İslamofobi: Avrupa’nın Bitmez Tükenmez Fobisi

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0
Avrupa’da yabancı düşmanlığı tehlikeli boyutlara vardı, marjinalize olacağı yerde yanlış, belki de kasıtlı politikalar yüzünden halkın tüm katmanlarına yayılıyor. 1980′lerde sadece Almanya’daki dazlak nazilerin Turken Raus, Türkler dışarı çığlıklarının yerini, tüm göçmenleri İslamofobi çatısı altında toplayıp, hedef gösterme aldı.

BİLAL TANRIVERDİ
St. Clements Üniversitesi, Uluslararası Hukuk

Derin Avrupa’nın tek derdi İslam değil elbette, İslamofobi’yi kendi çıkarları için kullanıp, körüklüyorlar…

Merkezi Salzburg’da olan Center for Future Studies, bir araştırma yapmış, Austria Times’da bu araştırmayı yayınlıyor. Ortaya çıkan sonuç Avusturyalıların %45′i Müslümanlarla çatışmanın böyle giderse kaçınılmaz olduğunu düşünüyormuş…
Agence France-Presse(AFP)’nin geçtiği bir habere göre Almanya’daki Georg Eckert Enstitüsü, İngiltere, Fransa, Almanya, Avusturya ve İspanya’dan toplam 27 farklı ders kitabını inceledikten sonra bu kitaplarında “kültürel ırkçılık” mevzusuna teşvik edici içeriğe sahip olduğunu ve İslam hakkında yanlış ve çarpıtılmış bilgiler verdiğini duyurmuş.

Enstitünün bu projenin sorumlu müdürü Susan Krohnert-Othman şöyle diyor: “Bu ders kitaplarında İslam sürekli tek büyük bir monolitik blokmuş ve içinde hiç farklı kültürler barındırmıyormuş gibi anlatılıyor. Ayrıca sürekli İslam ile geri kalmışlık arasında vurgu yapılıyor.”

Özellikle orta okul seviyesinde okutulan kitaplarda sürekli “geri kalmış İslam ülkelerinin” karşısına “modern Avrupa” fikri yerleştiriliyormuş…

Avrupa’daki bu bağnazlık derecesinde yabancı düşmanlığı sadece son 10 yılda, 11 Eylülün etkisi ile İslamofobi frekansından yayın yapıyor. Oysa işin özü kendisinden olmayanı hep aşağılamak üzerine kurulu, yani ötekileştirme sendromu…


Europe Network Against Racism(ENAR)
isimli kuruluş tüm Avrupa geneli için hazırlamış. Rapor 26 farklı ulusal bazlı raporların toplamına göre bilgiler içeriyor, buna göre Müslümanlar Avrupa genelinden özellikle iş bulma ve eğitim alanlarında negatif ayrımcılığa maruz kalıyorlar.

Ayrıca raporda Avrupa genelinde Müslümanlar hem bireysel olarak hem de grup olarak maruz kaldıkları fiili ve sözlü saldırılar belgelenmiş, bu saldırılara cami ve mescitlerin maruz kaldıkları vandalizm de dahil edilmiş.
Özellikle Müslüman kadınlar hem dinleri hem de cinsiyetleri üzerinden çifte ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Fransa’da örneğin, İslamofobik vakaların %85′i kadınları hedef alıyor.
Raporlara şu adreslerden ulaşılabilir, özellikle bu alanlarda akademik çalışmalar yapanlar faydalanabilir:
http://cms.horus.be/files/99935/MediaArchive/pdfpress/13-03-20 shadow report 2011-12 final.pdf
http://cms.horus.be/files/99935/Med...dow report 2011-12/shadowReport_EN_LR (3).pdf

Institute of Race Relations bize İngiltere’nin Galler bölgesindeki artan ırkçılığa dikkat çekiyor, ne hikmetse bu ırkçı saldırılara en çok Müslümanlar maruz kalıyormuş, Race Council Cymru’un WelshOnline’da yayınladığı bir rapora göre…

