İslam Ümmetinin Kara Günü

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,114
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
3 Mart 1924 günü, İslam ümmetinin üzerine katran karalığında bir bulut gibi çöktü. Bu kara gün, beraberinde öyle karanlıklar getirdi ki insanlık, güneşin mahiyetini unuttu adeta. Tarihin şerefli sayfalarının üzeri çizildi. Asırların birikimi, ne kadar şanlı teşekkül ve değer varsa rafa kaldırıldı bir anda.
3 Mart 1924 günü, İslam ümmetinin geçirdiği en büyük sarsıntısı oldu. Bu öyle bir sarsıntıydı ki sesi ta Hindistan’dan duyuldu. Bu sarsıntının bıraktığı enkazı 91 yıldır daha kaldıramadı ümmet. Adalet, iyilik ve güzellik namına ne varsa, bu enkazın altında bırakıldı. Sümen altından yeni bir tarih, yeni bir yazı ve hepsinden daha önemlisi altı maddelik /okluk yeni bir amentü çıkartıldı. Ve çakıla çakıla kazındı beyinlere.
Kendilerine umut bağlanan zevat tarafından ümmetin en kıymetli hazinesi tarumar edildi. Cebren ve hile ile ümmetin temsil mekanizması zapt edildi. Yaşanan ihanetin farkına varıldığında, Piran’dan bir güneş yükselmeye başladı. Ancak, ihanet şebekesi her yere çoktan örmüştü ağlarını. Dâhili ve harici bedbahtların yardımı ile doğudan yükselen güneş darağacına çekildi. En küçük bir ışığa bile tahammülleri olmayan, boğazlarına kadar batının kara bataklığına saplanmış bu simalar, güneş ile birlikte yıldızları da bir bir gömdüler meydanlara.
3 Mart 1924 günü, İslam ümmetinin kalkanının kırıldığı gün. Savunmasız kalan ümmetin, bütün beldeleri parsellenerek işgal edildi. Gaflet ve delalet içinde bulunan hainler, İktidar karşılığında kendilerini oralara getiren batılı kâfirlerin menfaatlerini sağlamak için ümmetin evlatlarını fakru zaruret içinde bıraktılar. Şahsi ve efendilerinin çıkarları ve emelleri için her yolu mubah görüp Müslümanların Kâbe’den daha üstün kanlarını akıttılar. Temiz iffetlerini kirlettiler. Mukaddesatlarını ayaklar altına aldılar.
Evet, İslam nizamının kendisi ile uygulandığı Hilafet’in, kaldırıldığı 3 Mart 1924 gününün getirdiği zulumatın haddi hesabı yoktur. İnsanlık, Hilafet’in yokluğunun bedelini çok ağır bir şekilde ödemeye devam ediyor. Ancak, gecenin en karanlık anının aydınlığa en yakın an olduğunu biliyoruz. Bu karanlık günleri bazı yamalar ile ömrünü uzatmaya çalışan gafillerin çabaları beyhude olacaktır Allah’ın izni ile.
Evet, Fecr-i sadığımız göründü. Artık dünya aydınlanmaya gebe. Salonlar, meydanlar Hilafet’in özlemini duyanlar ile dolup taşıyor. Artık, hüzün dolu ezgiler yerini zafer marşlarına, ağıtlarımız yerini zılgıtlara bırakacaktır. İşte o zaman şakın bir şekilde arşı arşınlayan her şey mecrasına girecek. Yeryüzü, ilahi emirle esirgemediği güzelliklerini bir başka sunacak eşrefi mahlûkata. Yine nankör ve cahiller olmayacak mı? Elbette feraseti bağlanmış, karanlığa alışmış zümreler var olacaklardır. Ancak, Taif’te olduğu gibi bunların da nesilleri aydın bir dünyada gözlerini açacaklarını unutmayalım.
Adaletin, sevginin ve güzelliğin ancak tevhit bayrağı altında anlamını bulduğunu ve gerçekleştiğini biliyoruz. Allah Sübhanehu ve Teala’nın vaadi, Rasulallah (sav)’in müjdesi gereğince yarınların aydınlığına doğru umutla yürümeye devam ediyoruz. Tevhit bayrağının yükselmesi ile tekbirler arşı titrettiğinde, işgal edilen her bir beldemiz özgürlüğüne kavuşacak. İslam’ın güneşi ile yalnızca Müslümanlar değil, bir bütün olarak insanlık aydınlanacak ve yeryüzü adalet ile dolacak. Çünkü insanlık için rahmet, nur ve nimet olan İslam’ın, kendisi ile uygulanacağı, İslami hayatı yeniden başlatacak olan Raşidi Hilafet Devleti’nin ayak sesleri duyuluyor artık.
@Ausalp
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Yazar tam olarak saçmalamış....
İslam Ümmetinin en kara günü falan filan...

