Kur`an`ı Arapça Okumanın Hikmetleri

SeNoL

MUEYABYA
Katılım
16 Kas 2006
Mesajlar
4,867
Tepkime puanı
224
Puanları
0
Yaş
42
Konum
Kocaeli
Kur`an`ı Arapça Okumanın Hikmetleri
tezhip-line-1.gif

Kur`an-ı Kerim`i indirildiği Arapça ile okumanın fayda ve hikmetleri sayılamayacak kadar çoktur. Onlardan sadece bir kaç tanesini arz ediyoruz:
1. Kur`an`ı orijinal Arabçası ile okuyan ibadet etmiş olur, bu okuma insanı Allah`a yaklaştırır, anlamaksızın dahi olsa okuyorsa sevap kazanır. Anlayarak okuyan ise ücret üstüne ücret elde eder. Yüce Allah`ın:

"Allah`ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah için) gizli ve açık sarfedenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler. Çünkü Allah, onların mükafatlarını tam öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir. Çünkü O, çok bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol verendir."1 âyet-i celilesinde de ifade edildiği gibi, Allah`ın kitabını okuyanlar methedilmiş, Kur`an`ı mücerret okumak dahi namaz kılmak gibi ibadetlerden sayılmış, hatta Kur`an tilaveti namaz kılmak gibi çok önemli bir ibadetten önce zikredilmiştir.

Hz. Peygamber (a.s.m)`da: "Kim Allah`ın kitabından bir harf okursa onun için bir hasene vardır. Bir haseneye on misli sevab verilir. Ben Elif Lam Mim bir harftir demiyorum. Elif bir harftir, Lam bir harftir, Mim bir harftir diyorum."2 hadislerinde Kur`an`ı bizzat okumanın ibadet sevabı kazandıracağına dikkat çekmişlerdir. Ki, Kur`an bu özelliği ile ayrıcalık kazanmış, başkalarına fark atmıştır.

2. Kur’an-ı Kerim’i Arapça okumak, Allah`ın bundan önceki kitaplarının başına gelen tebdil ve tahriften O’nu korumak içindir. Cenab-ı Hakkın mânâsını anlamasa dahi Kur`an`ı okuyanlara büyük mükafat va`d etmesi, Kur`an`ın koruması ve bekası için en mühim saiklerden biri olmuştur.

Onun için insanlar Kur`an okumaya aşırı düşkünlük göstermişler, hatta bir kısmı Kur`an`ın hâfızı olmuştur. Kıraatın, Kurra ve hafızların çoğalıp her tarafa yayılması, Kur`an`ın dillerde deveranını netice vermiştir. Dolayısıyla hiç kimse onu değiştirmeye cür`et edememiş, çünkü Kur`an`ın ârifleri tarafından şiddetle kınanacağını hesaba katmışlardır. Nitekim buna cüret eden İslâm düşmanları, Kur`an ârifi, âlimi, kurra ve hâfızları tarafından ağızlarının payını almışlardır.

3. Müslümanlar arasında dil birliğini sağlamak, dinî birliklerini kuvvetlendirmek, aralarında anlaşma ve yardımlaşma vesilelerini kolaylaştırmak, böylece saflarını kuvvetlendirmek, güçlerini artırmak, sözlerini yüceltmek.

Bu ilahî ve yüce bir siyasettir. Bu siyaset başarılı olmuştur.
4. Devamlı okuyanın yavaş yavaş düşünme ve anlamaya da yol bulacağını sağlamak ve onunla amel etme imkanını temin etmek. Bu gün onu gafil okuyan, yarın onu hatırlayarak, düşünerek okur, yarın düşünerek okuyan da onun rehberliğinde amel etmeye başlar. Böylece okuyucu bir dereceden daha yüksek bir dereceye intikal eder.3

Şimdi Sorabilir miyiz?
Şimdi şu soruyu sorabilir miyiz?
Kur`an`ın orijinal Arabçasını istemeyenler veya Türkçe Kur`an isteyenler bu saydığımız maddelerin aksini söyleyebilirler mi? Yani müslüman oldukları halde:
Biz Kur`an`ın Arabçasını okumanın ibadet olduğuna inanmıyoruz, ondan sevab da beklemiyoruz, diyebilirler mi?

Ve yine diyebilirler mi ki, bizim, Kur`an`ın kıyamete kadar korunması, tahrif ve tağyirden uzak kalması gibi, müslümanların birliğini korumak gibi bir derdimiz yok, diyebilirler mi?

Müslüman oldukları için bunu diyemeyeceklerdir. Diyemeyeceklerine göre Kur`an`ın Arabçasına sahip olmalıdırlar, Türkçe ibadet, Türkçe Kur`an, Türkçe kâmet gibi basit, hiç bir ilmî ve dinî değeri olmayan heva ve heveslerden vazgeçmelidirler.

"Çünkü aziz Kitab`ın, arşını terk etmesi mümkün değildir. Onun arşı Arabçadır. Kur`an`ı o arşa oturtan da Yüce Allah`tır. Padişah tahtını boşaltırsa izzet ve kuvvetten padişah için ne kalır? İşte bu Kur`an`ı Allah, sözlerin padişahı yapmış, ona i`caz tâcını giydirmiş, onun Arabçasını da bu i`caz ve i`tizaza bir ayna yapmıştır.4 "O bir Kitab-ı Azizdir. Ne önünden ne arkasından batıl ona yaklaşamaz. O, çok övülen hikmet sahibi Allah`dan indirilmiştir."5

Biz milletimizi, vatanımızı, milli değerlerimizi, Türkçemizi seviyoruz. Ama aynı zamanda biz en mukaddes varlığımız olan Dinimizi, Kur`an`ımızı ve Kur`an`ın dili olan Arabçayı da seviyoruz.

