itikat risalesi

_ikLiL_

VUSLATA HASRET.....
Katılım
24 May 2010
Mesajlar
2,117
Tepkime puanı
344
Puanları
0
Yaş
31
Konum
ANKARA
i’TiKAT RiSALESi

Ahmet Mahmut ÜNLÜ
(Cübbeli Hocaefendi)

Süphesiz ki iste bu, benim dosdogru yolumdur. Buna uyun. (Baska) yollara
uymayın. Çünkü O yollar sizi onun (Allah’ın) yolundan ayırır.
ste sakınmanız için
(Allah) size bunları vasiyet (emr) etti.”
(En’am Suresi:153)

MÜELL
F DERK:

s
te bu risalede açıklanan inançlar, bes vakit namazın her rekatında kavusmak için dua
etti
gimiz ve uymak- la emredildigimiz “Sırat-ı Müstekim” ehli olan ‘Ehli Sünnet ve’1 cemaat’
in dosdo
gru görüsleridir.



besmele-2976.jpg



MUKADD
ME
ÖNSÖZ

S
üphesiz bu dünyaya gelen her insan için ilk olarak elde etmesi gereken en önemli sey
imandır. Dünya ve Ahiret saadeti bu imanla ya
sayıp bu imanla ölmeye baglıdır.
Ameller hususunda müsamaha varsa da itikat hususunda hiç bir yanılmanın ve eksikli
gin affı
yoktur.
Bundan dolayı
sirkin dısındaki günahlar hakkında Allah’ın dilemesine baglı olarak affı
ma
gfiret sözü varsa da sirk üzere ölenin asla affedilmeyecegi, Cennet yüzü görmeyip
Cehennemden çıkamayaca
gı kesindir.
Öyleyse ebedi kurtulu
s arayan herkesin her seyden evvel iman konusu üzerinde durarak Allah
indinde yüzünü ak edecek sa
glam bir inanca sahip olması gerekir.
Ancak
su var ki her: “nandım” diyenin imanı Allah katında muteber degildir.


Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de ar kasından ümmetinin yetmi​
s üç fırkaya
ayrılaca
gını, bunlardan yetmis ikisinin dalalette kalıp “Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat” tan ibaret
olan tek bir fırkanın kurtulaca
gını defaatla açıklamıstır.

s​
te elinizdeki bu kitap sizlere bu Fırkay-ı Naciye (kurtulacak fırka) nın neye nasıl
inandıklarını ve bu cemaatten olabilmek için inanılması gereken
sartları, anlayacagınız bir
dilde madde madde beyan etmektedir.
Bu kitapta zikredilen hususları bilip bellemeden ve böylece inanmadan aklı, zekası ve rütbesi
ne olursa olsun hiç bir ferdin ahirette kurtulması mümkün de
gildir.
0 halde Allah ve Resulü tarafından bize sarkıtılan bu ipe sımsıkı tutunarak istenilen sa
glam
inanca sahip olmalı ve bu marifetlerden mahrum olan insanlara ula
sıp bu eseri acilen
ula
stırmalıyız ki, belki de bu sayede bir insan daha Ehl-i Sünnet inancıyla ölme nimetine
mazhar olarak ebedi azaptan kurtulur.
Bu risalemizdeki ilimleri halka ula
stırmak günümüzün en önemli meselesidir.
Zira bugün insanlar neye nasıl inanacaklarım
sasırmıs bir sekilde bocalamaktadırlar. ste bu
gibi insanlara bu eseri ula
stırmak onlara yapılacak en büyük hayırdır.
Bu konuda daha önce bir çok kitap yazılmı
ssa da kimisi kısalıgından yeterli olmamakta kimisi
de dilinin a
gırlıgı ve uzunlugundan dolayı istifadeyi azaltmaktadır.
Ama, bu kitap her kesim insana hitap edecek ve ikna edecek niteliktedir.
Allah-u Tealâ’dan niyazımız, insanlara acı yarak imanla ölmelerini temin etmek için kaleme
aldı
gımız bu risalemizi bize de acıyarak imanla çene kapamamıza vesile kılmasıdır.