Hilafet kaldırıldığında şeyhül islamlık mevkiinden farkı yoktu.
Kavramlar birbirine karışmış Raşid halifelerin temsil ettiği makam ile sultan vahdettinin, ua da herhangi bir Osmanlı hanedan mensubunun temsil ettiği makam kesinlikle aynı değil.
Hilafet emevi hanedanlığı ile birlikte zımnen zaten ortadan kalktı, yazarın çıkarımları gerçekçilikten fersah fersah uzak, bildiğin hamasilik.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
En kotu hilafet en ileri demokrasiden yegdir.
 

Serasker

Yasaklı
Katılım
22 Şub 2015
Mesajlar
142
Tepkime puanı
2
Puanları
0
3 Mart 1924 günü, İslam ümmetinin üzerine katran karalığında bir bulut gibi çöktü. Bu kara gün, beraberinde öyle karanlıklar getirdi ki insanlık, güneşin mahiyetini unuttu adeta. Tarihin şerefli sayfalarının üzeri çizildi. Asırların birikimi, ne kadar şanlı teşekkül ve değer varsa rafa kaldırıldı bir anda.
3 Mart 1924 günü, İslam ümmetinin geçirdiği en büyük sarsıntısı oldu. Bu öyle bir sarsıntıydı ki sesi ta Hindistan’dan duyuldu. Bu sarsıntının bıraktığı enkazı 91 yıldır daha kaldıramadı ümmet. Adalet, iyilik ve güzellik namına ne varsa, bu enkazın altında bırakıldı. Sümen altından yeni bir tarih, yeni bir yazı ve hepsinden daha önemlisi altı maddelik /okluk yeni bir amentü çıkartıldı. Ve çakıla çakıla kazındı beyinlere.
Kendilerine umut bağlanan zevat tarafından ümmetin en kıymetli hazinesi tarumar edildi. Cebren ve hile ile ümmetin temsil mekanizması zapt edildi. Yaşanan ihanetin farkına varıldığında, Piran’dan bir güneş yükselmeye başladı. Ancak, ihanet şebekesi her yere çoktan örmüştü ağlarını. Dâhili ve harici bedbahtların yardımı ile doğudan yükselen güneş darağacına çekildi. En küçük bir ışığa bile tahammülleri olmayan, boğazlarına kadar batının kara bataklığına saplanmış bu simalar, güneş ile birlikte yıldızları da bir bir gömdüler meydanlara.
3 Mart 1924 günü, İslam ümmetinin kalkanının kırıldığı gün. Savunmasız kalan ümmetin, bütün beldeleri parsellenerek işgal edildi. Gaflet ve delalet içinde bulunan hainler, İktidar karşılığında kendilerini oralara getiren batılı kâfirlerin menfaatlerini sağlamak için ümmetin evlatlarını fakru zaruret içinde bıraktılar. Şahsi ve efendilerinin çıkarları ve emelleri için her yolu mubah görüp Müslümanların Kâbe’den daha üstün kanlarını akıttılar. Temiz iffetlerini kirlettiler. Mukaddesatlarını ayaklar altına aldılar.
Evet, İslam nizamının kendisi ile uygulandığı Hilafet’in, kaldırıldığı 3 Mart 1924 gününün getirdiği zulumatın haddi hesabı yoktur. İnsanlık, Hilafet’in yokluğunun bedelini çok ağır bir şekilde ödemeye devam ediyor. Ancak, gecenin en karanlık anının aydınlığa en yakın an olduğunu biliyoruz. Bu karanlık günleri bazı yamalar ile ömrünü uzatmaya çalışan gafillerin çabaları beyhude olacaktır Allah’ın izni ile.
Evet, Fecr-i sadığımız göründü. Artık dünya aydınlanmaya gebe. Salonlar, meydanlar Hilafet’in özlemini duyanlar ile dolup taşıyor. Artık, hüzün dolu ezgiler yerini zafer marşlarına, ağıtlarımız yerini zılgıtlara bırakacaktır. İşte o zaman şakın bir şekilde arşı arşınlayan her şey mecrasına girecek. Yeryüzü, ilahi emirle esirgemediği güzelliklerini bir başka sunacak eşrefi mahlûkata. Yine nankör ve cahiller olmayacak mı? Elbette feraseti bağlanmış, karanlığa alışmış zümreler var olacaklardır. Ancak, Taif’te olduğu gibi bunların da nesilleri aydın bir dünyada gözlerini açacaklarını unutmayalım.
Adaletin, sevginin ve güzelliğin ancak tevhit bayrağı altında anlamını bulduğunu ve gerçekleştiğini biliyoruz. Allah Sübhanehu ve Teala’nın vaadi, Rasulallah (sav)’in müjdesi gereğince yarınların aydınlığına doğru umutla yürümeye devam ediyoruz. Tevhit bayrağının yükselmesi ile tekbirler arşı titrettiğinde, işgal edilen her bir beldemiz özgürlüğüne kavuşacak. İslam’ın güneşi ile yalnızca Müslümanlar değil, bir bütün olarak insanlık aydınlanacak ve yeryüzü adalet ile dolacak. Çünkü insanlık için rahmet, nur ve nimet olan İslam’ın, kendisi ile uygulanacağı, İslami hayatı yeniden başlatacak olan Raşidi Hilafet Devleti’nin ayak sesleri duyuluyor artık.
@Ausalp


