Kıyas İlminin Mucidi Şeytandır!

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Bugün ilginç bir konu takıldı kafama.

Biliyorsunuz büyük bir zat (şu an ismi hatırımda değil), Ebu Hanife rahimetullah'ın kıyas ilmini fıkıhta usûl olarak kullanmasına kızıyor, ve bu usûlün Şeytan'ın usûlü olduğunu söylüyor. Delil olarak Allah'ın, Âdem'e secde edilmesini emretmesini, Şeytanın da “etmem, ben ateşten yaratıldım, o topraktan yaratıldı, ateş topraktan üstündür” demesini gösteriyor. Yani Şeytan orada kıyas ilmini kullanarak hüküm çıkartıyor.

O meseleyi bugün düşündüm. Ebu Hanife ne cevap verdi acaba?

Bu merakla mental olarak zaman makinesine binip o döneme gittim. Kendimi Ebu Hanife rahimetullah'ın etine kemiğine bürüdüm, ve şu cevabı verdim:

“Kıyas hakikatte Âdem için yaratılmış bir ilimdir. Ve aslında Şeytan, kendine vazife olmayan bu ilmi kullandığı için kovulmuştur. Yani çapsızlık yapmıştır!

Müsade edin ayetlerle bunu delillendireyim: Melekler Âdem'i imtihan ediyor. “Âdem'e bütün isimleri öğrettik”, hitabı aslında KAVRAM GELİŞTİRME KABİLİYETİ demektir. Allah bir şeyin karşısına dikilip şu şudur diye öğretmez. Allah'ın öğretmesi, o şeyin aslına kabiliyet yüklemesidir. O şey, imkân dairesinde kendine gelen rızıkları bu kabiliyetiyle işletir. Arının bal yapması, yavrunun annesinin memesini bulması gibi..

Allah, Âdem'e bütün isimleri öğretti.

Kavramlaştırmak/isimlendirmek mutlaka kıyasa dayanır. Örneğin; “şu şudur çünkü bu bu değildir” gibi. Dolayısıyla isimleri öğrenmiş olmak beraberinde kıyas ilmini aslında bulmakla mümkün olur.

Gelelim Şeytan'a!

Melekler, Âdem'i imtihan ederken Şeytan başında taç ve apoletleriyle bu imtihanı izledi. İçten içe komplekse kapıldı “bende yaparım bunu ne var” dedi. Belki kıyıda köşede ufak ufak denemeler yaptı kendince.

Dikkat buyrun, kıyas ilmi hakikatte Âdem'e lazımdır, Şeytan'a değil!

Şeytan bu ilmi taklit ederek Âdem'den üstün olduğunu ıspatlamaya çalıştı. Şeytan'ın fıtratında kıyas ilminin hakikati olmadığı için yaptığı kıyas da kendisi de fasit olup gitti.

Cin taifesi matematik bilmez, mantık yürütemez. Sözeldirler, sayısal yetenekleri yoktur. Kıyas ilmi sayısal zekâ ister.

Eğer Şeytan kıyas ilmi bilseydi yaptığı kıyasla kendi bacağına kurşun sıkmazdı. Allah'ın emrini tartışmaya açıyor herif, hem de huzurda! Mesela orada Âdem olsa “belim ağrıyor” falan derdi.

Velhasılı Âdem'i Âdem yapan temel nitelik kıyas yaparak kavram geliştirme, denklem kurma, mantık yürütme, ve buralardan hükümler çıkartma kabiliyetidir.

Eğer Âdem'de bu kabiliyet olmasaydı ne elbisesi olurdu ne barınağı. Önce üşüyor, sonra kendisi gibi gözü kulağı olan hayvanlara bakıp onların neden üşümediğini sorguluyor, sonra bu hayvanların postunu alıp kendi sırtına geçiriyor. Barınmak için mağaralara giriyor, sonra mağaranın barındırma niteliklerini anlıyor, bu nitelikleri diğer rızıklarla kıyaslıyor, taklit edip ev yapıyor.. Bu Âdem'dir, kerpiç kerpiç üstüne iş yapar, ve her işini kıyasla yapar.

