ihvanistanbul
AkhenAton
Mutluluk ya da ‘mutsuzluk’ kişinin bizatihi kendi içinde cere-yan eden duygularla gerçekleşeceğine göre, bir anlamda kadınmutlu olup olmayacağı sahip olduğu duygu ve davranışlarını ta-nıması ve kontrol etmesini bilmelidir.
Kadınların yarısından çok fazlası mutsuzluktan şikâyet ediyorve bunu genellikle erkeğe bağlıyorlarsa burada bir problem vardemektir. Kadınların çoğunun ifade ettiği şekilde problemi ta-mamen erkeğe bağlamak hem doğru olmaz, hem de bizi çözümegötürmez.
Evlilikte mutsuzluğun iki anlamı var; ya bu ülkenin insanlarıevliliğe uygun değil, ya da evlilik onları beklentilerine cevap ve-recek şey değil.
Bu toplum evliliğe taraftar. Hatta evlenmemeyi dışlayıcı bir an-layışa sahip. Taraflar, kadın ve erkek olarak bu işe istekli, amamutsuz.
Eğer mutsuzluk varsa ‘başarı’ yok demektir. Başarı yoksa iki ta-rafı da sorgulamalı. Öncelikle de en çok şikâyetçi olan üzerinde,yani kadın üzerinde yoğunlaşmalı. Kadının evlilikle ilgili beklen-tileri ve evlilikteki tavırlarını gözden geçirmeli.
Kadınların yüzde 80’inin, belki daha fazlasının şikâyetçi olduk-ları evliliğe ve evlilik içinde erkeğe nasıl baktıklarını görebilirve kendilerine gösterebilirsek, mutsuzluğu mutluluğa çevirecekipuçlarına ulaşabiliriz.
Kadın Kendini Nasıl Mutsuz Eder?
Kadının, bir anlamda kendi kendini mutsuz eden evlilik içi dav-ranış ve düşüncelerini şöylece sıralamak mümkün;
1- Erkeğin hayatını kontrol altında tutmaya çalışmak
Pek çok kadın, evli olduğu erkeği kontrolü altında tutmaya ça-lışır. Buna mecbur olduğunu, başarılı bir evliliğin böyle olacağınısanır.
Bunun için de, sürekli olarak erkeği ‘denetleme’, ‘sorgulama’,‘yargılama’ davranışı gösterir. Sonucun, elbette hem kendisi içinyorucu ve huzursuzluk verici, hem de erkek için itici ve soğu-tucu olması kaçınılmazdır. Sonra arkasından gelsin, karşılıklışikâyetler. Hâlbuki kadının buna ne gücü ne de imkânları yeter.Güç yettiremeyeceği için de yıpranması doğaldır. Bu bir yanıl-gıdır. Başarılı bir evlilik için erkeğin kontrol altında tutulmasıgerekmez. Hatta bunun tam tersi doğrudur. Onu rahat bırakma-mak, öncelikle güvensizliği ifade eder. İşe güvensizlikle başla-mak ise oyunu baştan kaybetmektir. O kendisine güvenmediği-nizi anlamayacak mı? Bundan rahatsızlık duymaz mı? Kendisisizden yana rahat olmayan birinden size rahatlık, mutluluk yan-sıyabilir mi?
Öyleyse kadın mutlu olmak için erkeğini kontrol etmeyi değil,
ona güvenmeyi başarmalıdır. Ancak böylece mutluluğa kapı açı-labilecektir.
2- Evliliğin erkeği (ruhuyla, bedeniyle, duyguları ile) satın aldı-ğını zannetmek
Kadınlar, evlendikleri erkekle ilgili olarak, onun üzerinde ‘sa-hiplik’ duygusu geliştirirler. Bazıları bunu o kadar ileri götürürki, ruhuyla, bedeniyle, duyguları ile erkeği satın almış gibi davra-nırlar. Bedeni ile, malı mülkü ile, tüm duyguları ve hatta ruhuylakendisinin sahiplenildiğini gören erkeğin huzursuz olmamasınasıl mümkün olsun ki!
Bu derece sahiplik yerine onu kendisi için ve kendisini de onuniçin hayatı kolaylaştırma vasıtası olarak görmeyi başarabilmekevlilikte sağlıklı iletişimi kuracak olan anlayış olmalıdır.
Bunun tam tersi de olmamalı. Yani kadın, evlenmiş olmakla,kendisini erkeğin ‘azat kabul etmez’ kölesi gibi de görmemeli.Bu da mutluluğa gidecek kapıların kapanmasına sebep olacak biranlayıştır.
