İslamlaşmak mı, Modernleşmek mi?

thetevhit

Üye
Katılım
7 Haz 2010
Mesajlar
76
Tepkime puanı
2
Puanları
0
İslamlaşmak mı, Modernleşmek mi?

Evet İslamlaşmak mı, yoksa modernleşmek mi!.. Müslümanlar bu ikilem arasında gidip gelir oldu­lar ne zamandır. Hem modern hem Müslüman olmak gibi bir çaba içine girenler, inançlarına kat­tıkları olumsuzlukların kendilerini nerelere götür­düğünü fark edecekleri yerde, bir de bu yanlışları çevrelerine de sirayet ettirme gayreti içine girdiler.
Halbuki modern olmak ile Müslüman olmanın uzaktan yakından bir ilgisinin olmadığını bilmek sorunu çözeceğimiz en önemli çıkış noktası ol­malı iken, tam tersi oldu. İslam modern olmaya karşı değil, İslam demokrasiye karşı değil, bu kavramları bizatihi içinde bulunduruyor anlayışı yani İslam ile bu ve bunun gibi diğer İslam dışı, modern dünyanın içselleştirdiği kavramların Müslümanlar arasında kabul görmesi sonucu olu­şan bu kavram kargaşası Müslüman çoğunluğun hayatına yön vermeye başladı çoktandır.
Tamam anladık, bunu birileri tezgahlıyor, tezgah­lıyor da Müslüman olmak akletmeyi gerektirmi­yor mu! Bu tezgahlara düşmemek için, bu dinin ilkelerini en doğru biçimde öğrenip yaşamak Müslüman'ın sorumluluğunda değil mi!..
Modern olmayı, çağdaş olmayı, teknolojinin imkanlarından yararlanmak, hayatın diğer alan­larında da İslam ile ters düşmeyecek şekilde yaşa­mımıza girmesi gerekenleri alıp inancımıza ters düşenleri dışlamak yerine önümüze konan her şeyin, her kuralın hayatımıza yön vermesine izin vererek inancımıza, yaşamamız gereken İslami hayata fitne katmış olmuyor muyuz?
Modern olmanın, dünya ile bütünleşmenin en önde gelen kurallarından biri olduğu demokratikleşme, seçme ve seçilme hakkı gibi bir dar kalıp ile İslam'danmış gibi kabul görür oldu. Halbuki sa­dece seçme ve seçilme hakkı gibi gösterilmeye çalışılan Demokrasinin ve onun içini dolduran di­ğer kavramların, İslam alemine sokulan Truva atı olduğunu daha önce de söylemiştim, şimdi de söylüyorum. Gözümüz açıldığında göreceğiz ki, modernizmin işgali altındayız. Bu işgali umarım iş işten geçmeden anlarız.
Modernizm, sadece teknoloji değil, bir yaşam biçimidir. İslam'dan olmayan bir yaşam biçimi. Modernizmin hayata geçirdiği kavramları, kural­ları, Allah'ın kurallarıyla asla benzeşmez. Modernizmi ayakta tutan kavramlardan hangisi İslam ile bağdaşabilir? Demokrasi, özgürlük, insan merkez­cilik, hümanizm, sekülarizm gibi kavramlar İslam açısından, birer açmazdır.
Bu kavramların arka planını merak etmek yerine baş tacı etmek kolay geldi pek çok Müslümana. İş böyle olunca da, İslam'ın gerçeklerinden uzak­laşıp, modernizmin aldatmacaları içinde buluverdik kendimizi ansızın.
Geçenlerde, televizyonda kısa bir konuşmaya rast­ladım, daha doğrusu konuşma kısa değildi de ben sonuna rast gelmişim. Bu programda bir yazarın kitabı tanıtılıyordu, ne yazık ki ne kitabın adı ne de yazarın adı aklımda ama orada parmak basılan bir nokta dikkatimi çekti; kitabın yazarı, Müslüman kadının modernleştiğini iddia ederken, bu tespitine delil olarak da, çarşaftan başlayıp, eşarba ge­lindiğini, çarşafın önce siyah, daha sonra başka renklerde giyilmeye başlandığını, eşarpların da önceleri daha büyük ve genelde siyah olduğunu, gittikçe hem ebatlarının küçüldüğünü, hem de renklendiğini söylüyordu.
