Kİmler Kardeşim Bu Melamİler ?

ilahiname

Üye
Katılım
19 Ara 2007
Mesajlar
97
Tepkime puanı
2
Puanları
0
hu melami kardeşlere hu hu hu

EVLATLARIMA (CAN DOSTLARIMA) NASİHATİM

Her okuyuşta siz Kur’an’ın hikmetiyle dolun
Ayrılmayın evlatlarım kur’an yolunda olun
Şüphe ve şirk ü evham ile kalmayın
Vahdette birlikte olun hak’ta Rasul’de olun

Sevin birbirinizi Allah için rasul için
Evlatlarınızla çoğalın vatan millet için
Yükselin arşa kadar mamure edin dört yanı
İcabında dönmeyin ölün birbiriniz için

Yolların Allaha gideni ehli beyt yoludur
Diğerleri aldanmayın sakın, gaflet doludur
Sen-ben kavgasına düşüp yuvarlanıp gitmeyin
Mutlak ki insan-ı hakiki ehli beyt kuludur

Tevhidi irfanı alın bir mürşidi kamilden
Ezelden bu, böyle gelir ta hazreti Adem’den
Gitmeyin Kabil yoluna gidin Habil yoluna
Haberdar olun evlatlarım o demden bu demden

Birleşin sokmayın aranıza nifakı boğun
Fesadı, fitneyi, gaflet ile gammazı kovun
Size hakka vuslat ettirecek bir yol gösterdim
Fena fillahta ölün hem bekabillahta doğun

AHMET der ki yolumuz Fehmi melamet yoludur
Hizmet eden fenada vallahi Allah kuludur
Fenada ve bekada birleşin birlikte kalın
Evlatlarıma ricam bugün de yarın da bududur
 

kumpas

Paylaşımcı
Katılım
5 Ocak 2008
Mesajlar
129
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
59
Sayın arkadaşlar benim bir sorum olacak.
Hz. Ademe nef olan Ruh, hangi sıfattan nef olunmuştur. ve nef olunan sıfatın nef olan sıfatı karşılayacak göçtemiydi.
 

kumpas

Paylaşımcı
Katılım
5 Ocak 2008
Mesajlar
129
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
59
İkinci bir sorum Hz. Ademin Topragı Beytullahtan alınmış diye duydum . O zaman Dünya halk olunmamıştı. Olmayan bir dünyadan var olan bir toprağı melekler nasıl almıştıır.

Hz. Adem Halk olunurken Hz. Muhammet başından Nebii imiş .
Nebiler Peygamberden sonra gelir . Yani peygamber geldikten sonra nebiler o varisi devam ettirmek için gelirler. O halde Hz. Muhammetten önce Peygamberin olduğu anlaşılmaktadır.
Ademden önce ve Hz. Muhammetten önceki peygamber kimdi.
Lütfen beni bu konuda aydınlatırsanız memnun olurum. Sade bir dille.
şimdiden teşekkürler
 

azatsız

Üye
Katılım
12 Kas 2006
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Puanları
0
yüregine saglık kardeşim paylaşımın için teşekkürler yalnız benim anlayamadıgım namaz neden beş vakit ve neden şekli ibadeti yapmamız gerekiyor namazla allah ı kayıt altına almıyormuyuz namazın hakikati nedir şimdiden teşekkürler
 

Askalani

Üye
Katılım
5 Mar 2008
Mesajlar
30
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Web sitesi
www.enzele.com
birinci dönem melamileri: bizim ibadetimizi halk görmez (gizli yaparlarmış) :)
ikinci dönem melamileri: bizim ibadetimizi melekler görmez ( bedensel hiçbir ibadet yapmaz güya tefekkürle işi bitirirlermiş)
üçüncü dönem melamileri: bizim ibadetimizi Allah da görmez ( çünkü tamamen bırakmışlar)

melamilik hakkında yazılacaaak çoook şey var ama ne gereği var bidatı konuşmak bidata prim kazandırıyor sadece..
 