3- Erkeği ailesi ile eşi arasında tercih yapmaya zorlamak
Erkeğin annesi, oğlunun evliliği ile yakından ilgilenmek ister.Onun gözünde gelin tecrübesizdir. Ona yol göstermek lazımdır.Kendisi de bir zamanlar yeni gelindi. Tecrübesizdi. Şimdi ise ara-dan yıllar geçmiş ve tecrübe sahibi olmuştu.
Bu psikoloji içinde olan kaynanalar gelinlerinin kendileri-ni dinlemesini, onların dediklerini yapmalarını arzu ederler.Hâlbuki yeni evlenen kızlar ise işlerine karışılmamasını, kocalarıile yalnız bırakılmalarını beklerler. Özellikle kocalarının annele-ri tarafından yönlendirilmesinden rahatsız olurlar.
Kaynana ile gelin arasında oluşan sürtüşmeler, çatışmalar er-keği çok rahatsız eder. Hiçbir erkek eşi ile annesi arasında ter-cih yapmaya zorlanmak istemez. Bu durumda kaynananın geriçekilmesi, oğullarını el kızına bırakmak olarak algılanacağı içinzordur. Eğer evliliğin ilk yıllarında kaynana ile didişmeme konu-sunda başarı sağlanabilirse evliliğin selameti açısından büyük birengel aşılmış olur.
Genç bayanlar evlilikteki başarıyı kaynanalarına karşı verileceksavaşta görürler. Hâlbuki bu savaş asla zaferle bitmez. Kayınva-lideye karşı verilecek savaş başarılsa bile bundan evlilik için birhayır gelmez.
Erkeğin annesi ile geçinemeyen bir hanımın sıkıntı verici görü-nümüne karşılık, annesi ve ailesi ile uyumlu bir eş imajı verme-nin avantajı çok daha büyük olacaktır. Bu, erkek için çok mut-luluk verici olduğu gibi kadına da erkekten ve ailesinden yanaiyilikler sağlayacak bir yöntem olacaktır.
Aksi halde, annesi ile eşi geçinemeyen, kavga eden bir erkek,‘eş bulunur, ama ana bulunmaz’ diyebilir. Siz oğlunu evlendirmişbir anne olsanız ne derdiniz acaba?
4- Eşi ile dost-arkadaş olmayı başaramamak
Evlilikte mutlu olmak sadece ‘eş’ olmakla gerçekleşmez..
Kadınların yarısından çok fazlası mutsuzluktan şikâyet ediyorve bunu genellikle erkeğe bağlıyorlarsa burada bir problem vardemektir. Kadınların çoğunun ifade ettiği şekilde problemi ta-mamen erkeğe bağlamak hem doğru olmaz, hem de bizi çözümegötürmez.
Evlilikte mutsuzluğun iki anlamı var; ya bu ülkenin insanlarıevliliğe uygun değil, ya da evlilik onları beklentilerine cevap ve-recek şey değil.
Bu toplum evliliğe taraftar. Hatta evlenmemeyi dışlayıcı bir an-layışa sahip. Taraflar, kadın ve erkek olarak bu işe istekli, amamutsuz.
Eğer mutsuzluk varsa ‘başarı’ yok demektir. Başarı yoksa iki ta-rafı da sorgulamalı. Öncelikle de en çok şikâyetçi olan üzerinde,yani kadın üzerinde yoğunlaşmalı. Kadının evlilikle ilgili beklen-tileri ve evlilikteki tavırlarını gözden geçirmeli.
Kadınların yüzde 80’inin, belki daha fazlasının şikâyetçi olduk-ları evliliğe ve evlilik içinde erkeğe nasıl baktıklarını görebilirve kendilerine gösterebilirsek, mutsuzluğu mutluluğa çevirecekipuçlarına ulaşabiliriz.
Kadın Kendini Nasıl Mutsuz Eder?
Kadının, bir anlamda kendi kendini mutsuz eden evlilik içi dav-ranış ve düşüncelerini şöylece sıralamak mümkün;
1- Erkeğin hayatını kontrol altında tutmaya çalışmak
Pek çok kadın, evli olduğu erkeği kontrolü altında tutmaya ça-lışır. Buna mecbur olduğunu, başarılı bir evliliğin böyle olacağınısanır.
