Kader Risalesi” üzerinden kaderi inkâr eden Mustafa İslamoğlu

elbiss

Ordinaryus
Katılım
21 Kas 2013
Mesajlar
2,514
Tepkime puanı
43
Puanları
0
Konum
Türkiye
Kader ile ilgili bir konu açılmışken kendi yaşamımdan örnek vereyim isimler vermeden belki daha iyi izah edebilirim...

Bundan epey zaman önce arkadaşımla çarşıda buluşmak üzere sözleşmiştim ve ÖYLE oldu...arkadaşımla çarşıda öğlen civarı buluşmuştum..sonrasında saat 2 gibi arkadaşım x bir sanayi sitesine gideceğini forum dolduracağını filan söylemişti ohh iyi bende geleyim eşlik etmiş olurum dedim ki o aralar bende işsizdim arkadaşımda...boş gezendik yani :)....

o gün hava yagmurluydu çok şükür yanıma şemsiye almıştım epey bir sanayide form doldurmuştuk sonrasında yagmur hafif çileşirken birden epey hızlanmıştı...arkadaşıma biri x bir yeri tavsiye etmişti oke gidelim dedik ama epey aradık bulamadık neredeyse vazgeçmek üzereydik ki arkadaşım vazgeçmişti ama ben arkadaşımı çok sevdiğim için paçalarımız üstümüz şemsiye olmasına rağmen rüzgarla birlikte çok ıslanmıştı iş aşkı işte :) aslında benimkisi arkadaşım için iş bulması adına idi....kendim içinde düşünüyordum ama o yeri ben düşünmüyordum...

zar zor arkadaşımı ikna ettim epey bir gezdikten sonra dizlerimize ağrılar çökmesine rağmen.. sonunda x yeri bulduk...kapıda güvenlik karşıladı bizi ...içimden düşündüm sanki geleceğimizi biliyor diye....neyse ufak bir tebessüm ile...

Sonra yine anlık içimden Güvenlikçi yok form olmaz netten doldurun diyecek diye düşündüm..(ki bunu arkadaşımda düşünmüş sonradan bana söyledi)...

Güvenlikçiye yaklaşınca bize direkt form mu dolduracaksınız dedi...?...arkadaşım evet dedi bende yok ben doldurmayacağım arkadaşım dolduracak dedim....güvenlikçi güzel insan ALLAH razı olsun olsun sende gel içeri ıslanmışsın doldurmazsanda en azından içeride ısınırsın dedi...

Bende peki dedim içeri girdim...

sonra ne mi oldu?..

Bizim iyi niyetli güvenlikçi abimiz banada form getirdi...

Ben dedim ki yok ben doldurmayacağım diyerekten formu ona uzattım ama o eliyle aşağıaya itti doldur sen dedi...

Kıramadım peki dedim...

Ama inanırmısınız olmasın diye o kadar boşluk bıraktım ki....o kadar sallamasyon yazdım ki...anlatamam ...çünkü hayalimde öyle bir yer yoktu istemiyordum...

hayalimde olan yerlere öyle fazla bilgiler yazdım öyle itinalı yazılar yazdım ki...anlatamam...ama bu yere yazmadım :) beni affedin ama ALLAH razı olsun güzel ekmeklerinden rızkımı helalinden kazandım çok şükür bu fırsatı verdikleri için kendilerine teşekkür ediyorum özellikle güvenlikteki ağabeyime....bugünlerde belki yollarım ayrı düştü belki oradan öğreneceğim çok şey vardı ama son zamanlarda çok mutsuzdum...baskın bir karakterim vardı neyse.

işte form doldurduktan sonra ayrıldık 3 gün sonra telefon geldi sevindim kendim için değil :) kesinlikle arkadaşımıda aramışlardır diye....hani onu ararlarsa beraber gideriz diye...

ama arkadaşımı aramadıklarını öğrendim...sonrasında ben ne yapayım derken ailem duydu öğrendi ...eee aile duydu mecbur gideceğim satiyim :) işsizim ya o aralar gitmesem şimdi bu sefer iş beğenmiyorsun filan diyecekler ister istemez etrafta soruyor üzülecekler ..ee gideyim bari dedim mülakatta eletirim olmadı geldim derim dedim :)....Böyle huylarım mı çok var....istemedim mi bu huyum devreye girer...neyse konuya dönelim...

gittim Mülakata sabaha 9 gibi saat oldu 11 ne gelen var ne giden dedim herhal pisikolojik baskı deniyorlar neyse karnımda açıktı epey yemekte vermedi kimse :) saat oldu 11.30 ...biri çağırdı gül gibi şeker gibi insan ALLAH razı olsun...başımın üstünde yeri var ilk günden beri benle çok ilgilendi...bana güveni tam olduğu için minnettarım..

neyse..

girdim mülakata...

bana ne soruyorsa bilmiyorum yeteri deneyim yok diyorum anladı herhal kıvırma yaptığımı neyse o gün mü ertesi günmü sınava alacağını söyledi şuan pek hatırlayamıyorum kusurumu bağışlayın peki dedim sınav olduk epey iyi dedi...sonrasında bir müdür geldi benle konuştu ta bi ben ya işte yaparım ama nasıl olacak pek bilmiyorum işte yapamazsam filan diyorum...

evdekilerde umutlandı ama ben o yeri istemediğimden değil başka güzel yerleri beklediğimden istemiyordum ama yerlerde kesin değildi ki be arkadaşım işte benim kiside kuru beklenti... :)

Neyse...ilk müdür benden pek elektirik alamadı o gün birlikte mülakata girdiğim arkadaşımı beğendi iyi güzel dedim...ben gidebilirmiyim dedim....insan kaynakları yok gidemezsin nereye dedi...sağolsun güzel insan işte...

bende peki dedim oturdum oraya sonrasında ...bir güzel insan daha geldi...beni mülakata aldı...bu sefer kendisini çok tuttum bilmiyorum bir başka durum yaşadım bu sefer kıvırmadım dogruları söyledim oda uygun gördü beni işe aldı....aslında onun samimiyeti beni çok etkilemişti bu insanı üzemem dedim...