Kıyas yoksa kavram oluşmaz, kavram yoksa isim olmaz, isim yoksa Âdem Âdem olmaz..

Hüküm: Kıyas Şeytan'ın değil, Âdem'im malıdır. Şeytan bu ilmin mukallidi, Âdem ise hakikatine maliktir. Ayetlerden bu anlaşılıyor. Allahu âlem.”

Bu delillendirme üzerine bu zaatın gözleri doldu, ayağa kalktı ve tebessüm ederek kollarını açtı. Birbirimize sarıldık. Ebu Hanife rahimetullah'ın etini kemiğini orada bırakıp 18 Eylül 2018 tarihine bir kul olarak geri geldim.

Vesselam
DostunDostu


Edit: Tefekkürlerimde kendime özgü edebî bir tarz kullanıyorum. Lütfen herhangi bir kutsiyet veya keramet aramayın. Varsa da bir keramet marifet Allah'tandır. ;)
 
Son düzenleme:

cemaliii

Kıdemli Üye
Katılım
24 Ağu 2009
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
982
Puanları
113
Buradan şu sonuç çıkar mı? Her şeyin taklidi yapma ve taklidini kullanma şeytanın malıdır. İsterse taklidini kullandığın şey kutsal birşey olsun.
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
@cemaliii Aynen.. Herkes kendi fıtratına uygun iş yapması lazım. Eğer içinde o yoksa kendinde olmayan şeyi başkasında görerek onu aşmaya çalışmaması lazım.

Aslında Şeytan Âdem'e aşık olmuş. Aşk ve nefret birbirine çok yakın duygular. Mesela Batı hayranlığını ele alalım. Bir toplumda bu hayranlık çok çabuk Batı nefretine dönüşebiliyor. Özünde bu duygu aslında Şeytânîdir. Nefis kendini aldatarak buna fikrî bir kılıf dahi bulabilir, Allah korusun. Bu yüzden Müslümanlar kendine çeki düzen vermesi lazım. Batı uygarlığı bir yol tutturmuş gidiyor. O, onun fıtratı gereği öyle. Peki, biz kimiz ve nasıl olmamız lazım? Sorulması gereken soru budur. Mesela islamcılar dahi 'bilimde batı'yı geçmemiz lazım' gibi bir saplantıdalar. Robotlaşalım, makinalaşalım, ha gayret falan.. Olmayınca da Allah bize niye vermiyor, Allah hep kafirlere veriyor falan.. O sen değilsin ki yau, neyde yarışıyorsun ki? Belki şeytani bir dalalete saptığımız için her daim recmediliyoruz farkında olmadan!

Batı'ya secde mi edelim yani? Bir nev'i öyle (çok hassas bir konu)! Sen, sana verilmeyene secde edeceksin! Bu şu demektir: Sen, Allah tarafından sana verilmeyennin başkasına verilmesini kabul edeceksin. Bu bir secde olmuş oluyor. Sen kendi özünde olanla kemal yolculuğu yapacaksın. Yani kendi aksiyonunu çevireceksin. Bu sefer Batılı sana özenecektir. Bu özenme de onun imtihanı olacaktır. Ha sana secde etmiyor da saldırıyor mu? Hiç dert değil. Dalalete o sapsın. Allah o vakit sana imkan verecek, senin yolunu açacaktır, Âdem'in yolunu açtığı gibi.

Görüldüğü gibi bu ayetlerden taa nerelere kapılar açılıyor.
 
Son düzenleme:

çelebiler

Kıdemli Üye
Katılım
4 Ocak 2013
Mesajlar
7,457
Tepkime puanı
211
Puanları
0
Bu şeytan harbi çok usta.
Rabbimiz "şeytan sizin apaçık düşmanınızdır."
Diye bildirdiğini halde o insana yanlışlarını, boş boş konuşmalarını hoş gösteriyor.
Son noktada da kendini kardeşi gibi gösterip insanı kandırıyor.O derece bir aldanma ile aldanıyor ki bu insan şeytana üzülüyor.
Allahım sen muhafaza eyle aklımızı fikrimizi kalbimizi.
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Ebu Hanife'nin kendi döneminde eleştirildiğini biliyordum da bu kadar ağır hakaret ve iftiralara uğradığını tahmin etmezdim. Hem de Ehl-i Sünnet ulema tarafından. Kaynaklarıyla birlikte birkaç örnek vereceğim. Sizden ricam keyif alarak okuyun. Kızmayın. Yer yer güleceksiniz. Ben şunu anladım ki ilim olarak hangi makamda olursan ol kemâlat denilen şey bambaşka bir şey. Resmen Ebu Hanife'yi kıskanmışlar, sözlerden açık seçik bu anlaşılıyor. Biz insanoğlu ne acaibiz (başta ben). :)

