Zeynep Özmen
Kevok_84
- Katılım
- 7 Haz 2006
- Mesajlar
- 3,306
- Tepkime puanı
- 11
- Puanları
- 0
Kuran ve Hayat
Günümüz müslümanlarının en önemli sorunları, kendilerine hayat veren Kur'an ile iletişimlerinin bozulmuş Olmalarıdır.
Müslümanlar sağlıklı bir yaşam biçimine ancak Kur'an'ı yeniden keşfetmeleriyle ulaşabilirler . Kur'an'a saygı göstermek yetmez.
Kur'an'ın anlaşılmasında engel oluşturan ön yargılardan arınmak ve Kur'an'ı hayatımızın temel belirleyicisi edinmek gerekir. Kur'an bir yaşam Kitab'ı ise, Kur'an'ı keşfetmek ve onunla bütünleşmek; geleneksel ve modern değerler karşısında onun mesajını hayatın içinde örneklemek demektir.
Bunun için de öncelikle benlik duygusundan; taklitçilikten; dünyevi nimetlerin çekiciliğinden; tefsir, hadis, fıkıh, kelam veya mezhep gibi öncüllere bağlılık şartından arınmış bir zihinle, talep eden bir içtenlikle Kur'an'a yaklaşmamız gerekir.
İnsanı iyi ile kötü karşısında tercih etme özgürlüğü ve akletme yeteneği ile bezeyerek yaratan Rabbimizin bütün insanlık alemine son elçisi Hz. Muhammed aracılığı ile vahyederek bildirdiği mesaj, korunmuş ve tamamlanmış olan Kur'an'dır.
Kur'an, önceki vahyi bildirimlerin özünü kendi içinde taşıyan ve doğrulayan; gaybın haberini getiren; inanç, düşünce ve eylem alanında ilke bildiren ve yol gösteren; bireysel ve toplumsal tüm ilişkilerde Tevhid ve Adalet ilkelerinin ikamesini emreden ve insanlığı üretilmiş tüm beşeri değerlerin şaşkınlık ve tasallutundan arındırıp vahyi ölçülere göre bir yaşam kurmaya davet eden ilahi bir Kitab'dır.
Aklın kullanılması ve yaratıcımızın gereğince bilinmesi konusunda en belirleyici yardımcı yine' Kur'an'dır.
Kur'an'ın iyilik ile kötülük konusunda ortaya koyduğu ölçüler evrenseldir.
Kur'an'ın muhatabı bütün insanlıktır.
O tüm insanlar için doktrinel/ideolojik saflaşmada temel belirleyici konumdadır.
* O kendisine inananlar için bir hayat programıdır.
* Kur'an ruhanilere veya diğer aracı tiplere gerek kalmadan anlaşılması ve öğüt alınması için (54/17)
* ve insanların doğrudan anlayabilmeleri için onu getiren elçinin diliyle kolaylaştırılmıştır (44/58).
* Apaçıktır (15/1).
* Ayetleri çeşitli biçimlerde açıklanmıştır (61/05).
* Bu açıklıkta olan Kur'an insanlar daha iyi anlasınlar diye azar azar indirilmiş ve Allah'ın Elçisi onu insanlara ağır ağır okumuştur (17/106).
* Zira kolaylaştırılmış olan bu hitabın gerçek sahibi olan Allah, yarattığı insanı bu hitabı anlayacak güç ve imkanlarla donatmıştır.
*** Önemli olan Kur'an'ın gereğince okunmasıdır. Kur'an'a iman edenler, onu gereğince okuyanlardır.
Aslında Kur'an'la temas halinde olmak çok kolay, sade ve yalın bir ilişki biçimiyken, olayı zorlaştıran, içinden çıkılamaz gibi gösteren ve anlaşılmasında sürekli ihtilaflar oluşturan durum, onun gereğince, okunmamasından veya gereğince okunma tarzının terkedilmesinden kaynaklanmaktadır.
Örneğin bir ülkede onbinlerce Kur'an hafızı bulunmasına rağmen veya Kur'an'ı anlamlandırmaya çalışan yüzlerce araştırıcının ve dil uzmanının varlığına rağmen, Tevhidi yaşamın şahidliği örneklendirilemiyorsa, bu noktada Kur'an'ın okunup anlaşılmasından değil, Kur'an'ın veya Kur'an çalışmalarının nicel olarak kutsanmasından bahsedilebilir.
Bu bakımdan Kur'an'ı anlamaya değil de yargılamaya yönelen tutumla, Kur'an'ı yaşamayı değil de kutsamaya çalışan tutum arasında çok fark yoktur. İki halde de Kur'an hayatımızı istikametlendirmede belirleyici ölçü edinilmemektedir.
