Kılıçdaroğlu Erdoğan'ı Koltuğundan İndirebilir mi?

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için "Onu indireceğim o koltuktan, meraklanmasın'' demiş.

Peki Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ı demokratik yoldan koltuğundan indirebilir mi? Bunun cevabını verebilmek için önce Erdoğan'ın neden o koltukta oturduğunu görmek lazım.

CHP, tasarladığı ekonomi politikasıyla ve savunduğu değerlerle Başbakan Erdoğan'ı koltuğundan indiremez.

Çünkü CHP hâlâ küresel ekonominin, hukukun ve siyasetin reddettiği, kapalı ve denetimsiz bir sistem olan asker ve yargı vesayetini savunuyor. Halk, referandumda gösterdi, kendi seçtiği temsilcilerin ülkeyi ve ekonomiyi yönetmesinde ısrar ediyor. CHP ise hâlâ bu vesayet sisteminin ekonomisini savunuyor.

Vesayet sisteminin ekonomisi nedir derseniz... CHP, kamu bütçesi harcamalarının dağılımında eğitime ve sağlığa az, savunmaya daha çok para ayrılmasını istiyor.

Askerin gücünü çoğaltarak, cumhuriyetin değerlerini koruyacağını zannediyor. Oysa vatandaş, çocuğunu vatan hizmeti diyerek askere alıp, ordu evinde garsonluk yaptıran askerlik sistemine karşı.

CHP ise ana muhalefet partisi olarak bırakın 'profesyonel ordu' konusunu, bedelli askerlik konusunda bile hiç sesini çıkarmıyor.

Ayrıca CHP vatandaşına karşı sert bir devlet örgütünün taraftarlığını yapıyor. Dersim katliamını bile o dönemde haklı bulduğunu belirtebiliyor.

Bu devletçi çizginin uzantısı olarak Kürt açılımına da karşı çıkıyor. Başörtülü kadını kamusal alana sokmuyor.
Gelelim ekonomiye...

2008 yılı güz döneminde Amerikan mali krizinin şoklarına karşı CHP, TÜSİAD'la el ele verip IMF ile anlaşma yapılmasında ısrar etti.

Aksi halde Türkiye ekonomisinin batacağı görüşüne destek verdi. Türkiye'ye yüksek faizlerle borç veren sermayenin yanında durdu.

Bütçeden daha fazla faiz dışı fazla ayrılmasını istedi. Niye? Çünkü daha fazla faiz dışı fazla ayrılırsa, Türkiye aldığı borçları daha hızlı ödeyecek. Bunun için de daha az okul, daha az sağlık hizmeti yapacak. CHP böyle basit bir gerçeği bilmediğini söyleyemez. Daha fazla faiz dışı fazla isteyerek, rantiyenin yanında durduğunu reddedemez.

Kılıçdaroğlu'nun herhalde seçimle koltuğundan indirmeyi planladığı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ne yapıyor peki? Erdoğan, vatandaşına karşı sertlik yapan değil hizmet veren bir devlet aygıtını savunuyor.

Vatandaşlarını etnik kökene ve kıyafetine göre ayırmıyor. Eğitim ve sağlık harcamalarını artırıyor. Komşularla sıfır sorun politikasıyla askeri harcamaları azaltıyor.

Zaten bunun sonucunda 2004'te eğitim harcamaları, 2011 bütçe tasarısında da sağlık harcamaları, Cumhuriyet tarihinde ilk defa savunma harcamalarının üzerine çıktı. Kamu harcamalarının eğitim ve sağlık ağırlıklı dönüşümü bir zihniyet devrimine işaret ediyor.

Erdoğan, IMF anlaşmasını yenilemiyor. Böylece IMF'nin silah alımlarını destekleyen ama eğitim ve sağlık harcamalarını azaltan politikalarını uygulamıyor.

"IMF'den 35 milyar dolar alın bize verin" diyen zenginler kulübü TÜSİAD'ı gıdasız bırakıyor. Devlet rantlarından beslenmeyen, kendi gücüyle dünyayla rekabet eden Anadolu sermayesi işte bu nedenle Erdoğan'ı destekliyor.