S​
üphesiz duaları hakkıyla isiten ve kabul eden ancak Odur.

Ahmed Mahmud ÜNLÜ​
(Cübbeli Hoca) 1998​

 

_ikLiL_

VUSLATA HASRET.....
Katılım
24 May 2010
Mesajlar
2,117
Tepkime puanı
344
Puanları
0
Yaş
31
Konum
ANKARA

iTiKAT
(i


NANÇ)
DiN: Allah-u Teala tarafından konulan bir kanundur ki, insanlara yaratılıslarındaki gaye ve
hedefi, Allah-u Teala’ya ne suretle ibadet yapılacagını bildirir.
Din insanları, güzel olanı seçmeleriyle, hayırlı olan seylere götürür.
Bu ilahi kanunu Peygamberler vahiy suretiyle Cenab-ı Haktan ögrenerek insanlara
ulastırmıslardır.


iMAN: Allah-u Teala’ya ve Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in Allah-u
Teala tarafından getirdigi Ahkam-ı lahiyye” ( lahi hükümler) in tamamına inanmak ve
kabullenmekten ibarettir.


iSLAM: manla aynı manadadır. Dolayısıyla her mümin, müslim; her müslim de mümindir.
Gerçi lügat itibarıyla iman, inanmak; islam ise teslimiyet ve boyun egmek anlamlarına
gelmekteyse de din açısından ikisinin de hükmü birdir.


iMAN SARTLARI:
(Amentübillahi ve melaiketihi ve kütübihi ve rusülihi velyevmil ahiri ve bilkaderi hayrihi ve


serrihi minallahi
teala velba’sü ba’delmevti hakkun eshedüenla ilahe illallah ve eshedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü)
( Manası )
“Ben, Allah-u Teala’ya, meleklerine, kitaplarına, Resul (Peygamber) lerine, Ahiret gününe,
kader (takdir edilen seyler) in hayırlısı ve serlisi (yaratılmak yönünden) Allah-ü Teala’dan
olduguna inandım.
Öldükten sonra dirilmek de haktır. Ben sehadet ederim ki Allah-u Teala dan baska hiçbir ilah
yoktur. Ve yine sehadet ederim ki, Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Allah (-u
Tealan) in kulu ve resulüdür.”
Bilindigi üzere iman sartları altıdır.

 

_ikLiL_

VUSLATA HASRET.....
Katılım
24 May 2010
Mesajlar
2,117
Tepkime puanı
344
Puanları
0
Yaş
31
Konum
ANKARA
1- ALLAH’A i
NANMAK.
Tabiki Allah’a inanmak için evvela onu tanımak lazımdır. Yahudi ve Hıristiyanlar da Allah
inandıklarını söylemektelerse de; “Allah’ın oglu ve hanımı var” seklindeki sapık
inançlarından dolayı Allah’a inanmaları muteber sayılmamıstır.
Dolayısıyla Allah’a inanmak, onun: “Varlıgına, birligine, dogmadıgına, dogurmadıgına, oglu
kızı ve hanımı bulunmadıgına, esi dengi olmadıgına, bütün kemal sıfatlarla muttasıf olup,
bütün noksan sıfatlardan münezzeh olduguna” inanmak demektir ki bu hususta daha genis
malümat ileride görülecektir.
O Halde Allah-u Teal hakkında suna inanmalıyız ki, “Allah-u Teala varlıgı vacip olan,
yoklugu düsünülemeyen ve varlıgı zatından olup hiçbir kimseye muhtaç olmayan bir zattır.”
Allah-u Teala, tektir. Zatında da sıfatlarında da hiç bir ortagı yoktur.
Allah-u Teala, bütün kemal sıfatlarla mevsuf (üstün sıfatlara sahip) olup, noksan sıfatların
tümünden münezzeh (son derece uzak) tır.
Allah-ii Teala hiç bir icap (kimsenin zor laması) olmaksızın diledigini yapan, hiç süphesiz
mahlukatı yaratan ve her yaptıgını bir hikmete dayalı olarak yerli yerinde yapandır




devamı gelecek inşallah

 

_ikLiL_

VUSLATA HASRET.....
Katılım
24 May 2010
Mesajlar
2,117
Tepkime puanı
344
Puanları
0
Yaş
31
Konum
ANKARA
2- MELEKLERE i
NANMAK.
Melekler, de
gisik sekillerde görülebilen, zor islere Allah’ın izniyle güçleri yeten latif
cisimler (nurani varlıklar) dır.