Buyrun, birkaç örnek:

Ünlü muhaddis, alim ve fakih Süfyan bin Uyeyne, Ebu Hanife'nin ölüm haberi kendisine ulaşınca şöyle demiştir:
“Allah ona lanet etsin! İslam’ın can damarlarını, bir, bir kopardı. Müslümanlar arasında ondan daha şerir biri doğmamıştır.” (İbni Abdulbirr, El İntika s.149-150)

İbnül Carud ise Ebu Hanife'yi tanıtırken şu korkunç sözü söylüyor:
“Müslüman olup olmadığı tartışmalıdır.” (El İntika s.150)

Bir diğer Mezhep İmamı olan İmam Malik ise şöyle demiştir:
“Ebu Hanife, İslam bünyesinde doğan en şerir varlıktır. Bu ümmete, fikirleri yerine kılıçla vursaydı daha iyi olurdu.” (El İntika s.150)

Ebu Hanife hakkında o dönem pek çok iddia ve söylem ortaya atılmış. Onlardan bir kısmı :

Ebuşşeyh, Tabakat
Dedi ki: Asım b. Yezid’i şöyle derken işittim Sufyan es-Sevri söyledi ki Ebu Hanife hem sapık hemde saptırıcı idi. (Ebuşşeyh, Tabakat 2/110)

Ahmed bin Hanbel, Kitabul-İlel
Sufyan es-Sevri: Ebu Hanife’nin iki kere tevbeye davet edildiğini nakleder. (Ahmed b.Hanbel Kitabu’l-İlel.II/69/428-32)
Malik b.Enes: Ebu Hanife az kalsın dini yıkacaktı der. (Ahmed b.Hanbel Kitabu’l-İlel.II/69/428-32)

Hammad bin Seleme: Ebu Hanife bir şeytandı, Hz Peygamber’in sözlerini kendi görüşlerine dayanarak reddederdi (İbn Adi el-Kamil fi Zuafair-Rical.8/239) (Ahmed b.Hanbel İlel II/68/428 II/246/1775)

Ebu’l-Hasan el-Eş’ari:
Sufyan es-Sevri, İmam Ebu Hanife’nin hocası Hammad bin Ebu Süleyman’dan şu sözü nakletmiştir: O Müşrik Ebu Hanife’ye söyle ben ondan tamamen beriyim onunla hiçbir ilişkim yoktur (Eşari.el-İbane.77)

İmam Buhari, et-Tarihul-Kebir
İmam Buhari: Ebu Hanife Murcii’dir rey ve hadisleri terk edilmiştir (Buhari et-Tarihul-Kebir VIII.81)


İmam Müslim b Hacac, Kitabul Kuna vel Esma
İmam Müslim şöyle der: Ebu Hanife Numan b Sabit rey sahibidir, Hadisi muztaribtir ve fazla sahih hadisi yoktur (İmam Müslim b Hacac Kitabul Kuna vel Esma .31)


İbn Adi el-Kamil fi Zuafai’r-Rical
İmam Malik: Ebu Hanife dini mahveden hastalıklardan biridir. (İbn Adi el-Kamil fi Zuafair-Rical.8/237)