Bu iddiada haklılık payı yok diyemeyiz. Çünkü, gerçekten de kafaların içi değiştikçe bu dışa da süratle yansıyor. Yani Müslüman kadın Demokratikleşiyor, modernleşiyor. Müslüman kadın imajıyla örtüşmesi mümkün olmayan bir anlayışa rağbet edip, feminist olmayı içselleştiriyor.
Bu iddiaya ben de katılıyorum. Sadece Müslüman kadın değil Müslüman erkek de aynı yanılgının içinde. Modernleşme yanılgısının.
Keşke sorun kıyafetlerin renklenmesiyle kalsaydı, ne yazık ki Müslüman kadının tesettürü, modern dünyanın, kapitalist sisteminin maddeci amacına hedef oldu; beş yıldızlı dünyanın ışıklı podyum­larına çekilerek amacından saptırıldı.
Seçim ile işbaşına gelen hükümet yetkililerinin eş­leri sanki başka dert yokmuş gibi, tesettür de­fileleri düzenlemeye çıktılar. Bu davranışların bi­linç altında yatan sebebi, İslam'ı özümseyememek değil de nedir! Müslüman önce geri kalmışlık kompleksinden kurtulmalı ki, başını dik tuta­bilsin. İslam aleminin yaşadığı kavram kargaşası, davranışlara yansıyor, bu davranışlar da, 'biz mo­derniz!..' çığlıklarını yansıtıyor dalga dalga etrafa. Aksini söylemek keşke mümkün olsaydı.
O kadar modernleştik ki, sonunda kendimizi Hıristiyan aleminin bir parçası sanmaya başladık. Artık yaşamak istediğimiz dinimizin, şu anda en büyük sorunu gibi gözüken tesettür emrinin ona­yını 'insan hakları mahkemesi'ne havale etmek gibi bir acze düşüyoruz. Bu bana Mevdudi'nin bir cümlesini hatırlattı: "Bir zamanlar Allah'a açılan elleriniz, şimdi alçalıp düşmanlarınıza açılıyor."
Diğer taraftan, İslam'a karşıdan bakanlardan biri olarak da Mehmet Altan'ın kısa yorumunu verme­den geçemeyeceğim; "İnsan hakları mahkemesi­nin Leyla Şahin olayı ile verdiği karara ne diyeceği sorulduğunda; "Bu acizliktir, tıpkı beş vakit na­mazı papaya danışmaya benzedi bu iş" cevabını verdi Kanal 7 spikerine.
İnsanlar mümin veya değil, bir olaya bakışları doğru ise, bu demektir ki, kafalarında kavram kar­gaşası yaşamıyorlar, yani onların düşüncelerinde, fikirlerinde taşlar yerli yerine oturmuştur.
Mehmet Altan olaylara karşıdan bakan, Mevdudi ise İslam'ın içinden bakan biri olarak bu tür bakış açısından aynı noktaya varıyorlarsa demek ki olayın gerçeği bu. Biz Müslüman'ız ne işimiz var onların mahkemelerinde! Allah demiyor mu; "Onlar istiyorlar ki kendilerine taviz veresin de seninle uzlaşsınlar." (Kalem/ 9)
Gayet iyi anlıyorum genç kızlarımızı. Okumak is­tiyorlar, toplumun içinde olmak, artık biz de varız demek istiyorlar, inandıkları gibi yaşamak istiyor­lar. Ama ne yazık ki, inandığımız gibi yaşamanın iznini bize, her fırsatta kanımızı emenler verme­yecektir. Keşke bunu yanılgılar yaşamadan, onu­rumuz zedelenmeden anlayabilseydik.
Daha ne kadar o kapılardan elimiz boş dönmeyi göze alabileceğiz bilemiyorum. Modernleşme, de­mokratikleşme, aydınlanma, çağdaşlaşma, sekülerleşme kavramlarının içerikleri anlaşılmadıkça, İs­lam ile ne kadar ters düştükleri konusunda akledilmedikçe, Müslümanlar İslamlaşmak adına kendilerini çıkmazın içinde bulmaktan kurtaramayacaklar.
Biz İslam'ı seçmiş isek, öncelikle gözetmemiz gereken Allah'ın rızası olmalı. Müslüman gayet tabii ki hem dünya hem de ahiret için çalışacak, doktor da olacak, mühendis de, tüccar da, işçi de, ama öncelik onun hayatında Allah rızası olmalı değil mi?

