Küfür Ve Nifak Hastalığına Tutulan Edip Yüksel Hastalığını Bulaştırmaya Çalışıyor

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
Küfür Ve Nifak Hastalığına Tutulan Edip Yüksel Hastalığını Bulaştırmaya Çalışıyor

Edip Yüksel:
Kitabullah’a ve Resulullah’a dil uzatıp yoldan sapan, tahripçi, reformcu, sahte Edip Yüksel hakkında Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“Onların kalplerinde hastalık vardır.” buyuruyor. (Bakara: 10)
Öyle bir maraz ki tedavisi mümkün değil. Ahlâk-ı zemime içinde.
“Allah da onların hastalığını artırmıştır.” (Bakara: 10)
Kalbi mühürlenmiş, gözlerine perde çekilmiş, kalbi hasta olan bu adam, bu hastalıklarını başkalarına aşılamaya çalışıyor.
“Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle onlara elem verici bir azap vardır.” (Bakara: 10)
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde şöyle buyuruyor:
“Yeryüzünde haksız yere böbürlenip büyüklük taslayanları âyetlerimi idrakten çevireceğim, anlamaktan mahrum edeceğim.” (A’râf: 146)
Kalpleri öylesine mühürlenecek ki, ilâhî beyanların ihtivâ ettiği gerçekleri göremeyecekler, üzerinde düşünüp anlayamayacaklar.

Öyle ki Resulullah Aleyhisselâm için “Muhammed Peygamber” diye bilecek kadar saygısız olan bu adam, ona getirilen salât ve selâm için “gürültü çıkarıyorlar” diyor.
Halbuki Hazret-i Allah’ın Resulullah Aleyhisselâm hakkında şöyle emri var:
“Şüphesiz ki Allah ve melekleri Peygamber’e salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salât ve selâm getirin ve gönülden teslim olun.” (Ahzâb: 56)
Bu adam bu emr-i ilâhi’yi inkâr ediyor.
Bu adamı tanıyın. Yoldan çıkmış olduğunu iyi bilin.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i, onun sözlerini, yaşayışını, hayatını hafife alan bu adam, konuşmalarında Resulullah Aleyhisselâm’ı rencide edici beyanlarda bulunmakta, Sünnet-i seniye’yi ve Hadis-i şerif’leri inkâr etmektedir.
Onun bu sözlerini şu Âyet-i kerime’lerle çürüttük:
“Biz hiçbir peygamberi, Allah’ın izni ile kendisine itaat edilmesinden başka bir hikmetle göndermedik.” (Nisâ: 64)
Ona itaat etmekle Allah-u Teâlâ’nın emrine itaat edilmiş olur. Ona itaat etmeyen ise Allah-u Teâlâ’ya da, gönderdiğine de iman ve itaat etmemiş olur.
Şimdi bu bir Âyet-i kerime’dir. Âyet-i kerime’de “İtaat et!” buyruluyor. O ise hem “İtaat etmem” diyor, Âyet-i kerime’ye karşı geliyor; hem de Âyet-i kerime’nin hükmünü kabul etmiyor, Âyet-i kerime’yi inkâr ediyor.
Halbuki bir tek Âyet-i kerime’yi dahi inkâr eden kâfir olur.
Resulullah Aleyhisselâm’a itaat etmek, getirmiş olduğu esasların hepsini kabul etmeyi, Sünnet-i seniyye’sine sımsıkı sarılmayı, ahlâkı ile ahlâklanıp edebiyle edeplenmeyi gerektirir.
Âyet-i kerime’de:
“Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi yasak ettiyse ondan sakının!” buyuruluyor. (Haşr: 7)
Bu emr-i ilâhî’yi bizzat Hazret-i Allah buyuruyor ve iman edenlere duyuruyor. Binaenaleyh Resulullah Aleyhisselâm’ın Hadis-i şerif’lerini ve beyanlarını hafife alanlar gerçekten imansız ve saptırıcıdırlar. Bunlar yolun başına oturmuş, halkı saptıran, âhir zaman ulemâsıdır. Halkı dinden imandan ayırıyorlar.