İbn Ebi Davud: Ebu Hanife’ye saldırı ve onu itham, İslam ümmetinin icma noktalarından biridir.
Basra’nın fıkıh imamı Eyyüb es-Sahtiyani onun aleyhinde konuşmuştur,
Küfe’nin imamı Süfyan es-Sevri öyle,
Hicaz bölgesinin imamı Malik bin Enes öyle,
Mısır’ın imamı Leys bin Sa’d öyle,
Şam'ın imamı Evzai öyle,
Horasan’ın imamı Abdullah bin Mübarek de öyle.
Kısacası yeryüzünün her yanındaki İslam uleması onun hakkındaki kanaati menfidir. (İbn Adi el-Kamil fi Zuafair-Rical.8/241)

İbn Abdilberr, el-İntika
Sufyan bin Uyeyne: Allah ona lanet etsin: İslam’ın can damarlarını bir bir kopardı. Müslümanlar arasında ondan daha şerir biri doğmamıştır. (İbn Abdilberr el-İntika/149-150)

İbnül-Carud: Müslüman olup olmadığı tartışmalıdır. ( İbn Abdilberr el-İntika.150)

Abdullah bin Mübarek şöyle diyor: Biz önceleri onu tanımıyorduk ve sohbetlerine devam ediyorduk. Ne zamanki onu yakından tanıdık kendisini terk ettik. (İbn Abdilberr el-İntika./151)

Hatib el-Bağdadi, Tarihu Bağdad’da şöyle der: Onun hakkında dinin hem esaslarına hem de fürüatına ilişkin şecaatleri yüzünden çok sözler söylenmiştir. Gerçek şu ki Ebu Hanife bütün ilmi kudretine rağmen bizim bu eserimizde tanıttığımız ulema gibi örnek alınacak bir insan değildir. (Hatib el-Bağdadi 13/371-372)

İbn Ebi Şeybe: Sanıyorum Ebu Hanife Yahudi idi. (Hatib 13/413)

Sufyan es-Sevri: Zındıklığından dönmesi için iki kez, kafirliğinden dönmesi içinse defalarca tövbeye çağrıldı. (Hatib el-Bağdadi 13/382-383)

İmam Malik: Benim için Ebu Hanife’nin sözüyle hayvan pisliği arasında hiçbir fark yoktur. (Hatib el-Bağdadi Tarihu Bağdad.13/411)

Ebu Davud, Süleyman es-Sicistani şöyle diyor: İmam Malik, Şafii ve İbn Hanbel, Ebu Hanife'nin dalalet içinde olduğunda ittifak etmişlerdir. (Hatib el-Bağdadi Tarihu Bağdad 13/383-384)
 
Son düzenleme:

cemaliii

Kıdemli Üye
Katılım
24 Ağu 2009
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
982
Puanları
113
Dostundostu forumda siyasi konulardan bıkmış ve yeni bir konu açmayı düşünüyordum ki sen bu konuyu açıp bize nefes aldırdın teşekkür ederiz
 

alanyali07

Kıdemli Üye
Katılım
11 May 2008
Mesajlar
6,968
Tepkime puanı
845
Puanları
0
benim mesajı niye sildin yahu :D
ibn abbas değilmiş demekki ebu hanifeye karşı çıkan..

ayrıca son alıntıların da tek taraflı kalmış..
yukarıda ebu hanifeyi eleştiren kişilerin yine kaynaklarda ebu hanifeyi övdüğü sabit deliller vardır..
en basiti "...şafii ,dalalet içinde olduğuna ittifak etmiştir" denilmiş.
tamamen uydurma bu..
imam ı şafinin ebu hanifeye ne kadar hürmet beslediği ittifaken tarihi olarak sabittir..
 

cemaliii

Kıdemli Üye
Katılım
24 Ağu 2009
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
982
Puanları
113
@cemaliii Aynen.. Herkes kendi fıtratına uygun iş yapması lazım. Eğer içinde o yoksa kendinde olmayan şeyi başkasında görerek onu aşmaya çalışmaması lazım.

