Bugün ilk defa birkaç katliam videosu izledim. Ellerine silah almışlar yakaladıklarını kurşuna diziyorlar. Ölen de tekbir getiriyor öldürülen de. Bu nasıl bir psiko olabilir, diye düşündüm.
Yaklaşık 15 yıldır dünyanın her yerinde gençler savaş oyunları ile büyüyor. Bu oyunların HD kalitesi arttıkça verdiği haz da artıyor. HD denen şey bir yere kadar. Ötesini arıyor. Ötesini aradığının farkında olması gerekmiyor. Vücut istiyor bunu. Tıpkı cinsel iç dürtü gibi bu da bir çeşit dürtü. Tabi bu genç bu dürtüyü yorumlayamıyor. Çünki karşılığı yok ki nasıl izah etsin? Ne olyor? Bir boşluğa düşüyor. Düştüğü boşluğu çaktırmamaya çalışıyor. Bastırabildiğince bastırıyor ama anlamlandıramıyor bunu.
Bastırılmış duygular öyle bir şeydir ki zahir alemde karşılığını bulur bulmaz gizlendiği köşeden başını çıkartır. Kişinin kendisi bile buna şaşırır ve buna anlam veremez. İşte bütün bu manzaranın içine bir tek kişi lazım. Oluşan niteliğe nicelik verecek kişi. Yani isim koyucu. O kişiye örgütleyici deniyor. Geliyor ve bu gençleri örgütlüyor. Bütün örgütlerin temel felsefesi buna dayanır. Hepisinin içi aynı. Sadece dışarıdan getirilen izahatlar farklı.
İşte tasavvufun 'önce kendini tanı' demesinin sebebi budur. Nefsini tanımayan adam her fitneye alet olmaya müsaittir. Allah rızası sandığı işin nefsinin rızasına hizmet olduğunu görmez.
Hz. Ali'nin yüzüne tüküren müşrike karşı koyduğu tavır!!! Anladık mı Hz. Ali'nin savaş felsefesini? Ali'den gelen bir yol var. Ebubekir'den de gelen bir yol var. Başka kimseden gelmiyor. Bu ikisinden geliyor. İşte bu ince nüanslarda saklıdır bunun sebebi..
Not: Bu dışarıdan gelip Suriye'de savaşanların bir listesi olsa da özel hayatları araştırılsa bilim adına büyük veriler elde edilir. Bu işi üniversiteler yaparsa yapar. Aslında başlı başına bir araştırma konusu bu. Benimkisi sadece bir varsayım.