Karşılıklı konuşma adabı

leylinur

ARŞ.YAZAR,RADYO PROG
Katılım
26 Haz 2010
Mesajlar
2,329
Tepkime puanı
102
Puanları
0
Konum
ankara
Cedel Âdâbı
Cedelleşme; karşılıklı konuşmak, mücadele etmektir.
Tıpkı Allahu Te’âla’nın sözünde olduğu gibi: Kocası hakkında Seninle tartışan” قَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّتِي تُجَادِلُكَ فِي زَوْجِهَا وَتَشْتَكِي إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ يَسْمَعُ تَحَاوُرَكُمَاve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir. Elbette Allah, siz ikinizinkonuşmanızı işitir.” [el-Mucâdele 1]Allah cedelleşmeyi; [رُاوَتَح] “tehâvur (karşılıklı konuşmak)” olarak adlandırmıştır. Tanımı iseşöyledir: Her bir muhâlif kendi hüccetini veya hüccet sandığı şeyi ileri sürmesi, ortaya koymasıdır.Bundan kasıt da, kendi görüşünün veya mezhebinin zaferi, muhatabının hüccetinin iptali ve onudoğru yahut hak olarak gördüğü kendi görüşüne naklidir.Şer’an talep edilen cedelleşmeler, hakkın araştırılmasına ve bâtılın ortadan kaldırılmasınayönelik olanlardır. Delili Allahu Te’âla’nın şu kavlidir: Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel ادْعُ إِلَى سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُöğüt ile çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et!” [en-Nahl 125]Ve Allahu Te’âla’nın şu kavlidir: De ki: Eğer gerçekten doğru söylüyorsanız delilinizi getirin.” [el-Bakara” قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ111]Sonra Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem] Mekke müşrikleri, Necrân Hıristiyanları ve Medineyahûdileri ile mücâdele etmiştir. Davet taşıyıcı, hayra davet eder, marûfu emreder, münkerdennehyeder ve saptırıcı fikirlerle çatışmaya girer. Her nerede olursa olsun cedelleşme, üslûp olarakbu vâcib amellerden birini yerine getirmeye yardımcı olursa, vâcibin ancak kendisiyletamamlandığı şey de vâcibtir babından dolayı cedelleşme de vâcib olur.Şer’an zemmedilen cedelleşmeler de vardır ki bazen bu cedelleşme küfür olur.Mesela; Allah’ın [Subhânehu ve Te’alâ] zâtı ve âyetleri hakkında cedelleşme gibi: Onlar, Allah hakkında cedelleşirler. Halbuki O, azabı pek” وَهُمْ يُجَادِلُونَ فِي اللَّهِ وَهُوَ شَدِيدُ الْمِحَالِşiddetli olandır.” [er-Ra’d 13] İnkâr edenlerden başka hiç kimse Allah’ın âyetleri hakkında” مَا يُجَادِلُ فِي آيَاتِ اللَّهِ إِلاَّ الَّذِينَ كَفَرُواcedelleşmez.” [el-Ğâfir/Mu’min 4] Kendilerine gelmiş hiçbir delil” الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي ءَايَاتِ اللَّهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ أَتَاهُمْ كَبُرَ مَقْتًا عِنْدَ اللَّهِ وَعِنْدَ الَّذِينَ ءَامَنُواolmadığı halde Allah’ın âyetleri hakkında cedelleşenler, gerek Allah katında, gerekse îmânedenler yanında büyük bir nefretle karşılanırlar.” [el-Ğâfir/Mu’min 35] Böylece âyetlerimiz üzerinde cedelleşenler, kendilerine وَيَعْلَمَ الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِنَا مَا لَهُمْ مِنْ مَحِيصٍkaçacak bir yer olmadığını bilsinler. [eş-Şûrâ 35]Burada kâfir olan inkâr edendir, isbât eden değil. Zîra inkâr eden kimse, hakkı iptal etmek için,isbât eden kimse de hakkı hak kılıp batılı zâil etmek için mücâdele eder.