İSLÂM'IN HAKİMİYET VE EGEMENLİK TALEBİ YOKTUR DİYEN CAHİLLERE...

Darul_Beka

Profesör
Katılım
17 Kas 2013
Mesajlar
2,214
Tepkime puanı
174
Puanları
63
İSLÂM'IN HAKİMİYET VE EGEMENLİK TALEBİ YOKTUR DİYEN CAHİLLERE...
Daha önceleri değişik çalışmalarımızda belirttiğimiz gibi Kur’an’daki “Velayet” konusu âlimlerimiz tarafından yeterince ve vahyin ruhuna ve nübüvvet misyonuna uygun olarak işlenmemiştir. Kur’an-ı Kerimin tamamına yakınında siyasal anlamlar içeren bu kavrama yeterli ve doğru anlamlar verilemediği gibi kavramdan hareketle alternatif bir siyaset projesi hazırlanmamıştır. Müslüman araştırmacılar çeşitli nedenlerle bu konuya duyarsız kalmışlardır. Yirmiye yakın anlamdan siyasal içeriği olmayan manalar meallerde tercih edilmiş ve kavramın içerisi boşaltılmıştır. Bunun nedenini iyi bir Kur’an okuyucusu olarak şimdi daha iyi anlıyoruz ki ilerde bunlara detaylı olarak değineceğiz. Kur’an, mü’minlerden dinin hayata hâkim kılınmasını ve hayatın hiçbir alanında zalimlerle ortak hareket edilmemesini istemektedir. Kur’an bütünlüğünün ana konularından birisi de hiçbir kâfirin Müslümanlar üzerinde velayet/yönetim hakkının olmadığını insanlığa deklare etmektir. Bu önermenin izahı ve geçmişte yaşandığının ispatı mahiyetinde Rabbimiz, Müslümanlara Kur’an kıssalarını göndermiştir. Kıssalarda tevhid mücadelesi veren peygamberlerin zalimlere ve kâfirlere karşı dirençleri ve mücadeleleri anlatılır. Müslümanlar için de metodik kurallar içeren bu kıssalardan elbette bir hareket fıkhı ortaya koymak mümkündür. Esefle belirtelim ki ne ülkemizde ne de diğer halkı Müslüman ülkelerde bu tip çalışmalar yoktur. Kur’an kıssalarından mülhem uygulanabilir bir İslâmî hareket fıkhı hazırlanmamıştır. Kıssaları mizansen olarak gören kafanın amacı ise Müslümanların hayatı vahiyle anlamlandırma projelerine bilerek darbe vurmaktır. Müslümanları yaşanmış bir İslâmî hareket fıkhından mahrum etmektir.
Dünyanın farklı yerlerindeki bazı Müslüman ilim adamları ve hareket liderleri velayetle ilgili ayetlerden ve kıssalardan yola çıkarak siyaset fıkhı çalışsalar da, bu çalışmalar bir proje niteliğinde değildir. İnsanı küfre karşı tavırlı olmaya ve teyakkuz hâlinde olmaya çağıran bu çalışmalardan yeni bir yönetim/siyaset usulü belirleyip tüm dünyanın sorunlarına çare olacak biçimde sistem çıkarmak mümkün değildir. İnsanın radikal damarlarını besleyen bu çalışmalar, henüz bir siyaset projesine dönüştürülemedi. Diyeceğimiz, bu alandaki çalışmalar yeni sahiplerini beklemektedir. Şayet bu çalışmalar sonlandırılarak tüm dünyaya, özelde de Müslümanlara sunulmazsa siyasal arayışlarını batıdan yana yapan Müslüman gençleri itikaden de kaybedeceğiz. Bu kayıp kitlesel bir irtidattır. Siyasal tercihle başlayan bu değişim insanların hayatlarının bütün boyutlarına yansımaktadır. Fakat hiçbir Allah kulu bu değişimin itikadi boyutlarının hükmünü yüksek sesle henüz söyleyemedi. Cesaret edemedi. Mektepli ve alaylı ulema(!) sanki dilini yuttu. Politeist hayat tarzına suskunluğu ile cevaz verme günahını işledi. İnsanlar da hem batılı bir dünya görüşü alınıp yaşanabilir hem de Müslüman kalınabilir yanlışına saplanıp kaldılar. Zaman zaman, referansını Yusuf Suresi 106. Ayetten alan “müşrik Müslümanlık(!)” diye ifade ettiğimiz durum tam bu anlayıştır. Hâlbuki Müslümanların yeni varlık alanları bulup zafere ulaşmaları bu hakikatin insanlara anlatılmasına bağlıdır. Meseleyi bilenler ya bu gerçeği hemen söyleyecekler veya sustukları için ahirette, ilmi gizlemenin lanetine ve acı sonucuna katlanacaklardır.
