islam alimiyim diye geçinen, ş ilahiyatçının verdiği fetvaya bakın!!! (bu ilahiyatçıların yetiştirdiği imamlara acıyorum)

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
cevabından genç olmadığını anladım .
ortamı bilmiyorsun,
erkek kardeşim imam hatipte okuyor lisede,
abi diyor ,kızlar erkek peşinde, birçok erkek düzgün yaşamaya çalışıyor, ama kızlar akılları çelmek için uğraşıyor,
imam hatipin penceresinden kızlar erkeklere laf atıyorlar artık,
yani sen durumdan habersizsin kesinlikle.
erkeğin durumu ile kadının durumu bir değildir. kadın ahlaken bozulduğu zaman erkekten daha çok bozulur,çöker,aile yapıları çöker.

Tamam anladim...

Fikrim degisti...

"Erkekleri yoldan cikaran kizlar ve kadinlardir..."

Tesekkürler...
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
yanlış anlamışsın meftun, konuştuklarım düzgün ,lütfen düzgün anlayalımm.

bu tip olaylarda kadınları ben birinci derecede müsebbib görüyorum. iki taraf da suçludur elbette,fakat günahın yayılmasında kadınlar malzeme olarak kullanılıyor. onlar etki altına alınıyor. asrımızda kadınlara telkin edilen özgür yaşam,rahat yaşam,zevklerine göre yaşa telkinleri daha fazladır,güçlüdür.
Bediüzzaman buna işaret eder ahirzamanın fitnelerinden olarak :

Âhirzaman fitnesinde en dehşetli rolü oynayan, taife-i nisaiye ve onların fitnesi olduğu, hadîsin rivayetlerinden anlaşılıyor.» diyerek zaten kadınların fitnesinin ne derece şiddetli olduğunu anlatıyor.

«
Fitne-i âhirzamanın mahiyeti bana göründü ki; o fitnenin en dehşetlisi ve cazibedarı, kadınların yüzsüz yüzünden çıkıyor. İhtiyarı selbedip, pervane gibi sefahet ateşine atıyor. Ve bir dakika hayat-ı dünyeviyeyi, senelerle hayat-ı bâkiyeye tercih ettiriyor. Ben birgün sokağa bakarken, o fitnenin tesirli bir nünesini hissettim. Gençlere çok acıdım. Dedim: Bu biçareler kendilerini bu mıknatıs gibi cezbedici fitnenin ateşinden kurtara*mazlar, diye düşü*nürken; bir*den o fitneyi ateşlen*diren ve talim eden ir*tidadkâr bir şahs-ı manevî önümde te*cessüm etti.» (Gençlik Rehberi sh: 16)

Günahda ortaktırlar o ayrı konu.

alanyalı seni sevmeye başladım. olaylara aynı pencereden bakıyor gibiyiz.

fi emanillah.
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
"Ahir zamanin fitnesi, kadinlardir..."

Bunu da ögrenmis oldum...

Tesekkürler, hatirlatanlara...

NOT: Evli bir hanim kocasinin disinda bir cocuk dünyaya getirmis...
O cocuk gökten zenbille inmedi ki...
Kadin yabanci erkekle bir olmussa bu bir fitnedir buna katiliyorum...
Lakin bir erkek de yabanci evli bir kadinla bir olmussa (zina) bu da bir fitnedir, buna da katiliyorum...

Neyse bu gibi konulari kadinlar iyi bilirler... Onlar buyursunlar...
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Bakın bu ilahiyatçının bir videosu tevafuk eseri karşıma çıktı.


Konu: süt annelik ve nesep

http://www.youtube.com/watch?v=Oyms8Kp2BAg


Süt bağışı kampanyasını eleştiriyor ve nesep/evlilik konusunda, dine uygun olmadığını vurguluyor. Bir de örnek veriyor. Süt kardeşi olduğu ortaya çıkan 7 çocuklu bir ailenin kesin ayrılması gerekir diyor. Ne güzel söylemiş değil mi?

Ama gelin görün ki bu hoca kılıklı insi şeytan yukarıda paylaştığımız video da evli bir erkekle zina eden evli bir bayan için

"normalinde tövbe edeceksin, bir daha o adamı yakınına yaklaştırmayacaksın, bitecek o iş..." diyor. buraya kadar hadi diyelim...

iclal ilave ediyor. "bebek doğduğunda, kocası kendinden bilecek o zaman" diyor. hoca kılıklı insi şeytan "tabi tabii" diyor."




Yani bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.

Sen süt kardeşliği için “keşsin ayrılmalılar diyorsun. Zina eden kadın için "normalinde tövbe edeceksin, bir daha o adamı yakınına yaklaştırmayacaksın, bitecek o iş..." diyeceksin. Bebek doğduğunda da kadın durumu gizlemeliymiş.

Vay ş………z.
Vay ş……..z.
Vay ş……..z.


Bu adam kendi sitesinde yayınladığı videoda (Zinanın erkek ve kadın için cezası aynı mı?) “recm” için ihtilaflı bir konudur diyor. buyurun aşağıdaki videoyu izleyin


01:45 saniyede söylüyor.

http://www.yusufkavakli.com/video/80-zinanin-erkek-ve-kadin-icin-cezasi-ayni-mi.html





Bu arada adamın adı Yusuf kavaklı imiş. Zavallı.

İstanbul eski müftü yardımcısı imiş. Kim bilir görevdeyken, ne sapık fetvalar vermiştir

Buyurun biyografisi:

Yusuf Kavaklı; Eski İstanbul Müftü Yardımcısı, İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü Mezunu.

1946 yılında Sivas'ta doğdu. İlkokulu köyünde bitirdi.

1970 yılında İstanbul İmam-Hatip Lisesi'nden, 1974'te İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nden mezun oldu.

Uzun süre İstanbul müftü yardımcısı olarak çalışan Kavaklı, 2011 yılında bu görevinden emekli oldu.
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Sen ne agzi bozuk insansin ya...
Ben bu hocaefendiyi taniyorum, begenmem de ama, baska sebeplerden dolayi,
Zina yapan kadina verdigi cevepta bir sey yok ki...
Cünkü o soruya 3 sekilde cevap vermek mümkündür o da 3 hakkindan birini kullanarak cevap veriyor...
Zina eden kadin, zina ettigini kocasindan gizlemeli mi gizlememeli mi...?
Buyur sen cevap ver...
Zina eden kadin, zinadan dolayi, cocugu olmussa, bu cocugun falancadan oldugunu (zina yoluyla) kocasina söylemeli mi söylememeli mi...?
Buyur sen cevap ver...
Elbet her iki halde de söylemeli ama söyleyemiyor, cani tehlikeye giriyor, söyledigi takdirde kocasi kendisini öldürecek, ondan korkuyor ve bunu o hocaefendiye de ifade ediyor...
Bu gibi mevzuular sadece bu hocaefendiye sorulmuyor ki,
Bana da soruluyor,
Cübbeli'ye de sorulur falanca'ya da soruluyor...
Her hocaefendi olmasi gerekenleri ifade ediyor ama neticede kadinin cani tehlikede oldugundan dolayi, tövbe, dua, yakaris, Allah'a yalvarma kapilari gündeme geliyor...
Ne var bunda...
Allah buyurmuyor mu?
Bana dua edin... Bana tövbe edin... Bana yalvarin... Bana yakarin...
Ben sizlerin duasini, tövbesini, yalvarmasini ve yakarisini kabül ederim...
Allah böyle buyuruyorsa sen Allah misin ki halan küfrediyorsun... Agzini bozuyorsun... Sen Allah misin..? Sen melek misin... Sen günah islemekten beri misin...?
Allah: "Ben sirk günahini affetmem" buyurur...
Zina da olsa... Zinadan dolayi cocugu da olsa... Zina ettigini kocasina söylemese de... Zinadan dolayi cocugu olsa da onu gizlese, Allah affeder... Sana mi soracakti Allahü Teala...
Cidden diyorum, hocaefendin verdigi cevap, Islam Fikhi'na aykirilik ifade etse, hocayi ben de yerden yere vuracagim ama dogrusunu ifade ediyor...

