Kaçmak yok! Sözünüzü tutun!Ahmet Kekeç bugünkü yazısında, seçimlerin hemen koalisyon konusundan kırmızı çizgiler çizen CHP, MHP ve HDP’ye bazı hatırlatmalarda bulundu.
Silah tehdidiyle oy topladığınız mazeretine sığınmıyorlar. (Silah tehdidiyle vatandaşın "seçme hakkına" tasallutta bulunduğunuz gerçeğine delalet edecek onlarca, yüzlerce örnek varken ortada.) Bunu demek ayıptır, bühtandır, hazımsızlıktır.
Çöpten oy pusulası çıktığını ileri sürmüyorlar.
Trafoda "kedi" aramıyorlar.
Elektrikler kesildi, çalışamadık mazeretine sığınmıyorlar.
Saygıyla karşılıyorlar...
Saygıyla karşılamaları gerekir... (Ki, şu ana kadar, "milletimiz böyle takdir etmiştir" dışında, aksi bir beyanda bulunmadılar. Bulunmasınlar...)
Evet, millet böyle takdir etti.
Bu seçimin "direkt" mesajı şudur:
Halk, AK Parti'ye "Biraz dinlen" dedi, "13 yıldır tek başına ülkeyi yönetiyorsun. İlelebet bu görevde kalamazsın. Başka partilere de kendilerini sınama imkânı tanımalısın. Dolayısıyla, yeni bir seçime kadar kenarda beklemeyi sindirmelisin."
Halkın, diğer partilere verdiği mesaj da şuydu: "Tek başına ülkeyi yönetecek yetkilikte değilsiniz. Sadece koalisyon hükümeti kurmanıza izin verebilirim. Mevcut yapınız ve işleyişinizle ancak bir koalisyonun parçası olabilirsiniz."
Evet, halk üç partiye (yani CHP'ye, MHP'ye ve HDP'ye) koalisyon hükümeti kurma yetkisi verdi.
Bunu çok istiyorlardı... Taraftarları eliyle, "Yaşasın koalisyon" çığlıkları atıyorlardı. "Koalisyon felakettir" diyenlere karşı da kuyruğu dik tutup, "Ne münasebet. Pekâlâ koalisyon hükümetiyle de ülke idare edilebilir. Siz geçmiş kötü uygulamalara bakmayın, piştik elhamdülillah" diyorlardı.
Bu fırsatı değerlendirmelidirler, şekvacı oldukları hükümete karşı başarılı olabilecek bir koalisyon hükümeti kurmalıdırlar ve daha da önemlisi miting meydanlarında taahhüt ettikleri vaatlerini yerine getirmelidirler. İkinci bir fırsatı bulamayabilirler.
Efendim?
Böyle bir hükümet kurulamaz mı?
Neden?
Kılıçdaroğlu yan mı çiziyor?
Demirtaş, "MHP'yle asla bir araya gelemeyiz" mi diyor?
Devlet Bahçeli erken seçim mi istiyor?
Bir dakika!
Kaçmak var mı?
Halkın huzuruna çıkıp bu hükümetin başarısız olduğunu söylediniz ve yeni bir hükümet kurmak için icazet aldınız. Nereye kaçıyorsunuz?
Emekliler, çifte ikramiye, asgari ücretliler yüksek maaş, çiftçiler ucuz mazot, çocuklar "püskevit", dar gelirli aileler "Hilal Kart", işsizler iş, evsizler ev bekliyor.
Bu vaatleri gerçekleştirmeden nereye kaçıyorsunuz?
Efendim, üçlü bir koalisyon kurulamaz.
Niye?
MHP'nin olduğu yerde HDP olmaz, HDP'nin olduğu yerde MHP olmaz... Bunlar düşman kardeşler, bir yapı içinde huzurlu olamazlar, sürekli "maraza" çıkarırlar... İkisinin olduğu yerde CHP olmaz... Kurulacak bir "azınlık hükümetine" dışarıdan destek de vermezler. Yapıları ve ideolojileri buna uygun değil. Dünya yıkılsa bir araya gelemezler. En uygun çözüm, yine
Devlet Bey'in söylediği gibi,
erken seçim.
İyi de, Recep Tayyip Erdoğan nefretinde bir araya gelebiliyorlardı.
Pekâlâ bir "ortak çalışma" düzeni kurmuşlardı.
Birbirlerini incitmiyorlardı
Karşılıklı ağız dalaşına girmiyorlardı.
Maraza çıkarmıyorlardı.
Birbirlerini ihanetle hırsızlıkla, vatanı satmakla suçlamıyorlardı.
Doğan Medya Grubu mutluydu, Hasan Cemal mutluydu, paraleller mutluydu, "t24" sakinleri mutluydu. Murat Belge mutluydu, Ömer Laçiner mutluydu.