Aslında Şeytan Âdem'e aşık olmuş. Aşk ve nefret birbirine çok yakın duygular. Mesela Batı hayranlığını ele alalım. Bir toplumda bu hayranlık çok çabuk Batı nefretine dönüşebiliyor. Özünde bu duygu aslında Şeytânîdir. Nefis kendini aldatarak buna fikrî bir kılıf dahi bulabilir, Allah korusun. Bu yüzden Müslümanlar kendine çeki düzen vermesi lazım. Batı uygarlığı bir yol tutturmuş gidiyor. O, onun fıtratı gereği öyle. Peki, biz kimiz ve nasıl olmamız lazım? Sorulması gereken soru budur. Mesela islamcılar dahi 'bilimde batı'yı geçmemiz lazım' gibi bir saplantıdalar. Robotlaşalım, makinalaşalım, ha gayret falan.. Olmayınca da Allah bize niye vermiyor, Allah hep kafirlere veriyor falan.. O sen değilsin ki yau, neyde yarışıyorsun ki? Belki şeytani bir dalalete saptığımız için her daim recmediliyoruz farkında olmadan!

Batı'ya secde mi edelim yani? Bir nev'i öyle (çok hassas bir konu)! Sen, sana verilmeyene secde edeceksin! Bu şu demektir: Sen, Allah tarafından sana verilmeyennin başkasına verilmesini kabul edeceksin. Bu bir secde olmuş oluyor. Sen kendi özünde olanla kemal yolculuğu yapacaksın. Yani kendi aksiyonunu çevireceksin. Bu sefer Batılı sana özenecektir. Bu özenme de onun imtihanı olacaktır. Ha sana secde etmiyor da saldırıyor mu? Hiç dert değil. Dalalete o sapsın. Allah o vakit sana imkan verecek, senin yolunu açacaktır, Âdem'in yolunu açtığı gibi.

Görüldüğü gibi bu ayetlerden taa nerelere kapılar açılıyor.

Dostundostu bu anlattıkların eğitime çok lazım. Türk eğitim sisteminin batı eğitimi sisteminden çıkıp kendimizde olanı bulup buna uygun kendi sistemimizi kendi ölçme değerlendirmemizi yapmamız lazım. Sen eğitimci olmalıymışsın.
 

cemaliii

Kıdemli Üye
Katılım
24 Ağu 2009
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
982
Puanları
113
Biz spordada bu hatayı yapıyoruz. Atletizm masa tenisi bize uygun branşlar değil. Atletizm afrikalılara, masa tenisi çinlilerin yaratılışına uygun. Bu alanda onlarla yarışmaya zorlamakta bu taklitçiliğe giriyor. Her alanda yarışacağız diye şart yok bizim fiziğimize yaratılışımıza uygun branşlarda profesyonelleşelim.
 

çelebiler

Kıdemli Üye
Katılım
4 Ocak 2013
Mesajlar
7,457
Tepkime puanı
211
Puanları
0
Ebu Hanife'nin kendi döneminde eleştirildiğini biliyordum da bu kadar ağır hakaret ve iftiralara uğradığını tahmin etmezdim. Hem de Ehl-i Sünnet ulema tarafından. Kaynaklarıyla birlikte birkaç örnek vereceğim. Sizden ricam keyif alarak okuyun. Kızmayın. Yer yer güleceksiniz. Ben şunu anladım ki ilim olarak hangi makamda olursan ol kemâlat denilen şey bambaşka bir şey. Resmen Ebu Hanife'yi kıskanmışlar, sözlerden açık seçik bu anlaşılıyor. Biz insanoğlu ne acaibiz (başta ben). :)

Buyrun, birkaç örnek:

Ünlü muhaddis, alim ve fakih Süfyan bin Uyeyne, Ebu Hanife'nin ölüm haberi kendisine ulaşınca şöyle demiştir:
“Allah ona lanet etsin! İslam’ın can damarlarını, bir, bir kopardı. Müslümanlar arasında ondan daha şerir biri doğmamıştır.” (İbni Abdulbirr, El İntika s.149-150)

İbnül Carud ise Ebu Hanife'yi tanıtırken şu korkunç sözü söylüyor:
“Müslüman olup olmadığı tartışmalıdır.” (El İntika s.150)

Bir diğer Mezhep İmamı olan İmam Malik ise şöyle demiştir:
“Ebu Hanife, İslam bünyesinde doğan en şerir varlıktır. Bu ümmete, fikirleri yerine kılıçla vursaydı daha iyi olurdu.” (El İntika s.150)

