Kur'an Gerçekten Mu'cize mi...?

Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
1,777
Tepkime puanı
67
Puanları
0
Risale okumaktan başka beşer kelamı kitap okumaya fırsat bulamıyoruz.. Merak ediyorum diğer kitaplarda bu konu nasıl işlenmiş..
 
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
1,777
Tepkime puanı
67
Puanları
0
Başlığı "fethullah gülenden şok açıklamalar" olarak belirleseydik ilgi çekerdi sanırım hata ettik.. Eski kafa kalmışız eskiden harıl harıl çalışırdı beyinler..forumlar artık siyaset meydanı olmuş.. Ateistler bile Kuran üzere mastır yapıyor forumlarda ama biz hükümet kurup indirme derdindeyiz.. Her ne ise..
 

Yitik Lale

“Men dakka dukka”
Katılım
3 May 2010
Mesajlar
3,282
Tepkime puanı
810
Puanları
0
O zaman bizde kendi okuyup istifade ettiğimiz Risale-i Nur'da nasıl anlatıldığını aktaralım olmazmı...:)
 
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
1,777
Tepkime puanı
67
Puanları
0
Kısa kısa can alıcı noktaları aktarırsak olabilir.. Siz aktarın ben anlamadığım yerleri sorarım...
 

Yitik Lale

“Men dakka dukka”
Katılım
3 May 2010
Mesajlar
3,282
Tepkime puanı
810
Puanları
0
Ben aktarırım ama sizin anlamayacağınız bir yer olduğunu düşünmüyorum...:)
Ortada sorması gereken biri varsa oda benim,ben ancak sizden istifade ederim...
 

Yitik Lale

“Men dakka dukka”
Katılım
3 May 2010
Mesajlar
3,282
Tepkime puanı
810
Puanları
0
"Kur'an, asırları muhtelif bütün enbiyanın kütüblerini ve meşrebleri muhtelif bütün evliyanın risalelerini ve meslekleri muhtelif bütün asfiyanın eserlerini icmalen tazammun eden ve cihat-ı sittesi parlak ve evham u şübehatın zulümatından musaffa ve nokta-i istinadı, bilyakin vahy-i semavi ve kelam-ı ezeli..ve hedefi ve gayesi, bilmüşahede saadet-i ebediye.. içi, bilbedahe halis hidayet.. üstü, bizzarure envar-ı iman.. altı, biilmelyakin delil ve bürhan.. sağı, bittecrübe teslim-i kalb ve vicdan.. solu, biaynelyakin teshir-i akıl ve iz'an... Meyvesi, bihakkalyakin rahmet-i Rahman ve dar-ı cinan... Makamı ve revacı, bilhads-is sadık makbul-ü melek ve ins ü can bir Kitab-ı Semavi'dir."



(Bediüzzaman Said Nursi - 25. Söz'den)
 
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
1,777
Tepkime puanı
67
Puanları
0
Temsilde hata olması bu parçayı okuyunca aklıma başka birşey geldi.. Nasıl ki Kuran kendinden evvelki Kitapların hükümlerini tasdik ve tecdid ediyor aynen öyle de Kuran ın bu asra bakan tefsiri olan Risale i Nur da kendisinden önce gelen müceddit ve alimlerin verdiği hükümleri tasdik tecdid ve yeri geldiğinde de tashih ediyor.. Bu aslında ayrı bir başlık altında işlense güzel olur..
 

Yitik Lale

“Men dakka dukka”
Katılım
3 May 2010
Mesajlar
3,282
Tepkime puanı
810
Puanları
0
Kur'an: Şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi.. ve âyât-ı tekviniyeyi okuyan mütenevvi dillerinin tercüman-ı ebedîsi.. ve şu âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri.. ve zeminde ve gökte gizli esma-i İlahiyenin manevî hazinelerinin keşşafı.. ve sutûr-u hâdisatın altında muzmer hakaikin miftahı.. ve âlem-i şehadette âlem-i gaybın lisanı.. ve şu âlem-i şehadet perdesi arkasında olan ve âlem-i gayb cihetinden gelen iltifâtât-ı ebediye-i Rahmaniye ve hitâbât-ı ezeliye-i Sübhaniyenin hazinesi.. ve şu İslâmiyet âlem-i manevîsinin güneşi, temeli, hendesesi.. ve avâlim-i uhreviyenin mukaddes haritası.. ve zât ve sıfât ve esma ve şuun-u İlahiyenin kavl-i şârihi, tefsir-i vâzıhı, bürhan-ı katıı, tercüman-ı satıı.. ve şu âlem-i insaniyetin mürebbisi.. ve insaniyet-i kübra olan İslâmiyetin mâ' ve ziyası.. ve nev'-i beşerin hikmet-i hakikiyesi.. ve insaniyeti saadete sevkeden hakikî mürşidi ve hâdîsi... ve insanlara hem bir kitâb-ı şeriat, hem bir kitâb-ı dua, hem bir kitâb-ı hikmet, hem bir kitâb-ı ubudiyet, hem bir kitab-ı emir ve davet, hem bir kitâb-ı zikir, hem bir kitâb-ı fikir, hem insanın bütün hâcât-ı maneviyesine merci olacak çok kitapları tazammun eden tek, câmi' bir kitâb-ı mukaddes.. hem bütün evliya ve sıddıkînin ve urefa ve muhakkikînin muhtelif meşreblerine ve ayrı ayrı mesleklerine, herbirindeki meşrebin mezâkına lâyık ve o meşrebi tenvir edecek ve herbir mesleğin mesâkına muvafık ve onu tasvir edecek birer risale ibraz eden mukaddes bir kütübhane hükmünde bir kitâb-ı semavîdir.
 