Hilafet Hz.Ali ile son buldu
Gerisi saltanat
İslam toprakları bir bir işgal edilmiş
Müslümanlar kütükte doğranır gibi doğranmış
O günlerimiz en karamlık günlerimiz değil
Ama içlerinde İçki içen hatta Mason bile olan ve sadece adı kakmış kendilerine kadınlardan haremler kurmuş adı sözde hilafet için bugün en kara günümüz demek.
 

Serasker

Yasaklı
Katılım
22 Şub 2015
Mesajlar
142
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Uslubunuza dikkat edin..
Üslupta ne var söylermisin
Cehalete cehalet diyemeyecek miyim.
Akliniz eriyor ise birakın üslubu da buraya adtığınız yazının kaynağını ve ilmi altyapisini ekleyin.

Hangi argümanlar ile savunacaksiniz merak ediyorum
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,114
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Siz tarihi ön yargılarınızdan arındırarak yeniden inceleyin...
Bu gün Halifeliğin kaldırılış yılı.. Yazıya katılmayabilirsiniz
Bizim için halifeliğin kaldırılışı ümmete atılan bir kurşun
O nedenle gündeme getirdik.. Eleştirinin dozunu kaçırmayın
 

Darul_Beka

Profesör
Katılım
17 Kas 2013
Mesajlar
2,214
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Üslupta ne var söylermisin
Cehalete cehalet diyemeyecek miyim.
Akliniz eriyor ise birakın üslubu da buraya adtığınız yazının kaynağını ve ilmi altyapisini ekleyin.

Hangi argümanlar ile savunacaksiniz merak ediyorum
hilafetin siyasi gücünün farkında olmayan bir zavallısın sen
o gücün farkında olan ateistler bile hilafet kurumunu ister
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
...İslam beldeleri bir bir düşerken burada sözde halifelik için boş laflar etmesin kimse
Masonmuş,Tek kelemeyle iftira.
Beşinci Murad Han
Osmanlı padişahlarının otuz üçüncüsü, İslam halifelerinin doksan sekizincisidir. Babası, Abdülmecid Handır. 1840 da İstanbul’da doğdu.