Ebu Hanife hakkında o dönem pek çok iddia ve söylem ortaya atılmış. Onlardan bir kısmı :

Ebuşşeyh, Tabakat
Dedi ki: Asım b. Yezid’i şöyle derken işittim Sufyan es-Sevri söyledi ki Ebu Hanife hem sapık hemde saptırıcı idi. (Ebuşşeyh, Tabakat 2/110)

Ahmed bin Hanbel, Kitabul-İlel
Sufyan es-Sevri: Ebu Hanife’nin iki kere tevbeye davet edildiğini nakleder. (Ahmed b.Hanbel Kitabu’l-İlel.II/69/428-32)
Malik b.Enes: Ebu Hanife az kalsın dini yıkacaktı der. (Ahmed b.Hanbel Kitabu’l-İlel.II/69/428-32)

Hammad bin Seleme: Ebu Hanife bir şeytandı, Hz Peygamber’in sözlerini kendi görüşlerine dayanarak reddederdi (İbn Adi el-Kamil fi Zuafair-Rical.8/239) (Ahmed b.Hanbel İlel II/68/428 II/246/1775)

Ebu’l-Hasan el-Eş’ari:
Sufyan es-Sevri, İmam Ebu Hanife’nin hocası Hammad bin Ebu Süleyman’dan şu sözü nakletmiştir: O Müşrik Ebu Hanife’ye söyle ben ondan tamamen beriyim onunla hiçbir ilişkim yoktur (Eşari.el-İbane.77)

İmam Buhari, et-Tarihul-Kebir
İmam Buhari: Ebu Hanife Murcii’dir rey ve hadisleri terk edilmiştir (Buhari et-Tarihul-Kebir VIII.81)


İmam Müslim b Hacac, Kitabul Kuna vel Esma
İmam Müslim şöyle der: Ebu Hanife Numan b Sabit rey sahibidir, Hadisi muztaribtir ve fazla sahih hadisi yoktur (İmam Müslim b Hacac Kitabul Kuna vel Esma .31)


İbn Adi el-Kamil fi Zuafai’r-Rical
İmam Malik: Ebu Hanife dini mahveden hastalıklardan biridir. (İbn Adi el-Kamil fi Zuafair-Rical.8/237)

İbn Ebi Davud: Ebu Hanife’ye saldırı ve onu itham, İslam ümmetinin icma noktalarından biridir.
Basra’nın fıkıh imamı Eyyüb es-Sahtiyani onun aleyhinde konuşmuştur,
Küfe’nin imamı Süfyan es-Sevri öyle,
Hicaz bölgesinin imamı Malik bin Enes öyle,
Mısır’ın imamı Leys bin Sa’d öyle,
Şam'ın imamı Evzai öyle,
Horasan’ın imamı Abdullah bin Mübarek de öyle.
Kısacası yeryüzünün her yanındaki İslam uleması onun hakkındaki kanaati menfidir. (İbn Adi el-Kamil fi Zuafair-Rical.8/241)

İbn Abdilberr, el-İntika
Sufyan bin Uyeyne: Allah ona lanet etsin: İslam’ın can damarlarını bir bir kopardı. Müslümanlar arasında ondan daha şerir biri doğmamıştır. (İbn Abdilberr el-İntika/149-150)

İbnül-Carud: Müslüman olup olmadığı tartışmalıdır. ( İbn Abdilberr el-İntika.150)

Abdullah bin Mübarek şöyle diyor: Biz önceleri onu tanımıyorduk ve sohbetlerine devam ediyorduk. Ne zamanki onu yakından tanıdık kendisini terk ettik. (İbn Abdilberr el-İntika./151)

Hatib el-Bağdadi, Tarihu Bağdad’da şöyle der: Onun hakkında dinin hem esaslarına hem de fürüatına ilişkin şecaatleri yüzünden çok sözler söylenmiştir. Gerçek şu ki Ebu Hanife bütün ilmi kudretine rağmen bizim bu eserimizde tanıttığımız ulema gibi örnek alınacak bir insan değildir. (Hatib el-Bağdadi 13/371-372)

İbn Ebi Şeybe: Sanıyorum Ebu Hanife Yahudi idi. (Hatib 13/413)