Alper...

MarmaranınKralı
Katılım
10 Eki 2006
Mesajlar
9,574
Tepkime puanı
452
Puanları
0
Konum
İsLamBol
Web sitesi
cennetsarayi.blogcu.com
üstad bediüzzaman said nursi, güzel yazmış anlatmış ama kendi kelime dağırcığımın darlığından ne diyor tam olarak anlamıyorum...yani kendimce biraz anlıyorum ama bir başkasına tercümesini yapamam... buda zorluyor beni.
 
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
1,777
Tepkime puanı
67
Puanları
0
“Yirmibeşinci Söz'de Kur'anın kırk vecihle mu'cize olduğunu icmalen beyan ve kırk vücuh-u i'cazına işaret etmişim. O kırk vecihte, yalnız nazımda olan belâgatı, "İşarat-ül İ'caz" namındaki bir tefsir-i arabîde kırk sahife içinde yazmışım.”

Sözler...
 
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
1,777
Tepkime puanı
67
Puanları
0
“Kur'anın kırk vecihle mu'cize olduğunu yedi aded küllî vecihlerde isbat eden Risale-i Nur'un en meşhur ve parlak risalesi olan Yirmibeşinci Söz namındaki Mu'cizat-ı Kur'aniye Risalesi'ne işaret eder.”

Şualar..
 
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
1,777
Tepkime puanı
67
Puanları
0
üstad bediüzzaman said nursi, güzel yazmış anlatmış ama kendi kelime dağırcığımın darlığından ne diyor tam olarak anlamıyorum...yani kendimce biraz anlıyorum ama bir başkasına tercümesini yapamam... buda zorluyor beni.
Gücümüz yetse , her bir kelimeyi açmaya çalışsak bir tamlama bizi taa nerelere götürür bilinmez.. Her kes kameti miktarınca işte.. Bir fihrist nev inden Kur'an ile alakalı parçalar aktarıyoruz.. Tafsilatını Risale-i Nur külliyatına havale ediyoruz..
 

Yitik Lale

“Men dakka dukka”
Katılım
3 May 2010
Mesajlar
3,282
Tepkime puanı
810
Puanları
0
"Kur'an'ın manasını anlamayan cahil halk tabakasına karşı da Kur'an-ı Hakîm, usandırmamak suretiyle mucizeliğini gösterir.
Evet o âmi, cahil adam der ki: "En güzel, en meşhur bir beyti iki-üç defa işitsem, bana usanç veriyor. Şu Kur'an ise hiç usandırmıyor, gittikçe daha ziyade dinlemesi hoşuma gidiyor. Öyle ise bu insan sözü değildir." (19. Mektub, 18. İşaret)
 

Yitik Lale

“Men dakka dukka”
Katılım
3 May 2010
Mesajlar
3,282
Tepkime puanı
810
Puanları
0
"Kur'an'ın manasını anlamayan cahil halk tabakasına karşı da Kur'an-ı Hakîm, usandırmamak suretiyle mucizeliğini gösterir.
Evet o âmi, cahil adam der ki: "En güzel, en meşhur bir beyti iki-üç defa işitsem, bana usanç veriyor. Şu Kur'an ise hiç usandırmıyor, gittikçe daha ziyade dinlemesi hoşuma gidiyor. Öyle ise bu insan sözü değildir." (19. Mektub, 18. İşaret)
Bediüzzaman Hazretleri, Kur'an'ın neden usandırmadığını Mucizat-ı Kur'aniye Risalesi'nde şöyle izah eder:
"Kur'an binler defa tekrar edilse usandırmıyor, belki lezzet veriyor. Küçük basit bir çocuğun hâfızasına ağır gelmiyor, hıfzedebilir. En hastalıklı, az bir sözden rahatsız olan olan bir kulağa nâhoş gelmiyor, hoş geliyor. Sekeratta (ölüm anında) olanın damağına şerbet gibi oluyor. Zemzeme-i Kur'an (Kur'an'ın tatlı sesi) onun kulağında ve dimağında, aynen ağzında ve damağında zemzem suyu gibi leziz geliyor.
Usandırmamasının sırr-ı hikmeti şudur ki: Kur'an, kalblere kuvvet ve gıda ve akıllara kut ve zenginliktir. Ruha su ve ışık ve nefislere deva ve şifa olduğundan usandırmaz.
Hergün ekmek yeriz, usanmayız. Fakat en güzel bir meyveyi her gün yesek, usandıracak. Demek Kur'an, hak ve hakikat ve doğruluk ve hidayet ve hârika bir fesahat olduğundandır ki, usandırmıyor, daima gençliğini muhafaza ettiği gibi tazeliğini, tatlılığını da muhafaza ediyor.
Hattâ Kureyş'in resilerinden dikkatli bir belig (güzel söz ve şiirden anlayan kişi), müşrikler tarafından, Kur'anı dinlemek için gitmiş. Dinlemiş, dönmüş, demiş ki:
'Şu sözün öyle bir tatlılığı ve tazeliği var ki, insan sözüne benzemez . Ben şâirleri, kâhinleri biliyorum. Bu onların hiç sözlerine benzemez. Olsa olsa tabilerimizi kandırmak için sihir demeliyiz.' İşte Kur'an-ı Hakîm'in en inadçı düşmanları bile fesahatinden (açık ve tatlı anlatımına) hayran oluyorlar." (25. Söz)
 