[Bâtılı Hakkın yerine koymak için cedelleşmişlerdi. [el-Ğâfir/Mu’min 5 وَجَادَلُوا بِالْبَاطِلِ لِيُدْحِضُوا بِهِ الْحَقَّBunu sana ancak cedel için söylediler. Doğrusu onlar kavgacı مَا ضَرَبُوهُ لَكَ إِلاَّ جَدَلاً بَلْ هُمْ قَوْمٌ خَصِمُونَbir toplumdur. [ez-Zuhruf 58]Kur’ân’ın mucize olmadığını veya Allah [Subhânehu ve Te’alâ] indinden gelmediği isbât etmek içinKur’ân hakkında cedelleşmek de aynı şekilde küfürdür.Ahmed, Ebû Hurayra’dan merfûan şöyle tahric etmiştir:كفر القرآن في جدال “Kur’ân hakkında cedelleşmek küfürdür.” [İbn-u Muflih isnâdı ceyyid demiş, Ahmed Şâkir desahihlemiştir.]Bazen de cedelleşmek mekrûh olur. Mesela hak ortaya çıktıktan sonra cedelleşmek gibi. Hak ortaya çıktıktan sonra sanki gözleri يُجَادِلُونَكَ فِي الْحَقِّ بَعْدَ مَا تَبَيَّنَ كَأَنَّمَا يُسَاقُونَ إِلَى الْمَوْتِ وَهُمْ يَنظُرُونَgöre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi (Cihâd hususunda) Seninle cedelleşiyorlardı. [el-Enfâl 6]Cedelleşme ya hüccete, yani delile ya da şibh delile binaen olur. Her ikisinden yoksun olarakyapılan cedelleşme ise saçmalamaktır. Şibh delil; “Bir mezhebe hakikat sûretindeymiş gibigörünen, fakat gerçekte böyle olmayan şeydir” diye tanımlandı. Bu, İbn-u Akîl’in tanımlamasıdır.İbn-u Hazm saçmalığı; “Batıl bir hücceti, bâtıla götüren fâsit kazıyye veya kazıyyelerle sulandırıpbulandırmaktır” diye tarif etmiştir. Başka bir yerde İbn-u Akîl; “İlim ehlinin gidişât yoluna sulûketmek isteyen kişi, ancak hüccet yahut şibh delile binaen konuşur. Saçmalamak ise, ancak cedelehlinin yaygarasıdır, kuruntusudur.” demiştir. O halde şöyle demek mümkündür: Saçmalamak;delil veya şibh delil olmaksızın yapılan bir cedelleşme türüdür.Bazı ziyâdeler eklenerek Müslümanların alimlerinin, cedelleşmenin ilkeleri ve âdâbı hakkındabir kısım tavsiyeleri vardır:Allah korkusunu her şeyin önüne geçirmek, O’na yaklaşmayı kasdetmek ve emrine imtisâlederek rızasını aramak.Muhatabı yenmeye çalışmaksızın, kahrü perişan etmeksizin ve üstünlük sağlamaksızınhakkı hak kılmaya, bâtılı iptal etmeye niyetlenmek. eş-Şâfiî: “Muvâfık kılmak, doğruluğayöneltmek, yardımlaşmak ve Allah’ın üzerinde gözetimi ve korumasını istemem dışında, hiç birkimse ile katıyen konuşmadım. Ayrıca yine Allah’ın, sadece benim lisânım veya onun lisânı üzerehakkı beyan etmesine önem vermem dışında hiç bir kimse ile asla konuşmadım.” demiştir. İbn-uAkîl de; “Hakkın zaferi amaç edinilmediği her bir cedelleşme, hiç şüphesiz sahibi üzerine birvebâldir.” demiştir. Böbürlenmeyi, makam, kazanç, münakaşa ve gösteriş arzusunu kasdetmemek.Allah [Subhânehu ve Te’alâ] için, dini için ve muhatabı için nasîhat etmeye niyetlenmek. Çünkü dinnasîhattır.Allah’a [Subhânehu ve Te’alâ] hamdü sena ve Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem]’e salat ve selam ilebaşlamak.Razı olduğu şeye muvaffık kılması için Allah’a yalvarıp niyâz eylemek.Cedelin hem metodu sâlih hem de heyeti, manzarası sâlih olmalıdır.