Ayetlerde beyan edildiği üzere İslâm, fitnesiz bir dünya kurmayı istemektedir. İnsanın haddini bilmeyip ilahi nitelikleri gasp etmeye çalıştığı ve kendini ilah yerine koyarak dünyada hüküm sürmeye başladığı her yer fitne ortamıdır. Allah’ın emirlerinin hayatın anlamlandırılmasında merkeze alınmadığı her siyasa fitne yurdudur. Bu anlamda fitne ortamı, tarihsel bir mekân olmayıp nitelikseldir. Fitne ortamlarında belirleyici olan “heva” dır. Fitne ortamının banileri insaniyet konumunun altına düşen tağutllardır. Bu tip siyasalarda vahiy, hayatın anlam kazanmasında yok sayılmıştır. Adı ister cahiliye olsun, ister modernitenin farklı yüzleri fark etmez. Hukukun referanslarının vahiy olmadığı yerlerde egemen olan “fitne”dir. Kur’an, Müslümanlardan fitne kalmayıp hayat Allah’ın emirleri çerçevesinde anlam kazanana kadar mücadele ve cihad etmelerini istemektedir. Bu mücadele; küresel küfrün güdümündeki verili duruma, zulmün hâkimiyetine ve küfür merkezli statükoya karşıdır. Fitne karşıtı özellikler üzerinden siyaset yapanlara ve temsil edilen fikirlere değil içlerinde yer almak sempati duymak bile Kur’an’da yasaklanmıştır.[1] Bu hakikati en iyi bilen Peygamberimiz ve peygamberler siyasette net tavırlı olmuşlardır. Küfre ve değişik biçimlerine bir an bile itaat etmedikleri gibi hemen alternatif siyasetin kurallarını da ortaya koymuşlardır. Risalet davasında, velayeti teslim ederken veya teslim alırken “ehven-i şer” anlayışı yoktur. Zira Peygamberin ve davetinin var olduğu yerde hayır kapısı mutlak anlamda kapanmamıştır. Zamanımızda Peygamber Efendimiz fiziken olmasa da getirdiği vahiy ve bu vahyin yaşanmış biçimi olan sünnet sapasağlam varlığını korumaktadır. Kıyamete kadar da bakidir. Hayır kapılarının ihtimalli bile olsa açık olduğu yerlerde “ehven-i şer” siyaseti üzerinden kâfirlere iktidar yolu açılmaz. Bu kapı bir defa açıldı mı bir daha kapanmaz ve küfrün iktidarları devam ederler. Daha açık bir ifadeyle, Müslümanlığının şuurunda olan kimseler varsa, hayır kapıları her an açıktır; ehven-i şer siyasetine mahal yoktur. Hayır kapısını açmayı zorlamadan ehven-i şer siyaseti üzerinden verili batıl siyasete; emperyalizmin sağ ve sol yerli uygulamasına razı olmak kötü sonuçlarını bile bile mevziyi terk etmektir. Dünya Müslümanlarının yaşadığı tecrübeler ehven-i şer üzerinden yerlerini terk edenlerin bir daha eski güçlerine dönemediklerine şehadet etmektedir. Ehven-i şer siyaseti mutlak şerre nefes alma ve yapılanma imkânını verir. Böyle bir siyasette sadece İslâm düşmanlarının ve dine karşı olanların sayıları artar. Özelikle ülkemizdeki din düşmanlarının sayısını yerli sağ siyaset ve emperyalizmin taşeronluğunu yapan liberal politikacılar artırmıştır. Onların münafık eylem ve söylemleri yüzünden bu ülkenin binlerce evladı gerçek dinle tanışamadan ölüp gitmişlerdir. Bu anlamda fitne çıkaranlar/küfrün farklı biçimlerini kurumsal hâle getirenler melundurlar.
[1]Bak: Hud 11/113
MEHMET SÜRMELİ
 