Katılım
9 Haz 2007
Mesajlar
9
Tepkime puanı
0
Puanları
0
gülümse kardeşim aynı yolun holcusuyuz yüce Mevlam hakikat yolundan ayırmasın her daim o var olan o bir olan o her nefeste o var başka yok yol kardeşim inşaallah bu sohbetlere ağırlık verelim bir birimize bilmediklerimizi anlataalım diyorum. ALLAHA emanet olun her daim ALLAH La olalım.hu hu hu
 
Katılım
9 Haz 2007
Mesajlar
9
Tepkime puanı
0
Puanları
0
selamun aleyküm

Buradan tüm melami kardeşlerime sevgilerimi yolluyorum.. Aşkınız muhabbetiniz bol olsun.Gönlünüz HAKKIN muhabbeti ile dolsun. HU...:shake2[1]:
gülümse kardeşim size kardeşim diye hitap etmem aynı yolun yani hakikat yolunun holcularıyız diye sizi forumu dolaşırken rasladım çok memnun oldum size birde sorum var bakalım anlayacakmısınızsenin memleket neresi cevap bekliyorum görüşmek üzre kardeşim ALLAHA emanet olun her daim ALLAH La olalım Hu Hu Hu
 
Katılım
7 Mar 2008
Mesajlar
19
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
44
Konum
Manisa
Web sitesi
site.mynet.com
Melamilik ne demektir.

Levm kökünden türetilmiş, kınama ve kınanma anlamlarını içeren bir kelimedir. Kınama; Kendine yönelik özeleştiri demektir. Nefsini terbiye etmek ve nefsani huyların (haset, buğz, kibir, inat, enaniyet, ihtiras, nefret., vb), Muhammedî edep çerçevesinde düzene sokulması, kabul edilebilir hale dönüştürülmesi amacıyla bilinçli olarak yapılan bir mücadele, muhakeme ve mücahededir. Kişinin kendisi ile barışık olmasını, kendisi ile tanışık olmasını temin eder. Kişinin, nefsani huylardan temizlenip, iyi huylarla (sevgi, muhabbet, sabır, tevazu, yardımseverlik, vb) bezenmesini sağlar.
Kınanma ise başkalarının eleştirilerine açık olmak demektir. Kişi, her işin en iyisini, en güzelini, en doğrusunu kendisi yapar iddiasında olmamalıdır.Hikmet, yani en iyi, en güzel ve en doğru nereden tecelli ederse kabullenilmeli ve alınmalıdır. Çünkü, hikmet iyi insanların veya iyi olma iddiasında olan insanların malıdır. Bir anlamda kınanma, müşavere demektir. Bir iş yapılırken ehlinin fikirlerini dinleme, ehline danışma da kendi fikirlerinden dolayı kınanmayı göze almak demektir.
Kınama, kişinin kendi sahip olduğu kötü, eğri ve çirkin hal ve hareketleri nedeniyle, kendisini eleştirmesi ve kendi kendini hesaba çekmesi demektir. Bu muhasebe sonucunda iyiye, doğruya ve güzele yönelebilmesidir.
http://site.mynet.com/melamileriz/melamileriz/index.htm
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Kardeşler,
Şimdi buradaki açılan başlık sorusu (((Kİmler Kardeşim Bu Melamiler ? ))) şayet bütün üyelere sorulan bir soru ise, ben kendi payıma görüşümü açıklayayım. Bendeniz Şahsen melâmilerimn kim olduklarını ve nasıl meslek ve meşreb sahibi oldukalrını hiç merak eden biri olmadım. İnşaAllah ehl-i sünnet vel cemaat üzre bir yol tutturmuşlardır.
Eğer öyle ise Allah selâmet versin.
:)
 
Katılım
7 Mar 2008
Mesajlar
19
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
44
Konum
Manisa
Web sitesi
site.mynet.com
Bütün tasarruf Allah'tan

Eğer bütün tasarrufun Allah'tan olduğunu kim biliyorsa, bilen kimse artık, şuna buna bahane bulmaz. Ama bu söylediğimiz, ancak hakikat ehli içindir. Şeriat ehline göre ise, iş değişik bir şekil alır.
Eylemez dil ile davayı o mert, Onun gönlünde himmettir nun ile kaf.
Nun ile Kaf ne demektir? Kün demektir. Kün ise, ol demektir. Yani, onlar bir şeyin olmasını murat ettiler mi, o şeye ol dediler mi, derhal olur. İşte,o tasarruf sahiplerinin halleri böyledir. Onlar bizim gibi oturup da dil münakaşası yapmazlar. Nitekim biz yetişmedik,ama,bizden daha büyük olanlardan işitiyoruz. Rumelinde bir Hikmet Baba var imiş. Çocuklar çelik çomak oynarlarken,birisi çeliğini kaçırıyor,çelik Hikmet Baba'nın kaşının üzerine isabet ediyor. Hikmet Baba'nın canı yanıyor. Acıyla "tüh be ölesin" demiş. Çocuk ağlaya ağlaya eve gidiyor,babasına meseleyi anlatıyor. Çocuğun Babası hemen Hikmet Baba'ya gelip,eline ayağına kapanıyor. "Aman Hikmet Baba affet" "o ağızdan çıktı bir kerre" diyor ve ertesi gün çocuk ölüyor. Fakat halk arasında hiç itibarı yok. Belki de bir sohbeti dile getirse,iki sözü bir araya getiremez. Fakat, şimdiki yazılan beyitlerde diyor ya, onlar gönlünden himmet ederler "kün" dediler mi olur. Dünya boş değil, bunlar mevcut ama nerede? Allah bilir. İşte, gayb erenleri bunlardır.