İbn-u Abbâs’tan Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem]’in şöyle buyurdukları rivâyet olunmuştur: Sâlih bir hedy, sâlih bir” إن الهدي الصالح والسمت الصالح والاقتصاد جزء من خمسة وعشرين جزءا من النبوةsemt ve iktisad, nübüvvetin yirmi beş cüzünden bir cüzdür.” (Ahmed ve Ebû Dâvud rivâyet etti, İbn-u Hacer, elFeth’deisnâdı hasendir dedi)İbn-u Mes’ûd’dan da mevkûfen şöyle dediği rivâyet olunmuştur: ,Şunu biliniz ki, âhir zamanda hedyin güzelliği” اعلموا أن حسن الهدي في آخر الزمان, خير من بعض العملbazı amellerden daha hayırlıdır.” [İbn-u Hacer, el-Feth’de isnâdı sahihtir dedi]el-Hedy metod, es-Semt; manzara ve heyet, el-İktisad da îtidal demektir.Hitapta öz ve kısa konuşmak. Şöyle ki kelamı, az, cami’ (manası çok) ve fasıh olmalıdır. Çokkonuşmak bıkkınlık verir, üstelik düşüklüğün, bozukluğun ve hatanın kaynağıdır.Müracâat edecekleri bir asıl üzerinde muhatabı ile ittifak etmek. Kafir ile üzerinde ittifakedilen asıl, ancak aklî olur. Müslüman ile üzerinde ittifak edilen asıl ise, ya akıl olur ya da nakilolur. Akıl, akliyatta müracâat kaynağıdır, teşrîlerde ise, nakil asıldır. Sebebi ise, Allahu Te’âla’nınşu sözüdür: Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, onu فَإِنْ تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللَّهِ وَالرَّسُولِAllah’a ve Rasulü’ne götürün! [en-Nîsa 59] Yani Kitâb’a ve Sünnet’e götürün.Kâfir ile Şerîatın furûu, detayları hakkında cedelleşme yapılmaz. Zîra o, furûatın aslına îmânetmemektedir. Dolayısıyla onunla, ne dört evlilik hakkında, ne kadının şahitliği hakkında, ne cizyehakkında, ne miras hakkında, ne içkinin haramlığı hakkında ne de benzeri konularda mücâdele vemünâzara yapılmaz. Onunla, delilleri aklî olan “usûl-ud dîn” üzerinde tartışmak ve konuşmaklayetinilir. Çünkü cedelleşmekten maksat, onu bâtıldan hakka, delâletten hidâyete nakletmektir. Buda ancak onu küfürden îmâna nakletmekle olur. Keza Hıristiyan ile Budizm ve yahûdilikhakkında da münâzara yapılmaz. Doğrusu bu ve buna benzer konularda onunla konuşmak cedelolarak itibar edilmez. Hıristiyan ne Budist ne de yahûdi değildir ki, onu bu ikisinden hakkanakledesin! Bu halde onunla konuşmak, onu İslam’a nakletmek için sadece batıl akîdesinemünhasır kılınır. Bunun içindir ki, “Üzerinde ittifak ettiğimiz konularda konuşuruz, ihtilafettiğimiz konuları da terkederiz” denmez. Çünkü biz, onlarla mücâdele etmekle emrolunduk.Mücâdele etmek de ancak ihtilaf ettiğimiz konularda olur. Ama eğer bir Hristiyan veya birkapitalist, bir Müslüman ile Budizm yahut yahûdilik yahut da sosyalizm’in aklen çirkin olduğuüzerinde ittifak edip, bunun etrafında konuşsalar, bu konuşma ne tartışma ne de cedelleşme olarakadlandırılmadığı gibi, Hıristiyanı İslam’a nakledene dek, tartışma ve cedelleşme farziyetindenMüslümanın zimmetini berî kılmaz, temize çıkarmaz. Aynı şekilde şöyle de denmez: “Üzerindeittifak ettiğimiz konuları kafirle konuşup tartışırız, ihtilaf ettiğimiz konularıda Kıyâmet gününebırakırız. O zaman Allah [Subhânehu ve Te’alâ], dilediğine hükmederek aramızı hallü fasleder.” Böyledemek kendisini kafirlerle cedelleşmekten müstağni kılar. Halbuki biz onlarla, ihtilaf ettiğimizkonularda cedelleşmekle emrolunduk. Eğer bunu yapmazsak, kusurlu davrananlardan oluruz.Evet, Hüküm dünyada ve âhirette Allah’a [Subhânehu ve Te’alâ] aittir. Lakin Allah Subhânehu’nunfiilinden olanlarla, bizim mükellef kılındıklarımız arasını karıştırmak câiz değildir. İşte bu, kusurlu davranan