ilke

Paylaşımcı
Katılım
6 Kas 2017
Mesajlar
875
Tepkime puanı
188
Puanları
0
Yav, bu bir türlü akıllanmaz siyaset ve velâyet hastası da nerden çıktı karşımıza !.. Adama, cevap verdik ve dedik ki, "Zikrin efdali emperyalizmle ve işbirlikçileriyle hesaplaşmaktır." demekle zikir gibi en büyük salih amele korkunç br dabe vuruyorsun ve buna dair ayet ve hadis-i şerifleri ortadan kaldırıyorsun da haberin yok ! Hiç tınmadı ! Halâ Almanyada Halife Devleti kuran Cemalettinin söylemlerini gelmiş burada seslendiriyor ! Tabi, kendisi bu yazılarını bir başka yayınorganında neşrediyor, bu forumdaki piyonu da buraya servis ediyor !

Bakınız fetret-fitne zamanında müslümanların ne yapacaklarına dair emredilenler neler ?


Ebu Zerr anlatıyor: "Bir gün Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in bineğinin terkisinde idim. Medine'nin evlerinden dışarı doğru çıkmıştık ki bana:
"Ey Ebu Zerr, Medine'de açlık bulunduğu ve hatta sen yatağından kalkıp da açlık sebebiyle mescide kadar gidecek gücü kendinde hissetmediğin zaman halin nedir?" dedi Ben de: "Allah Resulü daha iyi bilir" dedim. Resûlullah:
"Ey Ebu Zerr! İffetini koru (söz ve fiillerde haramdan kaçın)" dedi ve ilave etti: "Ey Ebu Zerr! Medine'de kıtal olsa ve bir mezarın ücreti bir köle fiyatına ulaşsa, o kadar ki, bir kabir bile bir köle karşılığında satılsa, senin durumun ne olur?" "Allah ve Resulü daha iyi bilir" cevabını verdim.
"Sabret ey Ebu Zerr" dedi ve ilave etti: "Ey Ebu Zerr! Medine'de kıtal olsa ve kan (Medine dışında yer alan) Zeyt mıntıkasının taşlarını sulayacak kadar çok aksa ne yaparsın?" Ben yine: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dedim. Resûlullah:
"Mensup olduğuna (yani aile ve akrabana veya biat ettiğin imama) dön." dedi. Ben sordum ve: "Silahımı kuşanayım mı?" dedim. Resûlullah:
"(Hayır) o takdirde insanlara (kötü amellerinde) iştirak etmiş olursun." cevabını verdi.
"Öyleyse ne yapayım ey Allah'ın Resulü?" diye sordum. Cevaben:
"Evinde kal, çıkma" dedi. Ben tekrar: "Ya evime de gelirlerse?" dedim.
"Kılıcın parıltısının galebe çalmasından (kullanmaktan) korkarsan elbisenin kenarını yüzüne ört, ta ki (gelen kimse) hem senin günahınla hem kendi günahıyla dönsün."
Hz. Enes, Haccac'ın zulmüden çok ızdırap çekerek, ne yapacağız, diye şikayete gelenlere: "Sabredin, Rabbinize kavuşuncaya kadar sabredin. Zira artık her gelen yeni gün, gidenden daha kötüdür" der ve bunu Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'den işittiğini ilave eder.
Mikdad İbnu'l-Esved ise, yeminle te'kid ederek Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'den şunu işittiğini söyler: "Bahtiyar kimse (lütf-i İlahî olarak) fitnelere karışmaktan uzak tutulan kimsedir. Bahtiyar kimse fitnelerden uzak tutulan kimsedir. (Çeşitli belalarla) imtihan edildiği zaman sabırla karşı koyana ne mutlu!"
Tabiinden meşhur Hasan-ı Basrî de burada zikre değer. Zîra o da fitneye karşı hararetle sabır tavsiye eder ve ortalığın tevbe ile, insanların kendilerini düzeltmesi ile iyiye döneceğini söyler. Kendisine Haccac'la alâkalı sorulduğu zaman da hep şu mealde tavsiyede bulunurdu: "Ben onunla mukatele edilmemesi görüşündeyim. Zîra, eğer o Allah'tan bir ceza ise, siz kılıcınızla Allah'ın cezasını geri çeviremezsiniz. Şayet bir bela ise, sabredin, Allah hükmünü versin. Zîra O, en hayırlı şey üzere hükmedicidir." Ona göre fitne sırasında hiçbir gruba iltihak etmemelidir.
 