Belki zaman sonra beni üzdüler ama onun suçu yoktu kendisiyle ogün başka departmana geçerken oldukça yogun konuşmuştum ...benim için en çok zor olan haketmediğim durumda itham edilmem olmasıydı aslında çok çabalayan çalışmayı çok seven biriydim ama beni göremediler belki bende kendimi yanlış ifade etmişimdir bilemem neyse zamanın gerisinde kaldı...başka departmanda çok daha güzel insanları tanıdım benimle bir baba oğul gibi ilgilenen değerli büyüklerimi tanıdım daha yakındılar ama bu duragım en güzel duraktı sonra zaman başka yere aldı...

Aslında kader bazen öyle anlar yaşatıyor ki...

Her durakta sana farklı şeyler öğretebiliyor...bugün bu yazdıklarım aslında benim kaderimin bir parçası idi...bu durakların tesadüf olmadığını biliyorum bu duraklardan birşeyler öğrenmem gerektiğinide biliyordum ki o günlerde benim hayatıma başka bir akış verecek otomasyon çalışma sistemini öğrenmiştim...hergün geçerken sistemin çalışma akışlarını süreçlerini öğreniyordum benim kafa öyle birşey ki birşeyi ezberleyemez en ufak şiiri bile ama sistemleri çok kolay ezbirliyor ve yeri geldiğinde bana çok güzel şemalar çizebiliyor...neyse konu detaya kaçacak...

Hayatımdan seneler öncesine dair küçük bir kesit ama şunu söylemem gerekirse bana güvenen değer veren herkese şükranlarımı iletiyorum onların yüzünü kara çıkarmamak için çok çabaladım ...elimden geleni yaptım....ve hakkıyla mutlu ayrıldığım için kendimlen onur duydum aslında ayrıldığım her kapı benim için hep açık kalmıştım....onlara dediğim tek söz kader beni farklı yere çağırıyor herşey için teşekkür ederim yazısını bıraktım...kaderimi izlemem gerektiğini söyledim ve ÖYLE yaptım...

ve o günden bu yana benim için önemli olan bir söz oluştu :)

Kaderim neredeyse ben oradayım diye :)

Böyle.
 

çelebiler

Kıdemli Üye
Katılım
4 Ocak 2013
Mesajlar
7,457
Tepkime puanı
211
Puanları
0
Kader ile ilgili bir konu açılmışken kendi yaşamımdan örnek vereyim isimler vermeden belki daha iyi izah edebilirim...

Bundan epey zaman önce arkadaşımla çarşıda buluşmak üzere sözleşmiştim ve ÖYLE oldu...arkadaşımla çarşıda öğlen civarı buluşmuştum..sonrasında saat 2 gibi arkadaşım x bir sanayi sitesine gideceğini forum dolduracağını filan söylemişti ohh iyi bende geleyim eşlik etmiş olurum dedim ki o aralar bende işsizdim arkadaşımda...boş gezendik yani :)....

o gün hava yagmurluydu çok şükür yanıma şemsiye almıştım epey bir sanayide form doldurmuştuk sonrasında yagmur hafif çileşirken birden epey hızlanmıştı...arkadaşıma biri x bir yeri tavsiye etmişti oke gidelim dedik ama epey aradık bulamadık neredeyse vazgeçmek üzereydik ki arkadaşım vazgeçmişti ama ben arkadaşımı çok sevdiğim için paçalarımız üstümüz şemsiye olmasına rağmen rüzgarla birlikte çok ıslanmıştı iş aşkı işte :) aslında benimkisi arkadaşım için iş bulması adına idi....kendim içinde düşünüyordum ama o yeri ben düşünmüyordum...

zar zor arkadaşımı ikna ettim epey bir gezdikten sonra dizlerimize ağrılar çökmesine rağmen.. sonunda x yeri bulduk...kapıda güvenlik karşıladı bizi ...içimden düşündüm sanki geleceğimizi biliyor diye....neyse ufak bir tebessüm ile...

Sonra yine anlık içimden Güvenlikçi yok form olmaz netten doldurun diyecek diye düşündüm..(ki bunu arkadaşımda düşünmüş sonradan bana söyledi)...

Güvenlikçiye yaklaşınca bize direkt form mu dolduracaksınız dedi...?...arkadaşım evet dedi bende yok ben doldurmayacağım arkadaşım dolduracak dedim....güvenlikçi güzel insan ALLAH razı olsun olsun sende gel içeri ıslanmışsın doldurmazsanda en azından içeride ısınırsın dedi...

Bende peki dedim içeri girdim...

sonra ne mi oldu?..

Bizim iyi niyetli güvenlikçi abimiz banada form getirdi...

Ben dedim ki yok ben doldurmayacağım diyerekten formu ona uzattım ama o eliyle aşağıaya itti doldur sen dedi...

Kıramadım peki dedim...