kimsenin hüccetidir. Daha doğrusu bu, elinde ne bir delil ne de bir şibih delili olmayankusurlu kimsenin saçmalığıdır, yaygarasıdır.1. Huzurunda Bulunan Kimselerin Duyabilecekleri Tonda Sesini Yükseltmek ve MuhatabınYüzüne Karşı Bağırmamak:İsmi ‘AbdusSamed olan Benî Hâşimden bir kişi, el-Me’mûn’un huzurunda konuşurken sesiniyükseltir. Bunun üzerine el-Me’mûn; “Sesini yükseltme Yâ ‘AbdusSamed! Çünkü doğru eseddedir(En sahih sözdedir), eşedde (sertlikte) değil” dediği anlatılır. [el-Hatîb, el-Fakîh ve’l Mutefakkih]2. Muhatabını Hor Görmemek ve Halini, Durumunu Küçümsememek:Muhatabın saçmalıklarına sabretmek, ona karşı ağır başlı olmak ve sürçmesini bağışlamak.Ancak sefih olması hariç, bu takdirde onunla cedelleşmekten ve saçmalıklarından yüz çevrilir.3. Hiddetlenmekten ve Tasalanmaktan Kaçınmak:İbn-u Sirîn; “Hiddetlenmek; cahilliğin künyesidir” der. Yani cedelleşmede hiddetlenmek.et-Taberânî’nin, İbn-u Abbâs’tan Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem]’in; أمتي خيار الحدة تعتري“Ümmetimin en hayırlılarına hiddet musallat olur.” buyurduklarına ilişkin rivâyetine gelince;bunun senedinde Selâm İbn-u Muslim et-Tavîl vardır ki o metrûktur.et-Taberânî’nin, ‘Alî İbn-u Ebî Tâlib’dan Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem]’in; الذين أحداؤهم أمتي خياررجعوا غضبوا إذا “Ümmetimin en hayırlıları, en hiddetli olanlarıdır. Onlar öyle kimselerdir kiöfkelendiklerinde (öfkelerinden) çabuk dönerler” buyurduğuna dâir rivâyetinde de Nuaym İbnuSâlim İbn-u Kanber vardır ki o da kezzâbtır/yalancıdır.Kendisinden daha iyi bilen birisi ile cedelleştiği zaman ona; “Yanıldın!” veya “Bu sözün yanlış!”dememeli, bilakis şöyle söylemelidir: “Biliyor musun, bir kimse şöyle derse veya şöyle bir itirazdabulunursa…” veya “Şuna ne dersiniz?” Yahût da danışan, doğruluk arayışında bir ifade tarzı ileitiraz etmelidir. Tıpkı şöyle demesi gibi: “Acaba, doğru olan şöyle şöyle demek değil mi?” veya“Acaba sizce, böyle denmesi daha doğru olmaz mı?”Cevap vermenin mümkün olabilmesi için muhatabın getirdiğini iyice düşünmek veanlamak, ayrıca muhatap kelamını bitirmeden önce konuşmak için acele etmemek. İbn-uVehb’den Mâlik’i şöyle derken işittim dediği rivâyet olunmuştur: “Anlamadan önce verilen bircevapta hayır yoktur.”Muhatabın konuşmasını kesmek edepten değildir. Fakat muhatap münakaşacı, inatçı, gevezeve lâfazan biri ise, aslolan onda böyle bir şeyin varlığını bildiğinde onunla münâzarayapmamaktır. Fakat münâzara esnasında bunu keşfederse, ona nasîhat eder. Şayet buna riâyetetmezse, konuşmasını keser.Yüzünü muhatabına karşı dönmek ve münâzaranın hakkını hafife alarak, hazır bulunanlaraister kendisine muhalefet etsinler isterse kendisine muvâfakat etsinler iltifat etmemek. Eğerbunu muhatabı yaparsa ona nasîhat eder, hâla uslanmıyorsa münâzarayı keser.