İsrailoğulları Masonluk ve Siyonizm - Hakkında M Fethullah GÜLEN Hocaefendinin Yorumları

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
İsrailoğulları Masonluk ve Siyonizm - Hakkında M Fethullah GÜLEN Hocaefendinin Yorumları

[video]http://m.youtube.com/watch?v=CYRvULCqCI0[/video]
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Burada ayrı bir husus da şudur:
غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ âyetindeki الْمَغْضُوبِ ve الضَّآلِّينَ kelimelerinin başında harf-i tarif vardır. Arapça’da harf-i tarifin; ahd-i zihnî, ahd-i hâricî, cins ve istiğrak gibi ma’nâlara geldiği malumdur. Burada lâm-ı tarifi cins ma’nâsına alacak olursak; ne kadar dalâlete girmiş ve ne kadar Allah’ın ga-zabına uğramış varsa hepsini kasdetmiş ve onların gittikleri yola düşmemek için, Allah’ın hidâyetine sığınmayı talep ettiğimizi ifade etmiş oluruz. Eğer lâm-ı tarife istiğrak ma’nâsını verecek olursak; teker teker her fert ne çeşit dalâlete girmişse onların gittikleri dalâlete gitmekten Allah’a sığınıyor ve O’nun hidayetini talep ediyoruz demektir. Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde:
الضَّآلِّين: ألنصاريَ, الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ: اليهود “Allah’ın gazabına uğramış, Yahudiler; sapıklara gelince onlar Nasaradır”41 buyurmuşlardır. Kur’ân-ı Kerim, gadaba uğramışları ve dalâlete düşmüşleri, yahudi ve hristiyanlar olarak gösterdiği gibi, bazen de onların dışındakileri kasdetmektedir. Binaenaleyh bu âyetlerle, sanki şöyle denilmek istenmektedir: “Müslümanların en yakın zıddı Yahudi ve Hristiyanlardır. İşte kâfirler de dahil ne kadar Allah’ın ga-zabına uğramış ve dalâlete düşmüş varsa, onların yoluna itilip atılmadan, Allah’ım Sana sığınıyorum.”
Allah (cc), Kur’ân-ı Kerim’de, Yahudiler hakkında şöyle buyuruyor:
وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ وَالْمَسْكَنَةُ وَبَآؤُوْاْ بِغَضَبٍ مِّنَاللَّهِ
“Onlara zillet ve meskenet damgası vuruldu ve onlar Allah’ın gazabına uğradılar”(Bakara, 2/69).Böylece Allah (cc), Yahudilerin Kendi gazabına uğradığını anlatıyor. Hristiyanlar hakkında:
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لاَ تَغْلُواْ فِي دِينِكُمْ غَيْرَ الْحَقِّوَلاَ تَتَّبِعُواْ أَهْوَاء قَوْمٍ قَدْ ضَلُّواْ مِن قَبْلُ وَأَضَلُّواْ كَثِيراً وَضَلُّواْ عَن سَوَاء السَّبِيلِ
“Ey ehl-i kitap! Dininizde yok yere aşırılığa girmeyin! Bundan şaşmış, pek çoklarını da şaşırtmış ve doğru yoldan sapmış bir kavmin heva ve heveslerine uymayın!” (Maide, 5/77) demek suretiyle onların taşkınlık yaptıklarını, dalâlete düşüp başkalarını da idlâl ettiklerini, sapıklığı şiâr haline getirmiş olduklarını yüzlerine vuruyor, onları da Yahudiler gibi damgalıyor. Bu zaviyeden denebilir ki, en ehven kâfirden en şedid kâfire kadar, hepsi bir nevi Allah’ın gazabına uğramış ve bir çeşit dalâlete düşmüşlerdir.
Kur’ân-ı Kerim, Efendimiz'e ve O’nun devrindeki sahabeye hatta kıyâmete kadar gelecek bütün cemaatlere melûn olarak anlatılan Yahudi ve Hristiyanlar, acaba o zaman ne haldeydi ve niçin gazaba uğramış, dalâlete düşmüşlerdi? Ve niçin onlara sapık deniyordu? Şimdi kısaca buna da atf-ı nazar edelim:
Yahudiler Tevrat’ı tahrif etmişlerdi. Kendi yazdıkları şeylere “Allah’ın Kitabı” diyorlardı. Rûhânî reisleri arzu ve isteklerine göre kitaplara şerh koyuyor ve halka Allah kelamı diye anlatıyorlardı. Nazarlar tamamen maddeye yönelikti; Yahudi, yeryüzünde her şeyin temelinde ekonominin, iktisadın bulunduğu fikrini müdâfaa ediyor ve herkese bunu telkin ediyordu. Gönüllerden Allah’a iman sökülüp atılıyor ve onun yerine maddî refah, huzur ve saâdet ikâme edilmeye çalışılıyordu. Yahudinin böylesine sefilleşen düşüncesini kesretten vahdete, müntehâdan mebdeye ve fâniden bâkiye çevirmek için bütün güçleriyle savaşan peygamberler, Yahudi eliyle hunharca şehid ediliyor; evleri basılıyor, dağa kaldırılıyor, haklarında ölümler kesilip biçiliyor ve testerelerle ikiye bölünüyorlardı. Esasen Yahudi daha Hz. Süleyman’ı müteakip ma’nevî saha ve plânda tamamen yıkılıp gitmiş ve iflas etmişti. Ve bu ma’nevî yıkılışı, maddî yıkılış takip etti. Artık Hz. Süley-man’dan sonra gelen devlet idarecileri Yahudiyi idare edemez hâle gelmişlerdi. Maddeleri ma’nâya bağlıydı. Derken üst üste esaret dönemleri başladı. Yahudi her yerde horlanıyor ve hakaret görüyordu. Bunun için de, mevcudiyetini, gizli cemiyetler kurarak muhafazaya çalışıyordu. Böyle yanlış bir yola girdiğinden dolayı da kendine en yakın olan kimseleri dahi kuşkulandırıyordu. Böylece, o hem madde plânında hem de ma’nâ plânında rahmete liyakatını ve rahmetten istifade hakkını kaybediyordu.
İşte Yahudiyi bu tabloda seyredin ve غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ damgasının Yahudinin alnına vuruluşunu görün; sonra da Hz. Muhammed (sav)’in ümmeti olarak, Yahudinin düştüğü çukura düşmemek için; sakın sakın maddeyi ma’nânın yerine ikâme etmeyin! Gönüllerde Allah yerine ekonominin, iktisadın, maddî refah ve saâdetin ikâmesine taraftar olmayın! Resûl-ü Ekrem’in (sav) getirdiği yolda, anlattığı, hakâik içinde halkı hakiki yol olan tarik-i müstakime hidâyet etmeye çalışın! Çünkü insanlar hep aynı yerden düşer, aynı şeylerle bozulur ve aynı şeylerle Allah’ın gazabına uğrarlar. Nitekim sizin zıdd-ı karîbiniz olan Yahudiler de bu yollarla düştü ve helâk oldular.
Muhammed Fethullah GÜLEN
Fatiha Üzerine Mülahazalar
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Bir diğer husus da; onlar hem Saadet Asrı’nda hem de daha sonraki asırlarda bu fitne ve fesadı irtikâp ederken kendilerini uzlaştırıcı, arabulucu gibi görüyor ve takdir bekliyorlardı. İbn İshak’ın İbn Abbas’tan (radıyallâhu anh) rivayetinden anlaşılan şudur: Onlar “Biz ısîahçılanz. ” derken şunu kastediyorlardı: “ Ehl-i Kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler ile ümmet-i Muhammed arasında çok ciddi uçurumlar vardır. Biz, bir kısım köprüler tesisiyle hatt-ı muvâsalayı temin etmek ve bütün Ehl-i Kitap’ı bir araya getirmek istiyoruz.”
Aslında bu beyanları yalandı ve Kur’ân-ı Kerim’in ifade et tiği gibi onlar bu yalanın cezasını göreceklerdi. Bunlardan bazılarının da şöyle-böyle dinsizlere yanaşma, şirin görünme gibi bir hâlleri vardı ki bu da, Kur’ânî tabirle, “ zalimlere ednâ bir rükün/meyil”le meyletmek suretiyle helak olma demekti. “Bir de sakın zulmedenlere meyletmeyin, sempati duy mayın, yoksa size ateş dokunur. Aslında sizin Allah’tan başka yar ve yardımcınız da yoktur. Böyle davranınca, O’ndan da yardım görmezsiniz.”284 Tabi bu meyil, onlara göre, Üstad Bediüzzaman’ın Mesnevî-i Nuriye’de kullandığı tabirle, “aradaki hatt-ı muvasalayı temin”285 maksadına matuftu. Hâlbuki aradaki dere o kadar geniş idi ki, böyle bir şey kafiyen mümkün değildi. Nasıl olur ki, bir tarafta Allah’a iman dâhil bütün İçtimaî, İktisadî huzurun ana unsuru olarak “madde”yi kabul eden sistem, diğer yanda bütün İçtimaî, İktisadî ve siyasî huzurun teminini Allah’a imanda gören başka bir ni zam.. evet, bunlar birbirinden o kadar uzak idi ki, sözde ara buluculuk yapıyoruz diyen bu gürûh, hatt-ı muvasalayı temin edemedi ve o derin dereye düşüp boğuldular ya da öbürlerine iltihak ettiler.

