Ağlama karanfil
Profesör
- Katılım
- 30 Ocak 2008
- Mesajlar
- 1,048
- Tepkime puanı
- 311
- Puanları
- 0
- Yaş
- 106
buraya içimizden geldiği gibi yazmak isteyipte yazamadığımız göndermek isteyipte gönderemediğimiz mektuplarımızı yazalım
ben bir şiirle açılışı yapayım
gülüşünü aldığın güneşler doğar ülkeme
bilemezsin ne fırtınalar gördüm sensizlik yazlarında
umudum kırılmış gibi duruyor çıplak ağaçlarda
yazmak lazımdı, yeni dünyaları anlatmak gerekti
dünyaların döndüğü bir zaman diliminde ölmek vardı
kaçıp gitmek bu boğuk yılgınlıklardan...
yeni dünyaları hediye ettiğim çocuk gülüşlere aldanıp
suya kanar gibi hayata tutundum
şimdi her şey ters olsada düzgün görünüyor duvarlar
betona çarpıp düşmelerim kaygısızlıktan
örülmüş gerçekler var içimde
besleyip büyütüyorum kanadı kırık kuşları
insanlar düşüyor gözümden saygısızlıktan
hayatın ötesindeki tüm uçları
nefesime misafir edip bir ah çekiyorum
nedenini sorma bir nefrettir bu dünyaya ki
sigarama sarıp içiyorum...
sanki bitmeyecek gibi duruyor ömür takvimim
yaprakları ateşe düşüyor bir bir
yanıyorum her gün
belki düşler hala diridir
ben ölü geziyorken
kim bilir belkide beni ayakta tutan biridir
"son durak burası
durakta bekleyen bir gölge
istifa ediyorum hayattan
elimde mühürlü belge
dönebilsem kavşaktan
beni ayırt ederdin elbet
cümle yavşaktan
durmak bilmiyor saat
freni patlamış akrebin
gidiyorum gündüz gece
içimde binbir işkence
yüzüne tükürsen merkebin
anırır pislik koklamak için
düşündüm derince
yaratanın keremince
açığa alındım rüyalardan
anlayınca bitmeyen yeni hayatı
adımı sildim buğulu camlardan
yaşamak durur elbet
kıyımda köşemde
pılımı pırtımı toplayıp
anıların silindiği yeni ülkelere gitmek
işte hayalim buydu
engel olmazsa bir kıvılcım
bir yalan,
peşimden gelirdi bana inanan"
isimsiz mektuplar...
ben bir şiirle açılışı yapayım
gülüşünü aldığın güneşler doğar ülkeme
bilemezsin ne fırtınalar gördüm sensizlik yazlarında
umudum kırılmış gibi duruyor çıplak ağaçlarda
yazmak lazımdı, yeni dünyaları anlatmak gerekti
dünyaların döndüğü bir zaman diliminde ölmek vardı
kaçıp gitmek bu boğuk yılgınlıklardan...
yeni dünyaları hediye ettiğim çocuk gülüşlere aldanıp
suya kanar gibi hayata tutundum
şimdi her şey ters olsada düzgün görünüyor duvarlar
betona çarpıp düşmelerim kaygısızlıktan
örülmüş gerçekler var içimde
besleyip büyütüyorum kanadı kırık kuşları
insanlar düşüyor gözümden saygısızlıktan
hayatın ötesindeki tüm uçları
nefesime misafir edip bir ah çekiyorum
nedenini sorma bir nefrettir bu dünyaya ki
sigarama sarıp içiyorum...
sanki bitmeyecek gibi duruyor ömür takvimim
yaprakları ateşe düşüyor bir bir
yanıyorum her gün
belki düşler hala diridir
ben ölü geziyorken
kim bilir belkide beni ayakta tutan biridir
"son durak burası
durakta bekleyen bir gölge
istifa ediyorum hayattan
elimde mühürlü belge
dönebilsem kavşaktan
beni ayırt ederdin elbet
cümle yavşaktan
durmak bilmiyor saat
freni patlamış akrebin
gidiyorum gündüz gece
içimde binbir işkence
yüzüne tükürsen merkebin
anırır pislik koklamak için
düşündüm derince
yaratanın keremince
açığa alındım rüyalardan
anlayınca bitmeyen yeni hayatı
adımı sildim buğulu camlardan
yaşamak durur elbet
kıyımda köşemde
pılımı pırtımı toplayıp
anıların silindiği yeni ülkelere gitmek
işte hayalim buydu
engel olmazsa bir kıvılcım
bir yalan,
peşimden gelirdi bana inanan"
isimsiz mektuplar...