M.Özkan
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
İslam zaten moderndir.
son dindir.
yani kısacaen modern dindir:D

az önce belirttiğim gibi yazılarınız ufak ve uzun.
ya birkaç paraçya bölün
ya da daha iyisi yazıyı büyütüp renklendirin önem verdiğiniz mesajlara..
yoksa kaybolucak zaten.
 

thetevhit

Üye
Katılım
7 Haz 2010
Mesajlar
76
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Modernizm, sadece teknoloji değil, bir yaşam biçimidir. İslam'dan olmayan bir yaşam biçimi. Modernizmin hayata geçirdiği kavramları, kural­ları, Allah'ın kurallarıyla asla benzeşmez. Modernizmi ayakta tutan kavramlardan hangisi İslam ile bağdaşabilir? Demokrasi, özgürlük, insan merkez­cilik, hümanizm, sekülarizm gibi kavramlar İslam açısından, birer açmazdır.
Bu kavramların arka planını merak etmek yerine baş tacı etmek kolay geldi pek çok Müslümana. İş böyle olunca da, İslam'ın gerçeklerinden uzak­laşıp, modernizmin aldatmacaları içinde buluverdik kendimizi ansızın.Biz İslam'ı seçmiş isek, öncelikle gözetmemiz gereken Allah'ın rızası olmalı.
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
zaten teknolojiyi kastedmedim.

sizin aklınızdan geçen modernliği bilemiyorum.
ama en modern din İslam dır en son gelmiştir çünkü
İslam öncesine cahileye dememizin sebebi budur.
cahil olanlar sadece çölde yaşayan araplar değil di.
tüm dünya idi.

İslam'ı yaşatan yaşatacak olan Allah'dır
bizli de bizsiz de
biz ehil değil sek Allah ehline verip bir an önce canımızı alsın
 

Duha

Profesör
Katılım
13 Ocak 2007
Mesajlar
794
Tepkime puanı
34
Puanları
0
Web sitesi
www.risaletalim.com
Müslümanlar yozlaşmaya ve dünyevileşmeye başladı.

TV'lerde görüyorum: Nerde vurpatlasın çal oynasın sefih ve günah bir eğlence var, mesture hanımlar orada. Ehl-i dünya çıbıldak karılardan daha fazla kırıtıyorlar. (Dün flaş tv'de bir programda gördüm) Kameralar da ısrar ile onu gösteriyorlar. (Hani bir zamanlar Kanal 7 'de şampuan reklamını devrim ilan etmişleridi hatırlayın)

Bu AKP'nin ılımlı İslam politikasıdır:

Müslümanlara dedi: "İslam asık suratlı değildir. Gezmek tozmak eğlenmek sizin de hakkınız. Alın size ihale alın size para, dışarı çıkın, süfyan ile barışın"
İşte bunun için bize kale gibi bir hadis: "Ahir zamanda evlerinizden dışarı çıkmayın"
 

Duha

Profesör
Katılım
13 Ocak 2007
Mesajlar
794
Tepkime puanı
34
Puanları
0
Web sitesi
www.risaletalim.com
Bir Kısım Dindar Medya Dinsizliğe Zemin Hazırlıyor


Dindar dinsizliğe nasıl zemin hazırlayabilir ki? Üst başlığın yeterince ve doğru anlaşılması için, Bediüzzaman Hazretlerinin 1940’lı yılların başında talebelerine gönderdiği mektubu Kastamonu Lâhikası sayfa 34- 35’ten (Almanya baskısı) mutlaka okumanız gerekiyor. Kastamonu’daki talebelerinden Emin ile Feyzi’nin suallerine verdiği cevapta “Evet, bu zamanda merakla radyo vasıtasıyla ciddî alâkadarane küre-i arzdaki boğuşmalara merak edip bakanlar, dikkat edenler, maddî ve manevî pek çok zararları vardır; ya aklını dağıtır, manevî bir divane olur; ya kalbini dağıtır, manevî bir dinsiz olur, ya fikrini dağıtır manevî bir ecnebi olur” diyorlar. Bu mektup fevkalâde merakaver ve mantıkî üslûpla cevabı genişletiyor. Çok çarpıcı bir paragrafını birlikte okuyalım:

“Evet, harici siyaset memurları ve erkân-ı harbler ve kumandanlara bir derece vazifece münasebeti bulunan siyasetin geniş dairelerine ait mesaili basit fikirli ve idare-i ruhiye ve diniyesine ve şahsiyesine ve beytiyesine ve karyesine ait lüzumlu vazifesini geri bıraktırmakla onları meraklandırıp ruhlarını serseri, akıllarını geveze ve kalblerini de hakaik-i imaniye ve İslâmiyeye ait zevklerini, şevklerini kırıp havalandırmak ve o kalbleri serseri etmek ve manen öldürmekle dinsizliğe yer ihzar etmek tarzında, kemal-i merakla onlara göre malayani ve lüzumsuz mesail-i siyasiyeyi radyoyla ders verip dinlettirmek, hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyeye öyle bir zarardır ki, ileride vereceği neticeleri düşündükçe tüyler ürperir.”