Hacı Hasan ÖZLEM, Salihli. (1911-1996)

http://site.mynet.com/melamileriz/melamileriz/index.htm
 

sır

Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,002
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Rumelinde bir Hikmet Baba var imiş. Çocuklar çelik çomak oynarlarken,birisi çeliğini kaçırıyor,çelik Hikmet Baba'nın kaşının üzerine isabet ediyor. Hikmet Baba'nın canı yanıyor. Acıyla "tüh be ölesin" demiş. Çocuk ağlaya ağlaya eve gidiyor,babasına meseleyi anlatıyor. Çocuğun Babası hemen Hikmet Baba'ya gelip,eline ayağına kapanıyor. "Aman Hikmet Baba affet" "o ağızdan çıktı bir kerre" diyor ve ertesi gün çocuk ölüyor. Fakat halk arasında hiç itibarı yok. Belki de bir sohbeti dile getirse,iki sözü bir araya getiremez.

subhanallah.... bu hikayeniz ve ''kün'' hakkındaki beyanınız islama hiç uyuyor değil...
Allah dostlarının kerametleri vardır, ancak bu denli sınırsız bir güç gibi algılamak Allaha ortak tutmak değil midir ...
Kün emri sadece Allaha aittir .....
Velilerde sadece Allah izin verdiği miktarda keramet gösterir ve te'sir edebilirler ...
Hiç kasıtsız masum hem de bir çocuğun ''ölesin'' dedi diye öldüğü olacak iş midir....hele ki çocuk yaptığından mutessir ağlarken...

Abdulkadir geylani Hz.nin sohbeti sırasında iki haddini bilmez gelip tasavvuf hakkındaki konuşmalarını duyunca ''sus munasebetsiz ! İslama batıl karıstırma!'' diye çıkışıyorlar, Geylani Hz. de '' Bunları bilmeyen kişiye diri denir mi '' diye mukabele ediyor ,sohbet sonrası bakıyorlar ki O iki şahıs ölmüş oturdukları yerde!

ama onlar Geylani Hz gibi birine edepsizlik yapıp hakaret edenlerdi.....

Allah ehli sunnet dısına sapmaktan muhafaza etsin cumlemizi...
 

rıdvanuyan

Doçent
Katılım
18 Ocak 2008
Mesajlar
736
Tepkime puanı
3
Puanları
0
melami kardeş

Eğer bütün tasarrufun Allah'tan olduğunu kim biliyorsa, bilen kimse artık, şuna buna bahane bulmaz. Ama bu söylediğimiz, ancak hakikat ehli içindir. Şeriat ehline göre ise, iş değişik bir şekil alır.
Eylemez dil ile davayı o mert, Onun gönlünde himmettir nun ile kaf.
Nun ile Kaf ne demektir? Kün demektir. Kün ise, ol demektir. Yani, onlar bir şeyin olmasını murat ettiler mi, o şeye ol dediler mi, derhal olur. İşte,o tasarruf sahiplerinin halleri böyledir. Onlar bizim gibi oturup da dil münakaşası yapmazlar. Nitekim biz yetişmedik,ama,bizden daha büyük olanlardan işitiyoruz. Rumelinde bir Hikmet Baba var imiş. Çocuklar çelik çomak oynarlarken,birisi çeliğini kaçırıyor,çelik Hikmet Baba'nın kaşının üzerine isabet ediyor. Hikmet Baba'nın canı yanıyor. Acıyla "tüh be ölesin" demiş. Çocuk ağlaya ağlaya eve gidiyor,babasına meseleyi anlatıyor. Çocuğun Babası hemen Hikmet Baba'ya gelip,eline ayağına kapanıyor. "Aman Hikmet Baba affet" "o ağızdan çıktı bir kerre" diyor ve ertesi gün çocuk ölüyor. Fakat halk arasında hiç itibarı yok. Belki de bir sohbeti dile getirse,iki sözü bir araya getiremez. Fakat, şimdiki yazılan beyitlerde diyor ya, onlar gönlünden himmet ederler "kün" dediler mi olur. Dünya boş değil, bunlar mevcut ama nerede? Allah bilir. İşte, gayb erenleri bunlardır.