Resulullah Aleyhisselâm’a itaatsizlik eden adamın soyuna dikkat etmek gerekiyor!
İşte Hadis-i şerif!
Ebu Saîd-i Hudrî -radiyallahu anh- şöyle demiştir:
“Resulullah Aleyhisselâm’a (Yemen’den arıtılmamış altın cevherinden) bir miktar gönderilmişti. Bunu dört kişi arasında bölüştürdü. Bunun üzerine bir adam: “Sen bu taksimde adâlet etmedin!” dedi.
Resulullah Aleyhisselâm buyurdu ki:
“Bu adamın soyundan öyle bir kavim çıkacaktır ki, onlar dinden, okun avı delip çıkması gibi çıkacaklardır.” (Buharî. Tefsir, 145)

Tevbe sûre-i şerif’inin son iki Âyet-i kerime’sini sahte peygamber Reşad Halife’nin ve kendi sahte peygamberliğinin mucizesi(!) kabul ettiği 19 rakamının sırrına(!) uymadığı gerekçesiyle kabul etmemesi ve uydurma demesi gerçek küfrüne delâlet eder. Onun bu büyük küfür sözlerini Âyet-i kerime’lerle çürüttük.
Allah-u Teâlâ bu gibiler hakkında Âyet-i kerime’lerinde şöyle buyurmaktadır:
“Âyetlerimizi inkâr etmek için yarışırcasına gayret sarf edenler var ya, işte onlar için acıklı bir azap vardır.” (Sebe: 5)

“Onlar yeryüzünde durmadan fesad çıkarmaya koşarlar.” (Mâide: 64)
Bu adam da fesad çıkarmakta Tevbe sûre-i şerif’indeki son iki Âyet-i kerime’yi inkâr etmekte ve küfre kaymaktadır.
Allah-u Teâlâ Kelâm-ı kadim’i olan Kur’an-ı kerim’i bizatihi koruyacağını, muhafaza edeceğini beyan buyuruyor:
“Bir zikir olan Kur’an’ı biz indirdik ve onun koruyucusu da biziz.” (Hicr: 9)
Allah-u Teâlâ böyle buyururken, bu adamın Kur’an-ı kerim’in bu Âyet-i kerime’lerinin yok olduğunu söylemesi bu Âyet-i kerime’yi de inkârdır. Bu ise küfür üstüne küfürdür.
Binaenaleyh değil Kur’an-ı kerim’in Âyet-i kerime’sini, bir harfini bile inkâr eden alenen kâfir olur.
Bu adam namaz kılmıyor, abdest almıyor, İslâm’ı yaşamıyor. Neden ve niçin ortaya çıktığı belli olmayan, şeytanın askeri, nefsinin oyuncağı olan bu adam ifsad edicidir, yol kesicidir.
Belki de bu adam cenabet geziyor.

Kıyametin saatini bildiğini söyleyerek Cenâb-ı Hakk’ın sadece ben bilirim dediği bu emr-i ilâhi’leri inkâr ediyor ve küfrünü ilân ediyor.
"Resulüm! De ki: O bilgi ancak Allah katındadır. Ben ise apaçık bir uyarıcıyım." (Mülk: 26)
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in de:
"Bu hususta kendisine sorulan kimse, sorandan daha bilgili değildir." diye cevap vermesi meşhurdur. (Buhari-Müslim)
Âyet-i kerime'lerde şöyle buyurulmaktadır:
"Kıyamet saatini bilmek Allah'a havale edilir." (Fussilet: 47)
"Kıyamet saatini bilmek ancak Allah'a mahsustur." (Lokman: 34)
"Kıyametin vaktine dair bilgi O'nun katındadır." (Zuhruf: 85)

Üsâme -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyururlar:
“Kıyamet günü bir kişi getirilip cehenneme atılır. Bağırsakları karnından dışarı fırlar ve o haliyle değirmen döndüren merkep gibi döner. Cehennem halkı onun yanına toplanır da: ‘Ey filân! Bu ne hal? Sen bize iyiliği emredip, kötülükten alıkoymaya çalışmaz mıydın?’ derler. O da: ‘İyiliği emrederdim de kendim yapmazdım, kötülükten vazgeçirmeye çalışırdım da onu kendim yapardım.’ cevabını verir.” (Buhârî, Tecrîd-i sarîh: 1351)

İşte bunların cehennemdeki hâli budur. Çünkü bunlar küfre imrendiler, küfrü imana tercih ettiler. Âkıbetleri de budur!
http://www.hakikat.com/dergi/111/bsyz11110.html

Ayrıca daha detaylı
http://www.hakikat.com/nur/risaleler/ynari/ahir3.html
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Sahte edip yükselden sonrasını okumadım :) komedi başlamış gene, kurt yaşlandın buralarda
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
O zaman sende kuraniyyuncusun.Öğrenmiş olduk.Sende sahte vehhabisin sanırım.
Bi tutturmuş vehhabi, Kuraniyyun...
Vehhabi bana uzak kime isterse ona yakın olsun, Kuraniyyun derken ne dediğini kendin de bilmediğin için onu konuşmaya gerek yok.
Şimdi ben sana bi isim takıp Angutiyyun desem hoş olur mu? Hoşuna gittiyse diyeyim.
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
Saçmalamayı kes artık.
İnsanları kandırıp durma.Hangi hadisi kabul ettin bugüne kadar.