Ama inanırmısınız olmasın diye o kadar boşluk bıraktım ki....o kadar sallamasyon yazdım ki...anlatamam ...çünkü hayalimde öyle bir yer yoktu istemiyordum...

hayalimde olan yerlere öyle fazla bilgiler yazdım öyle itinalı yazılar yazdım ki...anlatamam...ama bu yere yazmadım :) beni affedin ama ALLAH razı olsun güzel ekmeklerinden rızkımı helalinden kazandım çok şükür bu fırsatı verdikleri için kendilerine teşekkür ediyorum özellikle güvenlikteki ağabeyime....bugünlerde belki yollarım ayrı düştü belki oradan öğreneceğim çok şey vardı ama son zamanlarda çok mutsuzdum...baskın bir karakterim vardı neyse.

işte form doldurduktan sonra ayrıldık 3 gün sonra telefon geldi sevindim kendim için değil :) kesinlikle arkadaşımıda aramışlardır diye....hani onu ararlarsa beraber gideriz diye...

ama arkadaşımı aramadıklarını öğrendim...sonrasında ben ne yapayım derken ailem duydu öğrendi ...eee aile duydu mecbur gideceğim satiyim :) işsizim ya o aralar gitmesem şimdi bu sefer iş beğenmiyorsun filan diyecekler ister istemez etrafta soruyor üzülecekler ..ee gideyim bari dedim mülakatta eletirim olmadı geldim derim dedim :)....Böyle huylarım mı çok var....istemedim mi bu huyum devreye girer...neyse konuya dönelim...

gittim Mülakata sabaha 9 gibi saat oldu 11 ne gelen var ne giden dedim herhal pisikolojik baskı deniyorlar neyse karnımda açıktı epey yemekte vermedi kimse :) saat oldu 11.30 ...biri çağırdı gül gibi şeker gibi insan ALLAH razı olsun...başımın üstünde yeri var ilk günden beri benle çok ilgilendi...bana güveni tam olduğu için minnettarım..

neyse..

girdim mülakata...

bana ne soruyorsa bilmiyorum yeteri deneyim yok diyorum anladı herhal kıvırma yaptığımı neyse o gün mü ertesi günmü sınava alacağını söyledi şuan pek hatırlayamıyorum kusurumu bağışlayın peki dedim sınav olduk epey iyi dedi...sonrasında bir müdür geldi benle konuştu ta bi ben ya işte yaparım ama nasıl olacak pek bilmiyorum işte yapamazsam filan diyorum...

evdekilerde umutlandı ama ben o yeri istemediğimden değil başka güzel yerleri beklediğimden istemiyordum ama yerlerde kesin değildi ki be arkadaşım işte benim kiside kuru beklenti... :)

Neyse...ilk müdür benden pek elektirik alamadı o gün birlikte mülakata girdiğim arkadaşımı beğendi iyi güzel dedim...ben gidebilirmiyim dedim....insan kaynakları yok gidemezsin nereye dedi...sağolsun güzel insan işte...

bende peki dedim oturdum oraya sonrasında ...bir güzel insan daha geldi...beni mülakata aldı...bu sefer kendisini çok tuttum bilmiyorum bir başka durum yaşadım bu sefer kıvırmadım dogruları söyledim oda uygun gördü beni işe aldı....aslında onun samimiyeti beni çok etkilemişti bu insanı üzemem dedim...

Belki zaman sonra beni üzdüler ama onun suçu yoktu kendisiyle ogün başka departmana geçerken oldukça yogun konuşmuştum ...benim için en çok zor olan haketmediğim durumda itham edilmem olmasıydı aslında çok çabalayan çalışmayı çok seven biriydim ama beni göremediler belki bende kendimi yanlış ifade etmişimdir bilemem neyse zamanın gerisinde kaldı...başka departmanda çok daha güzel insanları tanıdım benimle bir baba oğul gibi ilgilenen değerli büyüklerimi tanıdım daha yakındılar ama bu duragım en güzel duraktı sonra zaman başka yere aldı...

Aslında kader bazen öyle anlar yaşatıyor ki...

Her durakta sana farklı şeyler öğretebiliyor...bugün bu yazdıklarım aslında benim kaderimin bir parçası idi...bu durakların tesadüf olmadığını biliyorum bu duraklardan birşeyler öğrenmem gerektiğinide biliyordum ki o günlerde benim hayatıma başka bir akış verecek otomasyon çalışma sistemini öğrenmiştim...hergün geçerken sistemin çalışma akışlarını süreçlerini öğreniyordum benim kafa öyle birşey ki birşeyi ezberleyemez en ufak şiiri bile ama sistemleri çok kolay ezbirliyor ve yeri geldiğinde bana çok güzel şemalar çizebiliyor...neyse konu detaya kaçacak...

Hayatımdan seneler öncesine dair küçük bir kesit ama şunu söylemem gerekirse bana güvenen değer veren herkese şükranlarımı iletiyorum onların yüzünü kara çıkarmamak için çok çabaladım ...elimden geleni yaptım....ve hakkıyla mutlu ayrıldığım için kendimlen onur duydum aslında ayrıldığım her kapı benim için hep açık kalmıştım....onlara dediğim tek söz kader beni farklı yere çağırıyor herşey için teşekkür ederim yazısını bıraktım...kaderimi izlemem gerektiğini söyledim ve ÖYLE yaptım...

ve o günden bu yana benim için önemli olan bir söz oluştu :)

Kaderim neredeyse ben oradayım diye :)

Böyle.
Halife Ömer'in hikayesini bilir misin?
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Kader'de asil espri sudur:

Imani yalanlayan kafire imansizligi icin bir yonlendirme yapilmis midir bilerek,

Yoksa kafir kendi cuz'i iradesiyle imani inkar mi etmistir.

Ayni sey iman eden icin de gecelidir.

Nereden bakarsaniz bakin "ezeli bilgi"nin onune gecemezsiniz.