Hacı Hasan ÖZLEM, Salihli. (1911-1996)

http://site.mynet.com/melamileriz/melamileriz/index.htm





melami kardeşe kelami cevap.

yahu ne güzel melamisin sen diyeceğim amma melami değilsin galiba .
çünkü melami ben melamiyim demeye edep eder.

melamiler hedef tahtası olmaz ,melami lafla melami olmaz. melami ordan burdan topladıklarını
anlatmaz yaşar veya gerçekte yaşıyorsa hali ile melamiyim der.
ilim öğrenmiş çıkıyor ortalıkta melamiyim diyor. insaf ette melamiliğe talibim meşrep olarak meşrebim melami de be mubarek insan

gerçek melami nerdesin ya huuuuuuu.
 
Katılım
7 Mar 2008
Mesajlar
19
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
44
Konum
Manisa
Web sitesi
site.mynet.com
Ara bul Mürşidi Kamil
Dinle sözüne ol kail
Sakın bulunma sen gafil​

Mürşid irşad edici demektir. Bu kisvede nice mürşidler vardır ki sen onu mürşid zannedip gidersin, fakat kendisi dirilmediğinden, seni esmalarla oyalar. Şu kadar kelimeyi tevhid, şu kadar salavatı şerife getir, şu kadar ihlaslar oku, şu kadar kaza namazları kıl der. Artık sen de ömrün boyunca böyle ibadetlerden başını kaldıramazsın.
İnsanları diriltecek ancak, ilimdir. Her ne kadar iman, insanı kurtaracaktır deniliyorsa da, ilimsiz imanda insanı kurtaramayacaktır. Ancak, iman ilimlere göre tesbit edilir. Bir kimsenin ilmi ne derece ise,imanı da o derecedir. Eğer,hiç ilmi yoksa,onun imanı taklittir. Yalnız,ilim deyince nasıl bir ilim olarak kabul edelim? Bu ilim,Allah'ı bilme ilmidir.Bir kişi eğer Rabbını öğrenmedi ise,onun imanı taklittir.Ancak,inanmış bir kişinin imanını taklit etmektedir. Eğer böyle olmasaydı, Cenabı Allah Kur'anı Keriminde der miydi, "Ey iman edenler" Bak,bu hitap iman edenleredir. "Ey iman edenler Allah ve Resulü sizi diriltmeye davet ettiğinde icabet ediniz." buyuruyor. Peki, bunlar nasıl iman etmişler? Henüz daha dirilmemişler. Böyle ölü bir kişinin imanı, kendisine ne fayda verebilir?
Madem ki bunlar ölüdür. Dirilmeye davet olunuyor. Eğer diri idiyseler, neden dirilmeye davet olunuyorlar? Demek ki bunlar, hayvani dirilikte yaşıyorlardı. Öyleyse, bunlar hayvan mesabesindedir. Hayvanlara teklifat var mıdır? Yoktur. Bunlar insan suretinde göründükleri ve akıl sahipleri de oldukları için,insani diriliğe davet olunuyorlar. İnsani diriliğe,Allah ve Resulünün davetine icabet ederse kavuşur. Allah'ın daveti, Resulünün daveti, Resulünün daveti zamanın mürşidi kamilinin daveti olarak kabul edilirse, o kimse mürşidi kamilin ilmiyle dirilir.
 

(-)ali(-)

Üye
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Ruhullah'tan
Web sitesi
www.akbilge.com
Buradan tüm melami kardeşlerime sevgilerimi yolluyorum.. Aşkınız muhabbetiniz bol olsun.Gönlünüz HAKKIN muhabbeti ile dolsun. HU...:shake2[1]:

Bismillahirrahmanirrahim

es selamu aleyküm ve rahmetullahi ve berakatu

allah cc razı olsun kardesim zikriniz olsun zikrullah fikriniz olsun fikrullah hubbunuz olsun

hubbullah hiç kalmasın gayrullah.

