikmet ehli buna ''aynaya baktığında gördüğün şeydir'' demişler. Her bir nefis ölümü tadacaktır... Ölen hayvan imiş, aşıklar ölmez... Velhasılı insan nedir? Kanımca Kur'an'da mevzusu geçen ''insan'' akıl ve ruh emanetini alıp diğer hayvanlardan farklı olarak sorgulamaya başlayan niteliksel hayvanın ta kendisidir. İnsanda akıl yoksa zaten İslâm'dan da sorumlu tutulmuyor, tıpkı hayvanlar gibi toprak olacaklar diyenler bile çıkmış..

Evrim teorisine karşı çıkmayı asrın islam mücadelesi olarak ele alanların şunu bilmesi lazım: Evrime karşı yazılar makaleler yazma işini ilk başlatanlar ABD'li Hristiyan Evangelist'lerdir. Akletmekten ve sorgulamaktan en uzak zümrelerin bu işi başlatması şaşılacak bir durum değildir. Hatta bunlar o kadar ileri gidiyorlar ki bulunan fosillerin Tanrı tarafından toprağa imtihan olsun için yerleştirildiğini söylüyorlar. Bu bağnaz reaksiyon ABD'de birilerine çok para kazandırdı. İslâm aleminin uyanık sporları bunu fark edince ABD'den bu sektörü transfer edip multi milyoner oldular. Üstelik Müslümanların aklıyla dalga geçer gibi milletin gözü önünde dansöz oynatıp göbek atıyorlar. Sen burda istediğin kadar bunu yayalım arkadaşlar diye çırpın dur! Allah akıl fikir vermiş kardeşim biraz düşün yahu!
 
Son düzenleme:

kulcoşkun

Paylaşımcı
Katılım
27 Ağu 2016
Mesajlar
110
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Evrim teorisi doğal seçilimin nasıl işlediği anlaşılmadan kavranamaz.

Öncelikle konu hakkında bir cevabın olsaydı yazardın. Niyeyse konuya cevap vermek yerine lafı dolandırarak konuyu değiştirme çalışmaları ile çok karşılaşıyorum.

Eğer, evrim tartışmaları Batı'da dediğin gibi bitmiş olsaydı herkes ateist olurdu kimse dine inanmazdı.

Ben doğal seçilimi de cinsel seçilimi de iyi bilirim.

Şimdi, işimiz gücümüz yok bütün memelilerin balıktan geldiğine, dinozorun kuş olduğuna, köpeğin denize girip fok olduğuna, uçan böceklerin nesillerce ağaçtan düşe düşe kanatlarının çıktığına inanmamız gerekecek.

Her ne ise KONUYA CEVABIN VARSA VERİRSİN, CEVABIN YOKSA GİT EVRİMCİ AĞABABALARINA SOR DA GEL. Merak etme senden önce ben sordum ama cevap alamadım.

Bir şey daha ekleyim: hayvanlar anneleri-babaları ile cinsel ilişkiye girer ve bu ilişkiden yavrular doğar, eğer evrimi kabul ediyorsan bu doğan yavruların ataların olduğuna inanman gerekir.

Bir müslüman evrim teorisine inanamaz çünkü evrim teorisine göre Hz. Adem yoktur hatta ilk insan diye birşey yoktur.
 

kulcoşkun

Paylaşımcı
Katılım
27 Ağu 2016
Mesajlar
110
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Zaten evrimciler ilk canlı nasıl oluştu diye sorulduğunda cevaplayamazlar. Ve bunu başka bilim dalı inceler derler, tabii ki eğer cevabını bilselerdi söylerlerdi ama cevapları yok.
 