El Arabiya’da Muddassar Ahmed imzalı güzel bir analiz yayınlandı
, İngiliz medyasındaki Müslümanlara yönelik bakış açılarındaki problemleri irdeleyen. İngiliz gazete editörlerinden oluşan bir grup geçen ay başbakan David Cameron’a bir rapor sunmuşlar, Race and Reform: Islam and Muslims in the British Media(Irk ve Reform, İngiliz medyasındaki İslam ve Müslümanlar)

Raporda özellikle çok satan tabloid gazetelerin herhangi bir İngiltere’de yaşayan Müslüman topluluk ile ilgili verilen bir haberdeki, haberin veriliş tarzındaki tutarsızlıklar vurgulanmış. Bu tarz haberlerin Müslümanlara yönelik işlenen suçların “rekor seviyede” artması ile olan bağlantıları incelenmiş.
Raporda ayrıca İngiliz medyasında bazı kesimlerin “İslamofobi” tabirine kökten karşı çıktıkları belirtiliyor. Bu iddiaya göre bu tabiri “daha fazla ayrıcalık koparmak isteyen” Müslüman azınlıklar uydurmuş, ortada fobiyi gerektiren bir durum yokmuş.

Muddassar Ahmed ayrıca Arap baharının bu konuya olan katkısından bahsediyor. Mısır’da “ekmek, özgürlük ve sosyal adalet” diye slogan atıp yürüyen gençlerin bir anda “İslamcı” imajına İngiliz halkı üzerinde olumlu etki yaptığını ancak medyanın Müslümanların demokrasi talebi üzerinden bu konuyu görmemezlikten geldiğini söylüyor.


Fransız Le Figaro Gazetesi’nde yayınlanan bir araştırmaya göre
Fransız halkının %43′ü İslam dinini bir tehdit olarak algılıyor. Gazete bu araştırmanın sonuçlarını “İslam’ın imajı Fransa’da kötüye gidiyor” diye vermiş. Halkın %43′ü cami yapılmasına karşı çıkıyormuş, %63′ü kamusal alanda başörtüsü görmekten rahatsızmış. Başörtüsünden rahatsız olan Fransızların sayısı 2010 yılında %59′ken, bu rakamda bu sene için %4′lük bir artış olmuş.


Hollandalı araştırmacı ve yazar Ineke van der Valk’in Hollanda’daki İslamofobi ile ilgili araştırması İngilizceye çevrildi.
Bu araştırmayı Amsterdam üniversitesi yayınlamış. Aynı üniversitede, radikal ırkçı grupların incelendiği forum üyelerinden Frank Bovenkerk, kitap ile ilgili olarak, bu araştırmanın çok önemli olduğunu zira İslamofobi sorunun Hollanda için önemi giderek artan bir sorun olduğu ancak bu konu ile akademisyenlerin yeterince ilgilenmediğini belirtmiş.

Islamophobia and Discrimination isimli bu araştırmada yazar, ırkçılık, ideoloji ve bu süreçlerde kullanılan dilbilimsel metodlar iyice analiz edilmeden sorunun iyice anlaşılmayacağını belirtmiş. Ayrıca Hollanda’daki bu yabancı düşmanlığı ve Müslümanlara yönelik ön yargıların tam olarak ne zaman başladığını incelemeye tabi tutmuş.
Araştırmanın İngilizce ve Fransızca versiyonlarına bu linkten ulaşabilirsiniz

http://www.aup.nl/do.php?a=show_visitor_book&isbn=9789085550587


International Journal of Intercultural Relations, Jonas R. Kunst, David L. Sam ve Pål Ulleberg tarafından hazırlanmış bir rapor yayınladı.
Bu üç akademisyen Oslo ve Bergen isimli Norveç üniversitelerinde öğretim görevlisi.