Âlemlerin Halıkı Allah Teâlâ'ya Hamd ve senâ,

Âhir zaman Nebisi Fahri Kâinat Efendimiz’e

salât ve selâm olsun.
 

okur

Doçent
Katılım
6 Ocak 2007
Mesajlar
603
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Melamiliğin umarım melamiliyiz diye kibirlenmekten öte özellikleri de vardır.Özellikle şatahat halinde olmadıkları halde "Allah'tan başka bir şey yok!" diyerek kendini bile reddeden insanları tuhafsıyorum.
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Değerli dostum @ihvanistanbul

2007 yılında konuyla alâkalı paylaşımda bulunan zevatlar Melâmîliğin cılkını çıkarmışlar.

1) Melâmîlik bir tarikat değildir. Bir hâldir ve tek başına yaşanır.
2) Örgütlenmez, tek tabancadır (Hızır gibi!)
3) ...dolayısıyla bir tekkede veya bir şeyhin çevresinde melâmîlik olmaz. Melâmî şeyhi diye bir kavram olamaz..
4) Her tarikatin içinde zuhur edecek bir hâl olduğu için özel bir yapı değildir.
5) Başsız ve ayaksızdır. Direk Allah'la irtibatı vardır. Bu nokta çok mühim!

Melâmîlik bir nevi anarşizimdir. Buluduğu ortama, yaşadığı çevreye karşı anarşisttir. Eğer bir melâmî bir tarkikatin içindeyse şeyhine dahi küfredecek derecede edepsizleşebilir. Şeyh efendi bunu anlar ama müridler anlamaz. Şeyh efendi bu durumu hoş görür, ve müridlerini ''sakın bir şey yapmayın'' diye tembihler. Hatta bu hâli yaşayan mürid geldiği zaman direk şeyh efendiye ulaştırılması istenir, engel olunmaması tembih edilir.. Bunun bir sebebi vardır. Şeyh efendiler müridi Allah'a ulaştırmak için vesile konumunda oldukları için Allah'a ulaşan mürid, o her şeyden münezzeh Allah'tan ilham almaya başlayınca şeyhinin kendisini nasıl oyaladığına(!), aşkla nasıl tuzak(!) kurduğuna, Allah'a nazaran hiç hükmünde olan konumuna karşı bir anarşizme girer. Bizi aldattın, bizi kandırdın, gibi tavırlara girer. Bildiğiniz ergenlik hâli, ruhların olguğnlaşma sürecinde de vardır!!!! Bu bir sarhoşluk halidir çünkü bir müddet sonra melâmî anlıyacaktır ki şeyhinin yalanları perdelerin kalkması için şarttır. Çünkü yalan olmadan hakikate ulaşılmıyor. Onun içindir ki çocuklarımızı yalan masallarla büyütürüz. Çocuk gibi hakikate yabancı olan ruhların ''seni leylek getirdi'' yalanlarıyla büyümesi şarttır. Nasıl ki küçük bir çocuğa yatak odası sırları direk açılamıyorsa Allah'ın hakikat sırları da tıpkı bu gibi çocuk konumda olan ruhlara pat diye açılamaz. Eğer açılırsa delirir, ampülü patlatır, psikolojisi bozulur. Yavaş yavaş verilir hakikat.. Çünkü baştan öğrenilmiş algılar vardır ve bu algılar yeryüzünde (yalan dünyada) yaşamak için şarttır. Hakikatte hayat yoktur! Ya ne vardır? Ebediyyet vardır. Eğer hakikat sırları avamdan gizlenmemiş olsaydı o vakit herkes intihar ederdi. Zira hakikat bilindiği andan itibaren yalana uzun vadede tahammül edilemez..

Bu noktada İmam-ı Rabbanî'nin ''tarikat küfrü'' kavramı vardır. Mektubatında bunu izah ediyor.

Mesela çoğu bilmez, Şahı nakşibend Muhammed Behaüddin hazretleri bir melâmîdir. Şeyhinin metodlarını eleştirmiş ve nakşibendiliği kurmuştur!!!