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
Evrim teorisine karşı çıkmayı asrın islam mücadelesi olarak ele alanların şunu bilmesi lazım: Evrime karşı yazılar makaleler yazma işini ilk başlatanlar ABD'li Hristiyan Evangelist'lerdir. Akletmekten ve sorgulamaktan en uzak zümrelerin bu işi başlatması şaşılacak bir durum değildir. Hatta bunlar o kadar ileri gidiyorlar ki bulunan fosillerin Tanrı tarafından toprağa imtihan olsun için yerleştirildiğini söylüyorlar. Bu bağnaz reaksiyon ABD'de birilerine çok para kazandırdı. İslâm aleminin uyanık sporları bunu fark edince ABD'den bu sektörü transfer edip multi milyoner oldular. Üstelik Müslümanların aklıyla dalga geçer gibi milletin gözü önünde dansöz oynatıp göbek atıyorlar. Sen burda istediğin kadar bunu yayalım arkadaşlar diye çırpın dur! Allah akıl fikir vermiş kardeşim biraz düşün yahu!

Çok doğru. Esas evrim karşıtları hıristiyan tarikatlerdir. Müslümanların evrim karşıtı gibi davranması yanlış.
 

ilke

Paylaşımcı
Katılım
6 Kas 2017
Mesajlar
875
Tepkime puanı
188
Puanları
0
Kurbağalar evrim geçirmediğini anlatan bu yazıyı buradaki "evrim doktoru" adams77 görmedi demek ki !..
Yoksa, vereceği abuk-sabuk yazılarla sizi ananızdan doğduğunuza bin pişman ederdi de burdaki sivri xekalı bir-çok üğyeden de bir sürü beğeni alırdı !
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,879
Tepkime puanı
2,060
Puanları
113
Konum
Mars
yahu sen benim evrim hakkında konuştuğumu ne zaman gördün :))
canın sıkılınca bana takılmadan edemiyorsun anlaşılan
 

tengiz

İhvan Forum Üye
Katılım
16 Ocak 2019
Mesajlar
214
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Kurbağalar evrim geçirmediğini anlatan bu yazıyı buradaki "evrim doktoru" adams77 görmedi demek ki !..
Yoksa, vereceği abuk-sabuk yazılarla sizi ananızdan doğduğunuza bin pişman ederdi de burdaki sivri xekalı bir-çok üğyeden de bir sürü beğeni alırdı !

Şu an insanın doğal katkısız evrim safhasına geçilmiş. Ben bilimden anlamam ama tazımanya da 20 lik dişleri artık çıkmıyormuş. Yani uzun zamanda bilim kurgu filmlerindeki gibi mükemmel mutant insanlara dönüşmemiz olasıdır. Bilim ve ilaç sanayi gelişiyor. Bi bakmışsın kepten emerika aşısı ile süper kahraman oluvermişsin. rokkkeller denemiştir muhakkak, Bir 50 sene daha bedenei dayansaydı, yaşlanabilseydi belkide ölmeyecekti kim bilir?? Bilim adamları bi aşı maşı bulacaktı.. Dün bir çok hastalığın ilacı yoktu bugün bir çok hastalığa ilaç mevcut.

Bu din nakillerinde problem olmalı. İlk insana(mağra adamı diye bir zırva yok) tanrı her şeyi öğretmedi mi? Bize öyle anlatıldı. Son asırda.. Yeni yeni cep telefonları tv ler uçaklar, ilaçlar nasıl içat olundu ki bu mantıkla?? Şeytan icadı lafzı oradan mı geliyor olabilir acaba?
 
Son düzenleme:

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,879
Tepkime puanı
2,060
Puanları
113
Konum
Mars
:) gülmemek için kendimi zor tuttum
 

kebîkec

İhvan Forum Üye
Katılım
21 Eyl 2007
Mesajlar
8,080
Tepkime puanı
1,922
Puanları
113
Şu an insanın doğal katkısız evrim safhasına geçilmiş. Ben bilimden anlamam ama tazımanya da 20 lik dişleri artık çıkmıyormuş. Yani uzun zamanda bilim kurgu filmlerindeki gibi mükemmel mutant insanlara dönüşmemiz olasıdır. Bilim ve ilaç sanayi gelişiyor. Bi bakmışsın kepten emerika aşısı ile süper kahraman oluvermişsin. rokkkeller denemiştir muhakkak, Bir 50 sene daha bedenei dayansaydı, yaşlanabilseydi belkide ölmeyecekti kim bilir?? Bilim adamları bi aşı maşı bulacaktı.. Dün bir çok hastalığın ilacı yoktu bugün bir çok hastalığa ilaç mevcut.