Süt kardesligi demek ayni anneden ve babadan dogan kardeslerin nasil evlenmeleri haramsa süt kardeslerin de evlenmeleri o derece haramdir...

Evli olan kadin ve erkek evliliklerinin 10. senesinde, anne ve babalarinin ayni oldugunu ögrenirlerse, ser'an evlilikleri biter evlilikleri müdavim kilinmaz... Cünkü haramdir...

Lakin, 100 kisiyle zina eden kadin, evli de olsa, kocasi ile evliliklerine yani nikahlarina bir halellik getirmez... Yani nikahlari gecerlidir...

100 kadinla zina eden evli bir erkegin durumu da aynidir... Nikah gecerlidir, nikah düsmez ve bozulmaz...

Hocaefendiye kizacagina ilmini gelistir... Bilgini gelistir...

Ama görüyorum ki küfretmekten okumaya gecemiyorsun...


NOT:

Sehbal'a....

Bu arkadasa bir uyari veriniz... Agzini haksiz yere ziyade bozuyor...
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Allahü Teala cezalarda erkekleri ve kadinlari da esit tutmustur...

Hocaefendi dogruyu ifade etmis...

Zaten ayet okuyor...

Evliler icin de kadin ve erkek cezalari esittir o da Islam Fikhi'nda yer almistir...

Ayetlerde, köleler ve Peygamber hanimlari, diger kadinlardan ayri tutulmuslardir ceza olarak...

Köleler, 50 sopa...

Peygamber hanimlari: 200 sopa...

Davaadami nik olarak iyi nik almis gibi ama ilimce fos gibi bir sey...

Allah akil versin...
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Sen ne agzi bozuk insansin ya...
Ben bu hocaefendiyi taniyorum, begenmem de ama, baska sebeplerden dolayi,
Zina yapan kadina verdigi cevepta bir sey yok ki...
Cünkü o soruya 3 sekilde cevap vermek mümkündür o da 3 hakkindan birini kullanarak cevap veriyor...
Zina eden kadin, zina ettigini kocasindan gizlemeli mi gizlememeli mi...?
Buyur sen cevap ver...
Zina eden kadin, zinadan dolayi, cocugu olmussa, bu cocugun falancadan oldugunu (zina yoluyla) kocasina söylemeli mi söylememeli mi...?
Buyur sen cevap ver...
Elbet her iki halde de söylemeli ama söyleyemiyor, cani tehlikeye giriyor, söyledigi takdirde kocasi kendisini öldürecek, ondan korkuyor ve bunu o hocaefendiye de ifade ediyor...
Bu gibi mevzuular sadece bu hocaefendiye sorulmuyor ki,
Bana da soruluyor,
Cübbeli'ye de sorulur falanca'ya da soruluyor...
Her hocaefendi olmasi gerekenleri ifade ediyor ama neticede kadinin cani tehlikede oldugundan dolayi, tövbe, dua, yakaris, Allah'a yalvarma kapilari gündeme geliyor...
Ne var bunda...
Allah buyurmuyor mu?
Bana dua edin... Bana tövbe edin... Bana yalvarin... Bana yakarin...
Ben sizlerin duasini, tövbesini, yalvarmasini ve yakarisini kabül ederim...
Allah böyle buyuruyorsa sen Allah misin ki halan küfrediyorsun... Agzini bozuyorsun... Sen Allah misin..? Sen melek misin... Sen günah islemekten beri misin...?
Allah: "Ben sirk günahini affetmem" buyurur...
Zina da olsa... Zinadan dolayi cocugu da olsa... Zina ettigini kocasina söylemese de... Zinadan dolayi cocugu olsa da onu gizlese, Allah affeder... Sana mi soracakti Allahü Teala...
Cidden diyorum, hocaefendin verdigi cevap, Islam Fikhi'na aykirilik ifade etse, hocayi ben de yerden yere vuracagim ama dogrusunu ifade ediyor...

Süt kardesligi demek ayni anneden ve babadan dogan kardeslerin nasil evlenmeleri haramsa süt kardeslerin de evlenmeleri o derece haramdir...

Evli olan kadin ve erkek evliliklerinin 10. senesinde, anne ve babalarinin ayni oldugunu ögrenirlerse, ser'an evlilikleri biter evlilikleri müdavim kilinmaz... Cünkü haramdir...

Lakin, 100 kisiyle zina eden kadin, evli de olsa, kocasi ile evliliklerine yani nikahlarina bir halellik getirmez... Yani nikahlari gecerlidir...

100 kadinla zina eden evli bir erkegin durumu da aynidir... Nikah gecerlidir, nikah düsmez ve bozulmaz...

Hocaefendiye kizacagina ilmini gelistir... Bilgini gelistir...

Ama görüyorum ki küfretmekten okumaya gecemiyorsun...


NOT:

Sehbal'a....

Bu arkadasa bir uyari veriniz... Agzini haksiz yere ziyade bozuyor...


meftun hanımefendi, siz dükkan sabibimisiniz de şehbal hanıma; "Bu arkadasa bir uyari veriniz" diye talimat veriyorsunuz. dükkan sahibi değilseniz haddinizi bilin.