Bunun için de, sürekli olarak erkeği ‘denetleme’, ‘sorgulama’,‘yargılama’ davranışı gösterir. Sonucun, elbette hem kendisi içinyorucu ve huzursuzluk verici, hem de erkek için itici ve soğu-tucu olması kaçınılmazdır. Sonra arkasından gelsin, karşılıklışikâyetler. Hâlbuki kadının buna ne gücü ne de imkânları yeter.Güç yettiremeyeceği için de yıpranması doğaldır. Bu bir yanıl-gıdır. Başarılı bir evlilik için erkeğin kontrol altında tutulmasıgerekmez. Hatta bunun tam tersi doğrudur. Onu rahat bırakma-mak, öncelikle güvensizliği ifade eder. İşe güvensizlikle başla-mak ise oyunu baştan kaybetmektir. O kendisine güvenmediği-nizi anlamayacak mı? Bundan rahatsızlık duymaz mı? Kendisisizden yana rahat olmayan birinden size rahatlık, mutluluk yan-sıyabilir mi?
Öyleyse kadın mutlu olmak için erkeğini kontrol etmeyi değil,
ona güvenmeyi başarmalıdır. Ancak böylece mutluluğa kapı açı-labilecektir.
2- Evliliğin erkeği (ruhuyla, bedeniyle, duyguları ile) satın aldı-ğını zannetmek
Kadınlar, evlendikleri erkekle ilgili olarak, onun üzerinde ‘sa-hiplik’ duygusu geliştirirler. Bazıları bunu o kadar ileri götürürki, ruhuyla, bedeniyle, duyguları ile erkeği satın almış gibi davra-nırlar. Bedeni ile, malı mülkü ile, tüm duyguları ve hatta ruhuylakendisinin sahiplenildiğini gören erkeğin huzursuz olmamasınasıl mümkün olsun ki!
Bu derece sahiplik yerine onu kendisi için ve kendisini de onuniçin hayatı kolaylaştırma vasıtası olarak görmeyi başarabilmekevlilikte sağlıklı iletişimi kuracak olan anlayış olmalıdır.
Bunun tam tersi de olmamalı. Yani kadın, evlenmiş olmakla,kendisini erkeğin ‘azat kabul etmez’ kölesi gibi de görmemeli.Bu da mutluluğa gidecek kapıların kapanmasına sebep olacak biranlayıştır.
3- Erkeği ailesi ile eşi arasında tercih yapmaya zorlamak
Erkeğin annesi, oğlunun evliliği ile yakından ilgilenmek ister.Onun gözünde gelin tecrübesizdir. Ona yol göstermek lazımdır.Kendisi de bir zamanlar yeni gelindi. Tecrübesizdi. Şimdi ise ara-dan yıllar geçmiş ve tecrübe sahibi olmuştu.
Bu psikoloji içinde olan kaynanalar gelinlerinin kendileri-ni dinlemesini, onların dediklerini yapmalarını arzu ederler.Hâlbuki yeni evlenen kızlar ise işlerine karışılmamasını, kocalarıile yalnız bırakılmalarını beklerler. Özellikle kocalarının annele-ri tarafından yönlendirilmesinden rahatsız olurlar.
Kaynana ile gelin arasında oluşan sürtüşmeler, çatışmalar er-keği çok rahatsız eder. Hiçbir erkek eşi ile annesi arasında ter-cih yapmaya zorlanmak istemez. Bu durumda kaynananın geriçekilmesi, oğullarını el kızına bırakmak olarak algılanacağı içinzordur. Eğer evliliğin ilk yıllarında kaynana ile didişmeme konu-sunda başarı sağlanabilirse evliliğin selameti açısından büyük birengel aşılmış olur.
Genç bayanlar evlilikteki başarıyı kaynanalarına karşı verileceksavaşta görürler. Hâlbuki bu savaş asla zaferle bitmez. Kayınva-lideye karşı verilecek savaş başarılsa bile bundan evlilik için birhayır gelmez.
Erkeğin annesi ile geçinemeyen bir hanımın sıkıntı verici görü-nümüne karşılık, annesi ve ailesi ile uyumlu bir eş imajı verme-nin avantajı çok daha büyük olacaktır. Bu, erkek için çok mut-luluk verici olduğu gibi kadına da erkekten ve ailesinden yanaiyilikler sağlayacak bir yöntem olacaktır.
Aksi halde, annesi ile eşi geçinemeyen, kavga eden bir erkek,‘eş bulunur, ama ana bulunmaz’ diyebilir. Siz oğlunu evlendirmişbir anne olsanız ne derdiniz acaba?
4- Eşi ile dost-arkadaş olmayı başaramamak
Evlilikte mutlu olmak sadece ‘eş’ olmakla gerçekleşmez..