Bu din nakillerinde problem olmalı. İlk insana(mağra adamı diye bir zırva yok) tanrı her şeyi öğretmedi mi? Bize öyle anlatıldı. Son asırda.. Yeni yeni cep telefonları tv ler uçaklar, ilaçlar nasıl içat olundu ki bu mantıkla?? Şeytan icadı lafzı oradan mı geliyor olabilir acaba?

tengiz yaz yazabildiğin kadar @alanyali07 Malatyadaymış.
 

alanyali07

Kıdemli Üye
Katılım
11 May 2008
Mesajlar
6,968
Tepkime puanı
845
Puanları
0
tengiz yaz yazabildiğin kadar @alanyali07 Malatyadaymış.
uçarak geliriz sıkıntı yok da yakıta değmez :D
sen yazabilirsin izinlisin :D
tumblr_mlndd8t4WV1s6r1vho1_500.gif
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Yasak meyve nedir? Allah neden biyolojik bir şeyin vücudumuza girmesiyle değişen bir Adem'den bahsediyor? Biz insanlar yasak bir biyolojiyi yemekle kendimizde nasıl bir değişikliği tetikledik acaba? Ve bu genetik değişime uygun olan dünyaya gönderildik? Yiyin bakalım birbirinizi, der gibi. Müthiş bir ceza. Bu işin kırılma noktası o meyvede!!!

Evrim yok diyoruz da .... o halde yer katmanlarına bir bakın. Fosillerden bahsediyorum. Derine indikçe biyoloji basitleşiyor. Yukarı doğru çıktıkça daha karmaşık ve çok çeşitlileşiyor. Sanki böyle makinelerdeki gelişme gibi bir süreç bu. İlk buhar makinesinden bugün ki makinelerin karmaşık ve çelitli yapısı gibi. Ortada inkâr edilemez bir süreç var. Biyolojide de buna benzer bir süreç söz konusu. Diyeceksiniz ki mekanik başka biyoloji başka. Hayır, biyoloji de mekaniktir. Aradaki tek fark biri metallerden oluşuyor, diğeri proteinlerden. Temel mantık aynı. Hücrenin yapısına bir bakın. Biyolojik olan her şey fabrika gibi işliyor. Allah, mekaniğe dayamış işi.

Bana öyle geliyor ki bir el birkaç elementten bir mekanizma kurmuş, ve bu mekanizmaya kendi kendine üreyip gelişmesi için yazılım yüklemiş. Bu yazılımın temel mantığı yaşama ve üreme iç güdülerine dayanıyor. En küçük organizmada dahi yaşama iç güdüsü var yahu. Nasıl çırpınıyor yiyecek bulmak için, hayatta kalmak için. Hele üremek için ne kurlar yapıyor, ne hareketler çekiyor, gerekirse rakiplerini parçalıyor, müthiş, kime neyi ıspatlamaya çalışıyorsun ve en önemlisi neden? Bunları görmüyor musunuz? İşte bu çırpınış ve kıvranış sayesinde organizmalar her yeri doldurmuş, hiç boşluk bırakmamışlar. Canlı canlı birbiri üzerinden ürüyor, birbirini öldürüp yiyerek hayatta kalıyor. Dünya denen şu mavi gezegenin yüzeyini incecik bir zar gibi kaplamış, mütemâdiyen bu kodları kuşaktan kuşağa devrediyor. Doğa dediğin şey nedir? Yakından bakınca vahşetin dibi, uzaktan bakınca insanın ruhunu doyuran hoş bir manzara. Bu nasıl bir şizofrenidir, nasıl bir paradoks, anlamadım gitti. Meleklerin “ne lüzumu var canım?” dediği makamdayım, ve sessiiiz bir nidâ: Sizin bilmediklerinizi ben bilirim. Amenna ve saddaknâaa...
 