O halde soyle bir soru gundemdedir?

Ezeli bilginin insan merkezli cem'an noksansiz bir sekilde bir kitapta toplanmasi,

Bir yonlendirmenin neticesinde mi cem edilmistir,

Yoksa onceden bilinen bir bilginin neticesinde mi cem edilmistir?

Itidal alimleri ikinci maddenin gecerliligi uzerinde durmuslar lakin sunu da beyan etmislerdir:

Kader neticede bir SIR'dır demislerdir.

Biz yarinlarimizi bilmedigimizden dolayi bize dusen imtahani kazanmak icin vercegimiz hayirli mucadeledir.
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Allah kulunu günah işlemeye zorlar mı?

Allahü Teala haram'ı ve helal'i yaratır ve sana bildirir neyin iyi ve kötü olduğunu,

İyiliği ikame et (helal), kötülüğü (haram) ikame etme diye de tembihte bulunur.

İşte insan burada bağımsız gibi (siz ne dersiniz bilemem),

Kişi bağımsız iradesiyle iyiliği de seçebilir, kötülüğü de...

Ama bu bizim basit aklımızla yüklendiğimiz bir bakış açısı, bir yorum, bir bilgi...

Allahü Teala'nın yanındaki "SIR"a vakıf değiliz bunu da söyleyeyim...
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
Allahü Teala haram'ı ve helal'i yaratır ve sana bildirir neyin iyi ve kötü olduğunu,

İyiliği ikame et (helal), kötülüğü (haram) ikame etme diye de tembihte bulunur.

İşte insan burada bağımsız gibi (siz ne dersiniz bilemem),

Kişi bağımsız iradesiyle iyiliği de seçebilir, kötülüğü de...

Ama bu bizim basit aklımızla yüklendiğimiz bir bakış açısı, bir yorum, bir bilgi...

Allahü Teala'nın yanındaki "SIR"a vakıf değiliz bunu da söyleyeyim...


Fiilerin kendisi ihtiyari (tercih) olsada, fiillerin dayandığı ihtiyarı ızdirari (zorunluluk) dir.Bundan dolayı, insan fiilerinde muhtar (özgür), ihtiyarında mecburdur demişlerdir.İnsanın ihtiyarındaki bu mecburiyet, Eş'ariyenin dediği gibi, ya Allahın ihtiyarı yaratmasıyla, yada yarattığı sebeb vasıtasıyla ihtiyarın yönünü tayin edici olmasıyladır..muhakkiklere göre insan, muhtar suretinde, mecburdur. daha geniş bilgi için Türkçeye İnsan ve kader diye çevrilen kitabı dikkatlice okumak gerekir..
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
"... "Kim sâlih amel işlerse kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Rabb'in kullarına zulmedici değildir." (Fussilet: 46)
Durum bu şekilde olmasına rağmen kader mevzusuna girmemek gerekiyor. Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz kader mevzusunda derine dalmamayı tavsiye buyurmuşlardır. Kaderin mahiyeti bir sırdır. Fazla ileri gidilirse zındıklık husule getirir. Şeytan işini kadere havale etti, yalvarma lüzumunu hissetmedi kâfir oldu. Âdem Aleyhisselâm ise hatayı kendi nefsinde aradı, Mevlâ'sına yöneldi, istiğfar etti. Mevlâ da onu affetti.
Âlemlerin Rabb'i hep güzel yapar. Senin nefsin çirkin olduğu için onu çirkin görüyor, güzel göstermiyor. Her yaptığında hikmetler vardır.
Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde:
"Cenâb-ı Hakk'ın kazâ ve kaderine râzı olandan Cenâb-ı Hakk râzı olur." (Camius-sağir)
"Kadere iman etmek hüzün ve kederi giderir." buyururlar. (C. Sağir)
"Sana gelen her iyilik Allah'tandır, bütün kötülükler de kendi nefsindendir." (Nisâ: 79)
Âyet-i kerime'sinde beyan buyurulduğu üzere, kul bütün iyilikleri Hazret-i Allah'tan bilecek, kötülükleri ise nefsinden. Kula düşen budur.
Kim böyle yaparsa şu Âyet-i kerime'lerdeki lütfa mazhar olur:
"De ki: Allah bizim için ne yazmış ne takdir etmiş ise ancak bize o ulaşır. O bizim sahibimizdir. Müminler yalnız Allah'a güvenip bağlansınlar." (Tevbe: 51)
"Onlar Allah'ın öyle kullarıdır ki, çirkin bir günah işledikleri yahut nefislerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayarak hemen günahlarının affedilmesini isterler. Günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir? Bir de onlar işledikleri günah üzerinde bilip dururken ısrar etmeyenlerdir." (Âl-i İmrân: 135)"

http://www.hakikat.com

ÖMER ÖNGÜT -kuddise sırruh


Kaza ve Kadere İnanmak
http://www.ihvanforum.org/showthread.php?153107-Kaza-ve-Kadere-İnanmak&p=1549978#post1549978
 

AlpBilge

Yasaklı
Katılım
1 Şub 2015
Mesajlar
706
Tepkime puanı
33
Puanları
0
Yazgıcılık/alın yazısı inancı İslam'a Hinduizm'den bulaşmıştır. Birçok defa dünyaya gelip gidiş, karma felsefesi, önceki hayatlarda yapılan iyi ve kötü eylemlerin karşılığını yeniden bedenlenerek/vücuda bürünerek (Samsara) deneyimlemek...

