istanbullulara sormak istiyorum çok güzel bir haber aldim diyanet istanbuldaki camilere talimat vermiş ezan aynen peygamber efendimiz dönemindeki gibi

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
istanbullulara sormak istiyorum çok güzel bir haber aldim diyanet istanbuldaki camilere talimat vermiş ezan aynen peygamber efendimiz dönemindeki gibi okunacakmiş minareden höpörlörsüz haber doğru mu sevinmekden çildiralim mi

istanbullulara sormak istiyorum çok güzel bir haber aldim diyanet istanbuldaki camilere talimat vermiş ezan aynen peygamber efendimiz dönemindeki gibi okunacakmiş minareden höpörlörsüz haber doğru mu sevinmekden çildiralim mi
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
Inşallah manisada da böyle olur höpörlörün tirmalayici sesinden biktik
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Star yazarlarindan Cemal Aydin'in Diyanetten boyle bir talebi olan yazisi var, bildigim sadece bu.
Destekleyen var desteklemeyen var.
 

Ebu Computer

Kıdemli Üye
Katılım
11 Haz 2013
Mesajlar
24,982
Tepkime puanı
1,501
Puanları
113
1.thumbnail.png
Okuyucu Soruları (9) SAADET-İ EBEDİYYE

Kategori: 2004 > Haziran-2004 / Henüz Yorum Yapılmamış /



Okuyucu Soruları (9) SAADET-İ EBEDİYYE

Milli Gazete – 10 Haziran 2004

Okuyucu soruları içinde hakkında bilgi istenen kitapların başında gelen “Saadet-i Ebediyye” isimli eserin benim elimde bulunan son baskısı 2001 tarihli ve yaklaşık 1250 sayfa. Bu hacimdeki bir kitabın bir yazı çerçevesinde detaylı bir değerlendirmesini yapmak takdir edersiniz ki mümkün değil. Bununla birlikte, piyasaya ilk çıktığı tarihten bu yana hacmi durmadan kabaran ve muhtevasında değişiklikler yapıldığı görülen bu eserin baştan sona zararlı olduğunu söylemek insaf ve adaletle bağdaşmaz.

Eserde Ehl-i Sünnet’e yapılan yoğun vurgu ve genel olarak Ehl-i Sünnet ulemanın eserlerinden istifade edilmiş olması, ona ayrı bir hususiyet vermektedir. Ancak mütekaddimun ulemanın eserlerinden yok denecek kadar az istifade edilmiş olması ve Hadis’le ilgili hususlarda temel Hadis musannefatına hemen hiç başvurulmaması, eserin önsözünde “ilim kitabı” olarak tevsif edilmesiyle örtüşmemektedir.

Bununla birlikte eserin şu yönlerine dikkat etmek gerekir:

1. Eserde bol miktarda zayıf –ve hatta bazen uydurma– rivayetlere rastlanmaktadır. Mesela Hz. Peygamber (s.a.v)’in, Hz. Ali (r.a)’ye, “Benden sonra halife Ebû Bekr olacaktır. Ondan sonra Ömer, ondan sonra Osman, ondan sonra da sen” buyurduğunun söylenmesi (60) böyledir.

2. Eserde yer alan birtakım fıkhî hükümler muteber değildir. Mesela hoparlörle ezan ve radyoda Kur’an okunmasının caiz olmadığının söylenmesi (206) böyledir. Hatta “Saadet-i Ebediyye” yazarı bu meselede o denli ileri gitmiştir ki, belirttiğim sayfada şöyle demektedir: “Görülüyor ki, radyo (mizyâ’) ile ve minarede hoparlör (mükebbirussavt) ile ezan okumak (…) ve bunları ezan diye dinlemek caiz olmaz. Bunlar hem kabul olmaz, hem de günah olur. (…) Küçük günaha devam, büyük günah olmaktadır.”

“… İbadetlerde değişiklik yapmanın bid’at olduğunu, büyük günah olduğunu biliyoruz. Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve selem) kabul etmediği, red ettiği bir şeyi ibadete karıştırmak ise, bid’atten daha büyük, ondan daha çirkin günah olur…” (722)

“… Radyodan ve hoparlörden çıkan sesler, şimdi Hıristiyanların ve Yahudilerin ellerinde bulunan İncil ve Tevratlar gibi Allah kelamı değildir… (724)

3. “… Yani mü’min namaz kılar, kâfir kılmaz. Münafıklar ise bazen kılar, bazen kılmaz. (…) Hadis imamları söz birliği ile bildiriyor ki, bir namazı vaktinde, amden kılmayan, yani namaz vakti geçerken namaz kılmadığı için üzülmeyen kâfir olur veya ölürken imansız gider…” (210)
Oysa bu konuda Hadis imamlarının söz birliği ettiğini söylemek mümkün değildir. Daha önce (2003 Ekim’inde) bu köşede, yine bizzat Ehl-i Hadis’ten birisinden, İmam el-Buhârî’nin çağdaşı Muhammed b. Nasr el-Mervezî’den, Ehl-i Hadis’in bu konuda ikiyi ayrıldığını nakletmiştim.

4. “İmam-ı Şafiî hazretleri, İmam-ı a’zamın içtihadının inceliğinden az bir şey anlayabildiği içindir ki, “Bütün müçtehidler, İmam-ı a’zam Ebû Hanîfe’nin çocuklarıdır” demiştir.” (49)
Oysa İmam eş-Şâfi’î’nin bu sözü, İmam Ebû Hanîfe’nin içtihadlarından ancak az bir şeyi anlayabildiğini değil, hüküm istinbat metotlarının, özellikle de Kıyas’ın inceliklerini sistemli bir şekilde ilk önce ortaya koyan kişinin İmam Ebû Hanîfe olduğunu tesbit ve itiraf ettiğini gösterir.

Aksi halde İmam eş-Şâfi’î’nin İmam Ebû Hanîfe’ye ve onun talebelerine muhalefet etmesini açıklamak mümkün olmaz. Daha da önemlisi, bu durumda İmam eş-Şâfi’î’nin mezhebinin “yüzeysel” ve “daha az değerli” olduğu gibi bir garabet ortaya çıkar ki, aklı başında bir kimsenin böyle bir iddiada bulunması mümkün değildir.

