Kılıçdaroğlu'ndan kan donduran İtiraf / Emin Pazarcı

Muminaga

Yeni
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
8,208
Tepkime puanı
989
Puanları
0
Kemal Kılıçdaroğlu, gerçekten adalet mi arıyor?

Ben buna inanmıyorum. Çünkü, geçmişini biliyorum.

Kendisinin bu konuda itirafları var. 20 yıl geriye gittim, araştırdım ve belgesini de buldum. 1998 Yılı'nın başlarıydı. Kemal Bey de SSK Genel Müdürüydü. Kurumda skandal denilebilecek bir uygulamayı ortaya çıkardım. Gazetecilik görevimin gereğini yapıp, kamuoyuyla paylaştım…


SSK'nın Bilgi İşlem Dairesi'nde büyük bir garabet vardı. Kemal Kılıçdaroğlu, akıllara durgunluk verecek bir uygulamanın altına imza atmıştı. Daha önce SSK müfettişlerince "kurumu zarara uğratmakla" suçlanan ve "Bilgisayar ihalesinde bir firmayı kayırma" iddiasıyla hakkında ceza davası açılan F.A görevine devam ediyordu. Üstelik, yeni bir bilgisayar ihalesi gündemdeydi. Kararı yine F.A verecekti. Olacak iş değildi, ama olmuştu. Kemal Kılıçdaroğlu, bu kişiyi görevden almamakta direniyordu.


Yazdım bunları. Tabloyu ortaya koydum… Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülmekte olan davanın sanığı F.A, mağduru ise SSK Genel Müdürlüğü idi. Ayrıca Genel Müdürlük, Asliye Ticaret Mahkemesi'ne bir de alacak davası açmıştı.

SSK Genel Müdürlüğü, F.A'dan "kurumu zarara uğrattığı" gerekçesiyle tazminat talep ediyordu.

Görüntüye bakınca, tam bir kuzunun kurda emanet edilmesi durumuyla karşı karşıyaydık. F.A, zararla uğratmakla suçlandığı, mahkemelik olduğu, kendisine tazminat davası açan SSK'nın Daire Başkanlığı koltuğunda oturuyordu. Üstelik, "zarara uğratmakla" suçlandığı SSK yeni bir bilgisayar ihalesi açmıştı. Kararı yine O verecekti.


Büyük bir skandalla karşı karşıyaydık. Durum bu olunca, bir yazı yazıp dönemin Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu'na sordum: "Kurumla iş yapan firmaları kayırmakla suçlanan ve yargılanan bir insanın hâlâ aynı görevde tutulması sizce doğru mu?" Ve ekledim:

"Türkiye'de bu görevi yapacak F.A'dan başka kimse yok mu? Kemal Bey, hemen telefona sarılıp aradı. Yazdığım yazıdan dolayı rahatsızlığını ortaya koydu. Bana ne cevap verdi biliyor musunuz?.. "F.A zaten beraat edecek" dedi. Evet, aynen bu ifadeyi kullandı. Kendinden çok emin bir şekilde, devam etmekte olan bir davanın sonucunu söyleyip, lafı evirip çevirmeden, hiç de çekinmeden "O zaten beraat edecek" diyebildi.

Bugün çıkıp "Hayır ben böyle bir şey demedim" diyemez. Çünkü, verdiği bu cevabı 24 Şubat 1998'de AKŞAM Gazetesi'ndeki köşemde yazdım. Yayımlandı ve kendisinden de hiçbir itiraz gelmedi.

Ben de verdiği o cevabın ardından, aynen şu satırları yazdım: "Sustum… Tek bir söz bile söyleyemedim. Böyle bir cevaba karşı ne söylenebilirdi?"


Bugün "adalet" dövizi elinde, "adalet istiyorum" diye yollara düşen Kılıçdaroğlu, işte böyle bir portre. Daha düne kadar devam etmekte olan bir davanın sonucunu bile önceden açıklayabiliyordu. Çünkü, o dönem adalette bir "mezhep hakimiyeti" vardı.

Hakimler ve savcılar, liyakata göre değil, görüş ve inançlarına göre seçiliyorlardı.

Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Moğultay bunu itiraf etmişti. "Partizanlık yapıyorlar, adli kadroları yandaşlarıyla dolduruyor" eleştirilerine, şöyle bir cevap vermişti: "Bakanlığa onları yerleştirmeyip de MHP'lileri mi alacağız."


Emin Pazarcı/Akşam
 
Son düzenleme:
Üst