İyilikleri huy haline getirmeliyiz!

durmuş göktekin

Paylaşımcı
Katılım
16 Ağu 2009
Mesajlar
185
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Yaş
88
İyilikleri huy haline getirmeliyiz!

Yüzüne, zamanın attığı çizgilerin çoğunu bürgüsüyle kapatmış. Yetmiş dokuzunu aşmış. İçinde; hayatını bağladığı cüzdanını, sapından bileğine takmış, kızları ve geliniyle Kadıköy Salı pazarına girmiş. Kulağı duymaz, ayakları yürümez ihtiyar kadın bir kenara oturmuş, yanındaki gençler pazarı dolaşmak için ondan ayrılmışlar. Bir müddet sonra dolaşıp gelmişler. Hep birlikte, kadının, Kadıköy’deki yeğeninin evine gitmişler. İhtiyar kadın eve geldiğinde cüzdanının olmadığını fark etmiş. Birdenbire içi boşalmış, koltuğa yığılıp kalmış. Ben de orada bulunuyordum. Kadının canı boğazına gelmiş gibiydi. Çünkü Onu hayata bağlayan; cüzdanın içinde: Kimliği-Evinin anahtarı-Fakirlik maaş belgesi-Ücretsiz seyahat kartı ve bir miktar parası bulunuyormuş. O, onlarla dünyaya bağlanmış biriydi. Onlar da kaybolunca kendini idam sehpasına çekilmiş zannetmiş. Hepsinin yeniden yerine getirilebileceğini anlatmaya çalışsam da o anda söylediklerime inanması bir hayli zordu. Kızına yapacaklarını anlattım, kalkıp gittiler. Ertesi günü kaybettiklerini yeniden temin edince tekrar hayata döndü.

Yıllar önce Anadolu’nun bir köyünden İstanbul’a gelen bu kadın, sonunda Sultanbeyli’de karar kılmış ve oraya yerleşmiş Ümmi birisi. Çocukluğu hep şiddet içinde geçmiş, evlendikten sonra da evindeki olumsuzluklar hep negatif yönde etkilemiş O’nu. Huy haline getirdikleri de negatif olmuş. Çünkü yaşadığı hayat O’na hep yanlışları öğretmiş. Yanlışı görmüş, yanlışı yaşamış, yanlışı yapmış. Kendi dalgınlığını düşünmeden, suçu çocuklarında arıyor. Çocuklarına alabildiğine söyleniyor, beddua ediyor. Böylece hayat karşılıklı atışmalar ve çatışmalar içinde sürüp gidiyor. Tatlı dil, güler yüzden mahrum yaşıyor insanlar. Bunun için birbirlerine yardımsız ve ilgisiz kalıyor. Sonunda bireyselleşiyoruz. Babasından, anasından şiddet gören, aynı şeyleri çocuklarına uyguluyor. Altına kaçıran çocuğu ateşe tutarak, onu korkutup altına kaçırmamasını önlemeye çalışıyor. Bu yapılanlar çocuğa sarsıntılar yaşatıyor. Gelecek yıllarda çocuk ebeveynine karşı sevgisizlik duymaya başlıyor. Buna benzer pek çok örnekler yaşanıyor. Sonuçta görülen, öğrenilen ne varsa onlar yaşanıyor. Hayat iyilikler üzerine kurulursa iyi, kötülükler üzerine kurulursa kötü devam ediyor.

Ne var ki; hayat, yaşanmadan öğrenilmiyor. İnsan cahil doğup âlim oluyor. Hiçbir şey bilmezken, zamanla değişik dallarda, değişik sanatlar öğreniliyor. Kimse doğuştan usta değildir. Önce beyninde fikir tohumcukları oluşuyor, sonra onlar filizlenip, eyleme dönüşüyor. Eylemle denemeler, yanılmalar başlıyor. Bunların devamında o iş öğrenilip, o işin ustası olunuyor. Kim neyi çok yaparsa onu iyi biliyor. Bir işi çok yapan, o işi iyi yapıyor. Hayat; en güçlü ve en tesirli eğitim ve öğretim aracıdır. İnsanın en yakın eğitimcisi hayat ve kendisidir. Allah, ilmi öğrenmek isteyene, zenginliği istediğine veriyor. Öğrenmeyi ve öğrendiklerimizle amel etmeyi de Allah emrediyor. İnsan hayatını kolaylaştırmak için öğrenmek zorunda kalıyor. Faydalı işleri öğrenmeliyiz. Çünkü insan iyilikle yaşar. Nasıl susuz bir hayat olmazsa iyiliksiz de bir hayat olmuyor. İyilikleri huy haline getirmeliyiz. Yazın ekilen dikilen sebzeye bol-bol su verilir ki büyüsün, verimi artsın. İnsanların birbirlerine iyi muamele etmesiyle hayat da güzelleşir ve yaşanır hale gelir. Elimiz, dilimiz, halimiz, birbirimize karşı ne kadar güzel olursa birbirimizi o kadar çok severiz. Tatlı dil, güler yüz, yumuşaklık, kolaylık insanlığın harcıdır. İyilikleri huy haline getirdiğimiz zaman mutlu bir toplum oluruz. Bütün mesele iyilikleri öğrenmek, onları yaşamak ve onları huy haline getirmektir. İyiliklerin huy haline gelmediği bir toplumda kötülükler huy haline gelir.

Avrupa ve Amerika’da bulundum. Onlar Hıristiyan, biz de Müslüman’ız. Bizim inancımızda olanların çoğuna, onlar hayatın vazgeçilmeleri olarak bakmışlar ve yaşıyorlar. Mesela toplumda yalan söyleyen, işini kötü yapan, kandıran, dolandıran, aldatan, sözünde durmayan, çalan ve çırpana hayat hakkı tanımıyorlar. Çevreye duyarlılık, insanlar arasındaki münasebetlerde, hak ve hukuka riayet, saygı, kurallara dikkat ve bağlılık, hayatlarının olmazsa olmazları arasında yer almış. Elindeki çöpü yere atmanın, sümkürmenin, balgam bırakmanın, toplum içinde yeri yok. Hayatın ahengini bozan, çirkin ve kötü şeyler herkes tarafından itilmiş, atılmış. Mutluluk hayatın merkezine, kalkınma hedef tahtasına konmuş. Bunda herkesin katkısı olmuş. Biz de insanız, hem de Müslüman’ız. Biz de neden olmasın!. 25. 03. 2015
Durmuş Göktekin
 
Üst