Ayrıca ürettiği mallarla çarşıda, pazarda vatandaşına rakip olan devleti değil ona iş yapması için altyapı hazırlayan bir sivil ekonomi anlayışını savunuyor.

Böylece Erdoğan, siyaseten Kılıçdaroğlu'ndan daha solda yer alıyor. Düşük gelir gruplarının yanında duruyor. Sosyal adaletçi politika izlediğini zaten kamu harcamalarındaki dağılım da gösteriyor.

Kılıçdaroğlu biz yaştakilere biraz, 1983 seçim kampanyasında "köprüyü özelleştireceğim" diyen Turgut Özal'a, "köprüyü sattırmam" diyerek karşı çıkan Halkçı Parti Başkanı Necdet Calp'i hatırlatıyor.

Kılıçdaroğlu'nun, Erdoğan'ı devirebilmesi için "köprüleri ve otoyolları senden daha iyi özelleştirebilirim" diyebilmesi şart. Aksi takdirde sandıktan çıkıp Erdoğan'ın koltuğuna oturamaz.

süleyman yaşar
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Kılıçdaroğlu başbakan’ı koltuktan nasıl indirecek

Genelbaşkanlığa gelişi gibi CHP’deki taşları yerinden oynatışı da hızlı olan Kemal Kılıçdaroğlu çok iddialı konuştu.

Haftasonu Başbakan’a seslendi ve “merak etmesin onu o koltuktan indireceğim” dedi.

Baykal’ın devrilip Kılıçdaroğlu’nun genelbaşkanlığa getirilmesinde nasıl bir operasyon yapıldığını ve Kılıçdaroğlu’nun arkasında nasıl bir parti içi derin güç olduğunu herkes çok yakından takip etti.

CHP’nin derin devleti Önder Sav’ın bir parmak şıklatmasıyla teşkilatlar ibreyi Baykal’dan Kılıçdaroğlu’na çevirdi ve Kemal Kılıçdaroğlu büyük bir coşkuyla genelbaşkan seçildi.

O süreçte çok yazılıp çizildi fakat bir iki cümleyle özetlemek gerekirse söylemden öte gitmeyen Baykal’ın Ergenekon’a destek açıklamaları, kendi tabanının ve yüksek bürokrasinin gazını alıyordu o kadar.

Baykal’ın ne Ergenekon’un avukatlığına soyunması, ne de grup toplantılarında esip gürleyip Silivri’ye selam göndermesi Ergenekon sanıklarına fayda sağlamıyordu.

Ak Parti’nin iktidardan indirilmesinden başka seçenekleri kalmayan derin yapılanmanın, bunun için işe “ses var görüntü yok” diye nitelendirdikleri Baykal’ın indirilmesinden başlamaktan başka çareleri yoktu.

Onlar da onu yaptılar.

Darbe dönemi kapandığına göre; Ak Parti ancak sandıkta bertaraf edilebilirdi ve bunu da Baykal ile başarmak imkansızdı.

“Küçük olsun benim olsun” zihniyetiyle partiyi yöneten Baykal’ın, aslında aynı zihniyetteki diğer ortağı Önder Sav’dı.

Biri genelbaşkan diğeri genel sekreter olarak, kendi kontrollerinden çıkmayacak bir parti oluşturmuş ve hayatlarına devam ediyorlardı.

Ne Baykal’ın, ne de Sav’ın görünen tabloda “Türkiye’ye talip olmak” gibi bir dertleri de, girişimleri de yoktu.

Dahası; böyle bir emare bile yoktu.

Dolayısıyla yeni bir rüzgar lazım olan CHP’de önce birinci hareketle Baykal indirildi, sonra ikinci hareketle partinin gölge lideri olan Sav’ın desteğiyle yeni bir lider ortaya çıkarıldı.

Aslında İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığında provası yapılan Kılıçdaroğlu, tutarsız açıklamaları ve gaflarına rağmen toplumda karşılık görmüştü.

Ak Parti’yi devirmek için artık ne darbe, ne de muhtıra sökmüyordu.

İktidar da derin yapının şifresini çözmüş ve yapılan her türlü tehdidi iki katı güçle püskürterek dik duruyordu.

Tek çare halkta karşılık bulacak bir söylemi devreye sokmak ve yeni bir lider ortaya sürmekti.