Son düzenleme:

Darul_Beka

Profesör
Katılım
17 Kas 2013
Mesajlar
2,214
Tepkime puanı
174
Puanları
63
ilke aynı dili konuşmuyoruz
okuyup anlasan belki anlaşırız ama yeni bir şey öğrenme fikrine karşı hep içe kapanıyorsun ezber tekrarından bıkmadın mı
 

ilke

Paylaşımcı
Katılım
6 Kas 2017
Mesajlar
875
Tepkime puanı
188
Puanları
0
ilke aynı dili konuşmuyoruz
okuyup anlasan belki anlaşırız ama yeni bir şey öğrenme fikrine karşı hep içe kapanıyorsun ezber tekrarından bıkmadın mı

Aynı dili neden konuşmuyor muşuz ? Hocana söyle bir bakalım Almanyada kendisini HALİFE ilân eden muteveffa Cemalettin Kaplan'nın görüşlerine ne diyor ? Çünkü, yazdıklarını tıpa-tıp onun görüşleri !.. Hele bir açıklayıversin de ondan sonra görüşürüz !!
 

Kulabdullah006

İhvan Forum Üye
Katılım
13 Kas 2019
Mesajlar
143
Tepkime puanı
33
Puanları
0
Konum
Mechul
Hakimiyet kayıtsız şartsız Allah ındır.
İslam ın nasıl böyle bir talebi olmaz yada böyle bir şey nasıl dillendirilebilir
 

ilke

Paylaşımcı
Katılım
6 Kas 2017
Mesajlar
875
Tepkime puanı
188
Puanları
0
Hakimiyet kayıtsız şartsız Allah ındır.
İslam ın nasıl böyle bir talebi olmaz yada böyle bir şey nasıl dillendirilebilir

Vay be ! Ne müthiş bir buluş !
Yani, şimdi siz bu "Hakimiyet kayıtsız şartsız Allahındır." cümlesini yazmamış - söylememiş olsaydınız hakimiyet başkalarının mı olacaktı ?
 

Kulabdullah006

İhvan Forum Üye
Katılım
13 Kas 2019
Mesajlar
143
Tepkime puanı
33
Puanları
0
Konum
Mechul
Vay be ! Ne müthiş bir buluş !
Yani, şimdi siz bu "Hakimiyet kayıtsız şartsız Allahındır." cümlesini yazmamış - söylememiş olsaydınız hakimiyet başkalarının mı olacaktı ?
Bunu benim yada bir başkasının söylemiş söylememiş olması çok hatta hiç önemli değil... Bu sözü Allah söylemiş bitti.

Siz sayfalarca anlatmaya çalışıyorsunuz ama bazen nafile yukarıdaki uzun yazınız da çok sıkıcı. Ne anlatmaya çalıştığınızı anlamak içinde ayetlere bakmak gerekiyor.
Siz tam mealci ler gibisiniz
 

ilke

Paylaşımcı
Katılım
6 Kas 2017
Mesajlar
875
Tepkime puanı
188
Puanları
0
Bunu benim yada bir başkasının söylemiş söylememiş olması çok hatta hiç önemli değil... Bu sözü Allah söylemiş bitti.
Siz sayfalarca anlatmaya çalışıyorsunuz ama bazen nafile yukarıdaki uzun yazınız da çok sıkıcı. Ne anlatmaya çalıştığınızı anlamak içinde ayetlere bakmak gerekiyor.
Siz tam mealci ler gibisiniz

Madem önemli değil, ne diye yazdınız ? Yani, slogan atmak ne kadar da hoşunuza gidiyor değil mi? Yazdıklarıma sıkıcı dediğinize göre, hadis-i şerifler size çok sıkıntı veriyor demek ki !.. Evet, bütün hadis munkirlerine hadis-i şerifler çok sıkıcı gelir ! İki mesajla nasıl müslüman görünümlü biri olduğun ortaya çıktı ne yazık ki !..
 

ilke

Paylaşımcı
Katılım
6 Kas 2017
Mesajlar
875
Tepkime puanı
188
Puanları
0
İlke senin ayete tahammülün yok kardeşim. AYET yazdım ben

Hangi ayeti yazdın ve ben de tahammül edemedim ? Hem sonra biz hakimiyetin başkasında olduğunda olduğunu mu söyledik ?
Sana hadis-i şeriflerin sıkıntı verdiği gibi bize ayetler sıkıntı falan vermez ! Ve sen bu "sıkıntı" sözcüğüyle belki de küfre girdin de haberin yok!Yazılanları aklınla anlamaya çalış !
 