Kanaatimizce bütün zamanları kapsayan bu mektubun günümüzdeki yansıması çok ilginçtir. Perişan halimizle, viraneye dönmüş evlerimizle ve mantıkla alâkası kalmamış zihnî meşguliyetlerimizle öyle örtüşüyor ki…

Bundan 20-30 sene önce dindarların ikramlarla arası iyi değildi. Dijital medya bu denli yaygınlaşmamıştı. Nisbeten mübarek zamanların ruhları dindarlarca incitilmiyordu. Semadaki rahmet bulutlarını tedai ettirircesine şehirlerimizde yer yer rahmete açılan mekânlar vardı. Günahlardan korunmuş ve sekinet isteyenleri bağrına basacak mekânlar. Dindarların askerî darbelerin arkasına sığınmış nifak tuzaklarını, toplumu ifsad projelerini ve millî olan herşeyi tahrip stratejisini zamanında görememeleri bugünkü dehşetli neticeyi ortaya koydu. Yani Allah’ı, ahireti güzel ahlâkı mükemmel insan olan Efendimizin sünnetini dindarlar konuşmaktan çocuklarına ders vermekten ve çevreleriyle bu çerçevede bir işbirliğine gitmekten maalesef koptular. Kendilerini hiç ilgilendirmeyen, fayda veya zarara neden olmayan global hadiselerle zihin ve kalplerini dolduran dindarlarımızda Allah'ı tefekküre, güzel ahlâkı derlemeye ve birinci derecede kendisini ilgilendiren ailesiyle ilgilenmeye maalesef dindar medyanın borazanlığını yaptığı boş işler engel oluyor.

Batı felsefesinin Kemalizmin yardımıyla yerle bir ettiği gelenek, millî kültür ve temel ahlâkın yerine koyacağımız bilgileri prensipleri ve telkinleri artık ‘dinsiz felsefe' ekranlardan yüzümüze haykırıyor. Henüz kelimeleri tam telâffuz edemeyen bebeklerden kabre iyice yaklaşmış büyüklerimize kadar ailenin odaklandığı ekranlar ve ekranların idare ettiği hane ve sokaklarda elbetteki dini bütün insanlar yetişmeyecek. Bilâkis sefahate kapılmış, zihni çöp sepetine dönmüş medeniyetin davranışlarından uzaklaşmış yalnızca nefsini düşünen ve aile mefhumunu anlamaktan çok uzak yetişen nesiller dindarlıktan ziyade dinsizliğe yakın değiller mi?

Kendi siyasî çıkarını din, millî menfaat ve dâvâ yerine koymuş politikacıların rüşvetleriyle çalışan ekranların bu ülkeye verdiği büyük zararı ancak hipnotize olmamış beyinler anlayabilirler. Ülkeyi futbol arenasına çeviren bu dehşetli tutum ve davranış millî aileyle birlikte ülkemizi çöküntüye sürüklüyor kanaatindeyiz. Vitrinlere konulmuş içi boş bazı dinî figür ve hareketlerle millet Allah’a imandan, ahiretini düşünmekten ve peygamberini tanımaktan öyle uzaklaştırılıyor ki dindarların elleriyle bu denli zarar verilişine belki ilk defa şahid oluyoruz. Dindarların ilâhî bir ikazı beklemeksizin silkinmeleri gerekmiyor mu? Hakikî vazifelerine dönüp, ‘dünyevîleşme belâsından’ kurtulmaları gerekiyor. Ensemizde bizi takip eden ecele yakalanmadan rotayı düzeltmek gerekiyor. Daha doğrusu, bazı dindarlar artık hakikî dindar olmaya yönelmeli ve dinsizlik ve sefahatle ciddî bir mücadeleye girişmelidirler. Yeni Asya- Şükrü Bulut
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
İslâm Dini "möodern bir din dedğildir ! Hak Dindir ve Allah indinde makbul tek dindir. Modernizme veya modern ismine ihtiyacı yoktur! Çünkü, İslâm Dini Adem Aleyhisselâmdan bu yana bütün kitap veya suhuf gelen bütün peygamberlere inzal olmuştur. O ait olduğu devirlerdeki emirleriyle sadece hak yolu tarif etmiştir. Modernlik tabiri ise, sonradqna çıkan husular içim kullanılan bir tabirdir. İslâm osnradan çıkan bir din değildir. İfadelerimize çok dikkat edelim diyorum. Ha , bu arada şunu da ilâve edeyim ki, yazısı alıntılanan yazarın hayatında her işinde öncelik Allah rızası olamdığını da belirtelim. Çünkü, bu yazar bilmediği pek çok konuda işkermbeden pek çok şeyler yazmaktadır .
 
Üst