İslami çözüme farklı bakış / Menderes Yıldırım

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Diyarbakır'da 7-8 Mart 2015'te yapılan, Kürt Meselesine İslami Çözüm Çalıştayı, iki günlük paneller sonrası üç dilde yayımlanan sonuç bildirgesi ile son buldu. Hayırlara vesile oldu; hamdolsun. Temennimiz; daha kapsamlı çalıştayların devamına; dram ve dâhili-harici komploların def'ine vesile olsun İnşallah u Teâlâ.
Aynı çalıştay(lar); Şeyh Sait, Bediizzaman, Kuzey Afrika'nın işgalinden sonra Ankara Hükümeti'ne gelen Şeyh Senusî, parlamenter sistemlerde mücadelenin öncülerinden Erbakan ve daha nicelerinin de temennisiydi ancak bir türlü “olmadı; oldurulmadı.” Zikrettiğimiz mübarek-muhterem öncülerimizin tümünün “tevhid”için önemli çabaları oldu. Merhumlar; rehber(ler)imizi yetiştiren “Önden Gelenler'imizdi.” Minnettarız, rahmetle anıyoruz.
Kim ne derse desin, Diyarbakır Çalıştayı; Kürdistan'da kendi türünden bir ilktir. Farklı İslami gruplar bir araya geldi; ateş kazanına dönen Ortadoğu'daki sıkıntıların kalbi olan Kürdistan'da, ümmet bilinciyle bir çalıştay düzenledi; çözümler üretildi; nihayetinde de ilgili ve yetkililere önerildi. Komiteyi kutlarız, yüreklerine sağlık.
Çalıştayda söylenen her şeyin bir değeri ve toplumda bir karşılığı vardı. Yetkililer, mutlaka görmek ve kaale almak zorundadır.
Kürtlerin hakları; uluslararası hukuk ve fıtri (İlahi) hukukun sınırları çerçevesinde dile getirildi, istendi. Alınan kararların; birlikteliğin, kardeşliğin, huzur ve güven ortamının biricik teminatı olacağı da özellikle vurgulandı.
Bildirinin ilkin Kürtçe metninin okunması yadırganmamalı; bir hak ve zaruret olarak görülmelidir.
Eleştiri değil; “Kendini kınayan nefse andolsun” ayeti; “kendini kınayan nefis, Allah tarafından korunmuştur” hadisi Şerifi ve ”dost acı söyler” atasözü kabilinden zülf-ü yâre dokunmak gerekir; ricamız: Hoş görüle! Bakalım:
-Katılımcıların ekseri; konuşmaya çalıştıkları; ürkek, titrek ve amatör Kürtçeleri ile statükonun Kürtçeye uyguladığı mühendisliğin, tahribatını örneklemekteydi. Mela Beşir; geleneği, Kürtçe'yi günümüze taşıyan merkezin, “medrese-şeyh-molla” ekseni olduğunun kanıtıydı; selam Melâ!
“-Kürdistan” kavramı; kardeşliğin tabii bir zarureti olarak, “amâde akilûn” tarafından, rahatlıkla kullanıldı ancak militarist ulusalcılara malzeme bırakmama adına aynı cüret; çalıştay salonunun dışına da taşınabilmeli.
-Muhalif zihniyetler için; İslam'ın, özelde Müslümanların, genelde ise azınlık fikir ve inançların biricik garantörü olduğu açıkça vurgulanmalı; “-ya İslam gelirse..?” endişeleri sahiden giderilmeli.
-Kadın: Dünyanın kadını konuştuğu bir günde –yeterince susan- o kardeşlerimiz, konuşabilmeliydi.
-Dil-Ûslup: Siyasi içerikli olacağından, -azıcık zahmetle- daha veciz olabilirdi. “Medine Vesikası, Camp Davit..” anlaşmalarında az ve öz ifadelerle de hedefe varılmıştır.