Bir de İmam Ebû Hanîfe’nin, “Sünnet’e ittibada herkesten ileri gittiği”nin söylenmesi (49), “diğer mezheplerin Sünnet’e daha az ittiba ettiği”nin tersinden ifade edilmesidir ve oldukça düşündürücüdür.

5. Bir diğer tesbit hatası da, Sahabe’nin tümünün müçtehid olduğunun söylenmesidir (50). Oysa muhakkık ulema, Sahabe’den içtihad seviyesine yükselenlerin sayısının 20 civarında olduğunu söylemiştir.

6. Bir kısım Hadis alimlerinin (es-Sehâvî, Ali el-Kârî gibi), sırf mevzu hadis konusunda eser verip, mevzu hadisleri diğerlerinden ayırdıkları için hedef tahtasına oturtulduğu görülmektedir ki, “Din kitaplarında uydurma hadis olmaz” diyen “âllame”nin buradan beslendiği açık. İmam el-Gazzâlî ve İmam es-Süyûtî’nin eserlerinde hiç uydurma hadis bulunmadığı iddiasında da öyle…

Bir takım kitaplarda uydurma hadis bulunduğu gerçeğinin savunulacak yanının kalmadığı görüldüğü zaman da “O kitaplar dinin temel bilgilerini bildiren kitaplar değildir” denerek güya çıkış yolu bulunuyor!…

7. Bir “garib hadis” tarifi: “Yalnız bir kimsenin bildirdiği hadis-i sahihdir.” (423)
Demek ki Usul-i Hadis ilminde ya bütün garip hadisler sahih kabul ediliyor veya uydurma hadisler arasında, garib hadisler gibi tek kişi kanalıyla nakledileni yok!!

Mezkûr kitap hakkında elbette daha fazla şey söylenebilir. Ancak muhtelif konulardan seçtiğim bu örnekler, kitabın, tam anlamıyla güvenilerek okunamayacağını göstermeye yeterlidir.


 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
star yazarlarindan cemal aydin'in diyanetten boyle bir talebi olan yazisi var, bildigim sadece bu.
inşallah verdiğim haber doğru doğrudur hopörlörsüz ezan daha etkileyici höpörlörlö okunan ezan pazarci bağirmasi gibi pateeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeees ezandan başka herşey
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
1.thumbnail.png
okuyucu soruları (9) saadet-i ebediyye

kategori: 2004 > haziran-2004 / henüz yorum yapılmamış /



okuyucu soruları (9) saadet-i ebediyye

milli gazete – 10 haziran 2004

okuyucu soruları içinde hakkında bilgi istenen kitapların başında gelen “saadet-i ebediyye” isimli eserin benim elimde bulunan son baskısı 2001 tarihli ve yaklaşık 1250 sayfa. Bu hacimdeki bir kitabın bir yazı çerçevesinde detaylı bir değerlendirmesini yapmak takdir edersiniz ki mümkün değil. Bununla birlikte, piyasaya ilk çıktığı tarihten bu yana hacmi durmadan kabaran ve muhtevasında değişiklikler yapıldığı görülen bu eserin baştan sona zararlı olduğunu söylemek insaf ve adaletle bağdaşmaz.

eserde ehl-i sünnet’e yapılan yoğun vurgu ve genel olarak ehl-i sünnet ulemanın eserlerinden istifade edilmiş olması, ona ayrı bir hususiyet vermektedir. Ancak mütekaddimun ulemanın eserlerinden yok denecek kadar az istifade edilmiş olması ve hadis’le ilgili hususlarda temel hadis musannefatına hemen hiç başvurulmaması, eserin önsözünde “ilim kitabı” olarak tevsif edilmesiyle örtüşmemektedir.

bununla birlikte eserin şu yönlerine dikkat etmek gerekir:

1. Eserde bol miktarda zayıf –ve hatta bazen uydurma– rivayetlere rastlanmaktadır. Mesela hz. Peygamber (s.a.v)’in, hz. Ali (r.a)’ye, “benden sonra halife ebû bekr olacaktır. Ondan sonra ömer, ondan sonra osman, ondan sonra da sen” buyurduğunun söylenmesi (60) böyledir.

2. Eserde yer alan birtakım fıkhî hükümler muteber değildir. Mesela hoparlörle ezan ve radyoda kur’an okunmasının caiz olmadığının söylenmesi (206) böyledir. Hatta “saadet-i ebediyye” yazarı bu meselede o denli ileri gitmiştir ki, belirttiğim sayfada şöyle demektedir: “görülüyor ki, radyo (mizyâ’) ile ve minarede hoparlör (mükebbirussavt) ile ezan okumak (…) ve bunları ezan diye dinlemek caiz olmaz. Bunlar hem kabul olmaz, hem de günah olur. (…) küçük günaha devam, büyük günah olmaktadır.”
“… ibadetlerde değişiklik yapmanın bid’at olduğunu, büyük günah olduğunu biliyoruz. Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve selem) kabul etmediği, red ettiği bir şeyi ibadete karıştırmak ise, bid’atten daha büyük, ondan daha çirkin günah olur…” (722)
“… radyodan ve hoparlörden çıkan sesler, şimdi hıristiyanların ve yahudilerin ellerinde bulunan incil ve tevratlar gibi allah kelamı değildir… (724)

3. “… yani mü’min namaz kılar, kâfir kılmaz. Münafıklar ise bazen kılar, bazen kılmaz. (…) hadis imamları söz birliği ile bildiriyor ki, bir namazı vaktinde, amden kılmayan, yani namaz vakti geçerken namaz kılmadığı için üzülmeyen kâfir olur veya ölürken imansız gider…” (210)
oysa bu konuda hadis imamlarının söz birliği ettiğini söylemek mümkün değildir. Daha önce (2003 ekim’inde) bu köşede, yine bizzat ehl-i hadis’ten birisinden, imam el-buhârî’nin çağdaşı muhammed b. Nasr el-mervezî’den, ehl-i hadis’in bu konuda ikiyi ayrıldığını nakletmiştim.