Raporda 3 farklı Avrupa ülkesinden 4 farklı etnik gruba mensup vatandaşlar arasında yapılan mülakatlardan derlenmiş bilgiler var. Bu dört farklı etnik gruptan kast edilenler şöyle: 277 Fransız Mağribileri, 446 Türk kökenli Almanlar, 167 Arap kökenli Almanlar and 454 Pakistan kökenli İngilizler.
Bu kesimlerin İslamofobiye bakış açıları ve gerek medyalarında ve gerek gündelik hayatlarında nasıl bir İslamofobi algılarının olduğu incelenmiş.

En çok Fransa’daki göçmen vatandaşlar İslamofobiyi gündelik hayatlarında hissediyorlarmış. Ayrıca özellikle iş hayatlarında İslamofobiye maruz kalmak ile stres ve diğer psikolojik sorunlar arasında bağlantı tespit edilmiş.

Raporda vurgulanan bir diğer husus ise bu ülkelerdeki mevcut “ayrımcılığı engelleyen” yasaların olması Müslüman göçmenleri İslamofobiden kurtarmaya yetmiyormuş, zira medyalarında sistematik olarak “negatif” resmedilmeleri halen çözülemeyen bir sorunmuş.

Raporda ayrıca İslamofobinin artık akademik çevrelerde ciddi bir sorun olarak ele alınmaya başlandığını ama tehdit boyutunun yeterince incelenmediği vurgulanmış.
Meraklısı için raporu indirebilecekleri adres şurası:

http://www.academia.edu/2239932/Perceived_islamophobia_Scale_development


Almanya Bielefeld üniversitesinden Wilhelm Heitmeyer Neue Osnabrücker Zeitung gazetesine verdiği bir demeçte
son yapılan bir araştırmanın detaylarını aktarmış.

Araştırmaya göre Almanya’daki ırkçılık artık yerini Islamofobi’ye bırakmış durumda, Heitmeyer “Artık Türkler yok sadece Müslümanlar var” demiş. Heitmeyer ayrıca İslamofobinin sağ kökenli oluşumlarda değil, sol eğilimli hareketlerde de ivme kazandığını belirtmiş.

Bielefeld üniversitesi raporu yeni değil. 2010 yılında Münster üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre batı Almanların %66′ı, doğu Almanların %77′i, Müslümanlar hakkında “negatif” bakış açılarına sahipmiş. Araştırmada neden Almanlar hala doğu-batı diye ayrılmışlar orasını anlamadık ama en azından Alman üniversiteleri bu konularda çalışmalar yapıyor, bu da iyi bir gelişme, sosyal farkındalığı artırmak için.

Düsseldorf üniversitesinden “neo nazi uzmanı” Alexander Häusler, Alman toplumda rahatça İslam’ın eleştirilebileceğine dair bir algı var çünkü kimse buna “ırkçılık” demiyor. Oysa Almanya’da nazileri savunmak büyük bir ayıp ve suç olarak kabul ediliyor, bu ırkçılık olarak algılanıyor ama iş Müslümanlara gelince değişiyor.

Birmingham Üniversitesi’nin hazırladığı raporda şu ifadeler yer alıyor:
“Belki de biz nefret ediyoruz. İngiliz Müslüman kadınlara karşı tecrübe ve Müslüman nefreti. Müslüman kadınlar Müslüman nefretinin sürekli tekrarlanan kurbanları . Bu, doğrulanmış rakamlarla da destekleniyor. Müslüman karşıtı saldırıların %58′nin kurbanı kadınlar oluyor. Bu saldırıların %80′i de görünümden kaynaklanıyor. (başörtüsü, peçe veya İslamla ilişkili giyimler)


IRR, Institue of Race Relations yani “Irklar arası ilişkiler enstitüsü” Liz Fekete imzalı bir rapor yayınladı.
Raporun adı “Nefret tüccarları:Aşırı sağın şiddete etkisi”. Raporda kapsamlı bir şekilde aşırı sağ eğilimli insan profilleri ve topluluklar incelenmiş, bunların internet üzerinden nasıl örgütlendiklerini, gerçekleştirdikleri vandalist ve kundaklama eylemleri ve “topyekün savaş” için silahlanmaları anlatılmış.