Melekler, erkeklikten, di
silikten, yemekten içmekten, abdest bozmaktan, dogmaktan,
do
gurmaktan münezzehtirler.
Gece gündüz hiç durmadan tesbih ederler. Allah’a isyan etmezler, emrolunanı yaparlar.
Onlardan bazısı Rabbisinin emriyle i
sleri tedbir etmekte (yönetmekte) dir. Onlardan kimisi
semavi (gök ehli), kimisi de erazi (yer ehli) dir.
Meleklere di
si isimleri takıp böylece resimlerini yapmak, insanı kafir edecek sapık bir
inançtır.
Meleklerin Peygamberleri (büyükleri) ba
slıca dört tane olup, bunlardan Cebrail
(Aleyhisselam), Peygamberlere vahiy getirmek, harp ve zelzele gibi afet1eri yönetmekle,
Mikail (Aleyhisselam ), rızıkları takip etmekle,
srafil (Aleyhisselam) amellerini kontrol ile,
Azrail (Aleyhisselam) ise ruhları almakla görevlidirler.
Melekler Allah-u Teala’dan izinsiz hiç bir
seyi kendiliklerinden yapamadıkları için her hangi
bir nedenle onlar hakkında kötü konu
smak ve onlara düsman olmak, gerçekte Allah’a
smanlık sayıldıgından insanı dinden çıkarır.
Bu husus Yahudilerin Cebrail (Aleyhisselam) a dü
smanlıgı ile ilgili olarak Bakara suresinin
97- 98. ayet-i kerimelerinde zikredilmi
stir.

 

_ikLiL_

VUSLATA HASRET.....
Katılım
24 May 2010
Mesajlar
2,117
Tepkime puanı
344
Puanları
0
Yaş
31
Konum
ANKARA
3- Ki
TAPLARA iNANMAK.

Allah-u Teala yüzdört kitap indirmi
s olup bunların dördü büyük kitap yüzü ise sahifelerden
ibarettir.
Bu kitaplarda Allah-u Teala’nın emir ve nehileri (yasakları) vaad ve vaidi (müjde ve
tehditleri) mevcut olup, hepsi Allah-u Teala’nın kelamıdır.
Bu kitaplara kar
sı vazifemiz, onların Allah-ü Teala’dan geldigine inanıp, Kuran-ı Kerim
gelmekle di
gerlerinin okunmalarının, yazılmalarının ve bazı hükümlerinin neshedilmis (geçer
siz kılınmı
s) oldugunu bilmemizdir.
Bugün okuyup amel etmekle emrolundu
gumuz tek ilahi kitap, Kur’an-ı Hakimdir ve onun
hükmü kıyamete kadar geçerlidir.
Dört büyük kitaptan Tevrat, Musa (Aleyhisselam) a, Zebur, Davud (Aleyhisselam) a,
ncil, sa
(Aleyhisselam) a, Kuran-ı Kerim de Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e
indirilmi
stir.
Kur’an-ı Kerimin bütün ayetlerine inanmak gereklidir. Bir ayetini inkar, tümünü inkar sayılır.
Dolayısıyla namaz, abdest ayetlerine inanıp da, faizin haramiyeti gibi, muamelatla, hırsızın
kolunun kesilmesi gibi, ukûbat (cezalar) la ilgili ayetleri inkar etmek, insanı kıpkızıl kafir
eder.
Çünkü faizin yasaklı
gı, Bakara suresinin 275. ayetinde, kol kesme cezası da Maide suresinin
38. ayetinde zikredilmektedir.


slam dini ve Allah’ın yolu anlamına gelen “Seriat” ı inkar etmek de kafirliktir. Zira Seriat’a
uymak, Casiye suresinin 18. ayeti kerimesinde Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
e, dolayısıyla bütün ümmetine Allah-u Teala’nın en büyük emirlerinden biridir.