Hinduizm'de Brahman mutlak varlıktır. Brahman'ın, yani tek olan mutlak hakikat enerjiden maddeye dönüşmüş, Brahma, Vişnu ve Şiva olarak tezahür etmiştir. Bu saçma inanış tarihin çeşitli dönemlerinde bazı değişikliklere uğramış, nihayetinde hristiyanlığa "Baba, oğul, kutsal ruh" şeklinde yansımıştır. Günümüzdeki tahrif edilmiş İncil'ler Pavlus'un hayal ürünü hikayelerinden ibarettir. Pavlus Hinduizm'deki Brahma, Vişnu ve Şiva üçlemesini, hristiyanlığa "Baba, oğul, kutsal ruh şeklinde uyarladı. Pavlus antik Mısır mitolojisindeki Horus'un hikayesini kopyalayarak İncil'i yazdı. İncil'de anlatılan hayal ürün İsa, aslında antik Mısır'ın tanrısı Horus'tur. Bu detayları özellikle anlatıyorum. Çünkü bunlar birbirine bağlantılı konulardır ve ortak bir kökten beslenmektedirler.

Kader inancının temelini oluşturan tarihsel süreç ve bu sürecin temelini oluşturan karma felsefesi, Samsara'nın (yaşam döngüsü) sona ermesiyle, Nirvana'ya ulaşmakla son bulur. Kişi kaderine razı olarak önceki hayatlarında yaptıklarının cezasını veya mükafatını görmüş, acılar çekerek olgunlaşmış ve Tanrı'ya geri dönmüştür. İslam'ın tevhid akidesiyle çelişen, seçim hakkına/özgür iradeye ters düşen Upanişad felsefesi, Kur'an'a yapılacak en büyük iftiralardan biridir.

Hinduizm'deki Brahman ve onun yansımaları olan/maddeye dönüşen Brahma/Vişnu/Şiva tezahürleri, üçleme/teslis inancı tasavvufa "Küntü Kenz" olarak geçti. "Ben gizli bir hazindeydim, bilinmeyi istedim" saçmalığı Upanişad kökenli bir inanıştır. Halbuki Kur'an bunun tam tersini söylüyor. Kur'an'a göre Allah kainatı bilinmeyi istediği için değil, yarattığı varlıklar kendisine kulluk etsinler diye yaratmıştır. Hinduizm'e göre zamandan ve mekandan münezzeh olan Brahman kendisini seyretmek için maddeye dönüşür. Yani bu batıl inanışa göre her şey Tanrı'nın bir parçasıdır. Bu sapkın inanış tasavvufa "Vahdet-i Vücut" ve "Ene'l Hak" şeklinde geçmiştir. Zamanla değişikliklere uğramış, şekillenirdiği inanışların ve coğrafyaların karakteristik özelliklerine entegre olmuştur. Tasavvuftaki seyru süluk ve fenafillah gibi hezeyanların kökeni Hinduizm'e dayanıyor. Upanişad kökenli bu inanış önce Yahudi Kabalası'nı, sonra Pavlus'un hayal ürünü olan İsa'yı ve nihayetinde tasavvufu şekillendirdi.

Özgür iradeyi reddeden kaderciliğin batıl bir inanış olduğunu anlamak için, öncelikle Hinduzim'in batıl bir inanış olduğunu idrak etmek gerekiyor. Problemin kökenine inmediğiniz sürece, problemi oluşturan ve itikad sapmalarına sebep olan yanlış bakış açılarınızı değiştiremezsiniz.

İslam bu batıl ve sapkın inanışların hepsini reddeder ve insanları tevhid inancına davet eder. Son sözü Allah'a bırakalım. Bakalım alemlerin Rabbi ne diyor?

"De ki: O Allah tektir. Allah Samed'dir. Doğurmaz ve doğurulmaz. O'nun dengi/benzeri yoktur." (İhlas)
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
Mustafa İslamoğlu’ndan Peygamberimize HAKARET



İşte Mustafa İslamoğlu’nun Gerekçeli Meal Tefsiri eserindeki kısım.

İslam Peygamberine, alemlere rahmet olan Nebi’ye “kibirli adam” diyen İslamoğlu’nun gerçek yüzü…

Meal çalışmasında KİBİRLİ yazılmış ve dipnotta bu ibâre yer almış ,daha sonra sitesi ve ilgili videosunda bu surenin ilgili ayetlerinin 3 ve 4.olduklarını izah etmiştir.

Alıntı:
https://archive.org/stream/HayatKit.../HayatKitabiKuranGerekeliMealTefsir2_djvu.txt
10380438_973426696018130_8166800197890122323_o.png


İSLAMOĞLU’NUN KENDİNİ SAVUNMASINDAKİ ÇELİŞKİ

İslamoğlu tefsirindeki “kibirli adam” ifadesinden Peygamberimizi kasdetmediğini söylüyor ama diğer mudil kitabında Peygamberi işaret ettiğini yazıyor.. İşte batılın çelişkisi
10478642_973765619317571_7960177130532280477_n.png


Alıntı.
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
Yazgıcılık/alın yazısı inancı İslam'a Hinduizm'den bulaşmıştır. Birçok defa dünyaya gelip gidiş, karma felsefesi, önceki hayatlarda yapılan iyi ve kötü eylemlerin karşılığını yeniden bedenlenerek/vücuda bürünerek (Samsara) deneyimlemek...