IRR’nın bu raporuna göre İslamofobi Avrupa yükselen aşırı-sağ eğilimleri körükleyen etkenlerden sadece bir tanesi. Batı Avrupa’da ırkçılık kisvesi altında Müslümanlar hedef alınırken, doğu-Avrupa’da yer yer “zenci düşmanlığı” hatta anti-semitism görülebiliyormuş.
Raporda ayrıca aşırı-sağ eğilimli profillerin neden Avrupa’daki solcu grup, akademisyen ve gazetecilere karşı tavır aldıkları da incelenmiş.

Meraklısı için raporun tamamı şuradan indirilebilir.

http://www.irr.org.uk/wp-content/uploads/2012/06/PedlarsofHate.pdf
The Foreigner dergisinin haberine göre, Norveç’teki “anti-İslam” gruplarının popülerliği her geçen gün artıyor.Bu artışın kaçınılmaz sonucu olarak da bu dernekler ve hareketler devletten destek alıyor.

Halk arasında desteği artan gruplardan biri de “Stop the Islamization of Norway”. Norveç’in İslamlaştırılmasını durdurma faaliyetinde bulunan dernek üye sayıları arttığı için, internetten yayın yapan radyolarına devlet desteği bulabiliyorlar. Çünkü yayınlarını dinleyenlerin sayısı son 2 yılda 25.000′den 200.000′e çıkmış.


Hareketin lideri Arne Tumyr’e göre Breivik katliamından sonra derneklerinin üye sayısı artmış…

Özetle; Avrupa’nın ne zaman ekonomik gidişatı ile siyasi kısırlığı tavan yaptığında, tarihte hep doğuya doğru dalgalanmalar olmuştur. Bu dalgalanmalar önce “sosyolojik tespit” formatında başlar sonra da haçlı günleri nükseder…

Amerika’nın önde gelen siyaset dergilerinden The Nation’da ABD’li akademisyen Deepa Kumar’ın yeni kitabı Islamophobia and the Politics of Empire üzerine detaylı bir analiz yayınlandı… Çalışmada İslamı öcü gibi göstermenin yeni bir şey olmadığı ve bir Müslüman düşman üretme fikrinin çok eski kolonyal bir proje olduğunu ve bunun Amerikan emperyalizmi ile bağlantılı olduğu anlatılıyor…

Kumar’a göre söz konusu İslamofobi olduğundan Amerikan siyasetinde hem demokratlar hem de cumhuriyetçiler “İslami terör” konusunda hem fikir olabiliyor. Bu yüzden her iki partiyi de ilgilendiren, siyaset üstü bir konuyu tanımlamak için kullanılan “bipartisan” tabirini bu konu için kullanmak uygun olurmuş. Zira “bipartisan” iki partiye birden ait olan demek.

The nation’daki kitabın tanıtım makalesinde oldukça ilginç bir tespti var. O da, Amerika’nın 2.dünya savaşının galibi olarak Orta-Doğu’yu hegemonyası altına almak için 19.yüzyıl İngiliz ve Fransız oryantalist söylemini onların elinden alarak kendi emperyal çıkarları için kullandığı…


Avrupa’da yabancı düşmanlığı tehlikeli boyutlara vardı, marjinalize olacağı yerde yanlış, belki de kasıtlı politikalar yüzünden halkın tüm katmanlarına yayılıyor. 1980′lerde sadece Almanya’daki dazlak nazilerin Turken Raus, Türkler dışarı çığlıklarının yerini, tüm göçmenleri İslamofobi çatısı altında toplayıp, hedef gösterme aldı.


http://akademikperspektif.com/2014/06/02/islamofobi-avrupanin-bitmez-tukenmez-fobisi/



 
Üst