Kur’ân-ı Kerîm ile Ramazân-ı Şerîf Arasındaki Münasebet

ukubat

Profesör
Katılım
9 May 2007
Mesajlar
1,942
Tepkime puanı
103
Puanları
0
Konum
istanbul,fatih
Web sitesi
www.ismailaga.org.tr
kuran-i-kerim-ile-ramazan-i-serif-arasindaki-munasebet.jpeg



Hayatını ilim ve irşâd yolunda vakfeden ve ikinci bin yılın müceddidi olarak, hayat sürdüğü asırdan bugünlere bir kandil olan ve bundan sonrası de için yol gösterici olarak ümmetin ilminden, mektuplarından ve örnek şahsiyetinden istifade edeceği büyük bir âlim olan İmâm-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû), mektuplarında, ilmin temeli olan Kur’ân-ı Kerîm ile ilgili pek çok konuyu vuzuha kavuşturmuştur. Birçok veçheden açıklamalarda bulunmakla beraber, Kur’ân-ı Kerîm’in, indirildiği ay olan Ramazân-ı şerîf ile münasebeti üzerinde de önemle durmuş ve birden çok mektupta bu konuyu muhtelif açılardan ele alıp îzâh etmiştir. Nitekim 4. mektubunda bu konu hakkında şu hususları beyân etmiştir:
“Zatî ve şuûnî kemalatı[1] hâiz olan ve asıl dairesine dâhil olan Kur’ân-ı Mecîd ile bu mübarek Ramazân ayı arasında tam bir münasebet vardır.
O asıl dairesi ki, hiçbir zılliyyet ona yol bulmamış ve kâbiliyyet-i ûlâ[2] ona ancak zıl/gölge olmuştur. Kur’ân-ı Kerîm, bu özelliklerinden ötürü mübârek Ramazân ayında indirilmiştir. Allah Te‘âlâ’nın: “O Ramazân ayı, Kur’ân’ın indirildiği aydır!”[3] âyet-i kerîmesi bu anlattığımız manayı doğrulamaktadır.
Yine bu münasebetle Ramazân ayı, hayır ve bereketlerin tamamını içinde barındırır. Sene içerisinde herhangi bir kişiye ulaşan bir hayır, sonsuz kıymet sahibi bu yüce ayın bereketlerinden sadece bir damladır.
Bu ayda kalp bütünlüğü sağlamak, sene boyunca kalp bütünlüğünü korumaya sebep olur. Fakat bu ayda kalp dağınıklığı yaşamak ise sene boyunca kalp dağınıklığına sebebiyet verir. Ramazân ayını, kendisinden razı olacağı şekilde geçiren kimseye müjdeler olsun! Ramazân ayını küstüren ve hayır işleyip iyi amellerde bulunamayarak faydasını kazanamayan kimseye ise yazıklar olsun!
Ramazân ayında Kur’ân-ı Kerîm’i hatmetmenin sünnet olması, aslî ve zıllî bütün kemâlâta erişmeye vesile olduğu için olabilir. Bu iki kemâlâtı elde eden kimsenin, Ramazân ayının bereket ve hayırlarından mahrum kalmaması umulur. Bu ayın gündüzlerinde bulunan bereket, diğer aylarda bulunan berekete benzemez bile; gecelerinde bulunan hayır da sair ayların geceleri ile kıyas bile edilemez. Belki de orucu erken açmanın ve sahuru geciktirmenin faziletli olmasına dair verilen hüküm, Ramazân ayının gece ile gündüzü olan iki vakti net bir şekilde birbirinden ayırmak içindir.”[4]
Dipnotlar
[1] Zâtî kemalât: Allah Teâlâ’nın Zat’ı ile alakalı olgunluklardır. Asıl dairesi: Sıfatların bulunduğu makama sıfatlar dairesi denilir. Sıfat dairesinin üzerinde asıl dairesi vardır. Bu dairede, sıfatların Zat ile alakasına şanlar/şuun denir. İşte Kur’ân, bütün Zat ile alâkalı kemalâtı cem etmektedir. Kur’ân’ı okumakla, bütün kemalâtları elde etmek hasıl olur.
[2] Kabiliyyet-i ula: ilk taayyün, ilk yaratılan hakikat olup Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in hakikatıdır. Diğer bütün mahlukat onun nurundan yaratılmıştır. Ona Hakikatu’l-hakaik denilir. Bu hususta varit olan hadisi kudsi yeri gelince bizzat mektubatta zikredilecektir.
[3] Bakara Sûresi, 185
[4] Mektubun tamamı için bkz. Mektûbât-ı Rabbânî, 4. Mektup.
 
Üst