mesele ağır olunca, cevabımız da ağır oluyor. hali ile... "yarası olan gocunur" diye bir tabir var. gocunmayın hanımefendi.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
1) İslam'ın evliliğe verdiği önem:
İlk insan Adem ve Havva'nın meşru evlilikle başlattığı aile yuvası, sonraki bütün semavî dinlerde devam edegelmiştir. Son din İslam da, aile yuvasının devamı ve doğacak nesillerin sağlığı için birtakım önlemler almıştır. Ayet ve hadislerde meşru evlilik özendirilmiş, evlilikten yüz çevirip, ömür boyu bekar kalmak isteyenler kınanmıştır.
Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Size helal olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder tane nihaklayın." (en-Nisa.4/12.) "Sizden bekarları ve kölelerinizle cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer onlar fakir iseler, Allah onları fazl ve keremiyle zengin kılar. Allah geniş lütuf sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir." (en-Nur, 24/32) Allah Teala, Hz. Havva'yı, Adem'in onunla huzur ve mutluluk duyması, ona bir hayat arkadaşı olması için yaratmıştır. "Sizi bir tek insandan yaratan ve onunla gönlü huzura kavuşsun diye eşini de kendisinden vareden Allah'tır." (el-A'raf, 7/189; bk. en-Nahl, 16/72; er-Rum, 30/21.)
Enes b. Malik (r.a)'ın naklettiğine göre, Rasülullah (s.a.s)'in eşleriden, Allah Rasulünün günlük ibadetlerini soran üç kişilik heyet onun ibadetini az bulmuş olacaklar ki kendi aralarında şöyle dediler. "Hz. Peygamberle biz bir olabilir miyiz? Onun geçmişteki ve gelecekteki günahları bağışlanmıştır. İçlerinden biri tüm geceyi namaz kılmakla geçireceğini, diğeri devamlı oruç tutacağını ve üçüncüsü de kadınlara yaklaşmayacağını ifade ettiler." Daha sonra durumu öğrenen Allah elçisi şöyle buyurdu: "Allah'a yemin olsun ki, ben sizin Allah'tan en çok korkanınız ve O'ndan en fazla sakınanınızım; fakat zaman zaman oruç tutar ve iftar ederim; namaz kılar ve uzanıp yatar, dinlenirim; kadınlarla da evlenirim. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse, o benden (benim ümmetimden) değildir." (Buharî, Nikah, 1; Müslim, Sıyam, 74, 79.)
Allah'ın Rasulü evlenme imkanı bulamayan gençlere şöyle buyurmuştur. "Ey gençler!, sizden evlenmeye gücü yeten kimse hemen evlensin, zira evlilik gözü haramdan en iyi korur ve cinsel oraganın en sağlam kalesidir. Evlenmeye imkanı olmayan ise oruç tutsun. Çünkü oruç cinsel isteği kırar." (Buharî, Savm, 1, Nikah, 2,3; Müslim, Nikah, 1,3; Ebü Davud, Nikah, 1; İbn Mace, Nikah,1.)
Kur'an-ı Kerîm'de mü'min bir erkeğin ancak iki çeşit kadınla ilişki kurabileceği belirtilir. Bunlar da nikahlı eşi veya sahip olduğu cariyeden ibarettir. "Onlar ki, ırzlarını korurlar. Ancak eşleri ve sahip oldukları cariyeler bunun dışındadır. Bunlarla olan meşru ilişkilerinden dolayı onlar kınanmazlar. Kim bunun ötesine geçerse, işte onlar sınırı aşan kimselerdir." (el-Mü'minun, 22/5-7; krş. el-Mearîc, 70/29-31.)
Buna göre İslam'da bu meşru cinsel tatmin dışında kalan ilişkiler yasaklanmıştır. Zina, eşcinsellik, elle tatmin vb. bunlar arasında sayılabilir. Bütün bu yasakların gayesi ferdin fizik ve ruh sağlığını, aile yuvasını ve özellikle bu yuvanın özünü oluşturan kadını korumaktır. Bu yasakları ve müeyyidelerini kısaca açıklayacağız.
2) Zina yasağı ve kapsamı:
Zina; bir kadınla nikahsız veya haksız olarak cinsel ilişkide bulunmaktır. Bir fıkıh terimi olarak zina şöyle tarif edilmiştir: "İslamî hükümlerle yükümlü bulunan bir erkeğin, kendisine cinsel istek duyulacak yaştaki bir kadına, İslam ülkesinde, nikah akdine veya cariyelik statüsü gibi haklı bir nedene dayanmaksızın önden cinsel ilişkide bulunmasıdır."
Zina, İslam'da ve önceki bütün semavî dinlerde yasaklanmış ve çok çirkin bir fiil olarak nitelendirilmiştir. O, büyük günahlardan olup, ırz ve neseplere yönelik bir suç olduğu için cezası da hadlerin en şiddetlisidir.
Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, çok çirkin bir iş ve kötü bir yoldur." (el-İsra, 17/32) "Onlar Allah ile birlikte başka ilaha dua etmezler. Haksız yere, Allah'ın haram kıldığı kimseyi öldürmezler ve zina da etmezler. Kim bunları yaparsa cezaya çarpar. Ona kıyamet gününde kat kat azap verilir ve o azabın içinde alçaltılmış olarak sonsuza kadar bırakılırlar." (el-Furkan, 25/68-69; Bundan sonra gelen iki ayette tevbe edip imanını yenileyen ve güzel amel yapanlar bu azaptan istisna edilmiştir.) "Ey Muhammed! Mü'min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını ve namuslarını korusunlar. Böyle davranmak onlar için daha temiz ve daha hayırlıdır." (en-Nur, 24/30.) "Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını ve namuslarını korusunlar, görünmesi zaruri olanlar dışında zinetlerini gösîermesinler. Baş örtülerini de yanlarına sarkıtsınlar." (en-Nur, 24/31.)
Hz. Peygamber'in zinayı kötüleyen ve onun ahirette meydana getireceği sıkıntıları dile getiren çeşitli hadisleri vardır. Zinayı büyük günahlar arasında sayan, (bk. Buharî, Vesaya, 23, Edeb, 6; Müslim, İman, 38; Ebü Davud, Vesaya, 10; Tirmizî, Tefsir, 5.) zina eden kimsenin mü'min olarak zina etmiş olamayacağını bildiren (Ebu Davud, Sünne, 15; Krş. Tirmizî, iman, 11.) ve zinanın açıkta işlenişinin bir kıyamet belirtisi olduğunu belirten (Buharî, Hudüd, 22, Talak, 11; Ebu Davud, Hudud, 17.) hadisleri örnek olarak verilebilir.
İslam'ın yasakladığı bir fiili işleyen için, ayet veya hadisle belirlenmiş olan cezaya "had cezası" denir. Çoğulu "hudûd"tur. Nass'la belirlenmiş ceza çeşitleri çok azdır. Bunlar beş tane olup şunlardır: a) Zina; bekar için 100 celde, evli için recm cezası, b) Hırsızlık; el kesme cezası, c) İçki içme; 40-80 değnek, d) Yol kesme; suçun ağırlığına göre; öldürülme, asılma veya kol ile bacağın çapraz şekilde kesilmesi, e) Zina iftirası; seksen değnek cezası. Kul hakkına yönelik kısas da, nass'ların belirlediği cezalardandır.
Yukarıda belirtilenlerin dışında kalan ve İslam Devleti tarafından belirlenen cezalara ise "ta'zîr cezası" denir.
3) Zina için nass'larda öngörülen ceza:
İslam'da cezanın caydırıcı olmasına önem verilmiştir. Bu yüzden suç işleyen teşhir edilir ve ceza toplum içinde açıkta uygulanır.
Kur'an-ı Kerîm'de, şöyle buyurulur: "Zina eden kadın ve zina eden erkekten herbirine yüz değnek vurun. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, bunlara Allah'ın dinini uygulama konusunda acıyacağınız tutmasın. Mü'minlerden bir topluluk da, onların cezası na şahit olsun." (en-Nur, 24/2.)
Bu ayette bekar olan erkek veya kadının zina fiiline verilecek ceza belirlenmiştir. Değnek vurma (celde), ete geçmemek üzere, yalnız deriyi etkileyecek şekilde vurmak demektir. Vururken yalnız kürk, manto ve palto gibi kalın giysiler çıkartılır, diğerleri çıkarılmaz.
Evli, iffetli erkek veya kadına uygulanacak recm cezası ise sünnetle sabittir.
Hadiste şöyle buyurulur: "(Evlenmiş) yaşlı erkek ve yaşlı kadın zina ederlerse, onları recmediniz." (İbn, Mace, Hudud, 9; Malik, Muvatta', Hudud, 10; Darîmî, Hudüd, 16; A. b. Hanbel,V,132,183.) Hz. Peygamber (s.a.s), erkek ve kadın iki yahudiye ve ashab-ı kiram'dan Maiz ile Beni Gamid'ten bir kadına recm cezası uygulamıştır. Recm'in meşru oluşu üzerinde sahabenin görüş birliği vardır.
Zina cezası Allah'a ait haklardandır. Bu, aileye, nesle ve toplum düzenine karşı işlenen bir suç olduğu için toplum haklarından sayılır.
4) Zina cezasının uygulanma şartları:
Zina eden erkek veya kadına ceza uygulanabilmesi için aşağıdaki şartların bulunması gerekir.
a) Zina eden erkeğin erginlik çağına ulaşmış olması gerekir. Ergin olmayan çocuğa had uygulanmaz.
