Köle Ayaz

Gülçehre

Asistan
Katılım
1 Tem 2006
Mesajlar
858
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
35
Konum
...Malatya...
Bir zamanlar Ayaz adli bir köle varmis. Taktir bu ya, köle bir gün Sultan Mahmud'un kölesi olmus.
Sultan, köleyi tasidigi asil karakteri sebebiyle çok sevmis.
Derken Sultan'in öylesine itimadini kazanmis ki, bütün sultanligin haznedâri tayin edilmis ve en kiymetli ve zarif mücevherler, taslar ona emanet edilir olmus.

Bu gelismeyi gören saraylilar ise durumdan pek rahatsiz olmuslar.

Hasetleri ve kibirleri yüzünden, sözüm ona basit bir köleye böyle bir mevki verilmesini ve kendi rütbelerine çikarilmasini bir türlü hazmedememisler.
Bu duygular içinde, özelikle Sultan yakinlardaysa ondan gün geçtikçe daha çok sikayet etmeye baslamislar ve asil ruhlu kölenin itibarini zedelemek için ellerinden geleni yapmislar.

Bir gün Sultanin huzurunda bir saraylinin bir diger sarayliya şöyle dedigi duyulmus:

"Köle Ayaz'in sık sık hazineye gittigini biliyor musun?
Aslinda her gün gidiyor;
hatta izinli günlerinde bile gidip orada saatlerce kaliyor.
Onun mücevherlerimizi çaldigindan adim gibi eminim"

Sultan kulaklarina inanamamis.

"Isin aslini kendi gözlerimle görmeliyim"
demis.

Böylece o da hazine dairesine gidip Ayaz'i gözlemek istemis. Duvara küçük bir delik yaptirip, içinde olanlari seyretmeye hazirlanmis.
Ayaz hazine dairesine bir daha ki sefer geldiginde Sultan disarida beklemeye koyulmus. Kölenin sessizce içeri girdigini, kapiyi kapattigini ve sandiga gittigini görmüs.


Köle Ayaz, sandigin önünde diz çökmüs, kapagi usulca kaldirmis ve içinden bir sey çikarmis. Orada sakladigi küçük bir bohçaymis bu. Bohçayi öpmüs alnina koymus ve sonrada açmis.
Içinden çikan köleyken giydigi yirtik pirtik bir elbise! Iste köle Ayaz, sarayli giysilerini çikarmis bu elbiseyi giymis ve sonra aynanin karsisina geçmis.

Kendi kendine:

"Daha önceleri bu elbiseyi giydigin zamanlar kim oldugunu hatirliyor musun? diye sormus.
"Bir Hiçtin sen.

Hepsi,... hepsi satilacak bir köleydin ve Allah, Sultanin eliyle sana rahmetinden belki de hiç hak etmedigin nimetler lutfetti.
Iste Ayaz, simdi burdasin, ama asla nereden geldigini unutma!
Cünkü mal mülk insanin hafizasini uçurur, unutuluslara sürükler.
Simdi sen de, nimetçe senden asagi olanlara kibirle bakma ve daima hatirla Ayaz,... hatirla!

Sandigi kapatmis, kilitlemis ve sessizce kapiya dogru yürümüs.
Hazine dairesinden çikarken birden Sultanla yüzyüze gelmis.
Sultan gözlerini Ayazin yüzüne dikmis dururken, yanaklarindan asagi yaslar süzülüyormus ve bogazi öyle dügümlenmis ki, konusmakta güçlük çekmis.

"Bugüne kadar mücevherlerimin hazinedâriydin, ama simdi... Kalbimin hazinedârisin.
Bana benim de önünde bir hiç oldugum kendi Sultanimin huzurunda nasil davranmam gerektigini ders verdin"


(Su Üstüne Yazi Yazmak, Muhyiddin Arabi)

Çok sevdiğim bir radyo programında dinlemiştim pay gerçekten büyük paylar çıkardım.

selametle
 

Gülçehre

Asistan
Katılım
1 Tem 2006
Mesajlar
858
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
35
Konum
...Malatya...
Ecmain kardeşim.İnsanlar nereden geldiğini çok iyi bilmeli.