4. “imam-ı şafiî hazretleri, imam-ı a’zamın içtihadının inceliğinden az bir şey anlayabildiği içindir ki, “bütün müçtehidler, imam-ı a’zam ebû hanîfe’nin çocuklarıdır” demiştir.” (49)
oysa imam eş-şâfi’î’nin bu sözü, imam ebû hanîfe’nin içtihadlarından ancak az bir şeyi anlayabildiğini değil, hüküm istinbat metotlarının, özellikle de kıyas’ın inceliklerini sistemli bir şekilde ilk önce ortaya koyan kişinin imam ebû hanîfe olduğunu tesbit ve itiraf ettiğini gösterir. Aksi halde imam eş-şâfi’î’nin imam ebû hanîfe’ye ve onun talebelerine muhalefet etmesini açıklamak mümkün olmaz. Daha da önemlisi, bu durumda imam eş-şâfi’î’nin mezhebinin “yüzeysel” ve “daha az değerli” olduğu gibi bir garabet ortaya çıkar ki, aklı başında bir kimsenin böyle bir iddiada bulunması mümkün değildir.

bir de imam ebû hanîfe’nin, “sünnet’e ittibada herkesten ileri gittiği”nin söylenmesi (49), “diğer mezheplerin sünnet’e daha az ittiba ettiği”nin tersinden ifade edilmesidir ve oldukça düşündürücüdür.

5. Bir diğer tesbit hatası da, sahabe’nin tümünün müçtehid olduğunun söylenmesidir (50). Oysa muhakkık ulema, sahabe’den içtihad seviyesine yükselenlerin sayısının 20 civarında olduğunu söylemiştir.

6. Bir kısım hadis alimlerinin (es-sehâvî, ali el-kârî gibi), sırf mevzu hadis konusunda eser verip, mevzu hadisleri diğerlerinden ayırdıkları için hedef tahtasına oturtulduğu görülmektedir ki, “din kitaplarında uydurma hadis olmaz” diyen “âllame”nin buradan beslendiği açık. Imam el-gazzâlî ve imam es-süyûtî’nin eserlerinde hiç uydurma hadis bulunmadığı iddiasında da öyle…
bir takım kitaplarda uydurma hadis bulunduğu gerçeğinin savunulacak yanının kalmadığı görüldüğü zaman da “o kitaplar dinin temel bilgilerini bildiren kitaplar değildir” denerek güya çıkış yolu bulunuyor!…

7. Bir “garib hadis” tarifi: “yalnız bir kimsenin bildirdiği hadis-i sahihdir.” (423)
demek ki usul-i hadis ilminde ya bütün garip hadisler sahih kabul ediliyor veya uydurma hadisler arasında, garib hadisler gibi tek kişi kanalıyla nakledileni yok!!
mezkûr kitap hakkında elbette daha fazla şey söylenebilir. Ancak muhtelif konulardan seçtiğim bu örnekler, kitabın, tam anlamıyla güvenilerek okunamayacağını göstermeye yeterlidir.

bu zati cübbelinin bile redddiyesi var arti bu zat müeşit değil hoca hüseyin hilmi işik hazretlerinin icazeti var müslümanlar üç kisimdir salih veli mürşit bu zat salih mi bilmiyorum hüseyin hilmi işik hazretleri üçüncü kisimdandir yani mürşittir insani kamildir::D
 

Ebu Computer

Kıdemli Üye
Katılım
11 Haz 2013
Mesajlar
24,982
Tepkime puanı
1,501
Puanları
113
Bu zatın yazdıkları doğrudur veya yanlıştır demiyorum.

Ama okumakta fayda var.

Eleştirdiği konular gerçekten Saadeti Ebediyede var ise burada bir oturup düşünmek lazım.

Örneğin birinci madde halifelik meselesi.

Elinizde var ise kontrol ediniz.

Selam ve dua ile...
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
bu zatın yazdıkları doğrudur veya yanlıştır demiyorum.

Ama okumakta fayda var.

Eleştirdiği konular gerçekten saadeti ebediyede var ise burada bir oturup düşünmek lazım.

örneğin birinci madde halifelik meselesi.

Elinizde var ise kontrol ediniz.

Selam ve dua ile...
bu zat mürşitmidir söyledikleri dinde senet MİDİR
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
bu zatın yazdıkları doğrudur veya yanlıştır demiyorum.

Ama okumakta fayda var.

Eleştirdiği konular gerçekten saadeti ebediyede var ise burada bir oturup düşünmek lazım.

örneğin birinci madde halifelik meselesi.

Elinizde var ise kontrol ediniz.

Selam ve dua ile...
buzatin dediklerini kabul edersem bu zata mi tabi olucam bu zatin binlerce kitabini dağittim
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
haber doğrumuz elhamdülilah istanbulun bazi bölgelerinde ezan höpörlörsüz okunuyormuz şükür rabbimize bir bidat daha son bulmaya başladi
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
Okuduğuma göre iranda da ezan höpörlörsüz okunuyormuş bi şiiler kadar olamadik
 

redyellow

Kıdemli Üye
Katılım
20 Nis 2010
Mesajlar
2,262
Tepkime puanı
875
Puanları
113
Konum
ankara
Web sitesi
redyellow.besaba.com
inşallah verdiğim haber doğru doğrudur hopörlörsüz ezan daha etkileyici höpörlörlö okunan ezan pazarci bağirmasi gibi pateeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeees ezandan başka herşey


Peki ustacım günümüzde arabalar var, o kadar motor sesi var, fabrikalar var vs.vs. yani şehirlerin tümünde belli oranda bir GÜRÜLTÜ var.

Hopörlörsüz ezan daha etkileyici olabilir de duyulursa!

Ben şehirlerde çıplak sesle okunacak ezanın duyulmayacağını düşünüyorum.

Hopörlere tümüyle karşı çıkmak yerine cızırtılı ise, çok fazla yüksek açılmışsa bunların düzeltilmesi daha doğru olur bence.
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Hopörlerden okunmasında ne mahzur var... Mikrofon vardı da kullanılmadı mı..?
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
Peki ustacım günümüzde arabalar var, o kadar motor sesi var, fabrikalar var vs.vs. yani şehirlerin tümünde belli oranda bir GÜRÜLTÜ var.