Birinci tutum: Kur'an'ı inkar ederek hayatın dışına itmeye kalkışırken,
ikinci tutum ise Kur'an'ı kutsayarak yaşamın üstünde erişilmez bir mevkiye yükseltmektedir...
Kur'an okuma eylemi durağan bir durumu değil aktif bir durumu gerektirir. Kur'an okuma eylemi sadece bir tahkik değil, aynı zamanda ciddi bir talim ve mücadeleyi gerektirir. Kur'an'ın gereği gibi okunması, ancak bu gerekliliğe uymakla mümkündür.
****
Kur'an'ı yaşanır kılmak sadece toplumsal iktidarı ele geçirme hedefiyle kayıtlı değildir. Kur'an'ı yaşanır kılmak, vahyi mesaja kulak verdiğimiz ilk andan itibaren kendi nefsimizde ve ilişkilerimizde gerçekleştireceğimiz değişim hali ve yine kavradığımız mesajı çevremize aktarma sorumluluğunun oluşturacağı mücadele süreciyle bütünleşerek ifadesini bulan inanç ve kararlılığa taşınan, çok güncel ve “an”ımızı kuşatan bir yükümlülüktür.
Bu yükümlülükten kopuk tüm Kur'an okuma çabaları donuk ve Kur'an'ı parçalayan hatta Kur'an'ı anlaşılmaz kılan çok ciddi bir zaafı oluşturmaktadır.
Senelerce Kur'an'ı tahkik ettiği halde hayatlarını Kur'anlaştıramayanların zaaflarını hep birlikte bu noktada aramalı ve bize egemen olan cahili sistem karşısında Kur'an eksenli ve yaygın bir hareketi yeterince oluşturamamışlığımızı da yine bu zaaf noktasında görmeliyiz.
Ve sormalıyız Kur'an'ı gereği gibi ne kadar okuyabiliyoruz? Kur'an hayatımızın ne kadar merkezinde?
Kur'an'ın, kendi bilgi kaynağı hakkındaki açıklamalardan önce getirdiği mesajı gündeme sokması dikkat edilmesi gereken diğer bir husustur. Tabii ki bu mesajı aktaran ilk kişi, ilkin kendi nebilik konumundan emin bir tarzda tebliğine kalkışmıştı. Kur'an tebliğine kalkışacak öncülerin ise Kur'an'ın mesajı, kaynağı ve korunmuşluğu hakkında emin olacakları bir bilgiye ulaşmaları gerekir.
Bu yakiniliğin temin edilmesi belirleyici bir eylemdir. Ve aynı zamanda tabulardan sıyrılan bir idrakle ve içtenlikle yaklaşanlar için de kolay bir eylemdir. Arapça bilmemek bu konudaki eylemsizliğin mazereti olamaz.
Çok özel ihtisas gerektiren konular dışında, Kur'ani ıstılahlara dikkat eden bir okuyucu, meallerden mukayeseli olarak yararlanarak pekala Kur'an'ı anlayabilir. Zaten ihtisas gerektiren konular istişareye açık konulardır.
vahyi bilgi, yaşama geçirildiği an inançlaşır Kur'an'a, Kur'ani mesajın pratik sorumluluğundan kopuk bir tavırla iman etmek iddiası inanç ve amelin' bağını hafife almak anlamına gelir. Oysa Kur'an inancı amelleştirme imtihanına davet etmektedir;
Bu imtihanın sıcaklığını duyamayanlar, Kur'an'ı defalarca okusalar da onun bilgisi hayatlarını kuşatmadığı için onlara yetmemeye başlayacak ve yaşadıkları ortamın kimlik oluşturucu cahili etkileriyle geçmişin zenginliği olarak görülen cahili tortuların pratiklerini belirleyen değerler olacaktır. İşte ilk tarihten bu yana kitaplarını ellerinde tuttukları halde tevhidi çizgiyi bulandıranların, gelenekçi veya modernist sapmanın değerlerine meyletmesinin nedeni budur.
Hayatta boşluk yoktur. Fikri ve ameli ilişkilerinizi ya fiili olarak Kur'an'ın buyrukları doğrultusunda tanzim edecek bir mücadeleyi üstleneceksiniz, ya da reel şartlar sizin hayatınızı belirleyecektir. Zaten en belirleyici imtihanımız da yaşamla ilgili olandır. İnsan nasıl yaşıyorsa öyle inanıyor demektir.