b) Zina edilen kadının da ergin veya kendisine cinsel istek duyulan bir yaşta olması gerekir. Küçük kız çocuğu ile zina edilmesi halinde zina eden erkeğe de kıza da had cezası gerekmez. Ergin olmayan çocukla cinsel temasta bulunan kadına da had uygulanmaz. Burada fiilin haram olması yanında İslam Devletinin koyacağı ta'zîr cezası ile kızlığın kaybedilmesi gibi durumlarda ayrıca diyet (maddî tazminat) cezası devreye girer.
c) Zina edenlerin akıllı olması gerekir. Akıl hastasına had uygulanmaz.
Mezhep imamları çocuk ve akıl hastasına zina haddinin gerekmediği konusunda görüş birliği içindedir. Delil şu hadistir. "Üç kişiden kalem kaldırılmıştır. Çocuktan ergin oluncaya, uyuyandan uyanıncaya ve akıl hastasından iyileşinceye kadar." (Ebu Davud, Hudud, 17) Diğer yandan akıllı bir erkek akıl hastası bir kadınla veya akıl hastası bir erkek akıllı bir kadınla zorlama olmaksızın zina etse, bu ikisinden akıllı olana had cezası uygulanır.
d) Çoğunluk fakihlere göre, müslümanla gayri müslimin zinasında had cezası uygulanır. Fakat Hanefîlere göre, evlenmiş bulunan (muhsan) gayri müslime recm uygulanmaz değnek vurulur.
Malikîlere göre, iki gayri müslim birbiriyle zina etse, bunlara had uygulanmaz. Fakat bunlar zinalarını açığa vururlarsa te'dib edilirler. Kafir bir erkek, müslüman kadını zinaya zorlarsa öldürülür.
Şafiî ve Hanbelîlere göre pasaportlu gayri müslim yabancılara ne zina ve ne de içki içme cezası verilmez. Çünkü bunlar Allah haklarından olup, müste'menler bu hakları üstlenmemiştir.
e) Zinanın istekle yapılmış olması gerekir. Çoğunluk fakihlere göre zinaya zorlanan kimseye had uygulanmaz. Hadiste şöyle buyurulmuştur: "Ümmetimden yanılma, unutma veya zorlanma sonucunda işledikleri fiilin hükmü kaldırılmıştır." (Buharî, Hudud, 22, Talak, 11; Ebu Davud, Hudud, 17; Tirmizî, Hudud, 1; İbn Mace, Talak, 15.)
Çoğunluk İslam fakîhlerine göre, zinaya zorlanan erkeğe de had cezası uygulanmaz. Delil, yukarıda verdiğimiz hadisin genel anlamı ve suçluda zorlanma özrünün bulunmasıdır.
Ebu Hanîfe ise, erkek için önceleri yalnız devlet yöneticilerinin zinaya zorlamasını haddi düşüren bir neden olarak görürken, sonraki görüşünde, her çeşit zorlamanın haddi düşürebileceğini söylemiştir. Çünkü zorlanan kimsenin, kimi zaman istemediği halde cinsel birleşmeye gücü yetebilir. (bk. el-Kasanî, a.g.e., VII, 34,18; İbn Rüşd, a.g.e., II, 267,431; İbn Kudame, el-Muğnî, 3, bask, Kahire, 1970, VIII, 187, 205; ez-Zühaylî, a.g.e., VI, 27 vd.; Bilmen, a.g.e., III, 197.)
f) Zinanın insanla yapılmış olması gerekir. Üç mezhebe ve Şafiîlerde sağlam görüşe göre hayvanla cinsel temas edene had cezası gerekmez, ta'zîr uygulanır. Hayvan öldürülmez ve çoğunluk müctehitlere göre onun etinin yenilmesinde de bir sakınca yoktur. Hanbelîlere göre, fiil iki erkeğin şahitliği ile sabit olursa hayvan öldürülür, eti yenmez ve hayvanın tazmin edilmesi gerekir. (bk. Tirmizî, Hudud, 24; A. b. Hanbel, l, 217, Hamdi Döndüren, «Zina» Mad. Şamil İslam Ansik. VI, 477-482)
g) Cinsel birleşmenin önden olması ve sünnet yerinin girmiş bulunması gerekir. Arkadan ilişki, yani livata Ebu Hanîfe'ye göre yalnız ta'zir cezasını gerektirir. Ebu Yusuf, İmam Muhammed ve diğer üç mezhebe göre ise livata, haddi gerektirir.
Yabancı bir kadına öpme, sarılma veya cinsel organın dışında uyluk, karın vb. başka yere temas ise yalnız ta'ziri gerektirir. Çünkü bu, şer'an kendisine bir şey takdir edilmeyen münker bir fiildir.
h) Zinanın bir nikah şüphesine dayalı olarak işlenmemesi gerekir. Çoğunluk müctehitlere göre, bir kimse yabancı bir kadınla kendi eşi veya cariyesi sanarak cinsel temasta bulunsa had gerekmez. Ancak kadın bilerek susmuş ve zinaya razı olmuşsa yalnız ona had cezası uygulanır.
Ebu Hanîfe ve Ebu Yusuf'a göre ise, zina konusunda "şahısta yanılma" iddiası dikkate alınmaz. Çünkü bu durumda, fiili işleyenden şüphe kalkmaz.
Evliliğin batıl oluşu konusunda, mezhepler arasında görüş birliği varsa, bundan sonraki cinsel birleşme had cezasını gerektirir. İki kız kardeşi bir nikah altında toplamak, beşinci eşle evlenmek, nesep veya süt yönünden haram olan bir kadınla evlenmek, iddet beklemekte olan kadınla veya üç talakla boşadığı kadınla hülleden, (başka bir erkekle evlenip, bu evliliğin herhangi bir nedenle sona ermesinden) önce evlenmek bu niteliktedir. Ancak taraflar bütün bunların haramlığını bilmediklerini öne sürerlerse, burada önceye ait bilmemek bir özür sayılır ve cinsel birleşme durumunda had cezası uygulanmaz.
Zinanın bir para karşılığında olması halinde, Ebu Hanîfe'ye göre, her ikisine de had cezası uygulanmaz. Çünkü bu durum bir mehir karşılığında nikah akdine benzemektedir. Burada şüpheden dolayı had düşer. Ancak fiil haram olduğu için, İslam Devleti'nin bu konuda koyduğu bir ceza varsa (ta'zir) bu uygulanır. Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'e göre, zinada paranın bulunması, sonucu etkilemez. (Bilmen, İstilahat-ı Fıkhıyye Kamusu, İst, 1968, III, 197 vd.) Mut'a nikahı da, temelde bir bedele dayandığı için yukarıdaki hükümlere bağlı olsa gerektir. İleride, mut'a evliliğini ayrıca inceleyeceğiz.
i) Zinanın daru'l-İslam'da olması gerekir. Aksi halde had cezası uygulanmaz. Çünkü İslam Devleti, darulharp veya darulbağy (asiler ülkesi) üzerinde velayet yetkisi kullanamaz. Yani onun, orada hadleri uygulamaya gücü yetmez. Ancak darulharp'te İslam toplumuna azınlık olarak kendi dini inanç ve hükümlerini yaşama ve uygulama hakkı tanınmışsa, bu takdirde müslümanların fedaratif bir yapı veya çok hukuklu bir sistem içinde, İslam'ın "muamelat ve ukübata ilişkin esaslarını uygulamaları da mümkündür. Artık bu statüyü benimseyip İslam toplumuna bağlanan mü'minler için, uygulanması İslam Devletinin varlığına bağlı olan hükümler de bağlayıcı olur.
5) Zina cezasının çeşitleri:
Zina cezası, bu fiili işleyenin bekar veya evli oluşuna göre ikiye ayrılır. Bekar kimseler için değnek (celde) ve evlilerin zinasında recm cezası. İslam Devleti'nin koyacağı ta'zir cezası ile sürgün de bunlar arasında sayılabilir.
a) Yüz değnek (celde) cezası:
Bekar erkek veya kadın için zina cezası yüz değnek olup, Kur'an-ı Kerim'de belirlenen bir ceza türüdür. "Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun" ayeti bunun delilidir. (en-Nur, 24/2.)
İslam'ın ilk dönemlerinde bekarın zinasına yüz değnek yanında bir yıl süreyle sürgün cezası da uygulanıyordu. Hadiste şöyle buyurulur: "Bekar'ın bekar'la zinası için yüz değnek ve bir yıl sürgün. Dulun dulla zinası için ise yüz değnek ve taşla recm vardır."(İbn Mace, Hudud, 7.)Ancak Nur süresi inince bekarlar için yalnız değnek (celde), evli olanlar (muhsan) için ise sünnetle recm cezası belirlenmiştir. (es-Serahsî, el-Mebsût, IX, 36 vd.)
Hanefîlere göre sürgün, bir had cezası değil, İslam Devlet başkanının takdirine bırakılan bir ta'zir cezası niteliğindedir. O, sürgünde bir yarar görürse uygulayabilir. Nitekim zina edenin gerektiğinde tevbe edinceye kadar hapsedilebilmesi de bu niteliktedir.
Şafiî ve Hanbelîlere göre celde ve bir yıl sürgün birlikte uygulanır. Sürgün yeri, seferilik mesafesinden uzakta olmalıdır. Diğer yandan kadın, sürgüne kocası veya mahrem bir hısımı ile birlikte gönderilmelidir. Çünkü Allah'ın Rasulü; "Kadın yanında kocası veya mahremi bulunmadıkça yolculuğa çıkamaz" (Buharî, Taksîr, 4, Mescidü Mekke, 6, Sayd, 26, Savm, 67; Ebu Davud, Menasik, 3; Müslim, Hacc,413-414.) buyurmuştur.
Malikîlere göre ise yalnız erkek sürgün edilir, yani bulunduğu beldeden uzakta hapsedilir. Kadın gittiği yerde de zina etmemesi için sürgün edilmez.
Yukandaki hadisin sonunda, evli için öngörülen celde ve taşla recm, dört mezhepçe amel edilmeyen bir esastır. Çünkü evli için yalnız recmi öngören hadisler daha sağlamdır. Nitekim Ebu Hüreyre ve Zeyd b. Halid'ten bir topluluğun naklettiği işçinin kıssasında, Hz. Peygamber bekar olan işçi için yüz değnek ve bir yıl sürgün cezasına, kadın için ise yalnız recm cezasına hükmetmiştir. (bk. es-Serahsî, a.g.e., IX, 37; ez-Zühaylî, a.g.e., VI, 39.)
