semih_TEK
Doçent
- Katılım
- 2 Ocak 2007
- Mesajlar
- 598
- Tepkime puanı
- 3
- Puanları
- 0
Böyle bir mantık var sanki toplumda, yoksa abartıyor muyum? Belirli bir yaşın üzerindekiler dışında 'lebbeyk' dendiğinde gözleri dolan, kafasını önüne eğen var mı?
'Ona yol bulabilenin beyti haccetmesi Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır.'
Ayet meali bu şekilde veriliyor. Mustafa İslamoğlu da 'Hac Risalesi' adlı eserinde bu noktadan yola çıkarak bana göre de oldukça doğru bir şekilde, 'haccın para şartına bağlanmadığını' ileri sürüyor. Ona yol bulabilmek ifadesini en geniş anlamda yorumlamak ve tüm imkanları (mesela kamyon şoförlerinin mevsimi kollayarak denk getirmesi gibi) o amaca matuf değerlendirmeye çabalamak doğru olacaktır.
Ülkemizde durum biraz daha farklı. Ancak geçtiğimiz yıl bu vazifeyi yerine getirebilmiş bir kardeşiniz olarak hacca gereken önemi vermediğimizi söyleyebilirim. Yılda bir kere olunca bayram namazının tarif edilmesi gibi, yılda bir kere olunca asıl manasından çok seyahat kısmının konuşulduğu tartışıldığı bir ibadet sanki hac.
Kabaca maliyeti iki laptop veya bir lcd tv kadardır ama nedense ülkemizde bu pek bilinmez. Halkımızın kahir ekseriyeti; verecekleri parayı servetlerini hiç ama hiç etkilemeyecek kadar zengin olmaya, harcayacakları zamanı da hiçbir iş ve oynaştan geri kalmayacakları kadar boş bir zamana ertelemektedirler.
Bu ibadetin yerine getirilmesi için zaten böylece bir algı ortadayken bir de fiili imkansızlıklar buna eklenince işler daha zor bir hale bürünüyor. Kota hususu mesela, kura hususu. Her dönemde bu meseleyi enine boyuna bilen alimler yazıp çözüm arıyorlar, hâlâ isteyenin gitmesine imkan verecek bir düzenleme oluşmadı malesef. Yani Suud hükümeti kotayı artırsa, her sene gitmek isteyen herkes değilse bile ilk defa gideceklere imkan verilse ne güzel olacak. Diyanet yaşlılar için bir kontenjan uygulamasına gitti, aynı şeyi özendirici olması bakımından talipler arasından en gençlere de bir kontenjan ayırmak suretiyle uygulasa ya? Neden kafilemiz oradaki en yaşlı topluluk olmaya devam ediyor? Haccın menasikini yerine getirmek aynı zamanda sağlıklı bir beden de gerektirdiği halde bu erteleme neden? Hac ibadeti neden 'ölmeden önce' bir döneme denk getirilmeye çalışılıyor?
Hemen her şeyin köklü değişiklik talebiyle masaya yatırıldığı bir Türkiye'de ben de bu meseleye taktım kafayı. Diyanet'ten gençlerin hacca gitmelerini özendirici uygulamalar bekliyorum.
Yoksa gençlerin hac ibadetine olan mesafesi Diyanet'i hiç mi ilgilendirmiyor? Hac ibadeti ile alakalı yerleşik olumsuz düşünce ve yanlış değerlendirmelerin temelinde bana göre belirli bir yaşın üzerindekilerin aktarımlarının etkisi var. Bunların bir kaçına değinelim isterseniz:
Araplar pis. (Hayatında ilk defa köyünden çıkan ve her milletten insanla ortak bir 20 gün geçiren Türkler'in en büyük tespiti. Halbuki Arafat'ta duaya tefekküre zaman ayırsa, bunlarla yorulmasa kendisi için daha hayırlı olacak. Ortalıktaki çöplerin rahatsız edici görüntülerin müsebbibi hacı adaylarıdır, Araplar değil. Mekkeli Arap, hacı adaylarından fırsat buldu da onlar Arafat'tayken en güzel elbiselerini giyip Kâbe'yle bayramlaşıyor, ne pisliği? Ayrıca bir milleti böyle tarif etmeden önce mutlaka Batı'yı da görmek gerekiyor.)