285Bkz.: Bediüzzaman, Mesneui-i Nuriye s.114 (Habbe).
284Bakara Sûre-i Gelilesi (11-12. Âyetler)
BİR İ'CAZ HECELEMESİ
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Ayrıca, Hz. Mesih'in değişik husûsiyetleri vardır. Efendimiz, gerçi 'âlemler için rahmettir' fakat, O'nda hikmet de hâkimdir ve her şey dengelidir. Hz. Mesih'te ise, ilk bakışta dengesiz gibi görünen, fakat esâsen Benî İsrail maddeciliğini ve dolayısıyla da Yahudi merhametsizliğini dengeleyen bir rahmet ve şefkat vardır. Öyleyse, âhir zamanda Muhammedî rûhu temsille ihyâ vazifesini görecek olanlar, aynı zamanda Hz. Mesih gibi şefkat ve merhamet insanı da olmalıdırlar. Çok defa karşılaştığımız gibi bugün, temelde rahmet ve şefkatle alâkaları olmadıkları halde, birtakım masonik gruplar hümanizmden bahsediyor, hatta öldürürken bile 'şefkat' diyor ve 'merhamet'ten dem vuruyorlar. Herhalde bu husus âhir zamanda daha bir önem arz edecek.. öyle ise, insanlığa gerçek şefkat, mürüvvet ve merhameti gösterme bakımından da bizim bir kısım sorumluluklarımızın olduğu kanaatindeyim. Zira Muhammedî dengeleme içinde, Mehdiyet-imâmet-teşrî'-icrâ Muhammedî rûha âit olsa da, şefkat ve merhamette âdetâ Mesîhiyet rûhunun temsil edilmesi gibi bir durum söz konusudur ki, günümüzdeki modern maddecilik böyle engin bir Mesihî şefkat ve merhametle dengelenebilsin.
Ruhların Dirilişi
Fasıldan Fasıla-2
Muhammed Fethullah GÜLEN
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Yahudiler


Yahudiler, yıllarca, hattâ asırlarca vatansız, şurada-burada sürüm sürüm yaşadıkları ve âdetâ göçebe bir hayat sürdükleri halde, ırkî özelliklerini hemen hemen hiç kaybetmeden koruyabilmişlerdir. Ayrıca, Yahudi kavmi çok zekîdir. Bu zekî kavmin, tarih boyunca ilim ve düşünce adına ortaya koyduğu çok şey olmuştur. Ama bunu hep zehirli bal halinde takdim edip, dünyaya öyle sunmuşlardır. Meselâ, Karl Marks bir Yahudidir; ortaya attığı komünizm, kapitalizm karşısında ilk bakışta iyi bir alternatif gibidir ama, esâsen o, balın içine karıştırılmış öldürücü bir zehirdir.

İbn Teymiye, 'Bir kısım batınîlerin akîdelerinde Yahudiliğin büyük tesiri vardır' der ve bu konuda pek çok delil serdeder. Yahudilik, İslâm âlemi içinde Efendimiz döneminde Medine ve çevresindeki Yahudilerle, Hulefâ-i Raşidîn döneminde İbn Sebe' ile bugün ise çeşitli devletlerle temsil edilmektedir. 'Böyle bir kavmin yaratılış sebebi, insanlığın terakkîsine zemberek olmak içindir' dense mübalağa edilmiş olmaz. Nasıl Allah atmacayı serçenin üzerine salmakla, serçenin uçma kabiliyetini inkişaf ettiriyor, öyle de, Yahudilerle de, insanları uyanık ve gerilim içinde tutuyor. Bir diğer açıdan Yahudilere, insanlığın nefs-i emmâresi nazarıyla bakılabilir.

Yahudiler, kıyâmete kadar varlıklarını koruyacaklardır. Kıyâmetin kopmasına yakın zamanda ise, insanlığın terakkîsi için zemberek olma vazifeleri sona erecek ve kendi elleriyle kendi sonlarını hazırlayacaklar.

Bırakın İslâm'a ve Müslümanlara karşı onulmaz düşmanlıklarını, kendi peygamberlerini bile istihfaf eden ve birçoğunu katleden bu kavim, neticede bir gün Naziler'in düştüğü duruma düşecek ve dünyanın dört bir yanında gizlenecek yer arayacaklardır. Ne var ki şu anda, bu konuyla alâkalı gerçek sebep ve saikler üzerinde durmak hem hakikat mesleğine muhalif, hem de gereksiz heyecana vesile olacağından şimdilik onu geçiyoruz. Evet, İslâm istenilen ölçüde temsil edilinceye kadar, daha bir süre ikbâl Yahudilerin olacağa benzer.
http://maneviyatdunyasi.com/fasildan-fasila-1/1423-yahudiler.html
 
Üst