b) Recm cezası:
Recm; evli veya dul (muhsan) olarak zina eden erkek veya kadına sünnetle belirlenen bir ceza türüdür. Hz. Ömer, Rasulullah (s.a.s)'den işittiği; "Yaşlı erkekle yaşlı kadın zina ederlerse, onları recmedin" ifadesinin
Kur'an'dan bir ayet olduğunu söylemişse de başka şahit bulunmadığı için bu ibare Kur'an-ı Kerîme alınmamıştır. Diğer yandan Ömer (r.a) halifeliği sırasında Medine minberinden recmi ilan etmiş ve sahabe topluluğundan hiç kimse buna karşı çıkmamıştır. (bk. es-Serahsî, a.g.e., IX, 37; Ahmed Davudoğlu, Sahih-i Müslim, Terceme ve Şerhi, İstanbul 1978, VIII, 350.)
Hz. Peygamberin recm cezasını uygulama örnekleri:
1. İşverenin eşiyle zina eden bekar işçiye yüz değnek ve bir yıl sürgün cezası, kadına ise evli olduğu için recm cezası uygulanmıştır.
Zina eden kadının kocası ile işçinin babası Hz. Peygamber'e başvurarak "Allah'ın kitabı" ile hüküm verilmesini istemişlerdi. İşçinin babası, İslamî hükmü bilmediği için daha önce, oğlu adına yüz koyun ve bir cariyeyi kurtuluş fidyesi olarak vermişti. Hz. Peygamber kendilerine şöyle buyurdu: "Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, aranızda Allah'ın kitabı ile hükmedeceğim. Cariye ve koyunlar geri verilecek. Oğluna yüz değnekle bir yıl sürgün gerek. Ey Uneys! Sen de bu adamın karısına git. Eğer zinasını itiraf ederse, onu recmet". Uneys (r.a.) kadına gitmiş ve kadın suçunu itiraf ettiği için Hz. Peygamber'in emri ile recm edilmiştir.(Müslim, Hudüd, 25; Buharî, Hudüd, 3, 38, 46, Vekalet, 13. Hadisi; Ebü Hureyre ile Zeyd b. Halid el-Kühenî nakletmiştir.) ( Ebü Hanîfe'ye göre bu hadisteki bir yıl sürgün, celde ayetine ilave niteliğinde olup, ayet inince bu ilave kısım neshedilmiştir. Ancak İslam Devlet başkanı bunu bir ta'zir cezası olarak verebilir.)
2. Zinasını dört defa ikrar eden Maiz b. Malik (r.a)'in recm edilmesi.
Maiz Hz. Peygambere gelerek zina suçunu itiraf etmiş ve bu ikrarını ayrı zamanlarda gelerek dört defa yenilemiştir. Nebî (s.a.s.) onun akıl hastası veya sarhoş olup olmadığını soruşturduktan sonra recm edilmesini emir buyurmuştur. Sahabiler recimden sonra ikiye ayrıldı. Bir kısmı Maiz helak oldu, derken bir kısım sahabiler de onun en büyük tevbeyi yapmış olduğunu söylediler. Bunun üzerine Allah'ın Rasülü şöyle buyurdu: "Maiz öyle bir tevbe etti ki, bu tevbe bir ümmet arasında paylaştırılsa onlara yeterdi."(Müslim, Hudüd, 22; eş-Şevkanî, Neylü'l-Evtar, VII, 95, 109; Zeylaî, Nasbu'r-Raye, III 314 vd.)
3. Gamid'li evli kadının zinadan dolayı recmedilmesi.
Maiz'in recmedilmesinden kısa bir süre sonra Ezd kabilesinin Gamid kolundan bir kadın geldi ve "Ey Allah'ın Rasülü! Beni temizle" dedi. Hz. Peygamber "Yazıklar olsun sana. Çık git, Allah'a tevbe ve istiğfar et" buyurdu. Kadın; "Beni, Maiz'i çevirdiğin gibi geri çevirmek istiyorsun" deyince, Hz. Peygamber durumunu sordu. Zinadan gebe olduğu anlaşılınca, doğumdan sonra gelmesini söyledi. Doğumdan sonra da, çocuğun bir süre anne sütü emmesine izin verildi. Daha sonra bir sahabi, çocuğun bakımını üstlendi ve Allah elçisinin emri ile Gamid'li kadın recm edildi.
Halid b. Velid'in (ö. 21/641) bu kadın hakkında bazı kötü sözler söylemesi üzerine Allah'ın Rasulü şöyle buyurdu: "Ey Halid! Allah'a yemin olsun, bu kadın öyle bir tevbe etti ki, onu bir baççı (vergi memuru) yapsaydı, şüphesiz mağfiret olunurdu. Onu kevser suyunun başında görüyorum" (bk. Müslim, Hudud, 22, 23, 24; İbn Mace, Diyat, 36; Malik, Muvatta', Hudud, 11.) Sonra cenaze namazını kıldırmış ve kadın defnedilmiştir.
4. Evli bulunan yahudi erkeği ile yahudi kadının zina nedeniyle recm edilmesi.
Abdullah b. Ömer (r. anhuma)'nın naklettiğine göre, Allah'ın Rasülüne zina eden bir yahudi erkeği ile yahudi kadını getirilmişti. Hz. Peygamber Tevrat'ta evlilerin zinası için konulan cezayı sorunca, Tevrat'a bakan bir yahudi genci "recm" ifadesini atlayarak okumak istedi. Durumu fark eden ve temelde bir yahudi olan Abdullah b. Selam (r.a.), okuyan yahudinin elini Tevrat'ın üzerinden kaldırtınca, recm ayeti görüldü ve her iki yahudi hakkında evli olarak zina ettikleri için recm uygulandı. (bk. Müslim, Hudud, 26, 28.)
Hanefîlere ve İmam Şafiî'den bir görüşe göre ehl-i küfür, İslam mahkemesine başvurursa, hakimin Allah'ın hükmü ile karar vermesi gerekir. Bu konuda hakime verilen seçmeli hak neshedilmiştir. Diğer yandan Ebu Hanîfe şöyle demiştir: "Gayri müslim eşler, İslam mahkemesine birlikte başvurursa, aralarında adaletle hükmetmek gerekir. Yalnız kadın gelir, kocası razı olmazsa hakim hüküm veremez". Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'e göre ise hüküm verebilir. (Davudoğlu, a.g.e., VIII, 376.)
Recm için erkek veya kadının "muhsan" olması gerekir. Bir kimsenin muhsan sayılması için yedi niteliğin bulunması şarttır. Bunlar: Akıllı olmak, ergin bulunmak, hür ve müslüman olmak ve sahih nikahlı eşiyle cinsel temasta bulunmuş olmaktır. Muhsanlık şifalının devamı için, evliliğin devam etmekte olması şart değildir. Bu yüzden ömründe bir defa evlenen ve eşi ile cinsel temasta bulunan kimse de muhsan olabilir. (Bilmen, a.g.e., III, 201)
6) Zinanın hakim önünde tesbiti:
Zinanın ikrar veya şahitle sabit olabileceği konusunda görüş birliği vardır.
a) Zinanın ikrar yoluyla sabit olması:
İslam'da had cezalarının tesbit yöntemleri birbirinden farklıdır. Bunu suçun niteliği belirler. Nitekim çalınan malın hırsızın elinde bulunması hırsızlık fiilinin delili olurken, ağzı şarap kokan kimseyi de bu durumu ele vermiş olur. İslam zinanın tesbitini ise çok ağır şartlara bağlamış ve kişiyi temize çıkarmak için çeşitli fırsatlar vermiştir. Bu yüzden zina ikrarı özel şartlara bağlanmıştır. İkrarın hakim önünde ayrı ayrı meclislerde ve dört kere yapılması, ikrarda bulunanın akıl hastası veya sarhoş olmaması ve dış görünüş bakımından da zina edecek durumda bulunması bu şartlar arasında sayılabilir.
Zina ikrarında zaman aşımına itibar edilmez. Diğer yandan, kendisiyle zina edildiği ileri sürülen erkek veya kadının mahkemede hazır bulunması şart olmadığı gibi, karşı taraf zinayı inkar etse bile, itiraf edene had cezası uygulanabilir. Nitekim işçinin zinası olayında Allah'ın Rasülü erkeğe dayak ve bir yıl sürgün cezası öngörürken; kadın için, "Ey Ümeys! O kadına git, itirafta bulunursa, onu recm et" buyurmuştur. Şafiî ve Malikiler, burada dört kere ikrardan söz edilmediği için, bir kere ikrarı zinanın sabit olması için yeterli bulur.
b) Dört şahitle isbat:
İkrar bulunmadığı zaman, zinanın müslüman, erkek, adaletli ve hür dört şahitle isbat edilmesi de mümkündür. Allah Teala şöyle buyurur: "Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin." (en-Nisa,4/15.) Diğer yandan Hz. Aişe'ye zina iftirası atan veya bunun dedikodusunu yapanlar için Yüce Allah şöyle buyurur: "Buna karşı dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Mademki onlar bu şahitleri getiremediler, o halde onlar Allah indinde yalancıların ta kendileridir." (en-Nur, 24/13)
Dört şahidin de zina fiilini bizzat görmesi, zinanın yeri ve zamanı konusunda aynı şeyleri söylemesi gerekir. Şahit beyanları arasında çelişki bulunur ve bu çelişki yeni sorularla giderilemezse şahitlerin şahitlikleri reddedilir. Çünkü şahit ifadelerinin kesin ve çelişkisiz olması gerekir. Aksi halde suç üzerinde şüphe doğar. Şüphe ise haddi düşürür. Nitekim hadiste; "Gücünüzün yettiği kadar, şüphe bulununca hadleri düşürünüz" (Tirmizi, Hudud, 2; İbn Mace, Hudud, 5; Ebu Davud, Salat, 14) buyurulur.
Diğer yandan bekar veya dul kadının gebe olması veya evlilikten sonra altı ay geçmeden doğum yapması gibi durumlarda, doğan çocuk zinanın bir şahidi sayılır. Nitekim Hz. Ali'nin evlilikten sonra altı ay geçmeden doğum yapan kadına zina cezası uyguladığı nakledilmiştir.
