Kan Damlayan Kalem Ve Süt Beyaz Kağıt

ahze21

Yasaklı
Katılım
3 Kas 2006
Mesajlar
550
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
46
Sana ram olup yalnızlığı bilmez iken

Neden umutsuzluğa düşer olduk?

Yeryüzü bize miras olmuş iken

Emanetini neden savunmaz olduk?


Gözleri dolmuştu yazarın. Elleri kızarmaya başlamıştı. ‘’Yazamayan bu eller utansın’’ dedi kendi kendine ‘’Yaşanılanları hissedip de ateşlenmeyen bu yürek utansın.’’

Dayanılmaz acılarını hissetti naif yüreği beşiğinde boğazlanılanların. Sessizce uyuyuşlarını düşündü kabirlerinde kemiklerin. Bir anne feryadı ve bir baba çaresizliğini duydu kulağı ve yüreği. Gözlerinden yaş yerine kan akmaya başlamış dedeler ve nineler şimdi yorgun sandalyelerinde ayaklanmaya çalışıyorlardı. Hâlbuki bu iş onlara düşene kadar çoktan ayağa düşmüştü. Yalnız başına dolaşıp tek derdi dertsizlik olan gençler göründü zihninde. Dertsizlik ne büyük çaresizlikti Allah’ım.

Ne kadar da azdı zalimin sayısı hâlbuki ama yapılanların bu kadarı ne kadar da fazlaydı.

Derinden bir off sesi çıkarıp sırtını dayadı sandalyesine yazar. Başını kaldırdı ve penceresinden ona haleler saçan kamere baktı. Yüzü aydınlanmıştı yazarın. ‘’Şu güzelliği görüp de ilhama açılmayan kalem utansın.’’ dedi. ‘’huzuru hissetmeyip keder soluklayan şu ciğerim utansın.’’

Yeni sürgün veren bir çiçeğin heyecanı sardı her yanını. Kırları doldurmuş olan gelincikler geldi gözlerinin önüne. Parklarda oyunlar oynayıp neşe çığlıkları atan çocuklar doldurdu bütün hayalini. Gece sabaha kadar sokaklarda yanan ışıklara nispet mahalle sakinlerinin çay misafirliklerinde ışıldayan gözlerle birbirlerine bakmaları canlandırdı hayal dünyasını. Ve bir annenin şefkatli kucağı içindeki sıcacık çocuk yüreğinin mutluluğuna açıldı kalemi.

Hayat iyisiyle kötüsüyle hep orada bir yerlerdeydi. Ve ona uçuvermişti fikri yazarın. Hayal dünyasının kapısını aralayıvermişti. Şimdi sağ elinde kan ağlayan bir dolma kalemi ve sol elinde süt dağıtan kâğıdıyla masasının başındaydı. Başı önünde, mütevazı bir şekilde başlamıştı bu iki dostuyla hasbıhale… yazılacak ne kadar çok şey vardı ve yazamamak ne kadar da acıydı. Yazıya dökülenlere şükürler olsun.

Ahmet Alp Altay
 
Üst