 

_ikLiL_

VUSLATA HASRET.....
Katılım
24 May 2010
Mesajlar
2,117
Tepkime puanı
344
Puanları
0
Yaş
31
Konum
ANKARA
4- PEYGAMBERLERE i
NANMAK.

Allah-u Teala’nın resüllerine iman, onların “Allah-u Teal tarafından kullarını müjdeleyici ve
korkutucu, onlara din ve dünya i
slerinde muhtaç oldukları bilgileri açıklayıcı olarak
gönderilmi
s kullar” olduklarına inanmaktır.

PEYGAMBERDE ARANAN
SARTLAR

1 - Erkeklik, 2- Hür olmak, 3- Do
gruluk, 4 - Emanet (güvenilirlik), 5- Adalet,
6 -Tebli
g (kimseden çekinmeden hakkı duyurma) 7 - Akıl, zeka, fetanet ve görüs gücünün
zirvesine ula
smak.

PEYGAMBERDE OLMAMASI GEREKEN VASIFLAR
1-Ana - babasının zinaya bula
sması,
2- Katılık, kabalık, sertlik gibi kötü huylar,
3 - Alaca ve cüzzam gibi insanları nefret ettiren ayıplar,
4 - Yol üzerinde yemek yemek gibi mürüeti ihlal eden (ki
silige zarar veren) isler,
5 - Hacamat (kan almak) gibi dü
sük mesleklerle istigal,
6 - Ümmetin kabulünü engelleyecek her türlü amel ve vasıf.

S
u bilinmelidir ki peygamberler genel manada küfrün ve yalanın bütün çesitlerinden büyük
günahlardan ve bir lokma çalmak gibi insanları nefret ettiren küçük günahlardan ve di
ger
küçük günahları kasten i
slemekten müberra (uzak) tırlar.
Peygamberlerin ilki Adem (Aleyhisselam) olup, sonuncusu Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) dir.
Bu ikisi arasında bir rivayet:
“Yüz yirmi dört bin,” bir rivayet: ki yüz yirmi dört bin”

Peygamber geçmi
stir.
Sayıları hakkında kesin bir rakam vermeyip, “Allah tarafından gönderilen bütün
Peygamberlere inandım.” demek daha uygundur.
Bu Peygamberlerin hepsine inanmak gerekli olup birini inkâr hepsini inkar sayılır. Bu
Peygamberlerin Allah (Celle Celalühü) tarafından getirdikleri ayetlere inanmak gereklidir.
Dolayısıyla Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in buyurdu
gu kesinlikle bilinen saglam
senetli hadisleri inkar etmek, Kur’an ayetlerini inkar gibi insanı kafir eder.
Peygamberlerden üç yüz onüç tanesi hem Resul hem de Nebi olup di
gerleri sadece Nebi’dir.

Resul
: “Kendisine yeni bir kitap veya degisik bir hüküm vahyedilen zat,”