7) Zina cezasının infaz şartları:
a) İslam devletinin varlığı:
Had cezası, zina fiili darul İslam sayılan bir yerde işlendiği takdirde uygulanır. Bu konuda İslam müctehitlerinin görüş birliği vardır. Çünkü Hz. Peygamber döneminde onun izni olmadan hiç bir had uygulanmamıştır. Raşid halifeler döneminde de onlardan izinsiz bir haddin uygulandığı nakledilmemiştir. Ancak Yemen, Mısır, Suriye, Irak gibi taşra yönetimlerinde de valî ve kadılar hadleri merkezden aldıkları velayet yetkisiyle uyguluyordu. Yargı tarafsız bir makamın araya girip hakem rolü oynaması ve verilecek cezayı uygulaması ilkesine dayanır. Diğer yandan hadlerin tesbiti araştırma ve içtihadı gerektirir. Davacı, davalıyı suçlar, mahkum eder ve cezayı da bizzat infaza kalkışırsa zulüm ve haksızlıklardan güvende olunamaz.
Diğer yandan yukarıda da belirttiğimiz gibi müslümanların azınlıkta olduğu ülkelerde federatif yapı veya çok hukuklu sistem içinde İslamî hükümlerin, federal bir anayasa çerçevesinde de uygulanması mümkündür.
b) Recm uygulamasına önce şahitlerin başlaması:
Bekarların zina cezası olan celde'de şahitlerin infaza önce başlaması şartı aranmaz. Çünkü onlar infaz şeklini bilmeyebilir.
Recm'de ise infaza önce şahitlerin başlaması ve uygulama sonuna kadar hazır bulunması da şarttır. Bu durum, son ana kadar haddi düşürmeye fırsat vermek içindir. Çünkü şahitler herhangi bir tereddütleri varsa, her an dönebilirler. Bu takdirde ceza düşer.
c) Değnek cezasında suçlunun helaki tehlikesinin bulunmaması gerekir.
Bu yüzden dayağın çok sıcak veya çok soğuk havada yahut hastalık, gebelik veya lohusalık gibi durumlarda infaz edilmeyip geciktirilmesi gerekir. Ancak Şafiî ve Hanbeliler, iyileşme umudu olmayan hastalığı bunun dışında tutarlar.
Değnek cezası yalnız deriye acı verecek şekilde ne ince ve ne de kalın olmayan budaksız orta bir değnekle bir veya iki gün içinde yüz defa vurma şeklin de infaz edilir. Erkekte dış giysiler çıkartılır ve avret yeri kapalı bulundurulur. Yüz, baş, karın, sırt ve cinsel organ gibi ölüme yol açabilecek yerlere vurulmaz.
Vuruşlar omuz, kol, baldırlar ve ayak gibi uzuvlara yayılır.
Suçlu kadın ise, celde (vurma), oturduğu yerde infaz edilir. Yalnız manto, kürk gibi kalın giysisi çıkarılır. (bk. el-Kasanî, a.g.e., VII, 57 vd.; İbnü'l-Hümam, a.g.e., IV, 121 vd,; İbn Rüşd, a.g.e., lll, 428; Zeylaî, a.g.e. III, 319 vd.)
Sonuç ve değerlendirme:
İslam'da cehennem karşısında cennet, günah karşısında af ve mağfiret birlikte bulunur. Allah Teala kimi hakları korumak için şiddetli cezalar koymuş, fakat buna karşılık da kişinin İslamî hükümlere samimi olarak teslim ve razı olma durumuna göre, kuluna rahmet ve mağfireti ile de muamele etmiştir.
Nitekim Kur'an-ı Kerim'de haksız yere cana kıyan veya zina edenlerin kıyamet günü, alçaltılmış olarak, sürekli bir şekilde azapta kalacakları bildirildikten sonra şöyle buyurulur: "Ancak tevbe edip, imanını yenileyen ve salih amel işleyenler bunun dışındadır. Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Yine kim tevbe edip, salih amel işlerse, şüphesiz o tevbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner." (el-Furkan, 25/70, 71.)
İslam'da zina fiilinin ortaya çıkması değil, setredilmesi, gizli tutulması, hatta şahitlik etmeyerek cezanın düşmesine yardımcı olunması daha faziletli sayılmıştır. Nitekim Allah elçisi, zinasını ikrar eden Maiz'e "Belki ona sadece dokunmuş veya yalnız onu öpmüş olmayasın." (Buharî, Hudud, 28; Ebu Davud, Hudud, 23; A.b. Hanbel, l, 238, 255, 270.466. eş-Şevkanî, Neylü'l-Evtar, VII, 102.) sözleriyle ikrarından dönebileceğini telkin buyurmuştur. Hatta ceza uygulanırken Maiz'in kaçmaya yöneldiğini, infazdan sonra öğrenen Allah'ın elçisi şöyle buyurmuştur: "Keşke onu bıraksaydınız. Belki o tevbe edecek ve yüce Allah da tevbesini kabul buyuracaktı." (eş-Şevkani, Neylü'l-Evtar, VII, 102)
Diğer yandan infazdan sonra Maiz'in helak olduğunu söyleyenlere karşı Allah elçisinin söylediği şu sözler de Allah Teala'nın rahmetinin ne kadar geniş olduğunu gösterir. "Maiz Allah'ın hükmüne razı olmakla, öyle bir tevbe etti ki, bu tevbe bir ümmet arasında paylaştırılsa onlara yeterdi." Yine zinasını ikrar ederek Allah'ın hükmüne kendi rızası ile teslim olan Gamid'li kadının cenaze namazını bizzat Rasulullah (s.a.s) kıldırmış ve Hz. Ömer'in; "Zina ettiği halde onun cenaze namazını kılıyorsunuz" demesi üzerine de şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz, bu kadın öyle bir tevbe etti ki, Medine halkından yetmiş kişiye paylaştırılsa, onlara yeterdi. Ey Ömer! Sen, Allah için canını feda etmekten daha üstün bir tevbe şekli bulabilir misin." (Müslim, Hudud, 24, bk. İbn Mace, Diyat, 36; Malik, Muvatta', Hudüd, ıı.)
Zina cezasının, ayrı meclislerde dört kere ikrar veya dört erkek şahitle ispat şartına bağlanması bu cezayı adeta sembolik bir duruma getirmektedir. Çünkü zina fiilinin aynı anda dört şahit tarafından görülmesi imkansız gibidir. Ya fuhşu açıkça yapan veya bunu alışkanlık haline getirenler bu duruma düşebilir. Nitekim, Hz. Peygamber ve dört halife döneminde bu cezanın yok denilecek kadar az sayıda uygulanması bunu göstermektedir. Bir cezanın caydırıcı niteliğinin güçlü olması ve Demokles'in kılıcı gibi başın üstünde sürekli olarak varlığının hissedilmesi, geniş ölçüde uygulanmasından daha önemlidir. İslam, kadının iffetine ayrı bir önem vermiştir. İffet üzerinde dedikodu yapılmasına bile ağır müeyyide getirmiştir. Bir kimseye zina isnadında bulunan kimse bunu dört erkek şahitle ispat edemediği takdirde, "zina iftiracısı" durumuna düşer ve kendisine "kazif cezası" gerekir. Ayette şöyle buyurulur: "Namuslu ve hür kadınlara zina iftirası atan, sonra da bunu dört şahitle ispat edemeyen kimselere seksen değnek vurun. Onların ebedî olarak şahitliklerini kabul etmeyin. Onlar fasıkların ta kendileridir." (en-Nur, 24/4.)
Eğer kadına bu isnadı yapan kocası olur ve dört şahitle ispat edemezse, onun için "lian" veya "mulaâne (lanetleşme)" denilen bir yöntemle, hakim önünde evliliği sona erdirme hakkı tanınmıştır. Ashab-ı Kiramdan Hilal b. Ümeyye (r.a.) karısını zina ile itham edince, Allah'ın Rasülü, bunu dört şahitle ispat etmesini, aksi halde "kazf cezası (seksen değnek)" vurulacağını bildirdi. Bunun üzerine, aşağıdaki "lian" ayeti indi: "Hanımlarına zina isnat edip de, kendilerinden başka şahitleri olmayanların şahitliği, doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah'ı şahit tutup yemin etmesiyle olur. Beşinci defasında; eğer yalan söyleyenlerden ise, Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını diler. Kadının da kocasının yalancılardan olduğuna dair, Allah'ı dört defa şahit tutup yemin etmesi, cezayı kendisinden kaldırır. Beşinci defasında; kocası doğru söyleyenlerden ise, Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını diler." (en-Nur, 24/6-9.) Ayet ilk olarak Hilal ailesine uygulanmış ve Allah'ın Rasülü yeminleşmeleri sonunda eşlerin arasını ayırmıştır. (eş-Şevkanî, a.g.e., VI, 268; Sünnetten uygulama örnekleri için bk. Müslim, Lian, 4, 10,; Ebu Davud, Talak, 27; Tirmizî, Talak, 22, Tefsîru Sure 24/2; Nesaî, Talak, 42;Darimî, Nikah, 39.) Lian sonunda hakimin evliliğe son vermesi Ebu Hanîfe ve İmam Muhammed'e göre "bain talak", çoğunluk fakihlere göre ise "evliliği fesih" niteliğindedir. (bk. el-Kasanî, a.g.e., III, 244 vd.; İbnü'l-Humam, a.g.e., III, 253 vd.; İbn Rüşd, a.g.e, II, 120. vd.; İbn Kudame, el-Muğnî, VII, 410 vd.473.)
Sonuç olarak İslam cinsel hayatı düzene sokmuş, böylece nesep ve nesilleri koruma altına alırken, insan varlığının, anne-babanın şefkatli kollarında ve aile yuvası sıcaklığı içinde yetişmesini hedeflemiştir. Bu arada nesilleri zinadan koruma yanında, zina benzeri temaslardan uzak kalmaları için de bir takım tedbirler almıştır.