Hopörlörsüz ezan daha etkileyici olabilir de duyulursa!

Ben şehirlerde çıplak sesle okunacak ezanın duyulmayacağını düşünüyorum.

Hopörlere tümüyle karşı çıkmak yerine cızırtılı ise, çok fazla yüksek açılmışsa bunların düzeltilmesi daha doğru olur bence.
Hoparlörden çıkan sesin mahiyeti

Sual: Hoparlörden çıkan ses, değişime uğruyor mu? Bilim adamları bu konuda ne diyor?
CEVAP
Hoparlör, telefon, teyp, radyo ve televizyon yayınlarından çıkan sesler, insanın kendi sesi değildir, benzeridir. Ses transdüserleri ve ses tekniği hakkındaki ders kitaplarında deniyor ki:
Ses dalgalarını elektrik sinyallerine çeviren mikrofonlar, kulakta olduğu gibi, herhangi bir basınç sonucu çarpan havanın etkisiyle, içlerindeki diyaframın titreşmesi sonucunda, çıkışlarında küçük gerilimler [elektrik sinyalleri] elde edilen cihazlardır. Elektrikli titreşimleri sese çeviren transdüserler, hoparlörler vekulaklıklardır. Hoparlör; elektriksel enerjiyi ses enerjisine dönüştüren bir transdüserdir. Transdüser; bir fiziksel büyüklüğü, başka bir fiziksel büyüklüğe çeviren elemana denir. (Ses frekans tekniği, İ. Eren Başaran, Devlet kitapları yayınları s. 599)

Her televizyon vericisi, görüntü bilgisi ve ses bilgisi için, tamamıyla farklı iki sinyal yayınlar. Ses iletiminde frekans modülasyonu [değişmesi], görüntü iletiminde ise genlik modülasyonu kullanılır.(Elektronik iletişim teknikleri, Wayne Tomas, Devlet kitapları yayınları s. 2, 482)

Ana Britannica, Büyük Ansiklopedi, Meydan Larousse, MEB Fizik ve Elektrikdersikitaplarında da deniyor ki:
(Ses dalgalarını elektrik sinyallerine çeviren sistemlere mikrofondenir. Elektrik dalgalarını [sinyallerini] ses dalgalarına çeviren sistemlere hoparlör denir.

Mikrofonla hoparlör arasında ses nakli olmuyor, yani konuşan insanın kendi sesi nakledilmiyor, sesi yükseltilmiyor, bir enerji dönüşümü oluyor. Mikrofona karşı konuşan insanın sesi, önce elektrik enerjisine dönüşüyor. Buradan hoparlöre giden elektrik sinyalleri tekrar sese dönüşüyor.

Mikrofona giren ses dalgalarının etkisiyle, diyafram, kristal elemanı hareket ettirerek manyetik bobinin uçlarında elektriksel gerilim meydana gelmektedir. Meydana gelen bu elektrik sinyalleri yükseltici vasıtasıyla hoparlöre girmektedir. Ses bilgilerini taşıyan elektriksel akımların, ses bobininde oluşturduğu manyetik alan ve mıknatısın kendi sabit manyetik alanı etkilenerek hoparlör diyaframını titretmektedir. Diyafram titreşerek ses dalgalarını yaymaktadır. Bu orijinal sesin nakli değildir, farklı frekanslarda enerji dönüşümüyle, başka özellikte yeni bir ses meydana gelmektedir. Bu ses, çok benzese de farklı bir sestir. Meydana gelen yeni ses, konuşanın kendi sesi değildir. Elektrik tesiriyle hâsıl olan, mıknatıs kuvvetlerinin titrettiği, demir levhanın oluşturduğu başka bir sestir.

Elektrik sinyallerinin değerleri bilindiğinden, ses kaynağı olmaksızın, hoparlöre benzer elektrik sinyali göndererek benzer ses elde edilmektedir. Mikrofonlarda, diyafram adı verilen esnek ve hassas bir zar bulunur. Titreşen hava molekülleri bu zara çarpınca titreştirir. Bu titreşimlere uygun elektrik sinyalleri elde edilerek ses dalgaları, elektrik sinyallerine çevrilmiş olur.İnsan sesi, mikrofon içinde yok olur. Bunun yerine, indüksiyon akımı ve bundan manyetik dalgalar ve bundan ses dalgaları hâsıl olur.) [Ana Britannica, Büyük Ansiklopedi, Meydan Larousse, Millî eğitim bakanlığı Fizik ve Elektrikdersi kitabı]

Ansiklopedi ve ders kitaplarından alınan yukarıdaki bilgilerin doğru alınmış olduğunu, bilgisine sunduğumuz uzmanlar da doğruladı. Bunlardan birkaçının ismi şöyledir:
Prof. Dr. Osman Işıkan
İsmail Salkım:
Elektronik mühendisi
İsmail Derdemet: Elektrik mühendisi
Ahmet Kırılmaz: Elektrik mühendisi
Habib Can: Elektrik-elektronik mühendisi
Musa Aras: Elektrik-elektronik mühendisi
S. Süleyman Yılmaz: Elektrik-elektronik mühendisi
Ali Kılıç: Fizik mühendisi
Ahmet Kanter: Fizik ve makine mühendisi
Ahmet Çamırcı: Fizikçi
Hüseyin Gökmen: Fizik mühendisi
Mehmet Poyraz: Elektrik mühendisi
Mahmut Sağırlı: Elektrik mühendisi
Sabahattin Aktuğ: Fizik öğretmeni
Ömer Mehmet Sur: Elektronik öğretmeni

Fizik ve elektrik bilimiyle ilgili kaynak kitaplarda da açıklandığı gibi, imamın sesi hoparlöre verilince, elektrik ve mıknatısın meydana getirdiği bir ses hâline dönüşüyor. Bizim duyduğumuz ses, imamın kendi çıplak sesi değil, elektrik ve mıknatısın hâsıl ettiği sestir. Yani hoparlörden çıkan ses, elektrik tesiriyle hâsıl olan mıknatıs kuvvetlerinin demir levhayı titreştirmesiyle oluşan bir sestir.