Nebi
ise: “Kendinden evvelki Peygamberin Seriatına uymakla emrolunan kimsedir.”
Kur’an-ı Kerim’de isimleriyle anılan ve nübüvvetleri hususunda ittifak bulunan peygamberler
yirmi be
s tanedir. Bunlar:
1- Adem (Aleyhisselam), 2- Nuh (Aleyhisselam), 3- Hud (Aleyhisselam) 4-
dris
(Aleyhisselam), 5 - Salih (Aleyhisselam), 6-
brahim (Aleyhisselam), 7- smail
(Aleyhisselam), 8-
shak (Aleyhisselam), 9- Yakup (Aleyhisselam), 10- Yusuf
(Aleyhisselam), 11 - Musa (Aleyhisselam), 12- Harun (Aleyhisselam), 13 -
Suayb
(Aleyhisselam), 14- Zekeriya (Aleyhisselam), 15 - Yahya (Aleyhisselam), 16-Isa
(Aleyhisselam), 17- Davud (Aleyhisselam), 18- Süleyman (Aleyhisselam), 19-
lyas
(Aleyhisselam), 20- Elyesa’ (Aleyhisselam), 21 - Zülkifl (Aleyhisselam), 22- Eyyüb
(Aleyhisselam), 23- Yunus (Aleyhisselam), 24 - Lut (Aleyhisselam). 25- Muhammed
(Aleyhisselam)
Salavatullahi alâ nebiyyina ve aleyhim ecmain.
Resullerden be
s tanesi, “Ülü’l-Azm” olup bunlar da Nuh, brahim, Musa, sa ve Muhammed
Mustafa (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dir.

Bunların en üstünü, kainatın efendisi sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa’dır.
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)

 

_ikLiL_

VUSLATA HASRET.....
Katılım
24 May 2010
Mesajlar
2,117
Tepkime puanı
344
Puanları
0
Yaş
31
Konum
ANKARA
5 - AHi
RET GÜNÜNE iNANMAK.

Öldükten sonra dirilip Allah-ü Teala’nın huzurunda hesaba çekilerek, herkesin yaptı
gının
kar
sılıgını bulacagı ahiret alemine inanmak, Allah-ü Teala’ya inanmak gibi zaruri bir
meseledir.
Maalesef günümüzde müslüman olduklarını söyledikleri halde öldükten sonra dirilmek
hakkında
süphesi olanlar vardır. Halbuki bu husus süphe kaldırmayan iman esaslarından biri
olarak “Amentü” de yer almı
stır.
Nitekim altı esas sayıldıktan sonra okunan “Ölümden sonra dirilmek haktır.” cümlesi de
ahirete imanın önemine dikkat çekmektedir.

6-KADERE, HAYIR VE
SERRN YARATILMAK BAKIMINDAN ALLAH-U
TEALLA’DAN OLDU
GUNA NANMAK.

Kader, Allah’ın sırlarından bir sır olup, bu hususta çok konu
sup yorum yapmaya müsait
de
gildir.
Ancak her müslümanın
suna inanması gerekmektedir ki, Alemlerin yaratılmasından sonsuza
kadar olup bitecek hiç bir
sey rasgele olmayıp, her sey Allah-ü Teala’ın kaderiyle, tak diriyle,
ayarlamasıyla, düzenlemesiyle, iradesiyle ve kudretiyle meydana gelmektedir.
Dolayısıyla yaratılmak bakımından hayır da
ser de, iyi de kötü de, sevap da günah da Allah
tarafındandır.
Ancak Allah-ü Teala kulun yaptı
gı hayırdan razı olup serre rıza göstermemektedir.
Böyleyken de imtihan olsun için kulun yapmak istedi
gi ve gücünü kullandıgı kötülükleri
yaratmaktadır.
Mevla Teala, kulunu günah i
slemeye zorlamayıp, serleri kulunun irade ve kudretini (istek ve
gücünü) kötüye kullanması neticesinde yarattı
gından, hiç bir sekilde mesul degildir. Kullar ise
yaptıklarından sorumlu olacaklardır.


 

_ikLiL_

VUSLATA HASRET.....
Katılım
24 May 2010
Mesajlar
2,117
Tepkime puanı
344
Puanları
0
Yaş
31
Konum
ANKARA
iTiKADi MEZHEPLER

SORU
: itikadi mezhepler kaç kısımdır?
CEVAP
: iki kısımdır. “Ehl-i Sünnet”, “Ehl-i Bid’at

SORU
: Ehl-i Sünnet ne demektir?
CEVAP
: Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve ashabının gittigi yoldan
gidenlerdir.
Zira Avf ibn-i Malik (Radiyallahu Anh) dan rivayet edilen bir hadis-i
serifte Resulullah
(Sallallahu Aleyhi Ve Sellem )
söyle buyurmustur :

“Yahudiler yetmi
sbir fırkaya ayrıldılar. (Bunlardan) biri Cennette, yetmisi atestedir.
Hıristiyanlar da yetmi
s iki fırkaya ayrılmıstır. (Onlardan da) yetmisbir fırka ateste, biri
cennettedir.
Muhammed’in canı (kudret) elinde bulunan (Allah-u Teal’âya) yemin ederim ki elbette
benim ümmetim yetmi
s üç fırkaya ayrılacaktır. Bir fırka Cennette yetmis iki fırka
ate
stedir.