kaynak:
http://www.islamiyasam.com/modules/Evlilik_ve_Aile_Hayati/32.htm
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Lakin, 100 kisiyle zina eden kadin, evli de olsa, kocasi ile evliliklerine yani nikahlarina bir halellik getirmez... Yani nikahlari gecerlidir...



Hocaefendiye kizacagina ilmini gelistir... Bilgini gelistir...

Ama görüyorum ki küfretmekten okumaya gecemiyorsun...


Zinaya yaklaşmayın! O; hayâsızlık, çirkin, aşağı bir iş, kötü bir yoldur. İsra 32


Erkek ve Kadın ; Nikah kıyılıp evlendikten sonra kocasının nikahında iken; yabancı (kocasından başka) bir erkekle zina ederlerse .....


1- Nikah bağı kopar.

2- Erkek ben razıyım , karımı affettim, bir daha yapmayacak vs diyerek Evli kalmaya devem etmek istese de Evli kalamaz.
Kadının Zina yapması aradaki tüm bağı koparmıştır. Çünkü kadın namustur. Erkek üstün kılınmış ve talak yetkisi de kocadadır. Eğer Zina anının 4 şahidi yoksa cezası ahirete kalır ve erkek istemesede boşanmış olurlar, nikah düşer. Şahidler mevcut ise hadlerin uygulabildiği İslam devletinde kadın recm edilir.

kaynak: (bilgilerin devamı için de bakılabilir)

http://www.islam-tr.net/tevhid/27741-evli-iken-zina-eden-kadinin-hukmu-ve-nikahin-durumu.html
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Zina nikaha halel getirmez...
Lakin kadin ya da erkek, esinin zina ettigini bilirse, nikahi devem ettirmeyebilir, erkek hanimini bosar kadin da ser'i mahkemeye müracaat eder kadi nikahi tek tarafli fesheder...

Arkadas bunlari bilmeyerek hocaefendiye saldiriyormus...

Ne büyük cehalet...
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
kadinlara sesleniyorum...
Erkek zina yaparsa nikaha bir sey olmuyor, kadin yaparsa nikah düsüyor..
Toplumdaki kadin anlayisi bu, bizim mahallenin insanlarindaki anlayis bu...
Sevsinler sizin bakis acinizi...
Evli bir erkegin zina etmesi karisiyla kendi arasinda var olan nikahi düsürmez...
Evli bir kadinin da zina etmesi, kocasiyla var olan nikahini düsürmez...
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Soru: Evli bir erkek başka bir bayanla birlikte olursa eşiyle olan imam nikahı bozulur mu yani düşer mi?
Cevap:
Evli bir erkeğin nikahsız olarak başka bir kadınla birlikte olması zinadır. Zina da büyük günahlardan biridir. Değil o işi yapmak, ona yaklaşmak bile haram kılınmıştır:

“ Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.” (İsra, 17/32)

Erkek büyük bir günah işlemiştir ama bu büyük günahın nikahına bir zararı yoktur. Yaptığı bu kötü işten dolayı tevbe eder, Allah’tan bağışlanma diler, eşi de evliliğe devam etmek isterse yeni bir nikah kıymadan evliliklerine devam ederler.

