Kıble'nin mescid-i haram'a çevrilmesi

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
İSLAM TARİHİ ... KIBLE'NİN MESCİD-İ HARAM'A ÇEVRİLMESİ

KIBLE'NİN MESCİD-İ HARAM'A ÇEVRİLMESİ
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz ile Müslümanlar, Medine'de namazlarını Allah'ın emriyle Peygamberler makamı olan Kudüs'e, yâni Beytü'l-Makdise doğru kılarlardı. Fakat, Peygamber Efendimiz öteden beri tevhid akîdesinin müstesna bir âbidesi olan yeryüzünün ilk mâbedi ve ceddi Hz. İbrâhim'in kıblesi olan Kâbe'ye doğru yönelerek namaz kılmayı kalben arzu ve temenni ediyordu. Müslümanlar da, hassaten Muhacirler kalblerinde aynı arzuyu taşıyorlardı. Çünkü, beş vakit namazlarında Kâbe'ye yönelmek vatanları Mekke'yi de yâdetmeye bir vesile olacaktı.
Yahudilerin de, "Muhammed ve Ashabı, biz gösterinceye kadar kıblelerinin neresi olduğunu bile bilmiyorlardı" diyerek sinsice dedikoduda bulunmaları onları rahatsız ettiğinden bu arzuları daha da kuvvetleniyordu. Bu sebeple, Resûl-i Ekrem Efendimiz, tahvil-i kıble için vahyin gelmesini bekliyor, Cebrâil'i (a.s.) gözetliyor ve Kâbe'yi temenni ederek duâ ediyordu.
Nitekim, bir gün Cebrâil'e (a.s.) bu arzusunu izhar ederek, "Rabbimin, yüzümü Yahudîlerin kıblesinden Kâbe'ye çevirmesini arzu ediyorum" diyerek izhar etti.
Cebrâil (a.s.), "Ben, bir kulum! Sen, Rabbine niyâzda bulun. Bunu Ondan iste!" (456) dedi.
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz de, Beytü'l-Makdis'e müteveccihen namaza duracakları zaman başını semâya doğru kaldırmaya başladı.
Nihayet Medine'ye hicretin 17. ayında kıblenin Mescid-i Haram'a doğru çevrildiğini bildiren âyet-i kerime nâzil oldu.
"Yüzünün sık sık semâya çevrildiğini, muhakkak ki Biz görüyoruz. Seni hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa çevirin..." (457) Bu vahiy geldiği sırada Resûlullah Efendimiz, Müslümanlara mescidde öğle namazı kıldırıyordu. Namazın ilk iki rekâtı kılınmış, sıra son iki rekâta gelmişti. Peygamber Efendimiz, ağır ağır yönünü değiştirdi ve mübârek yüzünü Kâbe'ye doğru çevirdi. Müslümanlar da Efendimizle birlikte o tarafa döndüler. (458)
İki Kıbleli Mescid
Diğer bir rivâyete göre, Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, Receb ayının bir Pazartesi günü Benî Seleme semtinde oturan Bişr bin Berâ'nın annesi Ümmü Bişr'i ziyârete gitmişlerdi. Kendisine yemek yapıldı, yediler. Bu sırada öğle namazı vakti girdi. Peygamberimiz, oradaki mescidde Müslümanlarla birlikte iki rekât kıldıktan sonra namaz içinde Kâbe tarafına dönmesi emrolundu. Derhal cemâatla birlikte yüzlerini Mescid-i Haram tarafına çevirdiler. Bu sebeple Benî Seleme Mescidine "Mescid-i Kıbleteyn (İki Kıbleli Mescid)" adı verildi. (459)
Peygamberimizin emri üzerine, bütün Müslümanlara kıblenin Mescid-i Aksa'dan Mescid-i Haram tarafına çevrildiği duyuruldu.
