İsmailağa Cemaati Defne Joy için "Nasıl yaşarsan öyle ölürsün" dedi
Bizim memleketin, 10 kişinin yaralandığı bir trafik kazasını belgesel tadında 10 dakika anlatan televizyon haberleri, olayları bire 5 katarak anlatan gazeteleri vardır. Öyle ya bir kişi ölmüş, 5 kişi yaralanmıştır. Bunu dakikalarca acı çeken insanları tekrar tekrar göstererek anlatmanın ne gereği var!
Aman bir kişi ölmeyi versin, ölen kişi de ünlü olmayıversin! Dakikalarca verilen hayat hikâyeleri, geçmişi, hataları, anıları� Bu kadar da olamaz dersiniz artık. Çünkü o da her fani gibi ölmüştür. Ama nasıl ölmüş!
Hepimiz bir gün öleceksek ve bu ölümün yeri, tarihi ve saati belli değil ise, o ölüme her an hazır olmak gerekmez mi?
Hani bir iş başvurusu yaparken, o işe çok layık olan, aranan bütün özellikleri fazlasıyla taşıyan bir kişi bile ilk iş görüşmesinde, giyinişine, hal ve hareketlerine dikkat eder ya! Çünkü ilk intiba çok önemlidir.
Bizde Rabbimizin huzuruna nasıl çıkmak istiyorsak o şekilde yaşamalıyız. Çünkü nasıl yaşarsak o şekilde ölme ihtimalimiz % 100 dür. Atalarımızın dediği gibi "su testisi su yolunda kırılır."
Medya demiştik ya, televizyon kanallarında ölen ünlüler anlatılıyor. Bakıyorsunuz kimi film setine giderken, kimisi film setinde veya şarkı sahnesinde, kimi çıplak bir halde, kimi alkollü sarhoş ve başka birinin evinde vermiş son nefesini.
Peki, çok mu hoş bir ölüm? Elbette hayır. Ama bunu konuşan yok. "Niye ölmüş" sorusu soruluyor. Hâlbuki "ne hal üzere ölmüş" sorusunun sorulup ibret alınması gerekiyor. Ölüm onu, o an bekliyordu, niçin evinde namaz kılarken veya yatağında abdestli bir şekilde uyurken, elinde tesbih ile Allah'ı zikrederken, Kur'an okuyup Mevla ile irtibata girmişken veya ailesi ile vakit geçiriyorken ölüm onu bulmasın? Ölüm anı önemli değil midir?
İnsanın ölüm şekli, yaşantısının bir yansımasıdır.
Bu sebeple Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:
"Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz: Nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz." Bu gerçek başka bir hadiste de şöyle dile getirilir: ?
"Kim ne halde iken ölürse, Allah onu o şey üzerine diriltir"
"De ki; sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra hem gizliyi, hem de aşikarı bilen (Allah'a) döndürüleceksiniz. O size (bütün) yaptıklarınızı haber verecektir."(Cuma Suresi 8)
Düşünün! 24 saat içinde bir an.
Ölüm bizi de bekliyor. Günümüz, saatimiz, saniyemiz ve dahi salisemiz belirlidir. Bizde ne zaman öleceğimizi bilemediğimize göre yaşantımıza öyle bir şekil verelim ki, ölüm bizi Allah'ın razı olmadığı bir halde bulmasın. Zaten biz kulluğumuzda samimi olursak, Allah bizim ölümümüzü çok güzel bir zamana denk getirir İnşallah�
"Ölümü en çok hatırlayandır ve ölümden sonra en iyi hazırlığı yapandır. İşte bunlar en akıllı kimselerdir.� (Kütüb-i Sitte Terc. 17/598)
Bizim memleketin, 10 kişinin yaralandığı bir trafik kazasını belgesel tadında 10 dakika anlatan televizyon haberleri, olayları bire 5 katarak anlatan gazeteleri vardır. Öyle ya bir kişi ölmüş, 5 kişi yaralanmıştır. Bunu dakikalarca acı çeken insanları tekrar tekrar göstererek anlatmanın ne gereği var!
Aman bir kişi ölmeyi versin, ölen kişi de ünlü olmayıversin! Dakikalarca verilen hayat hikâyeleri, geçmişi, hataları, anıları� Bu kadar da olamaz dersiniz artık. Çünkü o da her fani gibi ölmüştür. Ama nasıl ölmüş!
Hepimiz bir gün öleceksek ve bu ölümün yeri, tarihi ve saati belli değil ise, o ölüme her an hazır olmak gerekmez mi?
Hani bir iş başvurusu yaparken, o işe çok layık olan, aranan bütün özellikleri fazlasıyla taşıyan bir kişi bile ilk iş görüşmesinde, giyinişine, hal ve hareketlerine dikkat eder ya! Çünkü ilk intiba çok önemlidir.
Bizde Rabbimizin huzuruna nasıl çıkmak istiyorsak o şekilde yaşamalıyız. Çünkü nasıl yaşarsak o şekilde ölme ihtimalimiz % 100 dür. Atalarımızın dediği gibi "su testisi su yolunda kırılır."
Medya demiştik ya, televizyon kanallarında ölen ünlüler anlatılıyor. Bakıyorsunuz kimi film setine giderken, kimisi film setinde veya şarkı sahnesinde, kimi çıplak bir halde, kimi alkollü sarhoş ve başka birinin evinde vermiş son nefesini.
Peki, çok mu hoş bir ölüm? Elbette hayır. Ama bunu konuşan yok. "Niye ölmüş" sorusu soruluyor. Hâlbuki "ne hal üzere ölmüş" sorusunun sorulup ibret alınması gerekiyor. Ölüm onu, o an bekliyordu, niçin evinde namaz kılarken veya yatağında abdestli bir şekilde uyurken, elinde tesbih ile Allah'ı zikrederken, Kur'an okuyup Mevla ile irtibata girmişken veya ailesi ile vakit geçiriyorken ölüm onu bulmasın? Ölüm anı önemli değil midir?
İnsanın ölüm şekli, yaşantısının bir yansımasıdır.
Bu sebeple Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:
"Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz: Nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz." Bu gerçek başka bir hadiste de şöyle dile getirilir: ?
"Kim ne halde iken ölürse, Allah onu o şey üzerine diriltir"
"De ki; sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra hem gizliyi, hem de aşikarı bilen (Allah'a) döndürüleceksiniz. O size (bütün) yaptıklarınızı haber verecektir."(Cuma Suresi 8)
Düşünün! 24 saat içinde bir an.
Ölüm bizi de bekliyor. Günümüz, saatimiz, saniyemiz ve dahi salisemiz belirlidir. Bizde ne zaman öleceğimizi bilemediğimize göre yaşantımıza öyle bir şekil verelim ki, ölüm bizi Allah'ın razı olmadığı bir halde bulmasın. Zaten biz kulluğumuzda samimi olursak, Allah bizim ölümümüzü çok güzel bir zamana denk getirir İnşallah�
"Ölümü en çok hatırlayandır ve ölümden sonra en iyi hazırlığı yapandır. İşte bunlar en akıllı kimselerdir.� (Kütüb-i Sitte Terc. 17/598)