Krizin En Sağlam Ülkesi Türkiye : İlk Beşteyiz

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Ticari alacak sigortası alanında faaliyet gösteren Coface, Türkiye’nin, Brezilya ve Rusya ile birlikte ‘krizden en sağlam çıkan’ ülkeler arasında olduğunu söyledi.

Coface tarafından yayınlanan “Ülke Riskleri Haritası”na göre, Türkiye’nin Aralık 2009’da B olan notu, bir puan yükselerek yatırım yapılabilir seviye olan A4 oldu.

Coface Türkiye’yi, Çin, Brezilya, Hindistan ve Rusya ile birlikte önümüzdeki 10 yıl içinde en hızlı büyümeyi kaydedecek en önemli 5 gelişmekte olan ülke arasında gösterdi.


Toplam 165 ülkenin genel anlamda kredi riskini ortaya koyan çalışmada, ülkelerin ekonomik, finansal ve politik verilerinin yanı sıra o ülkedeki Coface ticari deneyiminin sonuçları da dikkate alınıyor.

‘Büyüme % 7 olur’

Rapora göre, ülke riski açısından Türkiye ilk kez A seviyesine ulaştı. Türkiye ile ilgili olarak raporda, “Belirgin bir dış şok sonrası, Türkiye’nin 2010 yılında yaklaşık yüzde 7’lik büyüme kaydetmesi bekleniyor.


Türkiye, 2008 yılının sonundan itibaren para politikasını en iyi yöneten ülkelerden biri oldu ve faizleri 1 yıl içinde 10 puandan fazla aşağı çekti. IMF’ye başvurmadan, mükemmel bir likidite yönetimi ve bütçe performansı gösterdi. Türkiye, dinamik iç tüketimi ve yatırımlar sayesinde sürdürülebilir bir iyileşme gösterdi” denildi.

Raporda, Türk şirketlerinin dayanıklılığı vurgulanırken, özel sektördeki yüksek geri ödeme performansına dikkat çekildi.


Krizin bir şok dalgası halinde özellikle gelişmiş olan ülkeleri vurduğuna dikkat çekilen raporda, Türkiye, Brezilya ve Rusya gibi ülkelerin bu şoka çok iyi yanıt vermeyi başardıkları belirtildi. Raporda, Türkiye’deki birçok şirketin ticari borçlarını geri ödediği belirtildi.

‘Olumlu ayrışacak’

Çevre ülkelerdeki yüksek risk değerleri ile Türkiye’nin riski karşılaştırıldığında, özellikle mevzuat ve yasal düzenlemeler alanında Türkiye’nin önemli avantaja sahip olduğunu söyleyen Coface Türkiye Genel Müdürü Belkıs Alpergun, “Türkiye, bölge ülkelere nazaran Batı için bir güven unsuru olarak öne çıkıyor. Bu sayede Türkiye, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz bölgesinde yeni sorumluluklar alacaktır” dedi.

Türkiye ekonomisinin geleceği açısından cari açığın önemli bir sorun olmaya devam ettiğini söyleyen Alpergun, “Türkiye’nin nispeten güçlü makro ekonomik yapısı, kuvvetli bankacılık sistemi ve dinamik iç pazarı sayesinde gelişmiş ülkelerden olumlu yönde ayrışacağını düşünüyoruz” diye konuştu.

A4 notunu diğer kuruluşlar BBB- olarak tanımlıyor

Coface’ın risk değerleri, ekonomik, politik ve finansal görünümünün yanı sıra o ülkedeki iş iklimi ve şirketlerin ödeme tecrübesi üzerinden hesaplanıyor. En düşük risk kategorisindeki ülkeler A1, artan risk değeri sırasıyla A2, A3, A4, B, C ve D notlarıyla ifade ediliyor. Türkiye’nin A4 notu, diğer derecelendirme kuruluşları tarafından BBB- olarak tanımlanıyor.


aktifhaber
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Dünya'nın Ekseni Türkiye'ye Kayıyor

Dünya ekonomisinde eksen son sürat gelişmekte olan ülkelere doğru kayıyor .

Klasik sanayileşmiş ülkeler, ABD, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Kanada, Hollanda, Belçika, İsveç gibi ülkelerin dünya ekonomisindeki ağırlığı gittikçe azalırken, Çin, Hindistan, Güney Kore, Endonezya, Türkiye, Malezya, Tayland, Mısır gibi gelişmekte olan ülkeler dünya ekonomisinde giderek daha fazla pay kapıyorlar.

Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerinden A.A muhabirinin derlediği bilgilere göre, ABD'nin dünya ekonomisindeki payı, satın alma gücü paritesine göre gayri safi yurtiçi hasıla (SGP-GSYH) bazında, 1980'de yüzde 24,585 iken, 2011 yılında yüzde 20'nin altına yüzde 19,884'e gerileyecek. ABD'nin payı 2015'de ise yüzde 18,4'ün altına inecek.