Kıblenin Kâbe olarak tesbit edilmesi bir kısım Müslümanların telâşına sebep oldu. Çünkü, kıble değiştirilmeden önce Beytü'l-Makdise doğru namaz kılarak vefât etmiş veya şehid edilmiş Müslümanlar vardı. Bunun için huzur-u risâlete gelerek, "Yâ Resûlallah! Daha önce ölen Müslüman kardeşlerimizin durumu ne olacak? Onlar Beytü'l-Makdise doğru namazlarını edâ etmişlerdi" diyerek endişelerini izhar ettiler. Cenâb-ı Hak Müslümanların bu endişelerini de inzâl buyurduğu âyet-i kerime ile giderdi: "... Senin yöneldiğin Kâbe'yi, Peygambere uyanlarla gerisin geri dönenleri ayırd etmek için kıble yaptık. Kıblenin bu şekilde değişmesi ise, Allah'ın hidâyet nasip ettiği kimselerden başkasına pek ağır gelir. Yoksa Allah, kıbleyi değiştirmekle îmânınızı zaafa uğratacak ve evvelki kıbleye yönelerek kıldığınız namazları zâyi edecek değildir. Şüphesiz ki Allah insanlara pek şefkatli, pek merhametlidir." (460) Resûl-i Ekrem Efendimiz, Medine'ye teşrif edip Beytü'l-Makdis'e doğru namaz kılmaya başlayınca Arap müşriklerinin gücüne gitmişti. Bilâhere kıble Kâbe'ye tahvil buyurulunca bu sefer Yahudîlerin gücüne gitti ve tekrar dedikodu yapmaya, fitne fesad çıkarmaya koyuldular.
Hatta âlimlerinden birkaçı Resûlullaha gelerek, "Yâ Muhammed! Üzerinde bulunduğun kıblenden seni döndüren nedir? İbrahim'in milleti ve dininde bulunduğunu söyleyen sen değil misin?" dediler.
Sonra da şu sinsî teklifte bulundular: "Eğer şimdiye kadar üzerinde bulunduğun kıblene tekrar dönersen sana tabi olur, seni tasdik ederiz!" Şu âyetler bu hâdiseyi anlatmaktadır:
"İnsanlar içinde bir kısım beyinsizler takımı, "Bunları bulundukları kıbleden çeviren nedir?" diyecekler. De ki: "Doğu da, batı da Allah'ındır. O, kimi dilerse onu hidayete erdirir."
Ve işte böyle, sizi ortada yürüyen bir ümmet kıldık ki, siz bütün insanlar üzerine adalet örneği ve hakkın şahitleri olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun. Daha önce içinde durduğun Kâ'be'yi kıble yapmamız da şunun içindir: Peygamber'in izinde gidecekleri, iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayıralım. Bu iş elbette Allah'ın hidayet ettiği kimselerin dışındakilere çok ağır gelecekti. Allah imanınızı kaybedecek değildir. Hiç şüphesiz Allah, bütün insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
Doğrusu, biz, yüzünün semaya yöneldiğini, orada şekilden şekile geçerek, aranıp durduğunu görüyorduk. Artık seni hoşnud olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Haydi bakalım, yüzünü Mescidi Haram'a doğru çevir. Siz de ey müminler, nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa doğru çevirin! Kendilerine kitap verilmiş olanlar da kesinlikle bilirler ki, Rabblerinden gelen o emir haktır. Ve Allah, onların yaptıklarından ve yapmakta olduklarından gafil değildir.
Celâlim için, sen o kitap verilmiş olanlara, bütün delilleri de getirsen, yine de senin kıblene tabi olmazlar, sen de onların kıblesine tabi olmazsın. Zaten onlar da birbirlerinin kıblesine tabi değiller. Celâlim hakkı için, sana gelen bunca ilmin arkasından sen tutar da onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, o zaman hiç şüphesiz, sen de zâlimlerden olursun. (461)

Kubâ Mescidi Kıblesi
Kıble, Mescid-i Haram tarafına çevrildikten sonra, Resûl-i Ekrem Efendimiz Kubâ'ya gitti ve İslâm tarihinde inşa edilen ilk mescid olan Kubâ Mescidinin Beytü'l-Makdis tarafına olan kıblesini de Kâbe'ye doğru çevirtti.


456. A.g.e., 1/241; Taberî, 2/265
457. Bakara Sûresi, 144
458. Tabakât, 1/241-242
459. A.g.e., 1/241-242; Belâzuri, 1/246
460. Bakara Sûresi, 143
461. Bakara Sûresi, 142-143, 145


Salih Suruç
 
Üst