Namazda imamdan başkasının sesine uyulamayacağı ve yalnız sâlih erkeğin sesine ezan dendiği, bütün muteber fıkıh kitaplarında bildirilmiştir. Hattâ kendi sesi olsa da, fâsığın, çocuğun veya kadının okuduğu ezan sahih olmaz. Bunun için, hoparlörle namaz kıldırmak ve ezan okumak kesinlikle caiz değildir. Mekke’de ve dünyanın her yerinde okunmuş olması, doğru olduğunu göstermez.Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Yeryüzündeki insanların çoğuna uyarsan, seni Allah yolundan saptırırlar.) [Enam 116]

O hâlde çoğunluğa değil, az da olsa, doğru olana uymalıdır.

Hanefi mezhebinde kıymetli kitapları bulunan, fıkıh uzmanı İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:
Dağa çarpıp yankılanan ses, insan sesi olarak kabul edilmez. Vasıtasız [aracısız], bizzat insanın söylemesi gerekir. Yankı ile gelen ses, hakiki ses hükmünde olmadığı için, böyle duyulan bir secde âyeti için secde-i tilavet gerekmez.İmamdan başkasının sesine âmin diyenin namazı bozulur. (Redd-ül-muhtar)

Elmalılı Hamdi Yazır
, Araf suresinin 204. âyetinin tefsirinde diyor ki:
Kıraat (okumak) bir ihtiyari iştir ki, akıllı ve konuşan bir insanın ağzından çıkanı anlamaya ve anlatmaya yönelik bir maksat taşıyan, sesli olarak okumak demektir. Nitekim vahiy meleği olan Hazret-i Cebrail’in işi bile aslında bir kıraat (Kur’an okuma) değil, bir ikra, yani okutmaktır. Allah’ın yaptığı iş ise vahyi indirmek ve kıraati yaratmaktır. Cansız varlıklardan çıkan seslere kıraat denilemeyeceği gibi, aks-i seda’dan, yani sesin yankılanmasından meydana gelen işe de kıraat denilemez. Bunun içindir ki, fakihler bir kıraatin yankılanmasından hâsıl olan yankının kıraat ve tilavet hükmünde olmadığını, mesela tilavet secdesi gerekmeyeceğini beyan etmişlerdir. Bir kitabı sessiz olarak okumaya kıraat denilemeyeceği gibi, çalan veya çınlayan, yankı yapan bir sesi dinlemek de kıraat dinlemek demek değildir, birçınlamayı dinlemektir. Şu halde Kur’an okuyan bir okuyucunun sesini aksettiren gramofon veya radyodan gelen sese de kıraat denilemez. Bu gibi sesler bir kıraat değil, bir kıraatin yankısı ve yansımasıdır, bunlara dinleme ve susma emrinin hükmü terettüp etmez. (s. 2361)

Gramofondan [teyp, radyo, TV’de] okunan secde âyetini işitenin, tilavet secdesi yapması gerekmez. (Mezahib-i erbea)

 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
Hopörlerden okunmasında ne mahzur var... Mikrofon vardı da kullanılmadı mı..?
Hoparlörden çıkan sesin mahiyeti

Sual: Hoparlörden çıkan ses, değişime uğruyor mu? Bilim adamları bu konuda ne diyor?
CEVAP
Hoparlör, telefon, teyp, radyo ve televizyon yayınlarından çıkan sesler, insanın kendi sesi değildir, benzeridir. Ses transdüserleri ve ses tekniği hakkındaki ders kitaplarında deniyor ki:
Ses dalgalarını elektrik sinyallerine çeviren mikrofonlar, kulakta olduğu gibi, herhangi bir basınç sonucu çarpan havanın etkisiyle, içlerindeki diyaframın titreşmesi sonucunda, çıkışlarında küçük gerilimler [elektrik sinyalleri] elde edilen cihazlardır. Elektrikli titreşimleri sese çeviren transdüserler, hoparlörler vekulaklıklardır. Hoparlör; elektriksel enerjiyi ses enerjisine dönüştüren bir transdüserdir. Transdüser; bir fiziksel büyüklüğü, başka bir fiziksel büyüklüğe çeviren elemana denir. (Ses frekans tekniği, İ. Eren Başaran, Devlet kitapları yayınları s. 599)

Her televizyon vericisi, görüntü bilgisi ve ses bilgisi için, tamamıyla farklı iki sinyal yayınlar. Ses iletiminde frekans modülasyonu [değişmesi], görüntü iletiminde ise genlik modülasyonu kullanılır.(Elektronik iletişim teknikleri, Wayne Tomas, Devlet kitapları yayınları s. 2, 482)

Ana Britannica, Büyük Ansiklopedi, Meydan Larousse, MEB Fizik ve Elektrikdersikitaplarında da deniyor ki:
(Ses dalgalarını elektrik sinyallerine çeviren sistemlere mikrofondenir. Elektrik dalgalarını [sinyallerini] ses dalgalarına çeviren sistemlere hoparlör denir.

Mikrofonla hoparlör arasında ses nakli olmuyor, yani konuşan insanın kendi sesi nakledilmiyor, sesi yükseltilmiyor, bir enerji dönüşümü oluyor. Mikrofona karşı konuşan insanın sesi, önce elektrik enerjisine dönüşüyor. Buradan hoparlöre giden elektrik sinyalleri tekrar sese dönüşüyor.

Mikrofona giren ses dalgalarının etkisiyle, diyafram, kristal elemanı hareket ettirerek manyetik bobinin uçlarında elektriksel gerilim meydana gelmektedir. Meydana gelen bu elektrik sinyalleri yükseltici vasıtasıyla hoparlöre girmektedir. Ses bilgilerini taşıyan elektriksel akımların, ses bobininde oluşturduğu manyetik alan ve mıknatısın kendi sabit manyetik alanı etkilenerek hoparlör diyaframını titretmektedir. Diyafram titreşerek ses dalgalarını yaymaktadır. Bu orijinal sesin nakli değildir, farklı frekanslarda enerji dönüşümüyle, başka özellikte yeni bir ses meydana gelmektedir. Bu ses, çok benzese de farklı bir sestir. Meydana gelen yeni ses, konuşanın kendi sesi değildir. Elektrik tesiriyle hâsıl olan, mıknatıs kuvvetlerinin titrettiği, demir levhanın oluşturduğu başka bir sestir.