Prof.Dr. Abdülaziz BAYINDIR
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
"Bununla birlikte evli bir erkeğin başka bir kadınla, evli bir kadının da bir başka erkekle birlikte olması, aralarındaki dinî nikâhı bozmaz. Yani bu çirkin fiili işlemekle nikâhları düşüp boşanma vaki olmaz..."

(www.mollacami.com)
 

PUTKIRAN

Kıdemli Üye
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
3,228
Tepkime puanı
189
Puanları
0
Konum
Ankara
Bekar erkek veya kadın için zina cezası yüz değnek olup, Kur'an-ı Kerim'de belirlenen bir ceza türüdür. "Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun" ayeti bunun delilidir. (en-Nur, 24/2.)
Bekarlar için olduğunun delili nedir?Ayette bekarlıktan bahsetmiyor.

"(Evlenmiş) yaşlı erkek ve yaşlı kadın zina ederlerse, onları recmediniz." (İbn, Mace, Hudud, 9; Malik, Muvatta', Hudud, 10; Darîmî, Hudüd, 16; A. b. Hanbel,V,132,183.)
Genç iseler ne olacak?
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Davaadami konumuz ifade ettikleriniz degil...
Konu gayet acik:
Evli bir erkek zina ederse,
Ya da,
Evli bir kadin zina ederse,
Aralarinda var olan nikah düser mi düsmez mi..?
Sen bundan sebep müftüye iyi bir hakarette bulundun...
Bunun cevabini ver, cezalari bir kenara birakiver...
Iki cümleyle ifade et...

NOT: Cok uzun cevaplar yazma... Ben yukarida kisa kisa ifade ettim, böyle olunca okunuyor yoksa okunmuyor... Bekliyorum...
 

kebîkec

İhvan Forum Üye
Katılım
21 Eyl 2007
Mesajlar
8,080
Tepkime puanı
1,922
Puanları
113
Millet yediği haltları tv den paylaşmış veya kendisi görülemediği için doğrulayamayacağımız bir kara propaganda yapmış. Hangi davanın adamıysa vatandaş ilahiyatçıya yen mi yemen ni tarzında girmiş mevzuya. Ne diyelim Allah herkese akıl fikir iman ve izan versin. Hadi hayırlı seyirler..


 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Kulaklarim duydu, bizim mahallenin babasindan...
Kizim, aksam her daim seni evimde beklerim... Disarda isin yoksa, kalma, yanlis bir seyler yapma, hakkinda iyi olmaz... Yaparsa da recmedilir...
Sira erkege gelince...
Erkegim benim, benim güzel oglum, kizlari tavlamaya devam... Sana yakisir benim güzel oglum...
Benim üzüldügüm sudur,
Koca koca alimler, kadini kiyametin alametlerinin bir fitnesi olarak ifade etmeleri...
Cahilleri anladik da, alimlerimizi nereye koyacagiz...

NOT:

Bir kiz zina isleyince, eger bu bilinirse, emir gelir "öldür!!!"

Bir erkek zina isleyince, eger bu bilinirse, emir gelir, "yakisir!!!"

Batil töreler bence birakiniz cahillerimizi alimlerimizi bile esir almistir...
 

alanyali07

Kıdemli Üye
Katılım
11 May 2008
Mesajlar
6,968
Tepkime puanı
845
Puanları
0
Benim üzüldügüm sudur,
Koca koca alimler, kadini kiyametin alametlerinin bir fitnesi olarak ifade etmeleri...
Cahilleri anladik da, alimlerimizi nereye koyacagiz...

.
belki de sorun kendini alim görüp cahil görmemendir meftun. hiç düşündün mü ? farkediyorum da forumda kendini büyük alimlerle eşdeğer olarak görüyorsun,Mahmud efendi kimdir gelsin, Abdulbaki efendi kimdir gelsin,Said nursi de kimdir, devamlı kendini yüksekte görüyorsun. bunu bi tavsiye olarak al,hakaret olarak alma.
Çünkü koca koca alim dediğin kişilerden ilmin irfanın yüksek mi ? tabiki değil. herkes kendi penceresinin genişliğine ,ilminin derinliğine göre olayları değerlendirebilir.
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Kabülümdür ama, ifadelerim kibrimin bir yansimasi degil, üzüntümün bel ki de orantisizca ifade edilmesidir...
Tesekkür ederim...
Kisa ama nadide ikaziniz üzerinde düsünecegim...
Insallah bendenize yararli olacaktir, inaniyorum...
Alanyali tekrar sagolasin...
Kibirlenmek falan yok... Bu bizlere yakismaz...
Benim niyyetimi Allah biliyor...
Neyse, güzel ve olmasi gereken uyarilari dikkate alirim... Senin ki de öyle olmus...
Selamlar...
Aslinda alimlere de bir sey dedigimiz yok...
Ben tenkit ettiginiz cümlelerimi muhataplarimin ifrat mi ifrat yorumlarina karsilik ifade ediyorum, bel ki böyle de olsa yanlis buluyorsunuz,
Dogrudur, bir sey diyemiyecegim...
Biraz da falancalara gönül verenler,
Özellerini, mahremlerini, bagliliklarini, inabe ile sevdiklerini, onlarla bire bir yasadiklari kerametlerini, uzaktan uzaga manen yaptiklarimi yardimlarini bir anlatmasalar, sizce de iyi olmaz mi...?
Bu arkadaslar muhatapta bulunmayan seyleri bulunuyormus gibi ifade edince bizler de yaziyoruz maal esef...
 

Yitik Lale

“Men dakka dukka”
Katılım
3 May 2010
Mesajlar
3,282
Tepkime puanı
810
Puanları
0
Programı izlemem şimdide izlemedim.Konu hakkında yorum yapmaktan içtinab ediyorum.Rabbim böyle günahlar işleyenleride,günahlarını aleni söyleyenleride ıslah etsin.Ve aleni söylemelerine sebep olan programcılarıda ıslah etsin.
Kur'an-ı Kerîm'de: "Ey inananlar! Zandan kaçınınız, zira zannın çoğu günahtır. Bir kimsenin noksanını ve ayıbını araştırmayınız." (Hucurât, 49/12) buyurulur.

Hz. Peygamber: "Müslümanların ayıplarını, gizli hallerini araştırmaya çalışırsan, onları ifsâd eder veya ifsâda yaklaştırmış olursun" (Ebû Dâvûd, Edeb, 37) buyurmuştur.
Hz. Peygamber (asm) bir gün minbere çıkarak; ayıp araştıranların zayıf imanlı kişiler olduğuna işaret edip şöyle seslendi: "Ey diliyle müslüman olup kalbiyle işlememiş olanlar gürûhu! Müslümanları üzmeyin, onları ayıplamayın ve onların kusurlarını araştırmayın. Şu bir gerçektir ki; her kim müslüman kardeşinin ayıbını araştırırsa Allah da onun ayıbını meydana çıkarır ve Allah her kimin ayıbını meydana koyarsa, evinin içinde bile olsa onu kepâze eder." (Tirmizî, Sünen, B. 84, 2101) "Müslüman kardeşinin ayıplarını örten, bir ölüyü diriltmiş gibidir. " (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58)

Örnekler çoğaltılabilir.Kısacası İslamiyet;kişi gizli bir günah işlemiş,bir fenalık yapmışsa bunun evinin içinde kalması,toplum arasında yayılmaması gerektiğini ısrarla belirtmektedir.

İlahyatçı konusuna gelince her zaman söylerim alim kişilere (söyledikleri ve yaptıkları benim fikriyatıma ters olsa bile) laf söylemek haddime değildir ama günümüz yeni yetme ilahyatçılar hakkında söyleyeceklerim var.
Kampüste ilahyatçılara rastlıyorumda özellikle bayanlara,giyim kuşam tam bir fiyasko.Erkeklerle mesafe denen bir kavram yok.Kimin eli kimin cebinde belli değil.Çocuklarımızın geleceğini bu ilahyatçılara teslim etme düşüncesi bile insanı deli etmeye yetiyor.Rabbim o günleri bana göstermesin :)
 
Üst