Araplar bu organizasyon işinden anlamıyorlar, bu işi bizim üstlenmemiz lazım. (Kabul edelim bu sadece biz Türkler'e ait bir yanlış görüş değil, daha genel bir süper tespit. Muhakkak her organizasyon potansiyel olarak daha güzel ve daha kusursuz olabilir, ama olayı 'Arapların yapamadığı' şeklinde ele almak değil tespiti komik yapan, 'bizim daha iyi yapacağımızı iddia etmek!' Türkler ve organizasyon? Yahu Olimpiyat Stadı oradayken böyle espri yapılır mı? Stadı yaparken rüzgarı ve otoparkı hesap edememiş bir milletin tutup da her sene böyle bir organizasyonu üstlenmesi sizi de korkutmaz mı?)
Türkiye'de 3.5 milyon insan bir günde yer değiştirsin, yarısı ölür. O kadar iddialı konuşuyorum!
Mevsimi geldi, hacı adaylarımız -ki aralarında sevgili dostum Şenol Özbek de var- heyecan içerisinde hazırlanıyorlar. Gidip gelecekler ve hemen etraflarındaki gençleri bir an önce nöbeti devralmaya, Arafat'ta vakfeye teşvik edecekler. Bu halka genişleyecek, gençler hacı olacaklar ve bir anlamı da terketmek olan hac, toplumumuzda (organizasyon ve mühendislik gibi konuların dışında) asli manasıyla konuşulur tartışılır olacak.
Gençler hacca gitmezse bu ibadeti kolaylaştırmak ve yaygınlaştırmak için kimlerle konuşup tartışacağız?
Beytullah'ta aynı anda kaç kişinin namaz kıldığını kafaya takan, Medine'deki şemsiyeleri izlemekten namazı kaçıran ve Arapların pisliğinden başka anlatacak bir şey bulamayan nesil yerinde sayıyor.
Arafat'ta tefekkürü namazın dahi önüne koyan, vakti girdiği halde cem için tehir eden Peygamber'in ümmeti olarak yerimizde saymak bize yakışmıyor.
Biz ileriye gitmek istiyoruz.
'Lebbeyk' demeden de ileri gidilmiyor!
Şenol Kazancı
'Ona yol bulabilenin beyti haccetmesi Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır.'
Ayet meali bu şekilde veriliyor. Mustafa İslamoğlu da 'Hac Risalesi' adlı eserinde bu noktadan yola çıkarak bana göre de oldukça doğru bir şekilde, 'haccın para şartına bağlanmadığını' ileri sürüyor. Ona yol bulabilmek ifadesini en geniş anlamda yorumlamak ve tüm imkanları (mesela kamyon şoförlerinin mevsimi kollayarak denk getirmesi gibi) o amaca matuf değerlendirmeye çabalamak doğru olacaktır.
Ülkemizde durum biraz daha farklı. Ancak geçtiğimiz yıl bu vazifeyi yerine getirebilmiş bir kardeşiniz olarak hacca gereken önemi vermediğimizi söyleyebilirim. Yılda bir kere olunca bayram namazının tarif edilmesi gibi, yılda bir kere olunca asıl manasından çok seyahat kısmının konuşulduğu tartışıldığı bir ibadet sanki hac.
Kabaca maliyeti iki laptop veya bir lcd tv kadardır ama nedense ülkemizde bu pek bilinmez. Halkımızın kahir ekseriyeti; verecekleri parayı servetlerini hiç ama hiç etkilemeyecek kadar zengin olmaya, harcayacakları zamanı da hiçbir iş ve oynaştan geri kalmayacakları kadar boş bir zamana ertelemektedirler.