Türkçe ibadet konusunda ısrar edenler Arabçaya olan düşmanlıklarını da îlan ve itiraf etmektedirler. Arapçaya olan düşmanlıklarından nerdeyse Kur`an`a da düşmanlıklarını söyleyecekler ama hamdolsun ki, bir İslâm ülkesinde yaşamakta ve kendilerinin de müslüman olduklarını söylemektedirler.

Zaman zaman öylesine garip tutum ve tavır içine girmektedirler ki, ırkçılık sevdasından mıdır yoksa din düşmanlığından mıdır sözü: "Neden Kur`an Türkçe gelmedi de Arabça geldi, neden Peygamber Araplardan çıktı da Türklerden çıkmadı?" demeye getiriyorlar. Bu benim aklıma şu ayeti getirdi: "İsrailoğulları Hz. Musa (a.s)`ya: "Ey Musa, onların tanrıları olduğu gibi, bizim için de bir ilah yap." dediler. Musa: "Gerçekten siz cahil bir toplumsunuz." dedi.6 Halbuki bu tavır ve anlayış ne kadar yanlıştır.

Biz aciz bir mahluk olarak, âlemlerin Rabbi ve Hâlıkı olan Allah`ı yargılamaya hakkımız var mı?

O Allah, dilediğini yapmakta ve istediği gibi hükmetmede serbest olmasaydı Allah olamazdı. O böyle yapmışsa mutlaka bunun bir hikmeti vardır, deyip Allah`ın hükmüne boyun eğmemiz gerekir, müslümana da yakışan budur.

İmam Şafii`nin Risalesinde şu ifadelere rastlıyoruz:
Arap olmayanların, Arap lisanına tâbi olmaları gerekir. Çünkü o bütün insanlığa elçi olarak gönderilen Allah Resulu (a.s)`nün dilidir. Onun dinini kabul edenler dilini de seve seve kabul ederler.

Her müslüman elinden geldiği kadar Arap dilini öğrenmesi lazımdır. Ta ki, Allah`dan başka ilah olmadığına, Muhammed`in O`nun kulu ve Resulu olduğuna şehadet edebilsin. Allah`ın kitabını okuyabilsin, tekbir ve tesbihlerle Allah`ı zikredebilsin.7

Yüce Allah Peygamberini Türklerden, kitabını da Türkçe gönderseydi bu sefer de başka milletler neden peygamber bizden çıkmadı, kitab bizim dilimizle gönderilmedi diyebilirlerdi ve bu soruların ardı arkası kesilmezdi.

Öyleyse bize düşen Allah ne yaparsa doğru yapar deyip O`nun son Peygamberinin dinini ve dilini benimsemek, onu anlamak ve o istikamette yaşamaktır. Hepsi bu kadar.

Bu Gün Gelinen Nokta
Kur`an, Türkçe`yi kanatlandırmış ve Kur`an`ın ana kavramlarını, fiillerini, tabirlerini ve kültürünü hayranlık uyandıracak bir marifetle Türkçe`ye taşıyan ecdadımızın kendi dillerini beynelmilel ve beynel İslam çapta bir kemal derecesine ulaştırmıştır. Dil ırkçılarının Türkçe`den kovmaya çalıştıkları şey Arapça`dan ibaret değildi; onlar Türkçe`deki Kur`anî kültür ve muhtevayı kazımaya kararlı idiler.8

Bu gün artık gelinen nokta ve hâkim olan kanaat şudur: Kur`an Arapçasız olmaz. Arapça`nın dışında bir dille ortaya konan da Kur`an sayılmaz. Çünkü Üstad Bediüzzaman`ın ifadesiyle "Lisan-ı nahvi olan Arapça`dan başka Kur`an`ın meziyetlerini ve nüktelerini hiçbir lisan muhafaza edemez."9

Kaynaklar:
1. Fatır, 35/29-30.
2. Tirmizi Hakim`de bunun bir benzerini merfu olarak rivayet etmiştir. ez-Zerkanî, s. 129.
3. Ez-Zerkânî, Muhammed Abdul`azim, Menâhilu`l-İrfan fi Ulûmi`l-Kur`an, ty., s. 129-130.
4. ez-Zerkanî, a.g.e., s. 137.
5. Fussilet, 41/42.
6. A`raf, 7/138.
7. ez-Zerkanî, a.g.e., s. 151.
8. Alkan, A. Turan, "Kur`an`ın Kanatlandırdığı Türkçe", Zaman Gazetesi, 27 Kasım 1997.
9. Bediüzzaman, Şualar, s. 213.
 

NehiR

mütebessim :)
Katılım
16 Haz 2006
Mesajlar
2,708
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Gaziantep/Konya
teşekkürler bu faydalı paylaşım için..Allah razı olsun...
 

zerefşan

sustum...
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
1,224
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Konum
bensiz başkent
üstad söylemiş söyleyeceğini....başka söze ne hacet sana teşekkür etmekten başka....
 