Babasının 25 Haziran 1861’de vefatından sonra Abdülaziz Han padişah olunca, veliaht oldu. Nezaketi, kibarlığı, çağına göre bilgisi ve yumuşak huyluluğu ile sevildi. Amcası Abdülaziz Hanın 1863 Mısır ve 1867 Avrupa seyahatlerine katıldı. Bu gezilerde davranışları ile Osmanlı hanedanının asaletini temsil ederek takdir topladı. Veliaht Murad, 30 Mayıs 1876 tarihinde Sultan Abdülaziz Hanın hal’ edilmesiyle Osmanlı Sultanı ilan edildi. 4 Haziran 1876 da Abdülaziz Hanın feci şekilde şehit edildiğini ve annesi Pertevniyal Sultana çok çirkin işkenceler yapıldığını işiten Sultan Murad Hanın üzüntüden ve bu felaket yolunun sonunu düşünmekten aklı bozuldu. Üzüntüden hastalığının artmasında doktor Capoleone’nin cahilane ve yanlış teşhis ve tedavisinin mühim rolü oldu. Beşinci Murad Han bu hasta haliyle ihtilalcilerin kuklası haline getirilip, Avrupa’da belirli odakların devleti ve İslamiyet’i yok etmek için hazırladıkları yıkıcı planları tatbik edilmek istendiyse de kardeşi İkinci Abdülhamid Han bunların önüne geçti. 31 Ağustos 1876 da hal’ edilen ve doksan üç gün saltanat süren Beşinci Murad Han, Osmanlı sultanlarının en az padişahlık yapanıdır.

Saltanattan hal’inden sonra, ailesiyle Çırağan Sarayına yerleştirilen Beşinci Murad Hanın hastalığı sonradan iyileşti. Vaktini okumak ve torunlarını okutmakla geçiren Murad Han, kardeşi Sultan Abdülhamid Hanın nazikane hatır sormasını, daima teşekkürle cevaplandırırdı. 29 Ağustos 1904 tarihinde vefat eden Beşinci Murad Han, İstanbul’da Yeni Camideki türbeye defnedildi.

 

nefahtü

Kıdemli Üye
Katılım
21 Haz 2013
Mesajlar
5,117
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Konum
istanbul
Sayın @Serasker ,
Halifeliğin kaldırıldığı dönem ben yaşamıyordum ancak illede yaşamamız gerekmiyor değil mi ? Her İslam doğan ve yaşayan kulun bunu kara gün olarak hatırlayacağını düşünüyorum.
Ha 5. Murat Mason diyorsanız ki yüz de yüz savunamam onca bilgiye sahip değilim tutun ki mason du sizin ailenizde herkes mi dürüst adalaetli tam şeriat hükümlerine uyuyor. Hiç faiz yemiyor helal besleniyor vakit namazlarını aksatmıyor vs vs.. yani her ailede bir kaç tane bozuk çıkabilir.Bu tüm aileyi silip atmamız demek değildir.
OSMANLI BİZİM ECDADIMIZDIR BU BÖYLE BİLİNE..
Aslını yok sayan kendini asla bilemez..
 

alı

Yeni
Katılım
12 Eki 2006
Mesajlar
1,784
Tepkime puanı
51
Puanları
0
Hilafeti istemek ne derece hak ise hilafeti istememek de aynı şekilde haktır.
Hilafeti isteyen arkadaşlar Halife yi seçme durumunda hangi kriterlere göre bunu yapacak merak edilen ve tartışılması gereken nokta budur.
Hilafet Allah ın istediği yönetim şeklidir. Allah ın istediği yönetime karşı olmak Allah a karşı gelmektir. Ancak halifenin de Allah ın emrine karşı gelmemesi gerekir. Ululemr hilafet makamını saltanat makamına çevirir ve bu makamın olanaklarını zulüm sistemlerine peşkeş çekerse Ululemr e karşı gelmek de müslümanların üzerine farz olur...

