Kubaşık Öğrenme ve Toplum

HaZiRuN

Revizyonda
Katılım
15 Ara 2010
Mesajlar
2,591
Tepkime puanı
354
Puanları
0
Birey bazında değerlendirildiği zaman, diğer canlılar gibi güçlü olmayan insanoğlunun; ast olan güç dengesini sosyal yaşantısından aldığı ilk dönemlerden itibaren gözlemlenmiş ve bu da insan için büyük derslerin alınmasına neden olmuştur.
Mamutlara karşı koyan insan, aslanlardan korunmaya çalışan insan, yiyecek temin etmeye çalışan insan… Bütün bu insan tiplemeleri görmüştür ki; tek başlarına yaşamanın zor olduğu ifadesinin gerçek olduğu… Zor ve çetin olan şartlar, sosyal gruplar kurmaya ve birlikte yaşamaya doğru insanı itmiş ve itmeye de devam etmektedir. Hakeza diğer canlı gruplarını gözlemleyen sosyolog ve felsefe ifadecileri demiştir ki; canlılar grup halinde yaşamak zorundadır, en modern varlık olan insan içinde bu geçerlidir.

Teknik ifadelerden yoksunluğun baş gösterdiği ilk dönemlerde bu birliktelik daha çok önem arz ediyordu… Diğer canlılara karşı korunma bu ifadenin en başta gelen unsurunu oluşturmaktaydı. Teknolojinin gelişim gösterdiği yıllardan itibaren ise bu ifade şeklini rahat yaşama şeklinde karşılığını bulmuştur. Fırıncı ekmek yapıyor, terzi elbise dikiyor, doktor hastalarını muayene ediyor… Buna benzer ifade tarzlarını milyonlara dayandırmamız mümkündür. Artık insan vahşi hayvanlardan korktuğundan birlikte olmuyor, ama rahatlık ifadesinin güzelliği onu bu birlikteliğe sürüklüyordu. 20. yy ortalarına kadar toplumlarda olan komşuluk ilişkileri, teknik veriler bütününün insanın soyut düşünce sisteminde yer etmesi ile beraber yavaş yavaş etkinliğini kaybetmeye başlamıştır. Artık insanlar yüksek binalarda oturmakta ve bu da onlar için adeta zoraki birliktelik şeklinde karşılık bulmasına neden olmaktadır. Birçok insan apartmanında oturan komşularını tanımamakta ve zoraki ilişkiler oluşmaktadır. Zoraki ifadesinin nedenini ise yukarıda yapmış olduğum rahatlık ifadesi doldurmaktadır. Makinelerle beraber insanoğlunun empati duyguları yerini mantıksal veriler bütününe bırakmıştır. Kısaca diyebiliriz ki; insanda makineleşmeye başlamıştır.

Bu ifadeler zinciri eğitimcileri harekete geçirmiş ve “nasıl bir dengeleme yapabiliriz?” sorusu ile kendilerini yıllar içerisinde yormuşlardır. Toplumların yardımlaşma ve dayanışma içerisinde ayakta kalabileceğini bilen sosyolog ve filozof yaklaşımcıları “kubaşık öğrenme” yöntemlerini desteklemiş ve desteklemeye de devam etmektedirler.

Eğitimciler ders anlatımı sırasında öğrencilerin küme çalışması yapmasını ve birbirlerine bilgi bakımından ve manevi form bakımından zinde tutacak arkadaş toplulukları şeklinde konuların anlatımının önemini belirtmiş ve kısaca “işbirliğine dayalı eğitim modeli dedikleri ifadeler bütününü, kubaşık öğrenme çatısı altında toplamayı başarmışlardır.”

Bir elektronik mühendisini ele alalım… Bu mühendis, empati duygusundan yoksun yetiştirilirse, fabrikadan çıkacak televizyon için “tamamen benim eserim” ifadesini kullanmaktan kaçınmayacaktır. Ama o televizyon için onlarca teknisyen ve tekniker görev almış ve binlerce işçide yapım aşamasında rol almıştır. Mühendis bu şekilde davranacak olursa, bu o elektronik firmasının dinamiklerinin bozulmasına neden olacaktır. Teknikerler de kendilerinin üstün olduğunu ifade edecek, teknisyenlerde kendilerini beğenecek, işçilerde aynı tutumları sergilemekten kaçınmayacaklardır.
“Sevginin olduğu yerde saygı vardır… Saygının olduğu yerde ise insan vardır.”

Bu mühendis ve diğer elemanların tavrını toplumda gösterecek ve kendini çok beğenen, ancak diğer insanlara saygı ve sevgi duymayan insanların ne kadar insani değerler taşıyacakları da düşünülecek hususlar içerisine girmektedir. Eğer bu mühendis kubaşık öğretme yöntemi ile ve empatiyi sezdirerek yapılacak eğitim modellemesinden geçecek olsaydı, yapılan televizyonun sadece kendi eseri olmadığını ifade edebilecek ve bir teknikerin evine misafirliğe gidebildiği gibi bir işçide onun evine misafirliğe gelebilecekti. Toplum, bu şekilde mantıksal veriler yanında duygusal ifadelerinde dengeli biçimde yaşandığı çok güzel bir yer haline gelecektir.
Kubaşık öğrenme yönteminde çocuklara konular verilmeli ve birlikte araştırmalar yapmaları istenmelidir. Onlara empati duyguları dramatizasyon ile sezdirilmeli ve birbirlerinin açıklarını görmek yerine, birbirlerini uygun yöntemle uyarmaları öğretilmelidir. Bu ifadeler gerçekleştiğinde ise çoklu zekâ modelinde olan zekâ modelinden sadece birisi değil, birçoğu gelişim gösterecek ve bu da toplumun güzel duygulara bürünmüş insanlardan oluşmasını sağlayacaktır…

Lütfi Şahin
 
Üst