Bu bağlamda her tarikat kurucusu bunu yapmakla aynı zamanda melâmîdir. Anarşist bir tavırdır bu.. Daha ötesine gidelim.. Batı dünyasının da kendi melâmîleri vardır. Meselâ Avrupa'da 80'lerde pek yaygınlaşan Punk hareketi ve bunun mensupları olan Punker'ler batı dünyasının melâmîleridirler... Sokakta yaşarlar, paraya ve dünyevi işlere karşı duruşları, aykırılığın uç noktasını bulmak için moda, saç traşı ve yırtık kıyafetler,,, bütün bunlar melâmet alâmetleridir.. Ama bütün bu aykırılığın merkezinde her zaman İNSAN vardır. İnsan merkezli bir felsfeyi içinde taşır melâmîlik..

Melâmîlik, kişinin mentalitesine göre farklı şekilde dışa vurur. O yüzden bu işin kategorilendirilmesi yanlıştır. Üçüncü devre melâmîlik falan gibi bilimsel laflar lagalugadır..

Melâmet hırkası giydirilmez. Bu hırkayı kendin(!) giymen gerekir. Orada ki ''kendin'', Yunus'un ''bir ben var benden içerü'' dediği benliktir. Sanıldığı gibi nefsanî bir benlik değildir. Onun içindir ki bir melâmiler vardır bir de kendini melâmî diye satan sahtekârlar vardır.. Melâmî olan zaten kendisi ben melâmîyim demez, ama melâmîyyün olduğunu bilir.. Yani bu iş, marka değildir, hâldir..

Daha çok işleri vardır lakin bu kadarıyla ittifak edelim. Zira daha fazlasını yazarsak gördüğünüz melâmîleri ''cilis kâfir'' deyüp taşlarsınız.. Zaten taşıyorsunuz da.. Öyle tarihi şahsiyyetler vardır ki Allah'a kulluğunu yapmıştır lakin avamın gözünde kafir diye bilinirler.. Bir de şu vardır ki bir melâmî, gerçek manada melâmî olan başka bir melâmîyi gözünden tanır.. Mahallesinden dahi geçse onun kokusunu alır..

Daha doğrusu melâmîler Allah'ın derin devlet yapılanmasının Yeşil'leridirler..!!! Ümmetin ahirette ki selameti için başlarını fedâ etmiş fedâilerdir. Bu bağlamda Hz. Ebubekir'in ''bedenimi öyle büyüt ki benden başka kimse cehenneme girmesin'' duruşu Hz. Ebubekir'in bir anlık melâmet halidir. Lakin o, bu halde takılıp kalmadı, hemen marifete ulaştı..

Melâmî bir tavra örnek verlim: Örneğin siz uzun zamandır içiniz yanarak estağfirullah çekmemişsiniz. Melâmî hakikat aleminde bunu görür ve bir samîmî tevbeye ihtiyaç olduğunu haber alır. Bu samimi tövbe(farkındalık) nasihatla yaptırılamaz. O vakit melâmî en cilis kâfir olur ve Allah'a kitaba söver sayar. Sizin kalbinizde ki imanın depreşmesi ve davanıza sahip çıkmanız gereken ortamı oluşturur. Dayak yemeyi dahi göze alır. Yeter ki siz, farkındalığınıza kavuşun ve bulunduğunuz saf için bir şeyler yapmış olun. Ahirette bunun karşılığını alacağınızı bilmesi, melâmî'nin mutlu olması için yeter.. Bazen dilenci olur, üstünüzden balayı alır falan filan.. Özetleyecek olursak, Hz. Ebubekir'in ''her müslüman direk cennete girsin'' hâlinin lafını satmaz, yapar, yaşar, uygular...

Dediğim gibi, anlaşılması zor bir hâl.. Bir düzene, bir norma girmez.. Sakın taklit etmeye kalmayın, zira bu işler taklitle olmaz..!!!!!

Edit: Bu yazılanların kıymetini bilin. Hiçbir kitapta bulamazsınız bunları! Hazineler virânelere saklanır..!

İşe sosyolojik perspektiften bakacak olursak: Otokontrol sisteme aykırı anarşist tavırların her biri gelişmenin impulsüdür.. Ne kadar kızsak etsekte Allah bereketin sırrını buraya bağlamış. Zira mevzu hayra talip olmaktan ziyade şerden sonra gelecek hayra talip olmaktır.. Bunun hikmetini anlayın inşallah.. Bu hikmete en güzel misal çocuklukta vurulduğumuz aşılardır.. Hikmeti çözen yol alıyor..
 
Üst