İstifasına kimseyi inandıramayan birine nasıl inanalım?

Dergaz

Profesör
Katılım
31 Ara 2007
Mesajlar
1,685
Tepkime puanı
28
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Ne fark eder ki
Deniz Baykal dönecek mi dönmeyecek mi; dönmek istiyor ama dönebilecek mi? Bütün ihtimaller Baykal üzerinde ve etrafında şekilleniyor. İstifa etti ve üstelik partisinin yeni bir isim denemesi gerektiğini söylüyor ama davranışları bu iki kararla da çelişiyor.
Ankara’yı, CHP’yi ve özellikle de Deniz Bey’i bilen tanıyanların neredeyse tamamı geri dönmek istediğinde hemfikir görünüyor.
Tekrarlayalım... Birkaç gün önce istifa eden ve “Artık yokum” diyen bir liderin geri dönmek istediği ve büyük ihtimalle geri döneceği konusunda fikir birliği vardır.
Herhalde bir siyasetçi için bundan daha ciddi bir güven sorunu olamaz. Bir cümle söylüyor, bir söz veriyor ama kendisini yakından tanıyanları dahi inandıramıyor.
Bütün ülkenin gözü önünde verilmiş bir söze kimse inanmıyor.
Baykal, özel hayatına dair görüntülerin nasıl elde edildiğine dair de ağır ve ciddi iddialar ortaya attı. “İktidarın zirvesinin bilgisi olmadan bu görüntüler elde edilemez” dedi. Buna nasıl inanalım!
İşin ilginç tarafı, yine kendisini yakın tanıyanlar ve hatta yıllardır ideolojik birliktelik içinde olduğu kişiler de bu görüntülerin iktidarla ilişkilendirilmesinin mümkün olmadığını söylüyorlar. Her konuda katıldıkları Baykal’a bu konuda katılmıyorlar. Belli ki bu da umurunda değil.
İçine düştüğü durumun siyasal ve toplumsal vehametinden habersiz, sanki bir şey olmamış ve olanlarda suçu yokmuş gibi davranan zoraki gülümsemelerle halkla ilişkiler yürüten ve elinde kendisini acındırmaktan başka bir malzeme kalmayan bir liderin inandırıcılığından söz ediyoruz.
İstifa konuşmasında ailesi ve seçmeni dahil kimseden özür dilemeyen; milletvekilliğinden istifanın adını dahi anmayan bir tavır var ortada. Mahrem görüntüler genel başkanlıktan istifa edecek kadar önemliyse vekillikte ısrar neden?
Bu durumda arada Deniz Bey’in elinde gizli bilgiler olduğuna dair yarattığı esrarengiz ve inandırıcılığı olmayan hava dışında bir şey değişmediğine göre yeniden genel başkanlığa dönüş hazırlıkları neden?
Arada, Mustafa Sarıgül’ü yine bütün ülkenin önünde suikaste azmettirici olarak yaftalayıp şimdi o iddiadan tek satır bile bahsetmeyen müthiş politik iştahı da unutmayalım.
Hangi Baykal’a inanacağız?
Görüntülerin tarihini verecek kadar “iki haftalık taze olay” olduğunu kabul eden ve o anda istifa ederek gereğini yapıyormuş gibi davranan Baykal’a mı, yoksa o görüntüleri silah zoruyla vermeye zorlanmış gibi davranan mağdur Baykal’a mı?
Partililerin kaçınılmaz ve anlaşılır duygusallığı üzerine kendisini koltuğa geri döndürecek sihirli halıyı sermeye çalışan bir politikacı kurnazlığı, kimsenin gözünden kaçmıyor.
Ve tablo da hiç iyi görünmüyor.
Kişisel tutarsızlıklar politik tutarsızlıklara benzemez.
Deniz Bey’in Kürt sorunu konusunda, 12 Eylül Anayasa’sına karşı tavrında, AB politikalarında, faili meçhullerle hesaplaşmada vs. tutarsızlık ve çelişkilerini biliyoruz. Sonuçta bütün bunlar demokrasi içinde hesabı kesilecek şeylerdir; sandığa gidersiniz mesele biter.
Ama, bir politikacının başına gelebilecek en kötü şeyin kahramanı olan birinin kendisiyle ilgili kararlarda esneklik şansı yoktur. Sanki bir şey yokmuş gibi davranmak, mezarlıkta ıslık çalmak bir yöntem değildir.
Baykal, duygusal partililere aldanıp kendisini sempatik, mağdur ve mazlum zannederken bir anda hayal bile etmeyeceği hallere düşebilir. Hiç olmazsa, koltuktan daha önemli bu avantajlarını kaybetmemesi iyi olur.



kaynak
 
Üst