physcoman

Üye
Katılım
22 Ocak 2007
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Ben katılmıyorum. Allah kutsal kitabı insanlar okuyup anlayıp öğrenmeleri için yollamıştır. Bu yüzden Kuran ı türkçe okumak kesinlikle lazımdır. Burada arapça okunmamalıdır demiyorum. Isteyen Arapça da okuyabilir. Ama ben herkesin Türkçesini en az bir defa (ki defalarca okunması lazım) okumaları gerektiğini düşünüyorum.
Bu arada arapçanında kutsal bir dil olduğuna kesinlikle katılmıyorum. Kuran ın araplara indirilmesinin sebebini hepimiz biliyoruz. Neden çünkü o zamanda araplarda cahiliye vardı ve İslam dinide düzelmeleri için gönderildi. Eğer Türklerde bu kadar çok cehalet olsaydı Türklere de kitap gönderilirdi. O yüzden herkes Kuran ı okuyarak anlamalı ve inanclarını ve ibadetlerini daha içten yapmalıdır.
Bir diğer konuda Arapça okumanın sevap olduğu Türkçe okumanın sevap olmadığı konusuna değineceğim. Bence kimse bu yargıya varamaz. Çünkü kitapta arapça veya başka bir dilde okumanın ne kadar daha fazla sevap olduğu yazmaz. Esas olan tek şey Kuran ı okumak ve en önemlisi okuduğunu anlamaktır.
Saygılarımla.
Herkese canı gönülden selamlar.
 

NehiR

mütebessim :)
Katılım
16 Haz 2006
Mesajlar
2,708
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Gaziantep/Konya
Türkçesinden okumak sevap değildir denmemiş ki bu yazıda..Anlamak için elbette anlayabileceğimiz dildeki mealinden okunmalı, ama Arapça okunmasının gereksiz olduğunu savunanlara karşı yazılmış bir yazı bu..gerçekten anlamak istiyorsak indiği dili öğrenmemiz gerektiğine dair yazılmış bir yazı..en azından ben öyle anladım ...
 

SeNoL

MUEYABYA
Katılım
16 Kas 2006
Mesajlar
4,867
Tepkime puanı
224
Puanları
0
Yaş
42
Konum
Kocaeli
Şimdi Sorabilir miyiz?
Şimdi şu soruyu sorabilir miyiz?
Kur`an`ın orijinal Arabçasını istemeyenler veya Türkçe Kur`an isteyenler bu saydığımız maddelerin aksini söyleyebilirler mi? Yani müslüman oldukları halde:
Biz Kur`an`ın Arabçasını okumanın ibadet olduğuna inanmıyoruz, ondan sevab da beklemiyoruz, diyebilirler mi?


BU soruları soranlar için yazılmış bir yazı bence de...Hadis ve ayetlerle de konuyu pekiştirmiş..Yazıyı dikkatlice anlayarak okumak lazım..
 

SeNoL

MUEYABYA
Katılım
16 Kas 2006
Mesajlar
4,867
Tepkime puanı
224
Puanları
0
Yaş
42
Konum
Kocaeli
Bizi yaratan Allah, Kur’an-ı kerimi Arapça olarak bize göndermiş. Elbetteki manasını öğrenmek için Türkçe, İngilizce gibi mealleri okumamız gerekir. Ancak namaz ibadetinde okuduğumuzda mutlaka aslından orjinalini okumalıyız. Çünkü onun aslı Arapça’dır. Allah kuran’ı Arapça olarak indirmiştir. Tercümesi kuran yerine geçemez.

Örneğin bir çekirdeğin aslını bozarak parçalara ayırsak, sonra da toprağa eksek ağaç olamayacaktır. Çünkü özellikleri kaybolmuştur. Bunun gibi kuran ayetleri, kelimeleri ve harfleri birer çekirdek gibidir. Başka dillere çevrilince özelliğini kaybedeceği için kuran olmayacaktır.

“Manasını anlamıyoruz” düşüncesine gelince, ister aslıyla isterse mealleriyle kuranın manasını anlamak ve onun hükümleriyle yaşamak, her Müslümanın görevidir. Zaten kuran anlaşılmak ve yaşanmak için gönderilmiştir. İngilizce bir kitabı bile anlamak için İngilizce öğrenen bir Müslümanın, kuranı anlamak için neden Arapça öğrenmediğini de bir düşünmek gerekir.



Kur'anın arapça olmasını ve Hz.Peygamberin arap milletinden çıkmasını takdir eden Allahtır. Allah ise yaptıklarından dolayı kullara hesab vermez.

ve ayrıca arapçanın kutsal bir dil olmadığını düşünmemek gerekir zira

İmam Münâvî'nin Feyzu'l-Kadîr isimli hadis kitabında İbni Abbas'tan şu mealde bir hadis-i şerif rivayet edilir: "Üç hasletten dolayı Arabi seviniz: Çünkü ben Arabım, Kur'ân-ı Kerim Arapça olarak nazil olmuştur, Cennet ehlinin konuştukları dil Arapçadır." 1

Evet, Kur'ân'ın dili, son Peygamber Hazret-i Muham-med Mustafa'nın (a.s.m.) konuştuğu dil Arapça olunca, Cennet dilinin de Arapça olacağı şüphe götürmez bir gerçek olur. Hz. Âdem de yeryüzüne indirilmeden önce Cennette bulunduğu zamanlar Arapça olarak konuşurdu. Ayrıca bu dil Peygamberimizden başka diğer peygamberlerden bazılarının da konuştuğu dildir. Meselâ, Hz. Nuh, Hz. Hud, Hz. İsmail, Hz. Salih, Hz. Şuayb Arapça konuşuyorlardı.

Cennet dilinin Arapça olduğu yukarıda mealini verdiğimiz hadis-i şerifin ifadesinde ve Hz. Âişe'nin rivayetinde sabit olmakla beraber, Üstad Bediüzzaman Mehtu-bat' ta İmam Âzam'ın bir fetvasının hikmetini izah ederken şöyle bir ifadeye yer verir: "Bir rivayette lisan-ı ehl-i Cennetten sayılan Fârisî lisanı...5

Bu beyanla, yukarıdaki ifadeler birarada düşünülürse şöyle bir neticeye varmak herhalde yanlış olmaz: Esas itibariyle Cennet lisanı Arapçadır; fakat Farsça da konuşulabilir. Yani Cenab-ı Hak her iki dili de Cennet lisanı olarak yaratabilir.




kaynaklar
1. Feyzü'l-Kadîr, 1:178 Hadis no: 225.
2. Şuarâ Sûresi, 195.
3. İbrahim Sûresi, 4.
4. Mevâhib-i Ledünniye , 1:276.
5. Mektûbat, s. 406.