Tarih hilafet makamını saltanata çeviren zalim hükümdarlar ın zulmü ile sekillenmistir.Zaten hilafete karşı olanların da sığındığı gerekçe budur. Ümmet ile barışık olan uluemr başımızın tacıdır. Ümmete zulmeden ululemre itaat etmek ise Ümmete ihanettir...
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
En kotu hilafet en ileri demokrasiden yegdir.
Bunu demokratlık yapmak için söylemeyeceğim kardeş ama, katılamıyorum.

İslam ümmetinin kanseri Emevi hanedanlığında başladı, Kur'an mahluk mu halık mı diye kaderciliğe bağlayıp kendi zulmunu meşrulaştırmak için kafa göz yaran, asan, kesen insanların hilafetine nasıl 'iyidir' diyeceğiz.
Kıyamete kadar açılmış bir Zulüm çığırı açılmış, bu çığırı açanların da her bir sapanın zulmünden nasibi var.

Halifeyi şura ile istişa ile seçmek gerekirken, hanedanlığa, kayırmaya, saltanata çevirdiğinde iş bitmiş oluyor.
Sen hanedanın tebasısın, koyun gibi malısın, ülke bu adamın malı sen bu adamın mülkünde istediği şekilde yaşamak zorundasın, bu nasıl hilafet.
Halife İslâm adına doğru bildiği kararı alabilmesi gerekir, uygulama gücü olması gerekir, sadece fetva veren mahalle kadısı olacağına, ülke kadısı olmuş olur.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Bunu demokratlık yapmak için söylemeyeceğim kardeş ama, katılamıyorum.

İslam ümmetinin kanseri Emevi hanedanlığında başladı, Kur'an mahluk mu halık mı diye kaderciliğe bağlayıp kendi zulmunu meşrulaştırmak için kafa göz yaran, asan, kesen insanların hilafetine nasıl 'iyidir' diyeceğiz.
Kıyamete kadar açılmış bir Zulüm çığırı açılmış, bu çığırı açanların da her bir sapanın zulmünden nasibi var.

Halifeyi şura ile istişa ile seçmek gerekirken, hanedanlığa, kayırmaya, saltanata çevirdiğinde iş bitmiş oluyor.
Sen hanedanın tebasısın, koyun gibi malısın, ülke bu adamın malı sen bu adamın mülkünde istediği şekilde yaşamak zorundasın, bu nasıl hilafet.
Halife İslâm adına doğru bildiği kararı alabilmesi gerekir, uygulama gücü olması gerekir, sadece fetva veren mahalle kadısı olacağına, ülke kadısı olmuş olur.
Oldu bitti yasandi gecti, ders alir ayni hatalara dusmemeye calisiriz. Gecmise cok da fazla takilmamak gerekir.

Simdi anlatacaklarim birsey ifade eder mi bilmem ama deneyeyim.

Alman bir aile musluman olur ve hacca gider. Malum selefiler bugun tek gorus degildir, o kadar ki birbirlerini tekfir edenler dahi vardir. Neyse, bu alman aile selefidir fakat suud selefiligini tasvip etmez hatta Krali musluman gormez. Alman musluman bacimiz Suudlu kadinlarin peceli fakat pece alti makyajli ve gayri İslam'i tavir ve hareketlerini gorunce uzulur ve sasirir. Ne de olsa burasi Suud'dur, halki Musluman kadinlari tesetturlu erkekleri de sakallidir (!) Bu hayal kirikligina ragmen bacimizin su tespiti cok manidardir, der ki;

Evet bircok olumsuzluklara ragmen gozu haramdan korumak ve cocuklari boylesi bir ortamda yetistirmek buyuk bir avantajdir. Yani bu da birseydir.

Bilmem anlatabildim mi.
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Yok benim tasvip biçimim "hiç olmazsa" mantığına yatkın değil.
Hiç olmazsa hiç olmazsa derken orjinal kaybolup gidiyor elinde aslına tamamen zarar verip tahrif eden posası kalıyor, bize de olan bu...




Sent from my iPad using Tapatalk
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Bir araba markasi reklamk vardi, biz daha iyisini yapana kadar en iyisi bu.
 