Darul_Beka

Profesör
Katılım
17 Kas 2013
Mesajlar
2,214
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Aynı dili neden konuşmuyor muşuz ? Hocana söyle bir bakalım Almanyada kendisini HALİFE ilân eden muteveffa Cemalettin Kaplan'nın görüşlerine ne diyor ? Çünkü, yazdıklarını tıpa-tıp onun görüşleri !.. Hele bir açıklayıversin de ondan sonra görüşürüz !!
hiç alakası yoktur cemalettin şarlatandır fikir tarz hiç bir şey uymuyor dedim ya okumadan kafadan atıyorsun
 

ilke

Paylaşımcı
Katılım
6 Kas 2017
Mesajlar
875
Tepkime puanı
188
Puanları
0
hiç alakası yoktur cemalettin şarlatandır fikir tarz hiç bir şey uymuyor dedim ya okumadan kafadan atıyorsun

Aynı şeyleri, Cemalettinciler söyleyince şarlatanlık oluyor, siz söyleyince büyük zikir oluyor !
Kaplancıların amaçlarındaki birinci paragrafta aynen şu ifadeler yer almaktadır :
"Tebliğ’in El Kitabı adlı eserindeki veriler doğrultusunda kurmuş olduğu AnadoluFedere Devletini “gaye: İslam, hakimiyet: Allah’a mahsustur, anayasa: Kur’an-ıKerim, nizam: Şeriat, kaynak: Kur’an-ı Kerim, örnek ve önder: Hz. Muhammed,mevzu: hakkın hakimiyeti, metod ise tebliğdir” şeklinde açıklanmıştır."
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Aynı şeyleri, Cemalettinciler söyleyince şarlatanlık oluyor, siz söyleyince büyük zikir oluyor !
Kaplancıların amaçlarındaki birinci paragrafta aynen şu ifadeler yer almaktadır :
"Tebliğ’in El Kitabı adlı eserindeki veriler doğrultusunda kurmuş olduğu AnadoluFedere Devletini “gaye: İslam, hakimiyet: Allah’a mahsustur, anayasa: Kur’an-ıKerim, nizam: Şeriat, kaynak: Kur’an-ı Kerim, örnek ve önder: Hz. Muhammed,mevzu: hakkın hakimiyeti, metod ise tebliğdir” şeklinde açıklanmıştır."
Kaplandan bağımsız olarak düşünürsek burada nerede sıkıntı var dede?
 

UBEYDUN

Ordinaryus
Katılım
16 Ara 2006
Mesajlar
2,548
Tepkime puanı
286
Puanları
0
Konum
göçmen
Hangi ayeti yazdın ve ben de tahammül edemedim ? Hem sonra biz hakimiyetin başkasında olduğunda olduğunu mu söyledik ?
Sana hadis-i şeriflerin sıkıntı verdiği gibi bize ayetler sıkıntı falan vermez ! Ve sen bu "sıkıntı" sözcüğüyle belki de küfre girdin de haberin yok!Yazılanları aklınla anlamaya çalış !
Fakiri... :)

 

ilke

Paylaşımcı
Katılım
6 Kas 2017
Mesajlar
875
Tepkime puanı
188
Puanları
0
Kaplandan bağımsız olarak düşünürsek burada nerede sıkıntı var dede?
Nerede sıkıntı olduğunu yazdım da henüz cevap alamadım ! Aynı söylemi Cemaleddin Kaplan söyleyince şarlatanlık oluyor; M.Sürmeli ve sizler söyleyince büyük zikir ve hakikat oluyor ! Böyle bir söylem nasıl oluyor da kişiden kişiye değişebiliyor ? Cevabını verebileceksen sen ver !
 

Darul_Beka

Profesör
Katılım
17 Kas 2013
Mesajlar
2,214
Tepkime puanı
174
Puanları
63
kaplan sığıntı olduğu almanyada tahta tüfeklerle islami devlet ilan eden şarlatandır
onu bir tasavvuf ehli ile karşılaştırman senin kavrama gücünle alakalı bir meselidir
 
Üst