Sıra vaatleri gerçekleştirmeye gelince mi "düşman kardeşler" oldular?
Ahmet Kekeç / STAR
Silah tehdidiyle oy topladığınız mazeretine sığınmıyorlar. (Silah tehdidiyle vatandaşın "seçme hakkına" tasallutta bulunduğunuz gerçeğine delalet edecek onlarca, yüzlerce örnek varken ortada.) Bunu demek ayıptır, bühtandır, hazımsızlıktır.
Çöpten oy pusulası çıktığını ileri sürmüyorlar.
Trafoda "kedi" aramıyorlar.
Elektrikler kesildi, çalışamadık mazeretine sığınmıyorlar.
Saygıyla karşılıyorlar...
Saygıyla karşılamaları gerekir... (Ki, şu ana kadar, "milletimiz böyle takdir etmiştir" dışında, aksi bir beyanda bulunmadılar. Bulunmasınlar...)
Evet, millet böyle takdir etti.
Bu seçimin "direkt" mesajı şudur:
Halk, AK Parti'ye "Biraz dinlen" dedi, "13 yıldır tek başına ülkeyi yönetiyorsun. İlelebet bu görevde kalamazsın. Başka partilere de kendilerini sınama imkânı tanımalısın. Dolayısıyla, yeni bir seçime kadar kenarda beklemeyi sindirmelisin."
Halkın, diğer partilere verdiği mesaj da şuydu: "Tek başına ülkeyi yönetecek yetkilikte değilsiniz. Sadece koalisyon hükümeti kurmanıza izin verebilirim. Mevcut yapınız ve işleyişinizle ancak bir koalisyonun parçası olabilirsiniz."
Evet, halk üç partiye (yani CHP'ye, MHP'ye ve HDP'ye) koalisyon hükümeti kurma yetkisi verdi.
Bunu çok istiyorlardı... Taraftarları eliyle, "Yaşasın koalisyon" çığlıkları atıyorlardı. "Koalisyon felakettir" diyenlere karşı da kuyruğu dik tutup, "Ne münasebet. Pekâlâ koalisyon hükümetiyle de ülke idare edilebilir. Siz geçmiş kötü uygulamalara bakmayın, piştik elhamdülillah" diyorlardı.
Bu fırsatı değerlendirmelidirler, şekvacı oldukları hükümete karşı başarılı olabilecek bir koalisyon hükümeti kurmalıdırlar ve daha da önemlisi miting meydanlarında taahhüt ettikleri vaatlerini yerine getirmelidirler. İkinci bir fırsatı bulamayabilirler.
Efendim?
Böyle bir hükümet kurulamaz mı?
Neden?
Kılıçdaroğlu yan mı çiziyor?
Demirtaş, "MHP'yle asla bir araya gelemeyiz" mi diyor?
Devlet Bahçeli erken seçim mi istiyor?
Bir dakika!
Kaçmak var mı?
Halkın huzuruna çıkıp bu hükümetin başarısız olduğunu söylediniz ve yeni bir hükümet kurmak için icazet aldınız. Nereye kaçıyorsunuz?
Emekliler, çifte ikramiye, asgari ücretliler yüksek maaş, çiftçiler ucuz mazot, çocuklar "püskevit", dar gelirli aileler "Hilal Kart", işsizler iş, evsizler ev bekliyor.
Bu vaatleri gerçekleştirmeden nereye kaçıyorsunuz?
Efendim, üçlü bir koalisyon kurulamaz.
Niye?
MHP'nin olduğu yerde HDP olmaz, HDP'nin olduğu yerde MHP olmaz... Bunlar düşman kardeşler, bir yapı içinde huzurlu olamazlar, sürekli "maraza" çıkarırlar... İkisinin olduğu yerde CHP olmaz... Kurulacak bir "azınlık hükümetine" dışarıdan destek de vermezler. Yapıları ve ideolojileri buna uygun değil. Dünya yıkılsa bir araya gelemezler. En uygun çözüm, yine
Devlet Bey'in söylediği gibi,
erken seçim.
İyi de, Recep Tayyip Erdoğan nefretinde bir araya gelebiliyorlardı.
Pekâlâ bir "ortak çalışma" düzeni kurmuşlardı.
Birbirlerini incitmiyorlardı
Karşılıklı ağız dalaşına girmiyorlardı.
Maraza çıkarmıyorlardı.
Birbirlerini ihanetle hırsızlıkla, vatanı satmakla suçlamıyorlardı.
Doğan Medya Grubu mutluydu, Hasan Cemal mutluydu, paraleller mutluydu, "t24" sakinleri mutluydu. Murat Belge mutluydu, Ömer Laçiner mutluydu.
Sıra vaatleri gerçekleştirmeye gelince mi "düşman kardeşler" oldular?
Ahmet Kekeç / STAR