Hakperest

Kıdemli Üye
Katılım
13 May 2013
Mesajlar
10,139
Tepkime puanı
3,184
Puanları
113
Konum
:::::YerKüre:::::
size mekansal en yakın alimin size vereceği bir emir (islam dairesinde) size ne anlam ifade ediyor?!
işte bu çözüme kavuştuğu gün
kimsenin raşidi halife diye çağrı yapmasına da gerek kalmayacak

zira o gün kim kimden neden ve nasıl emir alacağını bilmektedir
zira ümmettin bir binanın tuğlaları gibi olduğu gündür
 

Muhtazaf

Profesör
Katılım
22 Ocak 2014
Mesajlar
1,866
Tepkime puanı
87
Puanları
0
Konum
Almanya
Web sitesi
www.facebook.com
İstiklâl Savaşı’nda hangi ülkeler bize yardım etti?
Deniz Tuna;
Kurtuluş Savaşı sırasında ve cumhuriyetin kurulduğu dönemde herhangi yabancı bir ülkeden yardım gördük mü? Eğer gördüysek bunlar hangi ülkelerdir?”

Yavuz Bahadıroğlu
• Evet bazı Müslüman ülkelerden, Müslüman olmayan ülkelerde yaşayan Müslüman halktan yardım gördük…
Bunlar arasında Rus Müslümanlarını, Azerbaycan’ı, Hint Müslümanlarını, Kıbrıs Müslümanlarını, hatta Fransızları saymak mümkündür…
Sivas Kongresi'nden sonraki günlerde Mustafa Kemal Paşa tarafından görevlendirilen Halil Paşa, Moskova'da Rus yetkilileriyle yaptığı görüşmeler sonucunda 100 bin altın lira yardım sağladı. Bu para Sovyetler Birliği içinde yaşayan Müslüman halktan toplanmıştı.
Ardından Hariciye Vekili Bekir Sami Bey başkanlığında bir heyet, iyi niyet ve dostluk ilişkilerini arttırmak üzere Moskova'ya gitti. Türkiye’yi Batı’ya kaptırmak istemeyen komünist yöneticiler, bir miktar silah, cephane ve mühimmat yardımında bulundular.
Hind Müslümanlarının lideri Mevlana Muhammed Ali Han, Milli Mücadele'ye katkıda bulunmak için, Hint Hilafet Komisyonu'nu kurup bizim için silah, para, mühimmat, ilaç, yiyecek ve giyecek yardımı topladı.
Hint Müslümanlarından gelen paranın bir kısmı Osmanlı Bankası'nda muhafaza edildi. Çok garip, ama zaferden sonra bu parayla Türkiye İş Bankası kuruldu. Yani CHP’nin üzerinde oturduğu İş Bankası hisselerinde Hint Müslümanlarının hakkı vardır.
Azerbaycan Hükümeti 1920 sonlarında 500 Osmanlı altını, Kıbrıs Türkleri ise aynı yıl 320 Sterlin para gönderdiler.
Bu konuda asıl merak edilmesi gereken konu bence şudur: Başkent dâhil olmak üzere, Türkiye’nin pek çok bölgesini işgal eden İngilizlerle Fransızlar neden hiçbir cephede bizimle savaşmadı?
Yunanistan’ı hem İzmir’i işgale çağırıp (İngilizler önerdi) hem de neden yalnız bıraktılar?
Üstelik Fransa, 20 Ekim 1920’de yapılan Ankara Antlaşması ile Anadolu'dan çekilirken, neden çok sayıda savaş araç-gerecini Yunanistan’la savaşan Türkiye’ye terk etti.
Kâzım Paşa’nın (Özalp) verdiği rapora göre, Fransızlar, Türk topraklarından çekilirken, çeşitli cins ve kalibrede 10 bin 89 tüfek, 1.505 sandık mermi ve 10 adet uçak bırakmışlardır.
Bunun sebebi nedir?
Bilen biliyor, ama konuşabilmek ne mümkün!
 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
Hilafeti kaldırmakla İslam'ın başını kestiler.Allah'ın azabı ve laneti üzerlerine olsun.
 
Üst