Bunun üzerine: “Ya Resulullah! Cennette olan fırka kimlerdir?” diye soruldu
gunda,
Resulullah: (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) “(Ehl-i Sünnet Ve’l) Cemaattir.” diye cevap verdi.
(lbn-i Mace, Fiten:17 No: 3992 2/1322 Ebu Davud, Sünnet: 1 Na: 4596 2/608 Ahme4 Fbn-i
Hanbel, Müsned Na: 8404 3/229)
Abdullah
bn-i Amr (Radiyallahu Anh) dan rivayet edilen diger bir hadis-i serifte de
Resulullah (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)
söyle buyurmustur:

“Yakında benim Ümmetim yetmi
s üç fırkaya bölünecektir ki, bunların biri dısında
hepsi ate
stedir”

0 zaman: “0 bir hangisidir?” diye sorulunca, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
“Bugün, benim ve ashabımın, üzerinde bulundu
gu (yoldan gidenler) dir.” buyurdu.
SORU: Ehl-i Sünnet kaç kısımdır?
CEVAP
: Üç kısımdır.

SORU
: Selefiyye kimlerdir?
CEVAP
: Ashab-ı Kiram ve tabiin’in mezhebini kendilerine mezheb edinmis fakihler (fıkıh
alimleri) ve mahaddisler (hadis alimleri) dir.
Bunlar, Allah-u Teala Hazretlerinin isimlerini ve sıfatlarının ayet ve hadislerde beyan edildi
gi
üzere Allah-u Teala’nın
sanına uygun bir sekilde ispat edip, te’vile (yorum yapmaya)
kalkı
smayanlardır.
Mesela: Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) in rivayet etti
gi bir hadis-i serifte Peygamber
Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
söyle buyurmustur:

“Gecenin son üçte biri kaldı
gı zaman (imsak vaktinden önceki vakitlerde) Ulu ve Yüce
olan Rabbimiz her gece dünya semasına (
sekilden münezzeh oldugu halde) iner ve:
‘Bana kim dua eder ki, onun duasına icabet edeyim! Benden kim hacet (dilek) ister ki,
ona (dile
gini) vereyim! Benden kim magfiret diler ki, onu magfiret edeyim!’ buyurur.”

Selefiyye mezhebi bu hadis-i
serifte geçen “Rabbimiz iner.” sözünü hakiki manasından
ba
ska bir mana ile tevil etmeyip, “Rabbimiz, keyfiyetini (seklini) bilmedigimiz bir halde
iner,” diyerek bu ini
si Allah-u Teala’nın sanına yakısır bir sekilde ifade etmislerdir.
Yine böylece ayet ve hadislerde Allah-u Teala’ya isnad edilen el, yüz, ayak gibi ifadeler de bu
kabildendir.

SORU : Ebû Mansur-u Matüridi kimdir?
CEVAP
: mam Ebü Mansur-u Matüridinin adı Muhammed’dir. Hicretin 280. yılında, Buhara
ilçelerinden bir ilçe olan Maturid’de do
gmustur. Ve bu köye nisbet edilerek kendi sine:
“Matüridi” denilmi
stir.
Ehl-i Sünnet itikadını müdafaa etmekte ve batıl inançları akli ve nakli deliller getirerek
reddetmekte büyük çaba göstermi
s ve bu hususta önemli kitaplar yazmıstır. Bu itibarla
Maveraü’n-Nehr’de Hanefilerin imamı olmu
stur.
Binaenaleyh Hanefi mezhebinde bulunan müslümanların ço
gunlugu inanç ve itikatta Ebü
Mansur-u Maturidi’ye ba
glıdırlar.
Hicri 333 yılında Semer kant’ta vefat etmi
s . Üstadımız Hacı Mahmud efendi Hazretleri ile
birlikte kabri
serifini ziyaret etmek bu fakire nasip olmustur.