İnatçı ve kendi görüşüyle övünen kimseyle münâzara etmemek. Çünkü kendini beğenen kişi,hiç bir kimseden bir sözü kabul etmez.Televizyon kanalları karşısında ve genel toplantı yerlerinde münâzara yapmak gibi, korkumeclislerinde münâzara yapmamak. Ancak dininin huzuru içerisinde Allah [Subhânehu ve Te’alâ]hakkında kınayıcının kınamasından korkmayan, söylediğinin peşi sıra hapise hatta ölüme bilekatlanmaya hazır olan kimse hariç. Ya da canından korktuğu emîr veya otorite sahibininmeclisinde münâzara yapmamak. Eğer kendisini, Hamza ile birlikte olmaya hazırlamamış ise, butakdirde sukût etmek daha evlâdır. Zîra o zaman, dini ve ilmi hafifsemiş olur. Burada, eskilerden Ahmed ve Mâlik’in konumu ve muâsırlardan, Sünneti inkâr ettiği zaman Kaddafî ile münâzaraeden kimselerin tavrı zikre değerdir.İster buğz kendisinden olsun isterse muhatabından olsun buğzettiği kimse ile münâzaraetmemek.Mecliste, topluluk içerisinde muhatabı üzerine çıkmaya yünelmemek.Bilhassa muhatabının bildiği, âşina olduğu konularda sözü fazla uzatmamak, detaylaraboğulmamak. Aksine maksada halel getirmeyen veciz, muhtasar bir ibâreyle hüküm noktasına,yani münâzara mevzûsuna yönelip dikkatleri asıl odak noktası üzerinde toplamaktır.İlmi ve ehlini küçümseyen kimselerle veya münâzara ve münâzara eden kişileriönemsemeyen sefîhlerin huzurunda münâzara etmemek. Mâlik şöyle demiştir: “Bir adam, ilmeitâat etmeyen kimsenin huzurunda konuştuğunda, bu ilme hakarettir, aşağılamaktır.”Muhatabının diliyle ifade edilse bile hakkı bağrına basmak ve hak sözü kabullenmektenutanmamak. Çünkü hakka rucû’ etmek bâtıl üzerinde ısrar etmekten daha hayırlıdır venihayetinde sözü dinleyip de en güzeline uyan kimselerden olur.Cevap ile muğâlata etmemek. Muğâlata, suâle mutabık olmayan bir cevap ile yanıt vermekleolur. Meselâ; soru soran kimsenin; “Suudi Arabistan, İslâmî bir devlet midir?” diye sormasınakarşılık, cevap verenin de; “Orada yargı İslâmîdir.” diye yanıt vermesi gibi. İşte bu muğâlatadır.Aslında; “evet veya hayır veya bilmiyorum” diye bu üç cevaptan hangisi mutabık ise, söylenmesigerekli idi.Zarûri bilgileri bilerek inkâr etmemek. Aksi takdirde kibirlenmiş olur. Bu aynen kâfirlerin,Müslümanlara olan düşmanlığını bilerek inkâr eden veya Müslümanların beldelerinde kâim olannizâmların küfür nizamları olduğunu, yani İslâm ile hükmedilmediğini kasden reddedenkimselerin hali gibidir.Tafsilatında kendi sözünü çürütecek şekilde genellemelerde bulunmamak. Tıpkıkonuşmasının başında “Amerika, İslam’ın ve Müslümanların düşmanıdır” dedikten sonra, “Amerika,devletlerini kurmak ve kendi geleceklerini gelecekleri tayin etmek üzere self-determinasyonları haklarınıvermek üzere Filistinlilere yardım ediyor. Çünkü Amerika, özgürlükleri ve bağımsızlıkları seviyor” demesiveya “Amerika, onu zulümden ve diktatörlükten kurtarmak üzere Irak’a geldi” demesi gibi.Hüccetini, üzerine intibak eden bütün meselelere şâmil kılmaktan kaçınmamak. Mesela;“özel ihtiyaçlar, özel zarûret menzilesine inerler” düşüncesine binaen faiz ile Batı’da evler satınalınmasını mübah görmek, sonra da yiyecek, giysi ve evlilik gibi diğer ihtiyaçların faiz ilealınmasını mübah kılmak gibi. Binaenleyh bir ihtiyaçtan dolayı bunları mübah kılarsa, bir çokharâmı mübah kılar. Eğer hüccet ve kâidesini bütün ihtiyaçlara şâmil kılmazsa, kendi kendineçelişkiye düşer.
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Bilim adamlarının dediğine göre uzun yazıyı kimse okumazmış..

Para verip alırlarsa o vakit okunurmuş.. Ama bedava olunca zor tabi.. :p
 
Üst