Elektrik sinyallerinin değerleri bilindiğinden, ses kaynağı olmaksızın, hoparlöre benzer elektrik sinyali göndererek benzer ses elde edilmektedir. Mikrofonlarda, diyafram adı verilen esnek ve hassas bir zar bulunur. Titreşen hava molekülleri bu zara çarpınca titreştirir. Bu titreşimlere uygun elektrik sinyalleri elde edilerek ses dalgaları, elektrik sinyallerine çevrilmiş olur.İnsan sesi, mikrofon içinde yok olur. Bunun yerine, indüksiyon akımı ve bundan manyetik dalgalar ve bundan ses dalgaları hâsıl olur.) [Ana Britannica, Büyük Ansiklopedi, Meydan Larousse, Millî eğitim bakanlığı Fizik ve Elektrikdersi kitabı]

Ansiklopedi ve ders kitaplarından alınan yukarıdaki bilgilerin doğru alınmış olduğunu, bilgisine sunduğumuz uzmanlar da doğruladı. Bunlardan birkaçının ismi şöyledir:
Prof. Dr. Osman Işıkan
İsmail Salkım:
Elektronik mühendisi
İsmail Derdemet: Elektrik mühendisi
Ahmet Kırılmaz: Elektrik mühendisi
Habib Can: Elektrik-elektronik mühendisi
Musa Aras: Elektrik-elektronik mühendisi
S. Süleyman Yılmaz: Elektrik-elektronik mühendisi
Ali Kılıç: Fizik mühendisi
Ahmet Kanter: Fizik ve makine mühendisi
Ahmet Çamırcı: Fizikçi
Hüseyin Gökmen: Fizik mühendisi
Mehmet Poyraz: Elektrik mühendisi
Mahmut Sağırlı: Elektrik mühendisi
Sabahattin Aktuğ: Fizik öğretmeni
Ömer Mehmet Sur: Elektronik öğretmeni

Fizik ve elektrik bilimiyle ilgili kaynak kitaplarda da açıklandığı gibi, imamın sesi hoparlöre verilince, elektrik ve mıknatısın meydana getirdiği bir ses hâline dönüşüyor. Bizim duyduğumuz ses, imamın kendi çıplak sesi değil, elektrik ve mıknatısın hâsıl ettiği sestir. Yani hoparlörden çıkan ses, elektrik tesiriyle hâsıl olan mıknatıs kuvvetlerinin demir levhayı titreştirmesiyle oluşan bir sestir.

Namazda imamdan başkasının sesine uyulamayacağı ve yalnız sâlih erkeğin sesine ezan dendiği, bütün muteber fıkıh kitaplarında bildirilmiştir. Hattâ kendi sesi olsa da, fâsığın, çocuğun veya kadının okuduğu ezan sahih olmaz. Bunun için, hoparlörle namaz kıldırmak ve ezan okumak kesinlikle caiz değildir. Mekke’de ve dünyanın her yerinde okunmuş olması, doğru olduğunu göstermez.Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Yeryüzündeki insanların çoğuna uyarsan, seni Allah yolundan saptırırlar.) [Enam 116]

O hâlde çoğunluğa değil, az da olsa, doğru olana uymalıdır.

Hanefi mezhebinde kıymetli kitapları bulunan, fıkıh uzmanı İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:
Dağa çarpıp yankılanan ses, insan sesi olarak kabul edilmez. Vasıtasız [aracısız], bizzat insanın söylemesi gerekir. Yankı ile gelen ses, hakiki ses hükmünde olmadığı için, böyle duyulan bir secde âyeti için secde-i tilavet gerekmez.İmamdan başkasının sesine âmin diyenin namazı bozulur. (Redd-ül-muhtar)

Elmalılı Hamdi Yazır
, Araf suresinin 204. âyetinin tefsirinde diyor ki:
Kıraat (okumak) bir ihtiyari iştir ki, akıllı ve konuşan bir insanın ağzından çıkanı anlamaya ve anlatmaya yönelik bir maksat taşıyan, sesli olarak okumak demektir. Nitekim vahiy meleği olan Hazret-i Cebrail’in işi bile aslında bir kıraat (Kur’an okuma) değil, bir ikra, yani okutmaktır. Allah’ın yaptığı iş ise vahyi indirmek ve kıraati yaratmaktır. Cansız varlıklardan çıkan seslere kıraat denilemeyeceği gibi, aks-i seda’dan, yani sesin yankılanmasından meydana gelen işe de kıraat denilemez. Bunun içindir ki, fakihler bir kıraatin yankılanmasından hâsıl olan yankının kıraat ve tilavet hükmünde olmadığını, mesela tilavet secdesi gerekmeyeceğini beyan etmişlerdir. Bir kitabı sessiz olarak okumaya kıraat denilemeyeceği gibi, çalan veya çınlayan, yankı yapan bir sesi dinlemek de kıraat dinlemek demek değildir, birçınlamayı dinlemektir. Şu halde Kur’an okuyan bir okuyucunun sesini aksettiren gramofon veya radyodan gelen sese de kıraat denilemez. Bu gibi sesler bir kıraat değil, bir kıraatin yankısı ve yansımasıdır, bunlara dinleme ve susma emrinin hükmü terettüp etmez. (s. 2361)

Gramofondan [teyp, radyo, TV’de] okunan secde âyetini işitenin, tilavet secdesi yapması gerekmez. (Mezahib-i erbea)

 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
Peki ustacım günümüzde arabalar var, o kadar motor sesi var, fabrikalar var vs.vs. yani şehirlerin tümünde belli oranda bir GÜRÜLTÜ var.

Hopörlörsüz ezan daha etkileyici olabilir de duyulursa!

Ben şehirlerde çıplak sesle okunacak ezanın duyulmayacağını düşünüyorum.