Son düzenleme:

alanyali07

Kıdemli Üye
Katılım
11 May 2008
Mesajlar
6,968
Tepkime puanı
845
Puanları
0
Evrim yok diyoruz da .... o halde yer katmanlarına bir bakın. Fosillerden bahsediyorum. Derine indikçe biyoloji basitleşiyor. Yukarı doğru çıktıkça daha karmaşık ve çok çeşitlileşiyor. Sanki böyle makinelerdeki gelişme gibi bir süreç bu. İlk buhar makinesinden bugün ki makinelerin karmaşık ve çelitli yapısı gibi. Ortada inkâr edilemez bir süreç var. Biyolojide de buna benzer bir süreç söz konusu. Diyeceksiniz ki mekanik başka biyoloji başka. Hayır, biyoloji de mekaniktir. Aradaki tek fark biri metallerden oluşuyor, diğeri proteinlerden. Temel mantık aynı. Hücrenin yapısına bir bakın. Biyolojik olan her şey fabrika gibi işliyor. Allah, mekaniğe dayamış işi..
"derine indikçe biyoloji basitleşiyor" gibi bir önerme söylenemez..
bugün tek bir hücrenin bile işlevi tam olarak çözülememişken genetik materyallerin şifreleri bile daha yeni yeni keşfedilirken "biyoloji basitleşir" demek biyolojiye uzak bir görüş..
ney basitleşiyor mesela, dna yerine daha basit bir materyal mi geliyor.. ?
dnası olmayan bir virüse bile basit denemiyor, çünkü o basit zannedilen virüs biyolojik olarak hala kompleks bir canlı..çözülemiyor.. kocaman insanı yerle bir ediyor DNAsı olmayan bir canlı..

en eski canlılardaki DNA yapısı bugün hala aynı temel nükleotidlerden oluşan DNA..
en eski fosillerdeki DNA bazları da Adenin timin guanin sitozin..
şimdikilerde de aynı..
en eski fosillerdeki RNAdaki farklı baz da Urasil.,. şimdiki RNAlarda da farklı baz Urasil..
burada basitlik dediğimiz kavram ne ? aslında biyolojide basitlik yoktur..
milyonlarca yıl önceki vatozlarla, şimdiki vatozlar aynıdır.. şimdiki mi basit o zamanki mi ?

bu basitlik mevzusu malesef darwinist evrimde sözkonusuydu,
o zamanki hücre teoremi hücreyi içi su dolu baloncuk gibi basit zannediyordu..
bugün darwinist evrim zaten iptal olmuştur.. tek bir hücre bile o kadar kompleks ki içinden çıkılamaz..
kaldıki basit denilen canlılar bile bugün hala mevcut.. ve basit olmadıklarını anlıyoruz her geçen gün..


Bana öyle geliyor ki bir el birkaç elementten bir mekanizma kurmuş, ve bu mekanizmaya kendi kendine üreyip gelişmesi için yazılım yüklemiş. Bu yazılımın temel mantığı yaşama ve üreme iç güdülerine dayanıyor. En küçük organizmada dahi yaşama iç güdüsü var yahu. Nasıl çırpınıyor yiyecek bulmak için, hayatta kalmak için. Hele üremek için ne kurlar yapıyor, ne hareketler çekiyor, gerekirse rakiplerini parçalıyor, müthiş, kime neyi ıspatlamaya çalışıyorsun ve en önemlisi neden? Bunları görmüyor musunuz? İşte bu çırpınış ve kıvranış sayesinde organizmalar her yeri doldurmuş, hiç boşluk bırakmamışlar. Canlı canlı birbiri üzerinden ürüyor, birbirini öldürüp yiyerek hayatta kalıyor. Dünya denen şu mavi gezegenin yüzeyini incecik bir zar gibi kaplamış, mütemâdiyen bu kodları kuşaktan kuşağa devrediyor. Doğa dediğin şey nedir? Yakından bakınca vahşetin dibi, uzaktan bakınca insanın ruhunu doyuran hoş bir manzara. Bu nasıl bir şizofrenidir, nasıl bir paradoks, anlamadım gitti. Meleklerin “ne lüzumu var canım?” dediği makamdayım, ve sessiiiz bir nidâ: Sizin bilmediklerinizi ben bilirim. Amenna ve saddaknâaa...
bu kısım ise epey sorunlu..
"yaratıcı kainatı yaratmış sistemi kurmuş sonra kendi haline bırakmış" diyen deizm felsefesine dayanıyor..
halbuki kendi kendine üreyip gelişme hiçbir yerde ve an mevcut olamaz..
o bahsettiğin bir yazılımın bile mevcut olması için heran o yazılımın yaratıcı tarafından yazılıyor yaratılıyor olması gerekiyor.. çünkü herşey bozulup çürüyüp sonra yeniden oluyor..
Yaratıcıya muhtaçlık heran devam ediyor..
Bitkilerin topraktan çıkışını bile ele alıp incelesen üstünde düşünsen her an yaratıcının bir müdahalesi gerektiğini anlarsın..
yazılımın olması yetmiyor o yazılımın donanıma dönüşmesini sağlayacak bir kudret gerekiyor.. hem de her an..