Ne mutlu yaşayan Kur'an olan Hz. Muhammed gibi olma çabası içinde olanlara!
Günümüz müslümanlarının en önemli sorunları, kendilerine hayat veren Kur'an ile iletişimlerinin bozulmuş Olmalarıdır.
Müslümanlar sağlıklı bir yaşam biçimine ancak Kur'an'ı yeniden keşfetmeleriyle ulaşabilirler . Kur'an'a saygı göstermek yetmez.
Kur'an'ın anlaşılmasında engel oluşturan ön yargılardan arınmak ve Kur'an'ı hayatımızın temel belirleyicisi edinmek gerekir. Kur'an bir yaşam Kitab'ı ise, Kur'an'ı keşfetmek ve onunla bütünleşmek; geleneksel ve modern değerler karşısında onun mesajını hayatın içinde örneklemek demektir.
Bunun için de öncelikle benlik duygusundan; taklitçilikten; dünyevi nimetlerin çekiciliğinden; tefsir, hadis, fıkıh, kelam veya mezhep gibi öncüllere bağlılık şartından arınmış bir zihinle, talep eden bir içtenlikle Kur'an'a yaklaşmamız gerekir.
İnsanı iyi ile kötü karşısında tercih etme özgürlüğü ve akletme yeteneği ile bezeyerek yaratan Rabbimizin bütün insanlık alemine son elçisi Hz. Muhammed aracılığı ile vahyederek bildirdiği mesaj, korunmuş ve tamamlanmış olan Kur'an'dır.
Kur'an, önceki vahyi bildirimlerin özünü kendi içinde taşıyan ve doğrulayan; gaybın haberini getiren; inanç, düşünce ve eylem alanında ilke bildiren ve yol gösteren; bireysel ve toplumsal tüm ilişkilerde Tevhid ve Adalet ilkelerinin ikamesini emreden ve insanlığı üretilmiş tüm beşeri değerlerin şaşkınlık ve tasallutundan arındırıp vahyi ölçülere göre bir yaşam kurmaya davet eden ilahi bir Kitab'dır.
Aklın kullanılması ve yaratıcımızın gereğince bilinmesi konusunda en belirleyici yardımcı yine' Kur'an'dır.
Kur'an'ın iyilik ile kötülük konusunda ortaya koyduğu ölçüler evrenseldir.
Kur'an'ın muhatabı bütün insanlıktır.
O tüm insanlar için doktrinel/ideolojik saflaşmada temel belirleyici konumdadır.
* O kendisine inananlar için bir hayat programıdır.
* Kur'an ruhanilere veya diğer aracı tiplere gerek kalmadan anlaşılması ve öğüt alınması için (54/17)
* ve insanların doğrudan anlayabilmeleri için onu getiren elçinin diliyle kolaylaştırılmıştır (44/58).
* Apaçıktır (15/1).
* Ayetleri çeşitli biçimlerde açıklanmıştır (61/05).
* Bu açıklıkta olan Kur'an insanlar daha iyi anlasınlar diye azar azar indirilmiş ve Allah'ın Elçisi onu insanlara ağır ağır okumuştur (17/106).
* Zira kolaylaştırılmış olan bu hitabın gerçek sahibi olan Allah, yarattığı insanı bu hitabı anlayacak güç ve imkanlarla donatmıştır.
*** Önemli olan Kur'an'ın gereğince okunmasıdır. Kur'an'a iman edenler, onu gereğince okuyanlardır.
Aslında Kur'an'la temas halinde olmak çok kolay, sade ve yalın bir ilişki biçimiyken, olayı zorlaştıran, içinden çıkılamaz gibi gösteren ve anlaşılmasında sürekli ihtilaflar oluşturan durum, onun gereğince, okunmamasından veya gereğince okunma tarzının terkedilmesinden kaynaklanmaktadır.
Örneğin bir ülkede onbinlerce Kur'an hafızı bulunmasına rağmen veya Kur'an'ı anlamlandırmaya çalışan yüzlerce araştırıcının ve dil uzmanının varlığına rağmen, Tevhidi yaşamın şahidliği örneklendirilemiyorsa, bu noktada Kur'an'ın okunup anlaşılmasından değil, Kur'an'ın veya Kur'an çalışmalarının nicel olarak kutsanmasından bahsedilebilir.
Bu bakımdan Kur'an'ı anlamaya değil de yargılamaya yönelen tutumla, Kur'an'ı yaşamayı değil de kutsamaya çalışan tutum arasında çok fark yoktur. İki halde de Kur'an hayatımızı istikametlendirmede belirleyici ölçü edinilmemektedir.