Hopörlere tümüyle karşı çıkmak yerine cızırtılı ise, çok fazla yüksek açılmışsa bunların düzeltilmesi daha doğru olur bence.
Hoparlörle kıldıran imama uymak

Sual: Hoparlörden çıkan sese âmin diyenin namazı bozulur deniyor. Halbuki ben ilmihallere baktım, namazı bozanlar arasında hoparlör yazmıyor. Hoparlörden çıkan sese âmin demek niye namazı bozuyor? Hoparlörle sesin yükseltilmesinin ne mahzuru olur ki?
CEVAP
Her ilimde olduğu gibi, fen ilminde de o işin uzmanı söz sahibidir. Dinimiz de buna kıymet verir; çünkü fen ilimleri, İslami ilimlerin bir koludur. Dini bilgilerde ise edille-i şeriyye esastır. Fen bilgileri bunlara göre açıklanır.

Müslüman ve uzman bir doktor, bu hasta guslederse ölür diyorsa, teyemmüm gerekir diyorsa, o doktora inanılması gerektiğini, diğer fen işlerinde de durumun böyle olduğunu dinimiz bildiriyor. Hoparlörden çıkan ses, nakli seda mı, aksi seda mı, yoksa başka bir ses mi, bunu ancak uzmanı bildirir.

Bütün uzman mühendisler bildiriyor ki:
(Hoparlörden çıkan ses, nakli seda değildir. Hoparlör, sesi yükseltici bir alet değildir. Yankı da değildir. İmamın sesi, hoparlöre verilince, elektrik ve mıknatısın hâsıl ettiği bir ses haline dönüşüyor. Duyulan ses, imamın sesi değil, elektrik ve mıknatısın hasıl ettiği sestir. Yani hoparlörden çıkan ses, elektrik tesiriyle hasıl olan mıknatıs kuvvetlerinin titreyerek demir levhanın husule getirdiği sestir. TV ekranındaki resim, imamın bizzat kendisi değil, görüntüsüdür. TV’deki ses de, imamın bizzat kendi sesi değil, sesin benzeridir.)

Bütün uzmanlar böyle söyleyince, dinin emri gereği onlara inanmak gerekir. Helal olan üzüm şırası, alkol haline, şarap haline dönüşünce, o sıvı haram oluyor. Yok bu üzüm şırası diye inat etmek cahillikten başka şey değildir. Şarap da sirkeleşince helal oluyor. Şarap nasıl helal olur demek de cahilliktir. Yine uzman kimyager, (Necis yağ, mesela domuz yağı sabun haline dönüşse temiz olur) diyor.

Evet, bütün uzmanlar ne diyor? (TV’deki konuşan kimsenin resmi bizzat kendisi olmadığı gibi, sesi de bizzat kendi sesi değil, benzeridir) diyorlar.

Şimdi gelelim dini hükmüne.
İbni Âbidin’de diyor ki: (Başkasının sesine âmin diyenin namazı bozulur.)

Hoparlörden çıkan ses de, başka bir ses olduğuna göre, ona âmin diyenin namazı bozulur. Demek ki, namazı bozanların arasında başka bir sese âmin demek de var imiş. İnsan bunu bilmeyince, (Hoparlör sesi yükseltiyor ne büyük nimet. Herkes biliyor, siz bilmiyorsunuz) diyerek cahilliğini gösterir.

Hoparlörle kılınan namaz
Sual:
Hoparlörle namaz kılmanın caiz olmadığını, teknik ve dini delillerle açıklamışsınız. Bunu anladık; ama o zaman büyük camilerde nasıl namaz kılınacak? Özellikle Cuma namazı yalnız kılınamıyor, bu namaz ne olacak?
CEVAP
Büyük camiler yeni çıkmadı. Asırlardır Müslümanlar büyük camilerde namaz kılıyor. Nasıl kılınacağı da fıkıh kitaplarında bildirilmiştir. Eğer imamın sesi duyulamayacak derecede, cemaat kalabalık olursa, caminin büyüklüğüne göre bir veya birkaç müezzin, mübellig vazifesini görür. Müezzininin sesiyle hareket edilir. Mübellig: Burada, imamın dediklerini tekrar eden kimse demektir.

Hoparlörle kılınan yerde, hoparlörden gelen sese değil de, imamı görerek imamın hareketlerine veya imamı görenlerin hareketlerine uyarak kılanların namazı sahih olur.

İkinci bir husus, imamın itikadı düzgünse, mecburen hoparlörle kıldırıyorsa ona uymak sahih olur. İmam bid’at ehli ise, zaten ona uymak uygun olmaz.

Hoparlörde de kılınsa, hoparlörsüz de kılınsa, Cuma namazından sonra, (Vaktine yetişip de kılmadığım son öğle namazının farzını kılmaya) niyet ederek, zuhr-i ahir namazını da mutlaka kılmalıdır. Herhangi bir sebeple Cuma namazı sahih olmamışsa, bu namaz öğle namazı yerine geçer.
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
Hopörlerden okunmasında ne mahzur var... Mikrofon vardı da kullanılmadı mı..?
Hoparlörle kıldıran imama uymak

Sual: Hoparlörden çıkan sese âmin diyenin namazı bozulur deniyor. Halbuki ben ilmihallere baktım, namazı bozanlar arasında hoparlör yazmıyor. Hoparlörden çıkan sese âmin demek niye namazı bozuyor? Hoparlörle sesin yükseltilmesinin ne mahzuru olur ki?
CEVAP
Her ilimde olduğu gibi, fen ilminde de o işin uzmanı söz sahibidir. Dinimiz de buna kıymet verir; çünkü fen ilimleri, İslami ilimlerin bir koludur. Dini bilgilerde ise edille-i şeriyye esastır. Fen bilgileri bunlara göre açıklanır.

Müslüman ve uzman bir doktor, bu hasta guslederse ölür diyorsa, teyemmüm gerekir diyorsa, o doktora inanılması gerektiğini, diğer fen işlerinde de durumun böyle olduğunu dinimiz bildiriyor. Hoparlörden çıkan ses, nakli seda mı, aksi seda mı, yoksa başka bir ses mi, bunu ancak uzmanı bildirir.