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
1,777
Tepkime puanı
67
Puanları
0
Arab kavmi maarifsiz, bedevi bir millet idi. Muhitleri de, onlar gibi bedevi bir muhit idi. Divanları, şiir idi. Yani medar-ı iftihar olan hallerini, şiir ile kayd u muhafaza ederlerdi. İlimleri, belâgat idi. Medar-ı iftiharları, fesahat idi. Sair kavimlerden fazla bir zekâya mâlik idiler. Başka insanlara nisbeten cevval fikirleri vardı. İşte Arab kavmi böyle bir vaziyette iken ve zihinleri de bahar çiçekleri gibi yeni yeni açılmaya başlarken, birdenbire Kur'an-ı Azîmüşşan yüksek belâgatıyla, hârika fesahatıyla mele-i a'lâdan yeryüzüne indi. Arabların medar-ı iftiharları ve timsal-i belâgatları olan ve bilhassa Kâ'be duvarında teşhir edilmek üzere altun suyu ile yazılmış "Muallakat-ı Seb'a" ünvanıyla anılan en meşhur ediblerin en belig ve en fasih eserlerini iftihar listesinden sildirtti
 
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
1,777
Tepkime puanı
67
Puanları
0
Bu seyyah bu zamanda bulunduğu münasebetiyle en evvel manevî i'caz-ı Kur'aniyenin lem'aları olan Risale-i Nur'a baktı ve onun yüzotuz risaleleri, âyât-ı Furkaniyenin nükteleri ve ışıkları ve esaslı tefsirleri olduğunu gördü. Ve Risale-i Nur, bu kadar muannid ve mülhid bir asırda her tarafa hakaik-i Kur'aniyeyi mücahidane neşrettiği halde, karşısına kimse çıkamadığından isbat eder ki; onun üstadı ve menbaı ve mercii ve güneşi olan Kur'an semavîdir, beşer kelâmı değildir.
Şualar...
 

HENGAMe

Yeni
Katılım
25 Eyl 2009
Mesajlar
1,386
Tepkime puanı
268
Puanları
0
Yaş
41
Kur'ân'ın tarifine dâir üç cüz'ündeki sıfatların herbiri başka yerlerde katî ispat edilmiş veya ispat edilecektir;
yalnız dâvâmız mücerred değil, her birisi bürhan-ı katî ile müberhendir.
 

HENGAMe

Yeni
Katılım
25 Eyl 2009
Mesajlar
1,386
Tepkime puanı
268
Puanları
0
Yaş
41
Derece-i i'câzda belâgat-ı Kur'âniyedir.
O belâgat( Hitap ettiği kimselere göre uygun, tam yerinde) ise,
nazmın cezâletinden(kafiyeli akıcı vgüzel ifâde)
ve hüsn-ü metânetinden
ve üslûblarının bedâatinden
( Hayret vericilik),
garip ve müstahsenliğinden
(İstihsan edilen, beğenilen)
ve beyânın berâatinden,
fâik
(Yüksek ve üstün gelen)
ve safvetinden
(Sâfilik, temizlik, pâklık, hâlislik)
maânîsinin kuvvet
ve hakkâniyetinden
lâfzının fesâhatinden
(Doğru ve düzgün söyleyerek açık ve güzel ifâde etme),
selâsetinden tevellüd eden bir belâgat-ı hârikulâdedir ki;
benî Âdem'in en dâhî ediblerini,
en hârika hatiplerini,
en mütebahhir ulemâsını muârazaya
(Biri ile yarışmak, birbirine karşı gelmek, sözle karşılıklı mücâdele)
dâvet edip bin üç yüz senedir meydan okuyo
r.
Onların damarlarına şiddetle dokunuyor.
Muârazaya dâvet ettiği halde, kibir ve gururlarından başı semâvâta vuran o dâhîler, ona muâraza için ağız açamayıp, kemâl-i zilletle boyun eğdiler.
 
Üst