Kalplerin Taşlaşması

€br@r

Paylaşımcı
Katılım
24 Haz 2006
Mesajlar
252
Tepkime puanı
2
Puanları
0
“Sonra bunu müteakip (bu büyük alametleri duyduktan sonra) kalpleriniz katılaştı. Artık o kalpler taşlar gibidir veya katılık cihetinden daha şiddetlidir. Zira şüphesiz taşlardan elbette öylesi vardır ki; ondan ırmaklar kaynar. Ve yine şüphesiz taşlardan elbette öylesi vardır ki; yarılır da kendisinden su çıkar (akar). Ve yine şüphe yok taşlardan elbette öylesi vardır ki, ALLAH korkusundan (yuvarlanıp yukarıdan aşağıya) düşer. Ve ALLAH-u Teala sizin yaptıklarınızdan asla gafil (habersiz) değildir.” (Bakara Sr 74. Ayet)

Bu ayet-i kerime de geçen kalp katılığının bir çok sebepleri vardır. Nitekim Mevla Teala Hazretleri Sure-i Maide de:

“Ve yemin olsun ki, ALLAH-u Teala İsrail oğullarının ahdini (sapasağlam sözünü) almıştı ve içlerinden oniki nakip (kefil, reis) göndermiş (tayin etmiş) tik.Ve ALLAH-u Teala onlara demişti ki: Ben sizinle beraberim, celalim (azametim, büyüklüğüm) hakkı için eğer namazı ikame eder (dosdoğru kılar), zekatı verir, peygamberlerime inanır, onlara kuvvetle yardım eder ve ALLAH-u Teala’ya karzı hasen (güzel bir ödünç) le ikraz eder (muhtaçlara yardım ederek ALLAH-u Teala’ya ödünç vermiş hale gelirseniz) elbette sizden kusurlarınızı (suçlarınızı) örterim ve sizi mutlaka altlarından ırmaklar akan cennetlere girdiririm. Fakat bundan sonra, içinizden her kim kafir olursa, muhakkak ki o, dümdüz olan bu yolun ortasından sapıtmış olur. (Maide Sr 12)”

Buyurduktan sonra, onların bu ahdi (verdikleri sözü) yerine getirmedikleri ve bu sebeple kendisinin onlara lanet edip (rahmetinden uzaklaştırıp) kalplerini katılaştırdığını beyan etmek üzere devamla şöyle buyuruyor:

"Bu ahidlerini (yukarıda geçen iman, namaz, zekat vesair hususlarda verdikleri sözlerini) bozmaları sebebiyle, biz onlara lanet ettik ve kalplerini katılaştırdık. Artık onlar; ALLAH’ın kelimelerini tahrif edecek (yerlerinden değiştirecek) kadar ileri gittiler ve kendisiyle vaaz olundukları ayetlerden büyük bir nasibi unuttular (terk ettiler)." (Maide Suresi 13. Ayetten)

Bu günde Din-i Mübin-i İslam’ın aleyhine konuşup yazanların bu derece katılıkları, işledikleri suçlarından meydana gelmektedir. Bu gibi hallere düşmekten Erhamu’r-rahimin (acıyanların en acıyıcısı) olan ALLAH’a sığınırız.

Efendimiz (sav) de kalbi katılaştıracak şeylerden bazısını şöyle beyan buyurmuştur:

İbn-i Ömer (ra) den rivayete göre Resulullah (sav):

Mevla Teala’nın zikri olmadan çok konuşmayın, zira zikirsiz çok konuşmak kalp için katılıktır. Mevla Teala’dan insanların en uzağı ise katı (sert) kalp (li olanlar )dır.

Enes İbn-i Malik (ra) dan rivayet diğer bir Hadis-i Şerifte de Resulullah (sav):

Dört şey kişinin şekavetinin (bedbaht ve yaramaz oluşunun) alametidir.

1-Göz donukluğu (ALLAH için ağlayamamak)

2-Kalp katılığı. (Duyduklarından ve gördüklerinden tesirlenmemek)

3-Dünyaya haris olmak. (Dünyayı kazanmaya çok istekli olup, hiçbir şeyle kanaat etmemek)

4-Tul-i emel. (Şöyle yapacağım, böyle yapacağım diye uzun kuruntulara sahip olmak) buyurdu.


Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şeriflerden de anlaşıldığına göre, insan bu Din-i Mübin-i İslam’ın: Farz (en kesin delillerle ispat edilmiş hükümler), vacip (farzdan bir derece aşağı zanni olan delillerle sabit olan meseleler), sünnet (Efendimiz (sav) in farz ve vacibin dışında yaptıkları), müstehap ve edeplerini (ALLAH-u Teala’ya sevgili olna şeyleri) ne kadar tamamlar, haram (kuvvetli delillerle yasaklığı açık olan) ve mekruhlardan (Mevla Teala’nın sevmediği her şeyden) de ne kadar kaçarsa, o kadar kalp yumuşaklığı kazanır, Ve bu işlerden ne kadar eksiltir, haram ve mekruhlardan da ne kadar irtikap eder (işler) se, o derece kalbi katılaşır.

Ayet-i Celilede, kafirlere kalplerinin katılığından ve o sebeple işledikleri kötü amellerden dolayı büyük bir tehdit (korkutma) vardır. Taşlarda anlama kabiliyeti bulunmadığı, ve mükellef (sorumlu) da olmadıkları halde, ALLAH-u Teala’ya boyun eğmekte ve O’nun korkusundan parçalanmaktadırlar. Kafir’in klabi ise, kendisinde bu kadar anlama sebepleri bulunduğu halde, boyun eğmemekte ve yumuşamamaktadır. Mutezile mezhebi taşın korkmasının, mesel olarak zikredildiğini, yani taşın aklı olsaydı böyle yapardı manasında olduğunu söylemişlerdir.

Ehl-i Sünnet’in görüşü ise, taş her ne kadar cansız da olsa, ALLAH-u Teala ona ilham eder (bildirir) ve o, Mevla’nın ilhamıyla korkar. Zira ALLAH-u Teala’nın cemadat (cansız şeyler) vesair akılsız hayvanat hakkında kendisinden başka kimsenin bilemeyeceği bir ilmi vardır. Ve her mahluk için kendisine has (özel) dua, tesbih ve haşyet (ALLAH korkusu) vardır.

Nitekim ALLAH-u Teala bir Ayet-i Kerimesinde:

“Yedi kat gökler ve yer (ler) ve içlerinde bulunan bütün eşye O’nu (ALLAH-u Teala’yı) tesbih (bütün noksanlardan pak, uzak) eder. Ve hiçbir şey yok ki O’nu (ALLAH’ı) tesbih etmesin, lakin siz onların tesbihlerini anlayamazsınız...... “(İsra Suresi 44. Ayetten)

Diğer bir Ayet-i Celilesinde de:

“Muhakkak bütün (mahlukat) kendine ait dua ve tesbihini bilmişlerdir.” (Nur Suresi 41. Ayetten)

O halde kişiye gereken bunlara inanmak ve bu husustaki bilgiyi ALLAH’a havele etmek (ısmarlamaktır).
 

kadem

Profesör
Katılım
19 Ağu 2006
Mesajlar
1,622
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Ce: Kalplerin Taşlaşması

güzel bir anlatım Allah razı olsun
 
Üst