SORU
: mam-ı Es’ari kimdir?
CEVAP
: mam-ı Es’ari’nin ismi Ali, baba sının adı da smail’dir. Hicretin 260. yılında
Basra’da do
gmus, 324. yılında Bagdat’da ansızın vefat etmistir.
Kendisi
Sam mezhebine baglı idi. Maliki ve Safii mezhebine baglı olanların hemen hemen
hepsi, Hanefi’lerin bir kısmı ve Hanbelilerin bazı ileri gelenleri itikat konularında
mam
Ebu’l-Hasen El-E
s’ariye uyarlar.

SORU
: Es’ariler kimlerdir?
CEVAP
: Ebu’l-Hasen El-Es’ari’yi itikat hususunda imam kabul eden kisilerdir.

SORU
: Matüridi mezhebi ile Es’ari mezhebi arasındaki ihtilaflar nasıl
yorumlanmalıdır?
CEVAP
: Bu iki mezheb arasında temel prensiplerde ayrılık yoktur. Ancak; ikinci derecede
bulunan bazı meselelerde görünü
steki ifade degisikligine dayanan ayrılıklar var ise de, her iki
mezhebin hedefleri birdir.

SORU
: Ehl-i Bid’at kimlerdir?
CEVAP
: Asr-ı saadetten sonra ortaya çıkmıs, Ser’i bir delile dayanmayan bazı inanç ve
davranı
sları benimseyen gruplardır.
Di
ger bir ifade ile Sünni kelamcılara göre:
Allah-u Teala’yı bir
seye benzetme veya Allah-u Teala’yı cisim olarak kabul etme gibi asırı
görü
slere sapmayan Selef alimleri ile Matüri diye ve Es’ariye dısında kalan fırkaların tamamı
Ehl-i Bid’at’dır.

SORU
: Ehl-i Bid’at’ı EhI-i Sünnet’ten ayıran temel özellikler nelerdir?
CEVAP
: Bu özellikleri asagıdaki ana noktalarda toplamak mümkündür:

1-
Nasların (ayet ve hadislerin) ruhuna ve slam’ın temel yönelislerine vakıf olmamak.
Nitekim Mutezile’nin, mürtekib-i kebire (büyük günah i
sleyen bir kimse) yi ne mümin
ne de kafir saymaları bu kabildendir.
Halbuki bir çok ayet-i kerime ve hadis-i
seriflerde hiç bir günahın insanı dinden
çıkartmayaca
gı açıkça belirtilmistir.

2-
Yabancı kültürlerin etkisi altında kalıp ayet ve hadisleri uzak yorumlarla te’vil etmek.
Sapık Mutezile fırkasının:

“0 gün bir takım yüzler aydındır. Rabbisine bakıcıdır.”
(Kıyamet Suresi: 22-23)
Ayet-i kerimelerini: “Rablerinin emrini bekleyicidirler.” diye te’vil etmeleri son derece
yanlı
stır ve uzak bir yorumdur.

3-
Kur-an’ın kendisine has üslûp ve Arap dilinin ifade özelliklerine bakmaksızın bazı
ayetlerin ve hadislerin zahirine takılıp kalmak.
Yine aynı fırkanın:

“Gözler O’nu idrak edemez.”
(En’am suresi:103 den)
Ayet-i kerimesini: “Gözler Allah-u Teala’yı göremez’ diye tefsir etmeleri, Arap dilinin
özelliklerini göz ardı etmelerindendir.
Zira idrak, anlamak ve kavramak manalarına gelmektedir ki, burada, Allah-u Teala’nın öz
zatının kimse tarafından idrak edilemeyece
gi, tam manasıyla anlasılamayacagı, gören göz
tarafından ku
satılamayacagı açıklanmak istenmistir.
Yoksa
sekilsiz, örneksiz ve idraksiz bir görme reddedilmemistir. Aksine bir çok ayet ve
hadislerde bu husus ispat edilmi
stir.