Hinduizm'de Brahman mutlak varlıktır. Brahman'ın, yani tek olan mutlak hakikat enerjiden maddeye dönüşmüş, Brahma, Vişnu ve Şiva olarak tezahür etmiştir. Bu saçma inanış tarihin çeşitli dönemlerinde bazı değişikliklere uğramış, nihayetinde hristiyanlığa "Baba, oğul, kutsal ruh" şeklinde yansımıştır. Günümüzdeki tahrif edilmiş İncil'ler Pavlus'un hayal ürünü hikayelerinden ibarettir. Pavlus Hinduizm'deki Brahma, Vişnu ve Şiva üçlemesini, hristiyanlığa "Baba, oğul, kutsal ruh şeklinde uyarladı. Pavlus antik Mısır mitolojisindeki Horus'un hikayesini kopyalayarak İncil'i yazdı. İncil'de anlatılan hayal ürün İsa, aslında antik Mısır'ın tanrısı Horus'tur. Bu detayları özellikle anlatıyorum. Çünkü bunlar birbirine bağlantılı konulardır ve ortak bir kökten beslenmektedirler.

Kader inancının temelini oluşturan tarihsel süreç ve bu sürecin temelini oluşturan karma felsefesi, Samsara'nın (yaşam döngüsü) sona ermesiyle, Nirvana'ya ulaşmakla son bulur. Kişi kaderine razı olarak önceki hayatlarında yaptıklarının cezasını veya mükafatını görmüş, acılar çekerek olgunlaşmış ve Tanrı'ya geri dönmüştür. İslam'ın tevhid akidesiyle çelişen, seçim hakkına/özgür iradeye ters düşen Upanişad felsefesi, Kur'an'a yapılacak en büyük iftiralardan biridir.

Hinduizm'deki Brahman ve onun yansımaları olan/maddeye dönüşen Brahma/Vişnu/Şiva tezahürleri, üçleme/teslis inancı tasavvufa "Küntü Kenz" olarak geçti. "Ben gizli bir hazindeydim, bilinmeyi istedim" saçmalığı Upanişad kökenli bir inanıştır. Halbuki Kur'an bunun tam tersini söylüyor. Kur'an'a göre Allah kainatı bilinmeyi istediği için değil, yarattığı varlıklar kendisine kulluk etsinler diye yaratmıştır. Hinduizm'e göre zamandan ve mekandan münezzeh olan Brahman kendisini seyretmek için maddeye dönüşür. Yani bu batıl inanışa göre her şey Tanrı'nın bir parçasıdır. Bu sapkın inanış tasavvufa "Vahdet-i Vücut" ve "Ene'l Hak" şeklinde geçmiştir. Zamanla değişikliklere uğramış, şekillenirdiği inanışların ve coğrafyaların karakteristik özelliklerine entegre olmuştur. Tasavvuftaki seyru süluk ve fenafillah gibi hezeyanların kökeni Hinduizm'e dayanıyor. Upanişad kökenli bu inanış önce Yahudi Kabalası'nı, sonra Pavlus'un hayal ürünü olan İsa'yı ve nihayetinde tasavvufu şekillendirdi.

Özgür iradeyi reddeden kaderciliğin batıl bir inanış olduğunu anlamak için, öncelikle Hinduzim'in batıl bir inanış olduğunu idrak etmek gerekiyor. Problemin kökenine inmediğiniz sürece, problemi oluşturan ve itikad sapmalarına sebep olan yanlış bakış açılarınızı değiştiremezsiniz.

İslam bu batıl ve sapkın inanışların hepsini reddeder ve insanları tevhid inancına davet eder. Son sözü Allah'a bırakalım. Bakalım alemlerin Rabbi ne diyor?

"De ki: O Allah tektir. Allah Samed'dir. Doğurmaz ve doğurulmaz. O'nun dengi/benzeri yoktur." (İhlas)


Yukardaki saçma sapan , sapla samanı karıştıran yazı, hiç bir islami anlayışta(mezhebde) yoktur...tamamen egoyu tatmin edici, felsefi bulaşığı lakırdılardır...Bu kadarcık kelam yeter, ciddiye alsaydım, naslardan örneklendirebilridim, lakin ciddiye almıyorum..

 

kilicarslan

Kıdemli Üye
Katılım
14 Mar 2013
Mesajlar
4,054
Tepkime puanı
41
Puanları
0
Videoyu eklemişim işte ne günaha giriceğim.Adam kendi söylüyor kıyamet alametleri yok diyor.Sizde mi yok diyorsunuz?
İnkar ettiği diğer şeylerinde videoları var.
Sizde mi yanlız kuran diyenlerdendiniz?Onlarla artık birşey yazamaya gerek yok zaten.


Kiyamet konusunda tesbitiniz dogru olabilir ancak daha baska konular var.

Örnegin "yalniz Kuran " diye bir tabir getiriyosunuz, bu konuda yanlis yapiyorsunuz. Hoca asla yalniz Kuran diyenlerden degildir. Daha gecen sünnet konusunda yaptigi sohbet yayinladi. Yapmayin, bosuna günah aliyorsunuz derken bunu kast ediyorum iste. Daha baska konularda var, haksizlik yapilan.

.

Kiyamet alametleri konusunda bakin Kuranda ne deniliyor.

"
Sana kıyameti, ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini O'ndan başkası açıklayamaz. O göklere de yere de ağır gelmiştir.O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Allah'ın katındadır; ama insanların çoğu bilmezler. "(Araf 187)


 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Kader: Allah'ın bilgisini ifade eder.

Mesela benim Kıyamet'im nasıl olacak? diye kendime bir soru sorsam şöyle cevap veririm:

"Allah'a kulluk ediyorum imtahanı kazanmak için ama Kıyamet Günü neticem ne olur onu bilemiyorum kesin olarak.."

Bu cevabıma karşı çıkacak olanınız var mı..?

Aynı soruyu (HAŞA, örnek olarak arzediyorum) Allah'a soruyorum?