Mehmed Paksu Meseleler ve Çözümleri - 1
 

uzAyli

İhvan Forum Üye
Katılım
23 Ağu 2006
Mesajlar
7,903
Tepkime puanı
2,001
Puanları
0
Yaş
123
Konum
Uzay
önce arapcasini oku sonra o okudugun sayfalarin bide türkcesini oku..en ii cözüm :D
 

karaşahin

Üye
Katılım
15 Kas 2006
Mesajlar
54
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bu arada arapçanında kutsal bir dil olduğuna kesinlikle katılmıyorum. Kuran ın araplara indirilmesinin sebebini hepimiz biliyoruz. Neden çünkü o zamanda araplarda cahiliye vardı ve İslam dinide düzelmeleri için gönderildi. Eğer Türklerde bu kadar çok cehalet olsaydı Türklere de kitap gönderilirdi. O yüzden herkes Kuran ı okuyarak anlamalı ve inanclarını ve ibadetlerini daha içten yapmalıdır.
Bir diğer konuda Arapça okumanın sevap olduğu Türkçe okumanın sevap olmadığı konusuna değineceğim. Bence kimse bu yargıya varamaz. Çünkü kitapta arapça veya başka bir dilde okumanın ne kadar daha fazla sevap olduğu yazmaz. Esas olan tek şey Kuran ı okumak ve en önemlisi okuduğunu anlamaktır.
Saygılarımla.
Herkese canı gönülden selamlar.

BİSMİHİ TEALA

İlahi Kitablar'ın hepsi, onları insanlığa tebliğ ile görevli peygamberlerin konuştukları dil ile indirilmişlerdir. Peygamberimiz Hz. MUHAMMED (Sallallahu aleyhi ve sellem)'da Arabistan'da Araplar arasında yetiştiği ve Arapça konuştuğu için, Kur'an-ı Kerim de Arapça indirilmiştir.Bunu başka bir sebebe bağlamak en hafif ifade ile kişinin cehaletinin alametidir

Her dilin, başka dillerde bulunmayan, kendisine mahsus ifade ve üslup özellikleri vardır. Bu nedenle hiçbir Tercüme aslın yerini tutamaz. Kur'an ile Tercümesi arasındaki fark ise, Yaratan ile yaratılan arasındaki fark kadar büyüktür. Biri Yaratan ALLAH'ın (Celle celaluhu) kelâmı, diğeri yaratılan kulun âciz beyanıdır. Bu sebepten Kur'an-ı Mübin'in Tercümesine Kur'an denilemeyeceği gibi. Tercümesinin de Kur'an hükmünde olamayacağı konusunda İslâm bilginleri görüş birliği içinde olmuşlardır. Hangi dilden olursa olsun, Kur'an Tercümesi Kelâmullah sayılamayacağından, Kur'an yerine namazda okunması da câiz değildir.

Kur'an-ı Kerim'in üstün özelliklerinden biri de i'cazıdır. Yani bir benzerinin yapılamamasıdır: "O'nun ALLAH tarafından indirildiğinden şüpheniz varsa, haydi benzerini ortaya koyun."(Bakara / 23,24) anlamındaki tahaddiye (meydan okumaya), bugüne kadar kimse cevap verememiş, Kıyâmet'e kadar da veremeyecektir. "Kur'an'ın bir benzerini ortaya koymak için insanlar ve cinler biraraya toplanıp birbirlerine destek olsalar bile, bunu başaramayacaklarını" (isra / 88)ifade eden âyet-i kerimeden de, O Kur'an'ın bir benzerinin yapılamayacağı, bu nedenle tercümesinin Kelamullah sayılamayacağı anlaşılmaktadır. Çünkü Kur'an kavramının muhtevasında, sadece mânâ değil bir rükün olarak lafızları da bulunmaktadır. Cenab-ı Hakk Kur'an-ı Kerim hakkında: "Şüphesiz O (Kur'an), âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. O'nu Rûhul-Emin (Cebrail a.s), uyarıcılardan olasın diye, senin kalbinde apaçık Arap diliyle indirmiştir" (şuara /192,195) "Böylece biz O'nu Arapça Kur'an olarak indirdik" (ta-ha /113) buyurmuştur. Mealleri sunulan bu âyet-i kerimelerden başka müteaddit âyetlerde de Kur'an'ın hem lafız hem mânâ bakımından Arapça olduğu bildirilmiştir. (zümer / 28)

Netice olarak Kur'an-ı Kerim'in indirildiği elfazın dışında başka sözlerle ifade edilen mânâ, Cenab-ı Hakk'ın Kelâmı değil, mütercimin yorumudur. Bu ifade Arapça bile olsa Kur'an değildir. Nitekim 1926 senesinde bir İmam-Hatip tarafından Kur'an-ı Kerim'in Türkçe Tercümesinin namazda okunması üzerine, Diyanet İşleri Başkanlığının ilk Reisi'nin şu kararı kayda değer bulunmakta ve denilmektedir ki: "Namazda Kur'an okumak farzdır. Kur'an-ın herhangi bir dildeki tercümesinin Kelâmullah kabul edilmesi ve namazda Kur'an yerine okunması, İslam fakihleri tarafından câiz görülmemiştir. Bunun aksini iddia etmek, dini ölçüleri değiştirip sapıtmak ve İslâm dinini hafife alıp oyuncak haline getirmek olur. Ayrıca, memlekette fitne fesada, müslümanlar arasında ihtilafa sebep olur...''
 