Birinci tutum: Kur'an'ı inkar ederek hayatın dışına itmeye kalkışırken,
ikinci tutum ise Kur'an'ı kutsayarak yaşamın üstünde erişilmez bir mevkiye yükseltmektedir...
Kur'an okuma eylemi durağan bir durumu değil aktif bir durumu gerektirir. Kur'an okuma eylemi sadece bir tahkik değil, aynı zamanda ciddi bir talim ve mücadeleyi gerektirir. Kur'an'ın gereği gibi okunması, ancak bu gerekliliğe uymakla mümkündür.
****
Kur'an'ı yaşanır kılmak sadece toplumsal iktidarı ele geçirme hedefiyle kayıtlı değildir. Kur'an'ı yaşanır kılmak, vahyi mesaja kulak verdiğimiz ilk andan itibaren kendi nefsimizde ve ilişkilerimizde gerçekleştireceğimiz değişim hali ve yine kavradığımız mesajı çevremize aktarma sorumluluğunun oluşturacağı mücadele süreciyle bütünleşerek ifadesini bulan inanç ve kararlılığa taşınan, çok güncel ve “an”ımızı kuşatan bir yükümlülüktür.
Bu yükümlülükten kopuk tüm Kur'an okuma çabaları donuk ve Kur'an'ı parçalayan hatta Kur'an'ı anlaşılmaz kılan çok ciddi bir zaafı oluşturmaktadır.
Senelerce Kur'an'ı tahkik ettiği halde hayatlarını Kur'anlaştıramayanların zaaflarını hep birlikte bu noktada aramalı ve bize egemen olan cahili sistem karşısında Kur'an eksenli ve yaygın bir hareketi yeterince oluşturamamışlığımızı da yine bu zaaf noktasında görmeliyiz.
Ve sormalıyız Kur'an'ı gereği gibi ne kadar okuyabiliyoruz? Kur'an hayatımızın ne kadar merkezinde?
Kur'an'ın, kendi bilgi kaynağı hakkındaki açıklamalardan önce getirdiği mesajı gündeme sokması dikkat edilmesi gereken diğer bir husustur. Tabii ki bu mesajı aktaran ilk kişi, ilkin kendi nebilik konumundan emin bir tarzda tebliğine kalkışmıştı. Kur'an tebliğine kalkışacak öncülerin ise Kur'an'ın mesajı, kaynağı ve korunmuşluğu hakkında emin olacakları bir bilgiye ulaşmaları gerekir.
Bu yakiniliğin temin edilmesi belirleyici bir eylemdir. Ve aynı zamanda tabulardan sıyrılan bir idrakle ve içtenlikle yaklaşanlar için de kolay bir eylemdir. Arapça bilmemek bu konudaki eylemsizliğin mazereti olamaz.
Çok özel ihtisas gerektiren konular dışında, Kur'ani ıstılahlara dikkat eden bir okuyucu, meallerden mukayeseli olarak yararlanarak pekala Kur'an'ı anlayabilir. Zaten ihtisas gerektiren konular istişareye açık konulardır.
vahyi bilgi, yaşama geçirildiği an inançlaşır Kur'an'a, Kur'ani mesajın pratik sorumluluğundan kopuk bir tavırla iman etmek iddiası inanç ve amelin' bağını hafife almak anlamına gelir. Oysa Kur'an inancı amelleştirme imtihanına davet etmektedir;
Bu imtihanın sıcaklığını duyamayanlar, Kur'an'ı defalarca okusalar da onun bilgisi hayatlarını kuşatmadığı için onlara yetmemeye başlayacak ve yaşadıkları ortamın kimlik oluşturucu cahili etkileriyle geçmişin zenginliği olarak görülen cahili tortuların pratiklerini belirleyen değerler olacaktır. İşte ilk tarihten bu yana kitaplarını ellerinde tuttukları halde tevhidi çizgiyi bulandıranların, gelenekçi veya modernist sapmanın değerlerine meyletmesinin nedeni budur.
Hayatta boşluk yoktur. Fikri ve ameli ilişkilerinizi ya fiili olarak Kur'an'ın buyrukları doğrultusunda tanzim edecek bir mücadeleyi üstleneceksiniz, ya da reel şartlar sizin hayatınızı belirleyecektir. Zaten en belirleyici imtihanımız da yaşamla ilgili olandır. İnsan nasıl yaşıyorsa öyle inanıyor demektir.
Ne mutlu yaşayan Kur'an olan Hz. Muhammed gibi olma çabası içinde olanlara!