Hepsini geçelim,
beşerin kendi sınırlı zihniyle ve sınırlı kudretiyle aşama aşama üretmek mecburiyetinde kaldığı mekanik ile,
yaratıcının sonsuz ilmi ve kudreti ile yaratmasını aynı kefeye koyup , "biz böyle yapıyorsak yaratıcı da böyle yapıyor" demek olayın kapsamını anlamamaktır.

bu tıpkı mücessimenin bizim elimiz kolumuz varsa Allahın da eli kolu öyledir gibi bir batıl yola sapmaları gibidir..
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
dnası olmayan bir virüse bile basit denemiyor, çünkü o basit zannedilen virüs biyolojik olarak hala kompleks bir canlı..çözülemiyor.. kocaman insanı yerle bir ediyor DNAsı olmayan bir canlı..

Burdan sonrasını okumaya lüzum yok zaten.

Yahu arkadaşım, sen basitliği güç olarak mı anlıyorsun? Ne demek dna'sız bir virüs kocaman canlıyı yere seriyor? Ona bakarsak kafaya vurulan taş da yere serer. Şimdi taş daha mı gelişmiş oluyor? Basitlikten kastım biyolojik olarak karmaşıklaşan yapının basitliği.. İlk önce denizlerdeki amipler var, sonra sonra kompleksleşen dna zincirleri oluşuyor. Sen şimdi bir insan DNA'sıyla amip DNA'sını kıyaslayabilir misin? İnsan dna'sında milyonlarca halka var.

Bu arada hücrenin yapısı çözülemedi diyorsun. Çözüldü arkadaşım, çözüldü. Napacaksın şimdi yas mı tutacaksın? Aklın çıkıyor çözecekler diye. Her şey ortada mübarek adam, hâlâ diretiyorsun. Darwin hücreleri su dolu baloncuklar sanıyordu diyorsun. Evet, öyle sanıyordu. Zaten hücre üzerine bina etmedi, kemik yapılarından ve coğrafi şartlardan, jeolojik katmanlardan çıkan fosillerden yaptı bu çıkarımları. Hücre ve dna çözüldükçe, yani bilim geliştikçe Darwin'i yanlışlamadı, tam tersine onun teorisini teori olmaktan çıkartıp bir realiteye dönüştürdü. DNA diye bir şey var hiç duydun mu?

Bak kardeşim, Einstein'de bir teori attı ortaya. Noldu zamanla? Uzaya çıkınca ölçümler yapıldı ve adamın teorisi ıspatlandı. Her şey önce teoriyle başlar. Bugün kullandığımız uyduların pozisyonları Einstein'in teorisine göre ayarlanıyor. Nevton'un teorisi eksik kalıyor. Darwin'de kendi döneminde gözlemlemiş böyle bir teori atmış ortaya. Zamanla tüm canlıların dna'ları çözümlendikçe birbirleri arasındaki akrabalık dereceleri tespit ediliyor. Hatta bu iş o kadar ilerledi ki hangi kıtalar üzerinden nerelere geçiş yaparak yayıldıkları bile bu dna'lardan çıkartılıyor.

Sen ayakta uyumaya devam et.

Edit: Bir şey soracağım, sen Adnan Oktar'cı mısın? :)
 
Son düzenleme:
Üst