UBEYDUN

Ordinaryus
Katılım
16 Ara 2006
Mesajlar
2,548
Tepkime puanı
286
Puanları
0
Konum
göçmen
Ben katılmıyorum. Allah kutsal kitabı insanlar okuyup anlayıp öğrenmeleri için yollamıştır. Bu yüzden Kuran ı türkçe okumak kesinlikle lazımdır. Burada arapça okunmamalıdır demiyorum. Isteyen Arapça da okuyabilir. Ama ben herkesin Türkçesini en az bir defa (ki defalarca okunması lazım) okumaları gerektiğini düşünüyorum.
Bu arada arapçanında kutsal bir dil olduğuna kesinlikle katılmıyorum. Kuran ın araplara indirilmesinin sebebini hepimiz biliyoruz. Neden çünkü o zamanda araplarda cahiliye vardı ve İslam dinide düzelmeleri için gönderildi. Eğer Türklerde bu kadar çok cehalet olsaydı Türklere de kitap gönderilirdi. O yüzden herkes Kuran ı okuyarak anlamalı ve inanclarını ve ibadetlerini daha içten yapmalıdır.
Bir diğer konuda Arapça okumanın sevap olduğu Türkçe okumanın sevap olmadığı konusuna değineceğim. Bence kimse bu yargıya varamaz. Çünkü kitapta arapça veya başka bir dilde okumanın ne kadar daha fazla sevap olduğu yazmaz. Esas olan tek şey Kuran ı okumak ve en önemlisi okuduğunu anlamaktır.
Saygılarımla.
Herkese canı gönülden selamlar.
Kuran kelamullahtır kelamı kadimdir
maksud içindekilerle amel etmektir bununiçin indirilmiştir
arapçası kelamullah olması hasebi ile okunduğunda sevaptır
türkçesi ise insanların kısıtlı bir şekilde manalandırıldığı için kuran değildir
güzel efendimiz buyuruyorlar
men ehabbe en yetekelleme mea rabbihi fe yakrail kuran
kim Allah cc ile konuşmayı severse Kur'an okusun
 

Dua Nur

Kıdemli Üye
Katılım
29 Nis 2007
Mesajlar
37,459
Tepkime puanı
247
Puanları
0
Kur'an'ı Arapça Okumanın Hikmetleri

1 .Kur’an’ı orijinal Arapçası ile okuyan ibadet etmiş olur, bu okuma insanı Allah’a yaklaştırır, anlamaksızın dahi olsa okuyorsa sevap kazanır. Anlayarak okuyan ise ücret üstüne ücret elde eder. Yüce Allah’ın:

"Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah için) gizli ve açık sarfedenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler. çünkü Allah, onların mükafatlarını tam öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir. çünkü O, çok bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol verendir." âyet-i celilesinde de ifade edildiği gibi, Allah’ın kitabını okuyanlar methedilmiş, Kur’an’ı mücerret okumak dahi namaz kılmak gibi ibadetlerden sayılmış, hatta Kur’an tilaveti namaz kılmak gibi çok önemli bir ibadetten önce zikredilmiştir.

Hz. Peygamber (a.s.m)’da: "Kim Allah’ın kitabından bir harf okursa onun için bir hasene vardır. Bir haseneye on misli sevab verilir. Ben Elif Lam Mim bir harftir demiyorum. Elif bir harftir, Lam bir harftir, Mim bir harftir diyorum."2 hadislerinde Kur’an’ı bizzat okumanın ibadet sevabı kazandıracağına dikkat çekmişlerdir. Ki, Kur’an bu özelliği ile ayrıcalık kazanmış, başkalarına fark atmıştır.

2. Kur’an-ı Kerim’i Arapça okumak, Allah’ın bundan önceki kitaplarının başına gelen tebdil ve tahriften O’nu korumak içindir. Cenab-ı Hakkın mânâsını anlamasa dahi Kur’an’ı okuyanlara büyük mükafat va’d etmesi, Kur’an’ın koruması ve bekası için en mühim saiklerden biri olmuştur.

Onun için insanlar Kur’an okumaya aşırı düşkünlük göstermişler, hatta bir kısmı Kur’an’ın hâfızı olmuştur. Kıraatın, Kurra ve hafızların çoğalıp her tarafa yayılması, Kur’an’ın dillerde deveranını netice vermiştir. Dolayısıyla hiç kimse onu değiştirmeye cür’et edememiş, çünkü Kur’an’ın ârifleri tarafından şiddetle kınanacağını hesaba katmışlardır. Nitekim buna cüret eden İslâm düşmanları, Kur’an ârifi, âlimi, kurra ve hâfızları tarafından ağızlarının payını almışlardır.

3. Müslümanlar arasında dil birliğini sağlamak, dinî birliklerini kuvvetlendirmek, aralarında anlaşma ve yardımlaşma vesilelerini kolaylaştırmak, böylece saflarını kuvvetlendirmek, güçlerini artırmak, sözlerini yüceltmek.

Bu ilahî ve yüce bir siyasettir. Bu siyaset başarılı olmuştur.

4. Devamlı okuyanın yavaş yavaş düşünme ve anlamaya da yol bulacağını sağlamak ve onunla amel etme imkanını temin etmek. Bu gün onu gafil okuyan, yarın onu hatırlayarak, düşünerek okur, yarın düşünerek okuyan da onun rehberliğinde amel etmeye başlar. Böylece okuyucu bir dereceden daha yüksek bir dereceye intikal eder.