KUR’ÂNİYYÛN
Seyyid Ahmed Han’ın düşünceleri etrafında Abdullah Çekrâlevî tarafından Hindistan’da oluşturulan cemaat.

İslâm dünyasında “ehl-i Kur’ân” ve “Kur’âniyyûn” olarak bilinen bu ekol XIX. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmıştır. Sünneti tamamen reddederek sadece Kur’an’ı benimseme anlayışı ilk defa II. (VIII.) yüzyılda tartışma konusu olmuş ve günümüze kadar varlığını sürdürmüştür (İmam Şâfiî ile yapılan bir tartışma için bk. el-Üm, VII, 250-254).

Kur’âniyyûn hareketini ayrıntılara inildiğinde farklı görüşlere sahip şahsiyetler temsil etmiş olsa da bunların hepsi Kur’an’da nesih olmadığını ileri sürmüş, hadislerle ve ictihadla amel etmeyi şirk saymıştır.

Kur’âniyyûn içerisinde ibadetler hususunda da farklı değerlendirme ve uygulamalar vardır. Özellikle Çekrâlevî’den sonra namaz vakitleri, rek‘at sayısı, kılınış âdâb ve erkânı ile diğer bazı konularda değişiklikler yapılmıştır. Çekrâlevî günde beş vakit namazdan söz ederken (Burhânü’l-furķān, s. 89-93) Ahmedüddin sadece iki vakit namazın farz olduğunu ileri sürmüştür (Beyân li’n-nâs, I, 56-124)

Orucun herhangi bir ayda tutulabileceği, oruç müddetinin sadece dokuz gün olacağı gibi bazı görüşler de ileri sürülmüştür (Hâdim Hüseyin İlâhîbahş, s. 396-401)

Hint alt kıtasında Kur’âniyyûn hareketine dair ekserisi reddiye olmak üzere çok sayıda kitap, risâle ve makale yazılmıştır.

[Diyanet Ansiklopedisi,K mad. KUR'ANİYYÛN]
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
İnsan biraz samimi olur.Madem bir şeye inanıyorsun onu savunursun.Neden getir hadisi inanayım diyorsun herkezi kandırıyorsun.Takip ettiğin kişiyi tespit ettik bu konuda.

Sen aşağıdaki konudada diğer konulardada tasavvuf düşmanlığınla vehhabilere kardeşlik yapıyorsun.Vehhabi değilim desen bile vehhabi zihniyetini seviyorsun çünkü onlar tasavvufa düşman.

http://www.ihvanforum.org/showthread.php?151314-İbni-Teymiyyeciye-Nasihat&highlight=

Tasavvufa düşmanlığı ortak noktanız.Bu sebeble tüm tasavvuf yazılarında ,evliyalara hangi konu olursa olsun düşmanlığınızı bir şekilde gösteriyorsunuz.

Bu sebeble vehhabiler ve kuraniyyun(Yanlız kuran) diyenler bu sitede birbirini kolluyor.İyi geçiniyorlar.

Fakat unutmayın sizler aslında ne evliyaları,ne tasavvufu bilmiyorsunuz.Sahte şeyler ve sahte mürşidler görmüş olabilirsiniz bu beni ilgilendirmez.Fakat düşmanlık edeceğiniz evliyaların ilk önce hayatlarını bare okuyun.Böylece helak olanlardan olmayın.

Vehhabilere gelince İbni Teymiye ve peşinden gidenlerden başkasını alim görmezler.Hiçbir veli,evliya tanımazlar.Her şekilde tasavvufa düşmanlık ederler.Ne yazsak onlarda bir faydası olmadı.
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
Örneğin bir vehhabi sitesine gidin bildiklerini ilmi olarak anlatın direk banlarlar.Neden?Çünkü kendi bildiklerinin dışındaki bilgileri red ederler.
Kendilerinden başkasınıda müslüman olarak görmezler.
Şimdi hemen karşı çıkarlar fakat gerçek budur.Vehhabiliğin ilk çıktığı andan itibaren yaptıkları ortadadır.

İslâm'mış Gibi Görünüp Din-i İslâm'a ve Müslümanlara En Büyük Darbeyi Vuran Vehhâbîler, Ehl-i Sünnet Olan Birçok İslâm Memleketini İfsad Ediyor!
http://www.hakikat.com/dergi/239/bsyz239.html

Şimdi soruyorum yaşlıları,kadınları,çocukları öldürten,kabirleri türbeleri yıktırtan bu zihniyet ne kadar masum.

Neye inanırsanız inanın fakat bir başka müslümanın inancını yıkamazsın,zalimlik edemezsin.Tasavvufa yaşayanlara müşrik diyorlar.
Oysa defalarca kez anlattık.Onlar zanlarına uymaktan başka birşey yapmadı.

Hiç Bir Şey Aracısız Olamaz
 
Üst