bir kere yanlis biliyorsun sevgili garip
mürit seyhi asla sorgulamaz, sorgulayamaz, ne basinda ne sonunda
sorgularsa "yandi gülüm keten helva"
, bu durumda ne tasavvuf kalir ne de seyhler
cünkü tasavvuf en basta Kuran'a sonra akla, mantika, izana kisaca islam'a tamamen aykiri mistik bir inanistir.
adi üzerinde mistik, dudak ve gözleri kapamak anlamina gelir. konusmayacan, gözlerini kapatacan, acarsan tilsim bozulur
hem mürit neden seyhe intisap eder? bu sorunun cevabini vermeniz gerekir
mürid adayinin mürsidini sorgulamasi demek müridin seyhi sorgulayacak kapasitesi, ilmi var demektir ki bu durumda neden seyhe intisap etsin?
oysaki murit ne demekti? bir tarikat seyhine baglanarak ondan tasavvufun yollarini ögrenen ve seyhin talimatlari dogrultusunda ileryen kimse
bir yerde sorun var
Allah'a giden yola konulan tuzaklar bunlar, yapmayin
Sevgili Kaptan neyi yanlış biliyorum? Niye sorgulamasın? Bir yola girmeden önce balıklama atlanmaz ki. Ortalık şeyh kaynıyor, hoca kaynıyor, insanı dinden imandan ederler.
Derler ki (Aslı var yok bilmem), vaktiyle Malezya'ya bir tüccar gider. Adamın dürüstlüğü ülkede öyle bir yayılır ki, kralları onu çağırtır. Dürüst olmasının sebebinin İslamiyet olduğu ülkede duyulunca İslam hızla Malezya ve Endonezya'da yayılır.
Benzer bir olay (Aslı var yok bilmem), Kore savaşından sonra Koreliler bizden İslamı öğretmeleri için hoca isterler. Diyanet Türkiye'den hocalar gönderir. Bizim hocaların yaşayışlarına baktıktan sonra, ''sizin dininiz buysa yerinde kalsın, eksik olsun'' derler. Ve Kore'de İslam öksüz ve yetimdir.
Ortada bir sürü din kisvesine bürünüp nemalanan insan varken, güvenebileceğin bir insanı önceden sorgulamak doğru bir davranıştır. Değil mi?
Ama öte yandan, güvendiğin bir insanı bulduktan sonra onu sorgulamak ne kadar mantıklı olur. Hani akrep demiş ya kaplumbağaya, beni suyun karşısına geçir diye. O da demiş bin sırtıma. Akrep çıkmış kaplumbağanın sırtına. Suyun ortasına varınca sokmuş onu. Kaplumbağa demiş ne yapıyorsun. Demiş akrep, bu benim huyum. Kaplumbağada dalmış suya. Akrep demiş hooop ne yapıyorsun. Kaplumbağa demiş, bu da benim huyum.
Sen güvenebileceğin birini yolun ortasında sorgulayacağım diye sokarsan, ancak kendini sokmuş olursun.
Mürit şeyhe neden intisap eder? Neden. Sen neden intisap ettiysen ondan.
Düşünsene almışsın eline bir Kur'an okuyorsun mealden. Çeviren kim? Arapça bilen birisi. Ama niye sorgulamıyorsun? Nerden biliyorsun düzgün çevirdiğini? Güveniyorsun değil mi? Yani ona bir nevi teslim oldun. Bu da böyle.
Şeyhe neden intisap edilir. Şeyh kelimesine karşıyım ben çünkü maksadı tam karşılamıyor. Mürşit daha doğru bir ifade.
O zaman soru şöyle olmalı: Mürşide neden intisap edilir?
Düşün ki senin bir yaratılışın var. Anne karnı yaratıldığın ilk yer. O zamandan bu zamana seni yediren, içiren, giydiren velhasıl hayatının her anında yanında olan biri var. Sen uyurken bile, seni kendini terk ettiğinde bile seni terk etmiyor. Sakın bunları kendim yapıyorum deme, ihanettir böyle konuşmak. Sonra O'nun ''İnsanoğlu apaçık bir nankördür'' sözüne muhatap olursun.
İşte böyle bir yaratıcıya ben sadece ibadet etmek istemiyorum. Onu aşkla sevmek istiyorum. Hem de kördüğüm olmuşçasına. Allah'ı görerek ibadet etmek istiyorum. Bana Rabbimi anlatacak ve O'nu bana gösterecek birine ihtiyacım var. Bunun neresi yanlış?
Tasavvufu eleştirenlerin yanlış anladığı bir konuya açıklık getireyim: TASAVVUF BİR DİN DEĞİLDİR. DİNİ AŞK İLE YAŞAMA ŞEKLİDİR
Yapmayın... Lütfen...