Kur'an da Dikkat Çekilen Besinler

şifa_

Doçent
Katılım
14 Nis 2007
Mesajlar
551
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Balık; Deniz avı ve onu yemek size ve (yeryüzünde) dolaşanlara bir yarar olarak helal kılındı... (Maide Suresi, 96)

Balığın önemli bir besin olmasının nedeni; hem insan vücudu için gerekli maddeleri sağlaması, hem de bedeni çeşitli hastalık risklerinden mümkün olduğunca uzak tutacak içeriğe sahip olmasıdır. Örneğin içerdiği Omega-3 asidi ile vücut sağlığı için adeta bir kalkan görevi gören balığın, düzenli olarak tüketildiğinde kalp hastalıkları riskini azalttığı ve bağışıklık sistemini güçlendirdiği ortaya çıkmıştır.

Zeytin; Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu Kendi nuruna yöneltip-iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, herşeyi bilendir. (Nur Suresi, 35)

Zeytinyağı insülin direncini engeller ve kandaki glikozun daha iyi kontrolünü sağlar.
Zeytinyağı bazı habis tümör türlerine karşı koruyucu bir etkiye sahiptir: prostat, göğüs, kolon, pullu hücre ve yemek borusu tümörleri. Zeytinyağı açısından zengin bir diyet, aşırı şişmanlığı kontrol altına almada ve tedavi etmede düşük yağlı bir diyetten daha etkilidir. Ayrıca daha uzun süreli kilo kaybına neden olur ve kiloyu korumak daha kolaydır...

Bal; Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır. (Nahl Suresi, 68-69)

Yapılan klinik gözlemler ve deneysel araştırmalar sonucunda, balın antibakteriyel ve antienflamatuar özelliklere sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Bal, yaralardaki enfeksiyonun ve bu bölgedeki ölü hücrelerin ağrısız olarak temizlenmesinde ve yeni dokuların gelişmesinde son derece etkilidir. Balın ilaç olarak kullanılışından en eski tarihi yazıtlarda dahi bahsedilmektedir. Günümüzde de bilim adamları ve doktorlar balın yaraların tedavisindeki etkisini yeniden keşfetmektedirler. 20 yıldır bal araştırmasının öncülüğünü yapan ve Yeni Zelanda'daki Waikato Üniversitesi'nde biyokimya profesörü olan Dr. Peter Molan, balın antimikrobik özellikleri konusunda bir uzman olarak şöyle dejmektedir: "Gelişigüzel yapılan denemeler balın yanık yaralarındaki enfeksiyonu kontrol etmede, hastanelerde çoğunlukla antibakteriyel merhem olarak kullanılan gümüş sülfadiazinden daha etkilidir ve yeni dokuların gelişimini harekete geçirmektedir.

Hurma; Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: "Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim." Altından (bir ses) ona seslendi: "Hüzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır." Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş-taze hurma dökülüversin." Artık, ye, iç, gözün aydın olsun... (Meryem Suresi, 23-26)

Hurmada bulunan oksitosin maddesi de, modern tıpta doğumu kolaylaştırıcı bir ilaç olarak kullanılmaktadır. Ayrıca hurmada insan vücuduna bol miktarda hareket ve ısı enerjisi kazandıran, vücutta parçalanıp kullanılması kolay olan bir şeker türü bulunmaktadır. Üstelik bu şeker kan şekerini hızla yükselten glikoz değil, meyve şekeri fruktozdur.Hurmanın içerdiği demir, kırmızı kan hücrelerinde bulunan hemoglobin sentezini kontrol eder ve bu da hamilelikte kansızlığın engellenmesini ve bebeğin gelişimi için hayati önem taşıyan kandaki alyuvarlar dengesinin uygun hale gelmesini sağlar.

Süt; Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır, size onların karınlarındaki fers (yarı sindirilmiş gıdalar) ile kan arasından, içenlerin boğazından kolaylıkla kayan dupduru bir süt içirmekteyiz. (Nahl Suresi, 66)

Süt bezleri de diğer vücut dokuları gibi kan yoluyla kendilerine getirilen sindirilmiş gıdalarla beslenirler. Bu nedenle kan, besinlerden gelen gıdaların toplanıp iletilmesinde çok önemli bir rol oynar. Süt de tüm bu aşamalardan sonra süt bezleri tarafından salgılanır ve sindirilmiş besinin kan dolaşımıyla taşınması sonucunda oluştuğu için besin değeri oldukça yüksektir. İnsanlar ne hayvanın karnındaki yarı sindirilmiş besini ne de hayvanın kanını doğrudan tüketebilirler. Bunları doğrudan tüketmeleri ciddi zehirlenmelere hatta ölüme yol açabilir. Ama Allah, yarattığı son derece kompleks biyolojik sistemler sayesinde, bu sıvıların içinden temiz ve sağlıklı bir gıdayı insanların faydasına sunmaktadır. Böylece insanların doğrudan tüketemeyeceği kan ve yarı sindirilmiş besinden içilir nitelikte, besleyici süt üretilmiş olur.