-Çıkış ve söylem: Statükonun müsamahası beklendiğinden, gecikmeli ancak asildir. Kusura kalmayın ama Kürt halkıyla yaşayan İslami camiaların ekseri; mazide bilerek veya bilmeyerek Kürt Sorunu; “görmedi, duymadı, konuşmadı; konuşturmadı; konuşanları da yaftaladı.” Hükümet ise yıllardır “Kürdistan, Barzani, Said Nursî(!), Şeyh Sait(!); Dersim Katliamı ve özür dileme; Kavis Ağa, Şakiro; Mem o Zîn(!?); TRT KURDÎ…” gibi “iş'leri” yapıyor, “kavramları” konuşuyor.
-Çalıştayın Ligi ve önemi: Amatör” lig” imkânlarıyla “Süper aktörler” ve Oskarlık oyun” sergilendi.
-Hükümet, halk ve özellikle de camialarda güzel şeyler oluyor ama yetmez!
-Kayıp ve kaçak haddinden fazla; sorunlar büyük. Hükümet; Batı denetimindeki bir sistemin desturu; paralel kurum ve yapılanmaların takozlarıyla karlı dağları aşmaya çalışıyor. İnadına desteğini artıran sessiz çoğunluk; yoluna çıkanı tepelerken yorulmuş; “şu dağı da aştık mı Yeşil Vadi!” vadine odaklanmış.
Netice: Etrafı yangın olan böyle bir ülkede; elbette her onurlu insanın müspet hareket etmesi, insani ve İslami bir görevdir. Ümmetin “gözyaşı mektepleri” hepimize çok şeyler öğretmiş olmalı.
İslami kesim, manilere rağmen, -ilk olarak- örgütlenip istişare etmiş; tarihi soruna çözüm üretmiştir. Çözümün meşrudur, muhafazakâr iktidara dayatılmalıdır.
Bilinmelidir ki; yeni çalıştayların olmaması için “yatay, dikey, paralel; ecnebî tüm mihraklar” her türlü enstrümanı kullanacaktır. Sorgulayan, yakınan ihvanlar olacaksa da “ihtilafta rahmet” görülmelidir. Tarihimiz; Müslümanlarda(!) “çekişme ve kavgaların; müsamaha ve sulhiyetten” daha kolay oluştuğunun belgeleriyle doludur.
Şunu da gördük; her Müslüman; “bildi, konuştu” ancak, bunlardan birisi de “dışlandı, sorgulandı; infaz edildi, müebbetler yedi.. Ancak yılmadı; hayra yordu; tövbe etti; af etti ama her fırsatta “iş yaptı.”
Doğum, nurludur; gururluyuz, umutluyuz. Havalar soğuk, ortam hala karanlık; biliriz yabani hayvanların sahipsiz yavruları kapacağını. Dün damdan üşüştüğümüzden; besledik, büyüttük uhuvveti. Allah'ım ne güzel; “Mü'minlerin kardeşliği!” ve “Ey Nemrud'ê Kurdistanê/İbrahimê me mezin bu..!” (Ey Kürdistan'ın Nemrud'u / İbrahimimiz büyüdü.) Derûnî dualarımla
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Kafirlikle itham edilmediği müddetçe her ihtilafta hayır vardır. Çünkü tartışmadır, tartışmadan hikmet çıkar, zayıf görüşler dökülür, faydalı olanlar tutar. Böylece her daim cemiyet bünyesi yenilenir, çürüme olmaz. Velhasılı ihtilaf olmadan faydalı ve doğru olan ortaya çıkmaz, bu yüzden de gelişme olmaz.

Resulullah Efendimizin 1500 yıl önce söylediği bu hadis-i şerifin felsefi içeriğini bilmeyen birtakım hadis inkarcıları ve kabukçu vahhabi zihniyyeti (-ki bu inkar tavrını da yenilikçilik adına yapmaları tam bir kara mizah!!!) bu hadisin derinliğini hayatta idrak edemez.
 
Üst