Şimdi şu soruyu sorabilir miyiz?
Kur’an’ın orijinal Arapçasını istemeyenler veya Türkçe Kur’an isteyenler bu saydığımız maddelerin aksini söyleyebilirler mi? Yani müslüman oldukları halde:
Biz Kur’an’ın Arapçasını okumanın ibadet olduğuna inanmıyoruz, ondan sevab da beklemiyoruz, diyebilirler mi?

Ve yine diyebilirler mi ki, bizim, Kur’an’ın kıyamete kadar korunması, tahrif ve tağyirden uzak kalması gibi, müslümanların birliğini korumak gibi bir derdimiz yok, diyebilirler mi?

Müslüman oldukları için bunu diyemeyeceklerdir. Diyemeyeceklerine göre Kur’an’ın Arapçasına sahip olmalıdırlar, Türkçe ibadet, Türkçe Kur’an, Türkçe kâmet gibi basit, hiç bir ilmî ve dinî değeri olmayan heva ve heveslerden vazgeçmelidirler.

"çünkü aziz Kitab’ın, arşını terk etmesi mümkün değildir. Onun arşı Arapçadır. Kur’an’ı o arşa oturtan da Yüce Allah’tır. Padişah tahtını boşaltırsa izzet ve kuvvetten padişah için ne kalır? İşte bu Kur’an’ı Allah, sözlerin padişahı yapmış, ona i’caz tâcını giydirmiş, onun Arapçasını da bu i’caz ve i’tizaza bir ayna yapmıştır. "O bir Kitab-ı Azizdir. Ne önünden ne arkasından batıl ona yaklaşamaz. O, çok övülen hikmet sahibi Allah’dan indirilmiştir."

Biz milletimizi, vatanımızı, milli değerlerimizi, Türkçemizi seviyoruz. Ama aynı zamanda biz en mukaddes varlığımız olan Dinimizi, Kur’an’ımızı ve Kur’an’ın dili olan Arapçayı da seviyoruz.

Türkçe ibadet konusunda ısrar edenler Arapçaya olan düşmanlıklarını da îlan ve itiraf etmektedirler. Arapçaya olan düşmanlıklarından nerdeyse Kur’an’a da düşmanlıklarını söyleyecekler ama hamdolsun ki, bir İslâm ülkesinde yaşamakta ve kendilerinin de müslüman olduklarını söylemektedirler.

Zaman zaman öylesine garip tutum ve tavır içine girmektedirler ki, ırkçılık sevdasından mıdır yoksa din düşmanlığından mıdır sözü: "Neden Kur’an Türkçe gelmedi de Arapça geldi, neden Peygamber Araplardan çıktı da Türklerden çıkmadı?" demeye getiriyorlar. Bu benim aklıma şu ayeti getirdi: "İsrailoğulları Hz. Musa (a.s)’ya: "Ey Musa, onların tanrıları olduğu gibi, bizim için de bir ilah yap." dediler. Musa: "Gerçekten siz cahil bir toplumsunuz." dedi. Halbuki bu tavır ve anlayış ne kadar yanlıştır.

Biz aciz bir mahluk olarak, âlemlerin Rabbi ve Hâlıkı olan Allah’ı yargılamaya hakkımız var mı?

O Allah, dilediğini yapmakta ve istediği gibi hükmetmede serbest olmasaydı Allah olamazdı. O böyle yapmışsa mutlaka bunun bir hikmeti vardır, deyip Allah’ın hükmüne boyun eğmemiz gerekir, müslümana da yakışan budur.

İmam Şafii’nin Risalesinde şu ifadelere rastlıyoruz:

Arap olmayanların, Arap lisanına tâbi olmaları gerekir. çünkü o bütün insanlığa elçi olarak gönderilen Allah Resulu (a.s)’nün dilidir. Onun dinini kabul edenler dilini de seve seve kabul ederler.

Her müslüman elinden geldiği kadar Arap dilini öğrenmesi lazımdır. Ta ki, Allah’dan başka ilah olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve Resulu olduğuna şehadet edebilsin. Allah’ın kitabını okuyabilsin, tekbir ve tesbihlerle Allah’ı zikredebilsin.

Yüce Allah Peygamberini Türklerden, kitabını da Türkçe gönderseydi bu sefer de başka milletler neden peygamber bizden çıkmadı, kitab bizim dilimizle gönderilmedi diyebilirlerdi ve bu soruların ardı arkası kesilmezdi.

öyleyse bize düşen Allah ne yaparsa doğru yapar deyip O’nun son Peygamberinin dinini ve dilini benimsemek, onu anlamak ve o istikamette yaşamaktır. Hepsi bu kadar.

Bugün Gelinen Nokta

Kur’an, Türkçe’yi kanatlandırmış ve Kur’an’ın ana kavramlarını, fiillerini, tabirlerini ve kültürünü hayranlık uyandıracak bir marifetle Türkçe’ye taşıyan ecdadımızın kendi dillerini beynelmilel ve beynel İslam çapta bir kemal derecesine ulaştırmıştır. Dil ırkçılarının Türkçe’den kovmaya çalıştıkları şey Arapça’dan ibaret değildi; onlar Türkçe’deki Kur’anî kültür ve muhtevayı kazımaya kararlı idiler.

Bu gün artık gelinen nokta ve hâkim olan kanaat şudur: Kur’an Arapçasız olmaz. Arapça’nın dışında bir dille ortaya konan da Kur’an sayılmaz. çünkü üstad Bediüzzaman’ın ifadesiyle "Lisan-ı nahvi olan Arapça’dan başka Kur’an’ın meziyetlerini ve nüktelerini hiçbir lisan muhafaza edemez."