İncir;"İncire ve zeytine andolsun" (Tin Suresi, 1)

İncir herhangi bir meyve ya da sebzeye göre en yüksek lif içeriğine sahiptir. Sadece 1 adet kuru incir 2 gram lif sağlamaktadır, ki bu tavsiye edilen günlük ihtiyacın %20'si'dir. Son 10-15 yılda yapılan araştırmalar, bitkisel gıdalarda bulunan liflerin sindirim sisteminin düzgün olarak çalışması açısından çok önemli olduklarını ortaya koymuştur. Besin olarak alınan lifin sindirime yardımcı olduğu ve bazı kanser türlerinin riskini azaltmada etkili olduğu bilinmektedir. Beslenme uzmanları lif alımını artırmanın ideal bir yolu olarak, lif açısından zengin olan incir tüketimini tavsiye etmektedirler.
 

EGELI EFE

Doçent
Katılım
12 Haz 2006
Mesajlar
1,390
Tepkime puanı
122
Puanları
0
Konum
İzMiR
Paylaşım için teşekkürler..

Çok faydalı bilgiler..

Allah razı olsun..
 

şifa_

Doçent
Katılım
14 Nis 2007
Mesajlar
551
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Domuz Eti; O, size ölüyü (leşi)- kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı. Fakat kim kaçınılmaz olarak muhtaç kalırsa, taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla ona bir günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Bakara Suresi, 173)

Domuz eti yenmesinin sağlığa zararlı pek çok yönü bulunmaktadır. Bu zararlar geçmiş dönemlerde olduğu gibi, alınan her türlü tedbire rağmen günümüzde de söz konusudur. Herşeyden evvel domuz, her ne kadar çiftliklerde, bakımlı ortamlarda yetiştirilirse yetiştirilsin, kendi pisliğini yiyen bir hayvandır. Gerek pislikle beslenmesi gerekse biyolojik yapısı nedeniyle domuzun bünyesi diğer hayvanlara oranla çok fazla miktarlarda antikor üretir. Yine domuzun vücudunda diğer hayvanlara ve insana oranla çok yüksek dozda büyüme hormonu üretilir. Doğal olarak bu yüksek dozdaki antikorlar ve büyüme hormonu, dolaşım yoluyla domuzun kas dokusuna da geçerek birikir. Bunun yanı sıra domuz eti çok yüksek oranlarda kolesterol ve lipid içerir. Bunların sonucunda tüm bu aşırı düzeydeki antikorlar, hormonlar, kolesterol ve lipidlerle yüklü olan domuz etinin insan sağlığı açısından önemli bir tehdit olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Bugün domuz etinin yoğun olarak tüketildiği ABD, Almanya gibi ülkelerin nüfuslarının önemli bir bölümünü oluşturan normalin çok ötesinde şişman kimselerin varlığı, artık alışılmış bir durum olmuştur. Domuz etine dayalı bir beslenme sonucunda, aşırı büyüme hormonuna maruz kalan insan bünyesi, önce çok fazla kilo toplamakta, sonra da vücut deformasyona -şekil bozukluklarına- uğramaktadır.

Bunların dışında, domuz etindeki sağlığa zararlı maddelerden biri de “trişin” parazitidir. İnsan vücuduna girdiğinde doğrudan kalp kaslarına yerleşerek ölümcül tehlike oluşturan trişin parazitine domuz etinde sıklıkla rastlanmaktadır. Günümüz teknolojisiyle trişinli domuzları teknik olarak tespit etmek mümkünse de önceki asırlarda böyle bir yöntem bilinmiyordu. Bu nedenle, domuz eti yiyen herkes için trişin parazitini kapma ve ölümle karşı karşıya kalma riski vardı.

Görüldüğü gibi tüm bu sebepler, Rabbimiz'in domuz etini yasaklanmasının hikmetlerinden bir kısmıdır. Ayrıca Rabbimiz'in bu emri, her koşulda sağlığa zararlı etkilerini sürdüren, denetimsiz üretiminde ise ölümcül bile olabilen domuz etinin yenmesine karşı tam bir korumadır.

20. yüzyıla kadar domuz etinin insan sağlığını doğrudan tehdit eden zararları olduğundan haberdar olmak mümkün değildi. Bugünkü tıbbi cihazlarla, biyolojik testlerle somut biçimde ortaya konmuş bu zarara karşı, daha kimsenin mikrop, bakteri, trişin, hormon, antikor gibi kavramlardan haberi olmadığı 14. yüzyılda indirilen Kuran'da kesin önlem alınması da, Kuran'ın üstün ilim sahibi Rabbimiz'in vahyi olduğunu gösteren mucizelerdendir. Bugün de domuz üretiminde alınan her türlü önlem ve denetime rağmen, domuz etinin fizyolojik olarak insan vücuduna uygun bir besin türü olmadığı, insan sağlığına kesin zararı olan bir et çeşidi olduğu gerçeği değişmemiştir.
 

tellioz

Üye
Katılım
2 Nis 2007
Mesajlar
42
Tepkime puanı
0
Puanları
0
çok guzel bı çalışma olmuş elıne yureğine sağlık:clap2: :clap2: :clap2:
 

inkişaf_

Doçent
Katılım
3 Eyl 2006
Mesajlar
1,124
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Bilimsel açıklamalar, inkarcılar için bir şey ifade ediyordur inşallah.
 
Üst