Derin yapı planını yaptı.

Baykal indirilip Önder Sav’ın etkinliği kullanılarak Kılıçdaroğlu yeni lider olarak CHP’nin başına gelecekti.

Ve halkçı söylemleri kullanan Kılıçdaroğlu’na karşı, toplumda bir tetikleme oluşturulacaktı.

Zamanı gelince de Önder Sav’dan kurtulup yola devam edilecekti.

Çünkü Önder Sav güvenilmesi zor bir insandı ve teşkilatları elinde bulundurması sebebiyle her an işleri zorlaştırabilirdi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının tüzükle ilgili uyarısı CHP’yi geri dönüşü olmayan yola soktu.

Başka bir deyişle yüksek bürokrasi CHP’deki değişimin emrini verdi, Sav’a operasyonu başlattı.

Bugüne kadar Refah’a, Fazilet’e ve Ak Parti’ye acımayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, CHP için yeniden yapılanmanın düğmesine bastı.

Yargı işin içine girdiğinden CHP için emirin demiri kestiği noktaya gelindi.

Kılıçdaroğlu hamlesini yapmaya hazırlanıyordu fakat Önder Sav’ın kurultay kartını ortaya sürmesi sürpriz olmayacaktı.

Bu aşamada kurultay riskliydi çünkü Önder Sav teşkilata hakimdi.

Başsavcı “kurultaya gerek yok” deyince işler değişti.

Derin yapı bugüne kadar iktidar partisi için gösterdiği Anayasa Mahkemesi kartını bu kez CHP’ye gösterdi ve Kılıçdaroğlu’na “yürü aslanım arkandayız” dedi.

Aslında yüksek bürokrasi CHP’deki değişimi sağlayarak, Ak Parti’yi devirmek için yeni bir planı bu kez tersten uygulamaya koydu.

“Büyüme” fikrine kapalı zihniyet CHP’nin başından uzaklaştırılacak, değişim ve atılım rüzgarı ikinci kez estirilecekti.

Ve nihayetinde CHP, genel seçimlerde arkasına aldığı halkın rüzgarıyla yüzde 35’ler civarına taşınacaktı.

MHP de bir taraftan küstürdüğü ülkücülerle arayı düzeltmeye çalışarak tekrar yüzde 15’ler civarına oturmaya uğraşacaktı.

BDP de dahil diğer partiler toplam en az yüzde 13-14’ü bulursa, yüzde 65 civarında bir muhalefet oluşturulabilmesi planlandı.

Bu hesaba göre böylece Ak Parti yüzde 35 civarına indirilebilirdi.

Önder Sav’ın CHP yönetiminden tasfiye edilmesi, Ak Parti’yi sandıkta devirmekten başka çare kalmadığına artık gerçekten inanan derin yapının, CHP üzerindeki ikinci operasyonudur.

Bu operasyonu yaparken yine yüksek yargı ve derin bürokrasi elinden gelen yardımı esirgemedi.

CHP hamlesinin yanında, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun; Haberal’ı tahliye etmeyen hakimlere cezayı onaması seçime kadar Ergenekon’un sahaya indiğinin başka bir göstergesi.

6 ay önce Baykal’ın devrilişini bayram ilan eden bazı köşe yazarlarının, bugün Önder Sav için aynı muameleyi yapması dikkatinizi çekmiyor mu ?

Şimdi Ergenekon hem seçim meydanlarında hem de derinden, yeniden ve yıllardır olmadığı kadar hırslı mücadeleye başlıyor.

Bütün amaç Ak Parti’nin tek başına iktidar olabilmesinin önüne geçmek.

İşte bütün bu kurgu üzerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan’a seslenerek “indireceğim o koltuktan” demesi boşuna değil.

Ama her suçlu arkasında mutlaka bir iz bırakır.

Ak Parti’ye karşı sağı toparlayacak adam olarak lanse edilen Ergenekon’un sözcüsü Süheyl Batum’un, 22 Mayıs’ta CHP Parti Meclisine alınması ve son operasyonda Genel Sekreterliğe ve parti sözcülüğüne getirilmesi bu kadar derin planı açık etti.

Geçmiş olsun.

abdullah abdulkadiroglu
 
Üst