Sufyan es-Sevri: Zındıklığından dönmesi için iki kez, kafirliğinden dönmesi içinse defalarca tövbeye çağrıldı. (Hatib el-Bağdadi 13/382-383)

İmam Malik: Benim için Ebu Hanife’nin sözüyle hayvan pisliği arasında hiçbir fark yoktur. (Hatib el-Bağdadi Tarihu Bağdad.13/411)

Ebu Davud, Süleyman es-Sicistani şöyle diyor: İmam Malik, Şafii ve İbn Hanbel, Ebu Hanife'nin dalalet içinde olduğunda ittifak etmişlerdir. (Hatib el-Bağdadi Tarihu Bağdad 13/383-384)

Hepsi de çok tanıdık sözler.
"1400 senedir kimse anlamadı da sen mi anladın?" gibi sorulara hep İmam Azam'ı örnek gösterirdim ama kimse inanmazdı.
Yukarıdaki yazıları benim fikrimde biri yazsaydı bir sürü küfür eden çıkardı şimdi sanki herkes kafasını kuma gömmüş.Bu yazının içeriği hakkında kimse yorum yapmıyor.
Dostundostu sen de kendine dikkat et bunları görüp hakikate kayıtsız kalmak zordur,vicdanını köreltmez isen ve bu yazıyı keyifle okunabilecek bir yazı olarak görmez isen.
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Hepsi de çok tanıdık sözler.
"1400 senedir kimse anlamadı da sen mi anladın?" gibi sorulara hep İmam Azam'ı örnek gösterirdim ama kimse inanmazdı.
Yukarıdaki yazıları benim fikrimde biri yazsaydı bir sürü küfür eden çıkardı şimdi sanki herkes kafasını kuma gömmüş.Bu yazının içeriği hakkında kimse yorum yapmıyor.
Dostundostu sen de kendine dikkat et bunları görüp hakikate kayıtsız kalmak zordur,vicdanını köreltmez isen ve bu yazıyı keyifle okunabilecek bir yazı olarak görmez isen.
Keyifle okumaktan kastım şu: Bugün bile çok şey değişmemiş. Makam olarak bir yerlere gelen insanlar birbirine hep aynı iftiraları atıyor. İlim ehli olmaları bu gerçeği malesef değiştirmiyor.

İlimi irfan sahibi olmak için, irfanı da hikmet üretmek için çalıştırmak lazım. Arif olan zaten bildiğiyle amel edecektir.
 
Son düzenleme:

çelebiler

Kıdemli Üye
Katılım
4 Ocak 2013
Mesajlar
7,457
Tepkime puanı
211
Puanları
0
Keyifle okumaktan kastım şu: Bugün bile çok şey değişmemiş. Makam olarak bir yerlere gelen insanlar birbirine hep aynı iftiraları atıyor. İlim ehli olmaları bu gerçeği malesef değiştirmiyor.

İlimi irfan sahibi olmak için, irfanı da hikmet üretmek için çalıştırmak lazım. Arif olan zaten bildiğiyle amel edecektir.
Malesef öyle,haklısın yüzyıllardır hiçbir şey değişmemiş.
Ben de yüzyıllardır değişmeyen,değiştirmeyen iyiye güzele yöneltmeyen,kötülüklerden korumayan bu sistem Allah'ın dini olabilir mi diye düşünüyorum.Bu yanlışları gördükçe.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Ebu Hanefi'ye yönelik itham, iftira ve tekfir sadece kıyas'a yönelik değildi, asıl sebep de o değildi zaten. Düşmanlıklarının yegana sebebi hadisler konusundaki yaklaşımıydı.

Bütün bunları okuduktan sonra varın gerisini siz hesap edin. İftira, itham ve tekfir sadece Ebu Hanife ile de sınırlı değildi. Böylesi bir dönemde hadisler tasnife tabi tutuldu. Söz konusu hadisler olunca neden ince eleyip sık dokudugumuzu şimdi daha iyi anliyorsunuzdur umarım.

Hiçbir eser içinde bulunduğu çağın sorunlarından azade meydana gelmiş değildir.
 
Üst