(hanimlar.com)
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
Kur’an-ı kerim niçin Arapça

Sual: Ateist yazar, (Diğer milletler kendi kulu değil mi de, Tanrı Kur’anı Arapça indirdi) diyor.

CEVAP


Eğer Kur’an İngilizce olarak inseydi, aynı bozuk mantıkla, (Diğer milletler kendi kulu değil mi de, Tanrı Kur’anı İngilizce indirdi) diyecekti. Maksadı yanlış bulmak olduktan sonra her şeyi tenkit eder. Yusufsuresinin, (Biz Kur’anı Arapça olarak indirdik, umulur ki, siz onu anlarsınız) mealindeki 2. âyet-i kerimesi, tefsirlerde özet olarak şöyle açıklanıyor:

Biz Kur’an-ı kerimi herhangi bir lisan ile değil, en geniş, en açık, en âhenktar olan Arap lügâtı üzere indirdik. Eğer akıllıca düşünürseniz, bu Kitabın ulviyetini, kendisinin bir şaheser, hükümlerinin, tesirli sözlerinin, bütün insanlığa hitap ettiğini, müslüman olmayı en büyük bir vazife, en yüksek bir saadet telakki edersiniz.

Ey Araplar, Kur’an-ı kerim, sizin lisanınızla indi. Bugüne kadar birçok edebiyatçının, şairin sözünü dinlediniz. Hiçbirisine benzemiyor. Bunun insan sözü olmadığını, İlahi bir kelam olduğunu düşünürseniz, anlarsınız.

Demek ki âyetteki anlamak, bunun ilahi kelam olduğunu anlamaktır. Yoksa ahkamını anlamak değildir. Eğer öyle olsaydı, (Ey Resulüm, Kur’an-ı kerimi insanlara açıklaman için indirdik) mealindeki âyet-i kerimeye zıt olurdu. (Nahl 44)

Eğer Yunanca olsaydı


Fussilet suresinin, (Eğer biz Kur’an-ı kerimi yabancı bir dilde okunan bir kitap kılsaydık. Diyeceklerdi ki, âyetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalıydı. Muhatapları Arap olduğu halde, Arapça olmayan bir kitap mı geldi) mealindeki 44. âyet-i kerimesinin tefsirlerdeki açıklaması da şöyledir:


Kur’an-ı kerim [İbranice, Yunanca falan değil] sizin lisanınızda, yani Arapça’dır. Siz Arap olduğunuza göre, ifadelerinin vecizliğinden, şaheserliğinden bu Kur’an-ı kerimin İlahi bir kelam olduğunu anlarsınız. Yoksa, (Siz Arap olduğunuza göre, Kur’anın ahkamını da anlarsınız) denmiyor.


[Tokatlı Şeyh-ül-islam Mustafa Sabri efendi, (Biz Arabi’yi az biliriz. Fakat Kur’an-ı kerimi Araplardan daha iyi anlarız) buyuruyor.]

Lisanı Arabi olan herkes Kur’anı anlayamaz. Lisan ayrı, ilim ayrıdır. Türkçe bilen insan, tıp, hukuk, fen gibi bilgileri bilir mi? Kur’an-ı kerim baştan başa bir ilim deryasıdır. Her Arabi bilen Kur’an-ı kerimi nasıl anlar? Ateistler gibi, tercümesini okuyup da, (Bakın Kur’anda çelişki var) demek ne kadar abes ve saçmadır.

Eshab-ı kiramın anlayışı


Eshab-ı kiramın hepsi müctehid, birer büyük âlim oldukları halde, âyet-i kerimeleri farklı anlamışlar, ictihadları farklı olmuştu. Mezheplerin çıkışında da âyet-i kerimelerin farklı anlaşılmasının rolü vardır.

Urvet-ül-vüska Muhammed Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:


(Bir gün Resulullah efendimiz, Hazret-i Ebu Bekir’e Kur'an-ı kerimin ince manalarından birkaçını onun seviyesine göre anlatıyordu. Hazret-i Ömer yanlarına gelince, konuşma üslubunu ve bahsettiği ince sırları, onun da anlayacağı şekilde değiştirdi. Yanlarına Hazret-i Osman gelince yine üslubunu değiştirdi. Hazret-i Ali gelince de böyle yaptı. Resulullah efendimizin, her değiştirmesi, oraya gelen zatların istidatlarının farklı oluşlarından idi.) [M. Masumiyye 59]


Hadis-i şeriflerde (Benden sonra peygamber gelseydi, Ömer olurdu), (Osman’ın şefaati ile Cehennemlik yetmiş bin kişi sorgusuz Cennete girecektir) ve (Ben ilmin şehriyim Ali de kapısıdır) buyuruldu.

Her üçü de bu derece yüksek olduğu ve Arabiyi çok iyi bildiği halde, Hazret-i Ebu Bekir’e anlatılan tefsiri bile anlayamadılar. Çünkü Peygamber efendimiz herkese derecesine göre anlatıyordu.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(İnsanlara akıllarına, anlayışlarına göre söyleyin, onlara [dinin hükmünü] inkâr ettirecek şekilde söylemeyin ki, Allah’ı ve Resulünü yalanlamasınlar.) [Buhari]

Allahü teâlâ, (Peygambere sorun, âlimlere sorun) buyuruyor. Bazıları, bizzat kendim anlayacağım diye inat ediyor. Herkes kendisi anlayabilseydi o zaman peygambere ne lüzum kalırdı?