Cevap nedir, tanımlayamıyorum bile... Ciddiyim bizler o kadar aciziz Allah'ın huzurunda...

Allahü Teala'nın evveliyatı da yoktur... Ezelidir ve ebedidir...

Ben yaratılmazdan evvel, insanlar yaratılmazdan evvel de O bilgi sahibiydi...

Yani ciddi diyorum cevap veremiyoruz...

Yani benim Kıyamet'im Allahü Teala tarafından zaten bilinen bir şeydir...

Kader budur diye düşünüyorum...

NOT:

Ama ben hiçbir şey bilmiyorum...

Bilmediğimden dolayı "KULLUK"tan başka da yapacağım bir şey olamaz...
 

kilicarslan

Kıdemli Üye
Katılım
14 Mar 2013
Mesajlar
4,054
Tepkime puanı
41
Puanları
0
Mustafa İslamoğlu’ndan Peygamberimize HAKARET



İşte Mustafa İslamoğlu’nun Gerekçeli Meal Tefsiri eserindeki kısım.

İslam Peygamberine, alemlere rahmet olan Nebi’ye “kibirli adam” diyen İslamoğlu’nun gerçek yüzü…

Meal çalışmasında KİBİRLİ yazılmış ve dipnotta bu ibâre yer almış ,daha sonra sitesi ve ilgili videosunda bu surenin ilgili ayetlerinin 3 ve 4.olduklarını izah etmiştir.

Alıntı:
https://archive.org/stream/HayatKit.../HayatKitabiKuranGerekeliMealTefsir2_djvu.txt


İSLAMOĞLU’NUN KENDİNİ SAVUNMASINDAKİ ÇELİŞKİ

İslamoğlu tefsirindeki “kibirli adam” ifadesinden Peygamberimizi kasdetmediğini söylüyor ama diğer mudil kitabında Peygamberi işaret ettiğini yazıyor.. İşte batılın çelişkisi


Alıntı.


AL iste.. kaste ettigim seylerden biriside buydu.. Kaderi inkar ediyor(!).. Peygambere hakaret ediyor..

GErcek den bu yapilanlar bir rezillik. Rezil edecek derecesinde bu iddiaya da yanit verildi. Ancak hala mercimek gibi ayni seyi sürüp getiriyorlar.
Birileride bunlara inanip baliklama atliyor bunlarin üstüne. Sizde ayni hataya düsmeyin sayin @Kurtuluş26 .

Bakin cevap burda var: https://www.facebook.com/mustafaislamoglu.resmisayfasi/posts/938909222804671
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
İSLAMOĞLU'yla benim alıp veremediğim yoktur. İfade ettiklerini de iyicene dinlerim onun hakkına girmemek için ama şunu ifade edeyim.

İslamoğlu İmam Azam Ebu Hanife'nin orjinal ictihat bütünlüğünü bozacak argümanlara yer verenleri eleştirebilir her konuda...

İmam Şafi'de de durum aynıdır... İmam Malik'te de vs...

Ya da o çember ekseninde değerli usul alimlerinin ictihatları da dahil... O ictihatları bozacak nitelikte olanları eleştirebilir...

Bunlara bir şey diyemem bunlar normaldir...

Lakin İslamoğlu'nun hangi meselede olursa olsun,

Başta müctehidler olmak kaydıyla müttaki ülamayı karşısına alıp onlara hocalık etmeye kalkarsa,

Ben de onun üzerini bir çırpıda çizerim ve onu değersiz de bulurum...

Alim ilmin nasıl elde edildiğini bilir...

Bilen biri böyle pespaye iş yaparsa o bir anlamda cahildir de...

İslamoğlu bir çok meselede müctehidleri ve müttaki ülamayı pas geçiyor, hatta onlara hocalık da öğretiyor...

Bunu ben kabullenemem...
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Ashabu’l-Hadis’e göre kader, takdir manasına masdar olup, Allah’ın eşyayı
yaratmazdan önce eşyanın miktarlarını, ahvalini, icad zamanlarını takdir
edip bilmesidir. Sabık olan bu ilmi gereğince de onları icad eder. İman,
küfür, hayır, şer, menfaat, zarar gibi bütün durumlar Allah’ın ezelî ilmi ve
iradesinden sadır olur. Bütün bunların hepsi kendisinden başka ilah olmayan Allah’ın kudreti ve tesiriyle hasıl olur. Onun mülkünde Onun hüküm ve takdirinden başka hiçbir şey cereyan etmez.



Bu konuda Abdülkerim İbnu’s-Sem’ânî (562/1167), Ehli Sünnet’in görüşünü
şöyle özetlemektedir:

Bu konuyu bilmenin en iyi yolu, akıl ve kıyası devreye sokmaksızın kitap ve sünnete bağlı kalmaktır. Kim kitap ve sünnetten saparsa, o sınırsız sahada hayret ve dalâlete düşer ve kalbi mutmain olmayıp şifa bulamaz. Çünkü kader Allah’ın kendisine tahsis ettiği bir sırdır ki, onun önüne çektiği bir perde ile Allah onu beşerin akıl ve idrakine kapamıştır. Onu Allah bildirmedikçe ne peygamber ne de yakın melekleri bilir.

İbnu’s-Sem’ânî’nin bu ifadeleri, bütün hadisçilerin benimsediği bir
görüştür.
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
Kiyamet konusunda tesbitiniz dogru olabilir ancak daha baska konular var.

Örnegin "yalniz Kuran " diye bir tabir getiriyosunuz, bu konuda yanlis yapiyorsunuz. Hoca asla yalniz Kuran diyenlerden degildir. Daha gecen sünnet konusunda yaptigi sohbet yayinladi. Yapmayin, bosuna günah aliyorsunuz derken bunu kast ediyorum iste. Daha baska konularda var, haksizlik yapilan.