Ne idim değil ne olacağım demeli.
 

hafsa

SABIR DOSTU
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
3,057
Tepkime puanı
335
Puanları
0
Yaş
42
Konum
KOCAELİ
Ayaz gibi olabilene ne mutlu...

Bir zamanlar Ayaz adlı bir köle varmış. Takdir bu ya, köle bir gün Sultan Mahmud’ un kölesi olmuş.
Sultan, köleyi taşıdığı asil karakteri sebebiyle çok sevmiş.
Derken Sultan’ın öylesine itimadını kazanmış ki, bütün sultanlığın haznedârı tayin edilmiş ve en kıymetli ve zarif mücevherler, taşlar ona emanet edilir olmuş.
Bu gelişmeyi gören saraylılar ise durumdan pek rahatsız olmuşlar. Hasetleri ve kibirleri yüzünden, sözüm ona basit bir köleye böyle bir mevki verilmesini ve kendi rütbelerine çıkarılmasını bir türlü hazmedememişler.
Bu duygular içinde, özellikle Sultan yakınlardaysa ondan gün geçtikçe daha çok şikayet etmeye başlamışlar ve asil ruhlu kölenin itibarını zedelemek için ellerinden geleni yapmışlar.
Bir gün Sultanın huzurunda bir saraylının diğerine şöyle dediği duyulmuş: Köle Ayaz’ın sık sık hazineye gittiğini biliyor musun? Onun mücevherlerimizi çaldığından adım gibi eminim. Sultan kulaklarına inanamamış. İşin aslını kendi gözlerimle görmeliyim demiş. Duvara küçük bir delik yaptırıp, içeride olanları seyretmeye hazırlanmış. Kölenin sessizce içeri girdiğini, kapıyı kapattığını ve sandığa gittiğini görmüş.
Orada sakladığı küçük bir bohçaymış bu. Bohçayı öpmüş alnına koymuş ve sonra da açmış. İçinden çıkan köleyken giydiği yırtık pırtık bir elbise! Aynanın karşısına geçmiş.
Kendi kendine, Daha önceleri bu elbiseyi giydiğin zamanlar kim olduğunu hatırlıyor musun? diye sormuş. Bir Hiçtin sen...
Hepsi hepsi satılacak bir köleydin ve Allah, Sultanın eliyle sana rahmetinden belki de hiç hak etmediğin nimetler lutfetti. Asla nereden geldiğini unutma! Çünkü mal mülk insanın hafızasını uçurur, unutuluşlara sürükler.
Şimdi sen de, nimetçe senden aşağı olanlara kibirle bakma ve daima hatırla Ayaz, hatırla! Sandığı kapatmış, kilitlemiş ve sessizce kapıya doğru yürümüş.
Hazine dairesinden çıkarken birden Sultanla yüz yüze gelmiş. Sultan gözlerini Ayazın yüzüne dikmiş dururken, yanaklarından aşağı yaşlar süzülüyormuş ve boğazı öyle düğümlenmiş ki, konuşmakta güçlük çekmiş.
Ve sultan mahmut:Bugüne kadar mücevherlerimin hazinedârıydın, ama şimdi... kalbimin hazinedârısın. Bana benim de önünde bir hiç olduğum kendi Sultanımın huzurunda nasıl davranmam gerektiği dersini verdin demiş..
 

gül

Doçent
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,142
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Rahman cc. razı ve hoşnut olsun kardeşim iman dolu yüreğine sağlık .
 

daisyss

..hiç..
Katılım
18 May 2007
Mesajlar
968
Tepkime puanı
67
Puanları
0
Konum
İzmir
Allah razı olsun sizden çok güzel bir yazı,okunması lazım her defasında
ki unutmayalım ne oldugumuzu...
 
Üst