Dünya ekonomisinden aldıkları pay, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Belçika gibi ülkelerde daha dramatik bir şekilde düşecek. 1980'lerde dünyanın ikinci büyük ekonomisi konumundaki Japonya'nın 1980'de aldığı yüzde 9,17'lik pay, 2015'de yüzde 5,15, Almanya'nın payı yüzde 6,68'den yüzde 3,42'ye, İngiltere'de yüzde 4,29'dan yüzde 2,74'e, Fransa'da yüzde 4,72'den yüzde 2,62'ye, İtalya'da yüzde 4,47'den yüzde 2,08'e, Belçika'da yüzde 0,85'den yüzde 0,47'ye düşecek.

Buna karşın, Çin dünya ekonomisinden aldığı payı bu dönemde 8 kat, Hindistan 2,5 artıracak. Çin, 1980-2015 döneminde payını yüzde 2,19'dan yüzde 16,96'ya, Hindistan 2,45'den yüzde 6,28'e çıkaracak. 1980'de 13'üncü büyük ekonomi olan ve sıralamada, Hindistan, Meksika, Kanada, İspanya gibi ülkelerin gerisinde kalan Çin, o tarihte İtalya'nın yarısı kadar satın alma güce paritesine göre GSYH'si vardı. 2015'de İtalya'nın 8,5 katı, ABD'ye yakın bir SGP-GSYH düzeyine ulaşacak.

Sanayileşmiş 7 büyük ülkenin (ABD, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Kanada) oluşturduğu G-7 (Grup 7), 1980 yılında dünya ekonomisinin yüzde 56,3'ü, 1992'de yüzde 51,4'ü 2010 yılında yüzde 40,1'i oluştururken, bu oran 2015 yılında yüzde 36'ya inecek. Bu karşın, Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin'den oluşan ve bu ülkelerin İngilizce yazılışının ilk harflerinden oluşturulan bir tabirle BRIC olarak adlandırılan bu ülkelerin 1992'de dünya ekonomisindeki payı yüzde 14,53 iken, bu yıl yüzde 24,48'e, 2015 yılında ise yüzde 29,08'e yükselecek.

Türkiye'nin dünya ekonomisinde 1980'de aldığı yüzde 1,025'lik pay, 1992 yılında yüzde 1,188'e, 2010 yılında yüzde 1,274'e çıkarken, 2015 yılında yüzde 1,232'ye inecek ama 16'ıncılıktaki sırası değişmeyecek. Sıralamada 1980'de 20'inci olan Türkiye, 1992'de 17'inciliğe yükselmişti. Daha sonra 15 ile 19'unculuk arasında yer alan Türkiye, halen dünya sıralamasında 16'ıncı...


aktifhaber
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
12 eylül referandumu ardından Türkiye'ye bir hukuki öngörülebilirlik geldi.

Artık yatırım kararlarını, yüksek yargı, "kamuya faydası yoktur" türünden ideolojik gerekçelerle iptal edemiyor.

İşadamı borcun var diyerek hâkim kararı olmadan yurtdışına çıkış kapılarından çevrilmiyor.

Yatırımcı evrensel hukukun güvencesinde artık. İşte bu nedenle son günlerde Türkiye'ye küresel yatırımcı girişi çoğaldı.

Gelelim küresel yatırımcıların Türkiye'ye bakış açısına...

Önümüzdeki üç yılda ortalama yüzde beş oranında büyüme hızı ve tahminen 2020'de 80 milyonluk nüfusuyla Türkiye Avrupa'nın en hızlı büyüyen cazip ülkesi olarak görülüyor.

Finans piyasaları açısından bakıldığında, aile borçlanma oranlarının çok düşük olması, Türkiye'de önemli bir kredi genişleme hacmi bulunduğuna işaret ediyor.

Ve buna bağlı olarak Türkiye ekonomisinde büyük bir tüketim potansiyeli olduğu kabul ediliyor.

Bir de unutmadan belirtelim, Türkiye'nin son sekiz yılda iyi yönetilmesiyle dünya ekonomik trendini belirleyen yedi ülke arasında sayılması önemini artırıyor.

Ayrıca 2011 Yılı Genel Bütçesi'nde, Milli Savunma, Jandarma ve Emniyet Genel Müdürlüğü harcamalarının, toplam harcamalar içindeki payının yüzde 10.4'e gerilemesi, buna karşın Milli Eğitim ve Sağlık harcamalarının yüzde 16.7 seviyesine yükselmesi, önemli bir zihniyet devrimine işaret ediyor.

Artık Türkiye'de vatandaşın eğitimine ve sağlığına yatırım yapan bir devlet anlayışı öne çıkıyor.

Böylece ekonomik kaynaklar, zengini zengin etmek yerine gelir dağılımını düzeltmek için kullanılıyor.

Bütün bunları da statükocu İstanbul sermayesinin küçümsediği AK Parti yapıyor.

Anlayacağınız ekonomi artık halkın refahını artıracak yönde değişiyor. Referandumun ardından Türkiye ekonomisinin görünümü bu.:clap2:


süleyman yaşar
 
Üst