Kur’an-ı kerimi, lisanı Arapça olanlar bile anlayamaz. Hatta evliyanın ve ulemanın en büyükleri olan Eshab-ı kiram bile, âyetlerin manalarını Resulullah efendimize sorarlardı. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kur’an, Allah’ın metin ipidir. Manalarının hepsi anlaşılmaz. Çok okumak ve dinlemekle eskimez.) [İbni Mace]

Kur’an-ı kerim çok veciz olup, bitmez tükenmez manalarının bulunduğu, bütün manaları bildirilse bile, yazmak için kağıt ve mürekkep bulunamayacağı bizzat Kur’an-ı kerimde bildirilmektedir.

Mealen buyuruluyor ki:

(De ki, Rabbimin [İlmini, hikmetini bildiren] sözleri için, denizler mürekkep olsa, bir o kadar daha deniz ilave edilse, denizler tükenir, Rabbimin sözleri tükenmez.) [Kehf 109, Beydavi]

Anayasayı, bir kanunu anlamak için hukukçulara gidiliyor. Halbuki bunları da insan yazmıştır. Bir kanundan bile herkes aynı şeyi anlamazken, Allah’ın kelamını herkes nasıl hemen kolayca anlayabilir?

Doğrusunu anlayabilmek için, bir Kur’an tercümesine [meallere] değil, İslam âlimlerinin tefsirlerine bakmak gerekir.
 

Uzak Yollar

Doçent
Katılım
15 Eki 2009
Mesajlar
569
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
53
"Kuran, düşünmek için kolaylaştırılmıştır. Öğüt alan insanları beklemektedir."
(Kamer 54/17)

Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? (Kamer-22)

Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? (Kamer-32)

Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? (Kamer-40)

Andolsun Biz sizin benzerlerinizi yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? (Kamer-51)


Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (191)
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Arkadaşlar tamam da yani KuR'anın arapçasından okunmasının faziletinden bahsetmişiz ki hiçbirimizin itirazı olamaz.Ama yani Türkçe mealini okumanın hiç mi fazileti yok Allah aşlkına yahu..

Yani ömür boyu kur'anı arapçasından okusanız kur'anı ANLAMIŞ olurmusunuz?

Yani tamam ibadettir ki kur'anı arapça asli orjinalinden okumak faziletlidir insana manevi haz verir ama din sadece haz ve ibadetmidir??
Onu anlama çabası ne dediğini öğrenme arzusu hiç mi yoktur??

Neredeyse Kur'an meallerini BİD'AT ilan ediceğiz ki bu da mantıklı ilel-tutar bir duruş değil..Herkes ama herkes mutlaka MEALİ ni de okumalı..hem de her yıl tekrar tekrar

Zaten Kur'anı Kerim'in Türkçe MEALİ diye geçer TÜRKÇE KUR'AN denmez..
 

Uzak Yollar

Doçent
Katılım
15 Eki 2009
Mesajlar
569
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
53
Arkadaşlar tamam da yani KuR'anın arapçasından okunmasının faziletinden bahsetmişiz ki hiçbirimizin itirazı olamaz.Ama yani Türkçe mealini okumanın hiç mi fazileti yok Allah aşlkına yahu..

Yani ömür boyu kur'anı arapçasından okusanız kur'anı ANLAMIŞ olurmusunuz?

Anlamak...anlamak...anlamak...
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
Arkadaşlar tamam da yani


KuR'anın arapçasından okunmasının faziletinden bahsetmişiz ki

hiçbirimizin itirazı olamaz.Ama yani Türkçe mealini okumanın hiç mi fazileti yok Allah aşlkına yahu..

Yani ömür boyu kur'anı arapçasından okusanız kur'anı ANLAMIŞ olurmusunuz?

Yani tamam ibadettir ki kur'anı arapça asli orjinalinden okumak faziletlidir insana manevi haz verir ama din sadece haz ve ibadetmidir??
Onu anlama çabası ne dediğini öğrenme arzusu hiç mi yoktur??

Neredeyse Kur'an meallerini BİD'AT ilan ediceğiz ki bu da mantıklı ilel-tutar bir duruş değil..Herkes ama herkes mutlaka MEALİ ni de okumalı..hem de her yıl tekrar tekrar

Zaten Kur'anı Kerim'in Türkçe MEALİ diye geçer TÜRKÇE KUR'AN denmez..

bu konu onu(arabça okumanın faziletini ) ele aldığındadır..

başka konulardada kuranı anlamak,fıkıh öğrnmek,meal okumak vs konuları bulabilirsinşz..


meal okuma meal okumak haram diyen yok zaten..mealden din öğrenilmez diyenler varki bunu zaten mezhepli mezhepsiz tüm hocalarımız der..

siz mezhepsizim diyen yada mezhebi eleştiren hocaların kuran tevsirlerine bi bakın tek kitabı kaç kitap haline getirmişler açıklamalar yaparken tevsir yaparken bana göre derken..

kuran mealden anlaşılsaydı bunu yaparlarmıydı..bir düşünün..mealini yazar geçerlerdi,bide neden tevsire ihtiyaç duyuyorlarki..


kuranla konuşan kadın kıssası geldi aklıma.sadece kuran diyenler bu kadın gibi sadece kurana konuşsa amenna diyeceğim aa onlar ayetleri getirip bide aklına göre yorumlarını yazıp yada yazılmış makaleleri getirip sadece kuran diyorlar..

bizde ayynını yaptığımızda ibni abidinden,redulmuhtardan,gazaliden,imamı rabbaniden derlerki sadece kuran bunlarmı sizin kuranınız..

çelişkiyi görelim arkadaşlar..
 
Üst