.

Kiyamet alametleri konusunda bakin Kuranda ne deniliyor.

"
Sana kıyameti, ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini O'ndan başkası açıklayamaz. O göklere de yere de ağır gelmiştir.O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Allah'ın katındadır; ama insanların çoğu bilmezler. "(Araf 187)


Bu ayeti neden eklemiyorsunuz?

“Onlar Kıyamet Zamanının
Ansızın Başlarına Gelmesinden Başka Bir Şey mi Bekliyorlar?
Onun Alâmetleri Gerçekten Gelmiştir.”

(Muhammed: 18)


"... Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in Hâtemü’l-enbiyâ olarak gönderilmesi kıyamet alâmetlerindendir.
Sehl bin Sa’d -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şehadet parmağı ile orta parmağını yanyana göstererek şöyle buyurdular:
“Ben, kıyamet şöyle yakın olduğu halde gönderildim.” (Buhârî, Rikâk 39 - Müslim: 2950)
Kıyametin ne zaman kopacağını, bu müthiş saatin ne zaman geleceğini Allah-u Teâlâ’dan başka kimse bilmez. Kesin olarak bilinen, alâmetleri zuhur etmeden kopmayacağıdır. Birisi zuhur edince, diğerleri birbiri ardından ortaya çıkar.
Nitekim Abdullah bin Ömer -radiyallahu anhümâ-dan rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuştur:
“Kıyamet alâmetleri bir tek ipe dizilmiş boncuklar gibidir. İp kopmuştur. Bunlar birbirini takip edeceklerdir.” (Câmiu’s-sağîr: 3030)

Görülüyor ki kıyamet iyice yaklaşmıştır."



Kıyametin Küçük Alâmetlerinden Bazıları:

Kıyamet kopmadan önce küçük alâmetler bir bir meydana çıkacaktır.

Hadis-i şerif’lerde belirtilen küçük alâmetlerin başlıcaları hülâsa olarak şunlardır:

• İlmin ortadan kalkıp cehâletin yerleşmesi,

• Zinânın alenî hâle gelmesi,

• Sarhoşluk veren içkilerin yaygınlaşması,
• Oyun ve çalgı âletlerinin ortaya çıkması ve yaygınlaşması,
• Câriyenin (köle kadının) efendisini doğurması,
• Çobanların zenginleşerek bina yapmakta yarışması,
• Zekât verilecek kimse bulunamayacak kadar servetin çoğalması,
• Aynı dâvâyı güden iki büyük topluluğun birbirleriyle savaşması,
• Adam öldürme hadiselerinin fazlalaşması,
• Emanetin ganimet bilinmesi,
• Elli kadına bir erkek düşecek şekilde erkek nüfusunun azalması,
• Müslümanların kıldan ayakkabı giyen, küçük gözlü ve geniş yüzlü insan gruplarıyla savaşması,

• İnsanların hayatlarından bıkarak ölülere gıpta etmesi,

• Peygamber olduğunu iddiâ eden otuza yakın deccalin türemesi,

• “Allah” veya “Lâ ilâhe illâllah” diyen bir kimsenin kalmaması.



Yine Hadis-i şerif’lerin ifadelerine göre kıyamet alâmetleri şöyle gelişecektir:

• Kur’an-ı kerim’in önemi insanlar tarafından unutulacak,

• Cihad ve irşad faaliyetleri terkedilecek,

• Namaz kılınmayacak,

• Zekât angarya kabul edilecek,

• Fâiz yemeyen kimse kalmayacak,

• Büyük bir bereketsizlik olacak,

• Gasp hadiseleri çoğalacak,

• Liderliğe elverişli kişiler azalacak,

• Seviyesiz ve şahsiyetsiz kişiler idareci olup başa geçecek,

• Fâsıklar toplumun efendisi hâline gelecek,

• Ahmak ve alçaklar dünyanın en mutlu insanları olacak,

• Anne-babaya isyan edilip erkekler hanımlarının emrine girecek,

• Akrabalık bağları kesilecek,

• Sonra gelenler geçmişlerine lânet okuyacak,

• Akşam mümin olarak yatan kişi sabah kâfir olarak kalkacak; sabah mümin olarak kalkan kişi akşam kâfir olacak,

• Yalancılar tasdik edilip doğru konuşanlara itibar edilmeyecek,

• Kitapların sayısı artacak,

• Başa geçen âmirler halka zulmedecek,

• Şerrinden korkulan kimselere itibar edilecek,

• Ticareti dürüst olmayan kimseler ele geçirecek,

• İş ehil olmayanlara verilecek,

• Emanet kelepir kabul edilecek,

• Aza kanaat edilmeyecek, çok ile de doyulmayacak,

• Yağmurlar yıldırımlar çoğalacak,

• Zelzeleler artacak,

• Madenler yok olacak,

• Mescidler süslenmekle birlikte ibadete önem verilmeyecek,

• İnsanlar mescidlerle birbirine karşı övünecekler,

• Câhiller aynı zamanda dürüst olmayan zâhidler türeyecek,

• Sadece din dışı ilimler öğrenilecek,

• Âni ölümler çoğalacak,

• Erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla yetinecek,

• Kadınlar her hususta ön plâna çıkarılacak,

• Erkekler kadınlara benzemeye çalışacak,

• Açıklık çıplaklık yayılacak,

• Fuhuş ve hayâsızlık çoğalacak...

Kaynak:http://www.hakikat.com/dergi/122/bsyz12202.html



 
Üst