Bütün uzman mühendisler bildiriyor ki:
(Hoparlörden çıkan ses, nakli seda değildir. Hoparlör, sesi yükseltici bir alet değildir. Yankı da değildir. İmamın sesi, hoparlöre verilince, elektrik ve mıknatısın hâsıl ettiği bir ses haline dönüşüyor. Duyulan ses, imamın sesi değil, elektrik ve mıknatısın hasıl ettiği sestir. Yani hoparlörden çıkan ses, elektrik tesiriyle hasıl olan mıknatıs kuvvetlerinin titreyerek demir levhanın husule getirdiği sestir. TV ekranındaki resim, imamın bizzat kendisi değil, görüntüsüdür. TV’deki ses de, imamın bizzat kendi sesi değil, sesin benzeridir.)

Bütün uzmanlar böyle söyleyince, dinin emri gereği onlara inanmak gerekir. Helal olan üzüm şırası, alkol haline, şarap haline dönüşünce, o sıvı haram oluyor. Yok bu üzüm şırası diye inat etmek cahillikten başka şey değildir. Şarap da sirkeleşince helal oluyor. Şarap nasıl helal olur demek de cahilliktir. Yine uzman kimyager, (Necis yağ, mesela domuz yağı sabun haline dönüşse temiz olur) diyor.

Evet, bütün uzmanlar ne diyor? (TV’deki konuşan kimsenin resmi bizzat kendisi olmadığı gibi, sesi de bizzat kendi sesi değil, benzeridir) diyorlar.

Şimdi gelelim dini hükmüne.
İbni Âbidin’de diyor ki: (Başkasının sesine âmin diyenin namazı bozulur.)

Hoparlörden çıkan ses de, başka bir ses olduğuna göre, ona âmin diyenin namazı bozulur. Demek ki, namazı bozanların arasında başka bir sese âmin demek de var imiş. İnsan bunu bilmeyince, (Hoparlör sesi yükseltiyor ne büyük nimet. Herkes biliyor, siz bilmiyorsunuz) diyerek cahilliğini gösterir.

Hoparlörle kılınan namaz
Sual:
Hoparlörle namaz kılmanın caiz olmadığını, teknik ve dini delillerle açıklamışsınız. Bunu anladık; ama o zaman büyük camilerde nasıl namaz kılınacak? Özellikle Cuma namazı yalnız kılınamıyor, bu namaz ne olacak?
CEVAP
Büyük camiler yeni çıkmadı. Asırlardır Müslümanlar büyük camilerde namaz kılıyor. Nasıl kılınacağı da fıkıh kitaplarında bildirilmiştir. Eğer imamın sesi duyulamayacak derecede, cemaat kalabalık olursa, caminin büyüklüğüne göre bir veya birkaç müezzin, mübellig vazifesini görür. Müezzininin sesiyle hareket edilir. Mübellig: Burada, imamın dediklerini tekrar eden kimse demektir.

Hoparlörle kılınan yerde, hoparlörden gelen sese değil de, imamı görerek imamın hareketlerine veya imamı görenlerin hareketlerine uyarak kılanların namazı sahih olur.

İkinci bir husus, imamın itikadı düzgünse, mecburen hoparlörle kıldırıyorsa ona uymak sahih olur. İmam bid’at ehli ise, zaten ona uymak uygun olmaz.

Hoparlörde de kılınsa, hoparlörsüz de kılınsa, Cuma namazından sonra, (Vaktine yetişip de kılmadığım son öğle namazının farzını kılmaya) niyet ederek, zuhr-i ahir namazını da mutlaka kılmalıdır. Herhangi bir sebeple Cuma namazı sahih olmamışsa, bu namaz öğle namazı yerine geçer.
 

redyellow

Kıdemli Üye
Katılım
20 Nis 2010
Mesajlar
2,262
Tepkime puanı
875
Puanları
113
Konum
ankara
Web sitesi
redyellow.besaba.com
Okuduğuma göre iranda da ezan höpörlörsüz okunuyormuş bi şiiler kadar olamadik



İrandan bir ezan, sanki orda da hopörler var gibi.



Peki ustacım günümüzde arabalar var, o kadar motor sesi var, fabrikalar var vs.vs. yani şehirlerin tümünde belli oranda bir GÜRÜLTÜ var.

Hopörlörsüz ezan daha etkileyici olabilir de duyulursa!

Ben şehirlerde çıplak sesle okunacak ezanın duyulmayacağını düşünüyorum.

Hopörlere tümüyle karşı çıkmak yerine cızırtılı ise, çok fazla yüksek açılmışsa bunların düzeltilmesi daha doğru olur bence.

Ayrıca benim bu yazımdaki düşüncelere cevap değil aktardığınız bölüm.

İSTANBULDA, ANKARADA, İZMİRDE yani ŞEHİRLERDE EZAN HOPÖRLÖRSÜZ OKUNURSA HİÇ KİMSE EZANI DUYMAZ.

Ezanın duyulmaması, ezansız şehirler olması mı yanlış yoksa hopörlerden okunması mı?
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa

irandan bir ezan, sanki orda da hopörler var gibi.




Ayrıca benim bu yazımdaki düşüncelere cevap değil aktardığınız bölüm.

Istanbulda, ankarada, izmirde yani şehirlerde ezan hopörlörsüz okunursa hiç kimse ezani duymaz.

Ezanın duyulmaması, ezansız şehirler olması mı yanlış yoksa hopörlerden okunması mı?
internette okudum okunmayan bölgeleride varmiş
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa

irandan bir ezan, sanki orda da hopörler var gibi.





Ayrıca benim bu yazımdaki düşüncelere cevap değil aktardığınız bölüm.

Istanbulda, ankarada, izmirde yani şehirlerde ezan hopörlörsüz okunursa hiç kimse ezani duymaz.

Ezanın duyulmaması, ezansız şehirler olması mı yanlış yoksa hopörlerden okunması mı?
sizde tam ilmihal kitabi varmi müzik ve teganni bölümü var sorduğunuz sorularin cevabi var aktarirsam okumazsiniz uzun 30 40 sayfa yoksa adresinizi verir kargoyla bedava gönderirim zahmet olur demeyin bunu devamli yapiyorum hoşuma gidiyor insanlara din kitabi göndermek kargoyuda karşilarim
 
Üst