Bu ibadetin yerine getirilmesi için zaten böylece bir algı ortadayken bir de fiili imkansızlıklar buna eklenince işler daha zor bir hale bürünüyor. Kota hususu mesela, kura hususu. Her dönemde bu meseleyi enine boyuna bilen alimler yazıp çözüm arıyorlar, hâlâ isteyenin gitmesine imkan verecek bir düzenleme oluşmadı malesef. Yani Suud hükümeti kotayı artırsa, her sene gitmek isteyen herkes değilse bile ilk defa gideceklere imkan verilse ne güzel olacak. Diyanet yaşlılar için bir kontenjan uygulamasına gitti, aynı şeyi özendirici olması bakımından talipler arasından en gençlere de bir kontenjan ayırmak suretiyle uygulasa ya? Neden kafilemiz oradaki en yaşlı topluluk olmaya devam ediyor? Haccın menasikini yerine getirmek aynı zamanda sağlıklı bir beden de gerektirdiği halde bu erteleme neden? Hac ibadeti neden 'ölmeden önce' bir döneme denk getirilmeye çalışılıyor?
Hemen her şeyin köklü değişiklik talebiyle masaya yatırıldığı bir Türkiye'de ben de bu meseleye taktım kafayı. Diyanet'ten gençlerin hacca gitmelerini özendirici uygulamalar bekliyorum.
Yoksa gençlerin hac ibadetine olan mesafesi Diyanet'i hiç mi ilgilendirmiyor? Hac ibadeti ile alakalı yerleşik olumsuz düşünce ve yanlış değerlendirmelerin temelinde bana göre belirli bir yaşın üzerindekilerin aktarımlarının etkisi var. Bunların bir kaçına değinelim isterseniz:
Araplar pis. (Hayatında ilk defa köyünden çıkan ve her milletten insanla ortak bir 20 gün geçiren Türkler'in en büyük tespiti. Halbuki Arafat'ta duaya tefekküre zaman ayırsa, bunlarla yorulmasa kendisi için daha hayırlı olacak. Ortalıktaki çöplerin rahatsız edici görüntülerin müsebbibi hacı adaylarıdır, Araplar değil. Mekkeli Arap, hacı adaylarından fırsat buldu da onlar Arafat'tayken en güzel elbiselerini giyip Kâbe'yle bayramlaşıyor, ne pisliği? Ayrıca bir milleti böyle tarif etmeden önce mutlaka Batı'yı da görmek gerekiyor.)
Araplar bu organizasyon işinden anlamıyorlar, bu işi bizim üstlenmemiz lazım. (Kabul edelim bu sadece biz Türkler'e ait bir yanlış görüş değil, daha genel bir süper tespit. Muhakkak her organizasyon potansiyel olarak daha güzel ve daha kusursuz olabilir, ama olayı 'Arapların yapamadığı' şeklinde ele almak değil tespiti komik yapan, 'bizim daha iyi yapacağımızı iddia etmek!' Türkler ve organizasyon? Yahu Olimpiyat Stadı oradayken böyle espri yapılır mı? Stadı yaparken rüzgarı ve otoparkı hesap edememiş bir milletin tutup da her sene böyle bir organizasyonu üstlenmesi sizi de korkutmaz mı?)
Türkiye'de 3.5 milyon insan bir günde yer değiştirsin, yarısı ölür. O kadar iddialı konuşuyorum!
Mevsimi geldi, hacı adaylarımız -ki aralarında sevgili dostum Şenol Özbek de var- heyecan içerisinde hazırlanıyorlar. Gidip gelecekler ve hemen etraflarındaki gençleri bir an önce nöbeti devralmaya, Arafat'ta vakfeye teşvik edecekler. Bu halka genişleyecek, gençler hacı olacaklar ve bir anlamı da terketmek olan hac, toplumumuzda (organizasyon ve mühendislik gibi konuların dışında) asli manasıyla konuşulur tartışılır olacak.
Gençler hacca gitmezse bu ibadeti kolaylaştırmak ve yaygınlaştırmak için kimlerle konuşup tartışacağız?
Beytullah'ta aynı anda kaç kişinin namaz kıldığını kafaya takan, Medine'deki şemsiyeleri izlemekten namazı kaçıran ve Arapların pisliğinden başka anlatacak bir şey bulamayan nesil yerinde sayıyor.
Arafat'ta tefekkürü namazın dahi önüne koyan, vakti girdiği halde cem için tehir eden Peygamber'in ümmeti olarak yerimizde saymak bize yakışmıyor.
Biz ileriye gitmek istiyoruz.
'Lebbeyk' demeden de ileri gidilmiyor!
Şenol Kazancı