4-
Ayet ve hadislerin yorumlanmasında pesin ve indî görüsleri, ayet ve hadislerin murat
(kastedilen) manalarına hakim kılmak.


bn-i Teymiye ve sapık yandaslarının:

“Rahman ar
sın üzerine istiva etti.” (Taha Suresi: 5)
Ayet-i celilesine: “Rahman ar
sın üzerine oturdu.” diye mana vermeleri ve bir çok hadis-i

s
eriflerde:
“Allah-ii Teala’nın nüzûlü” ile ilgili geçen ifadeleri, bildi
gimiz manada inmekle tefsir
etmeleri, ayet ve hadislerden kastedilen manaları anlamamazlıktan gelmektir.
Zira burada anlatılmak istenen, Allah-u Teala’nın, zatına layık bir istiva ile ar
sa
hükmetmesidir.
Oturmak, kalkmak, inmek, çıkmak gibi i
sler ise sonradan yaratılanlara mahsus oldugundan:

“O’nun (Allah-u Teala’nın) benzeri hiç bir
sey yoktur.”(Sura Suresi:11) ayet-i kerimesiyle
Allah-u Teala’dan uzak tutulmu
stur.
Yine böylece zamanımızda bulunan bazı kimselerin, Mehdi ve Deccal ile ilgili hadis-i
serifleri
kendi görü
slerine göre yorumlamaları, gerçek Mehdi ile hiç alakası olmayan kimseleri Mehdi
ilan edip, hakiki Deccal’dan çok uzak olanları Deccallıkla vasıflamaları, Ehl-i Sünnetin
görü
slerine hiç uymamaktadır.
Evet! Hazreti Mehdi’den evvel onun öncüsü olmak üzere bir takım Mehdi denebilecek
alimler, Deccal’dan önce de onun hazırlıkçısı olan Deccalların çıkaca
gı hadis-i seriflerde
zikredilmi
stir.
Fakat gerçek Mehdi’nin kıyamete yakın çıkaca
gı, hakiki Deccal ile savasacagı ve sa
(Aleyhisselam) in ona yardım etmek üzere gökten inece
gi hakkında, inkarı insanı kafir edecek
derecede kati ve mütevatir hadis-i
serifler bulunmaktadır ki biz bunların bir kısmını “Nüzü’l-i
Mesih” isimli (5 numaralı) risalemizde açıklamı
sızdır.
Bu sapıkların iddiasına göre ise Mehdi de Deccal da gelmi
s geçmis fakat ne sa
(Aleyhisselam) inmi
s ne de kıyamet kopmustur.

5-
slam’ın ilk neslini olusturan ve onu her yönüyle sonraki nesillere aktaran Ashab-ı Kiram
(Radiyallahu Anhüm) a kar
sı iyi niyetli olmamak.
Onların, özellikle dini ilgilendiren rivayet, anlayı
s ve uygulamalarına deger vermeyip, kendi
indî yorumlarını onların üstünde tutmak.
Nitekim
Sia fırkasının Ebubekir, Ömer ve Osman (Radiyallahu Anhüm) hazaratını
sevmemeleri, Hazreti Muaviye ve onunla birlikte bulunan on bin sahabiyi kafir saymaları ve
onların dini hükümlerle ilgili rivayetlerini reddetmeleri bu maddenin en güzel örne
gidir.
Yine aynı fırkanın, çıplak aya
ga meshetmeyi ve Müt’a nikahım kabul etmeleri, Sahabenin
nakil ve tatbiklerine itibar etmeyip kendi yorumların onlara tercih ettiklerinin göstergesidir.

6 -
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in Kavli, Fiili ve Takriri sünnetine
kar
sı menfi (olumsuz) bir tavır takınmak.

 
Üst