Irak’ta Sünni-Şii ihtilafı!

HARIS

Asistan
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Irak’ta Sünni-Şii ihtilafı!

Bush’un yeni planı belli oldu; Şii-Sünni çatışması.
Şiilerin çoğunlukta oldukları ülkelerde Sünnilere, Sünnilerin çoğunlukta olduğu ülkelerde Şiilere destek verecekler..

Şiileri de laik-demokrat, anti laik diye kamplara ayıracaklar. Irak'ta ise hedef, İran'dan bağımsız yeni bir Şii yönetimi oluşturmak..
Yani İran'la hem siyasi ve hem de teolojik ihtilaf çıkartmak.. Tony Blair İngiltere'yi yönetir. Kraliçe ise Büyük Britanya'yı.. Hatemi ile Ahmedinejat arasında böyle bir fark var. Hamaney, dünya Caferilerinin dini lideridir.. Lübnan Hizbullah'ı onun için Hamaney'e bağlıdır..
ABD Irak'ta, İran'a bağlı olmayan bir Şii yönetim icad etmek istiyor.. İran'ın çevresinde ise Sünnilere destek verecekler.. Özellikle de ABD Türkiye'de ılımlı İslâm siyasetini Sünnilik üzerine planlıyor.. Bu Alevileri kışkırtmayacakları anlamına gelmiyor elbette.. Ama siyasi yapılanma Sünni temelde olacak..
Zaten bu durum başından beri böyle idi.. Türkiye ne kadar laikçi olursa olsun, Sünni / Hanefi / Nakşi geleneği üzerinde biçimlendirilmiştir.. Alevi kesim din dışına / Sekülerleştirilmeye / laikleştirilmeye çalışılmıştır. Yani, Aleviliğin referansları birileri tarafından Kemalizmle özdeşleştirilmeye, hatta Şamanizme, batı değerlerine döndürülmeye çalışılmıştır.. Onun için genelde solculaştırılmışlardır.. Devlet partisi CHP o sebeble Alevileri hep elinin altında bulundurmaya özen göstermiştir. Ama iktidar sağ partilere kaydırılmıştır.. Alevi öğretmen CHP'li, Sünni imam DP/AP'li olacaktır. Düzen imam ile öğretmenin kavgası üzerine kurgulanmıştır..
Bu iş zaten başından beri böyleydi.. ABD'nin ajandasında bu konu hep vardı.. Şimdi 2007'de ABD'nin bölgede yeni ve daha kanlı bir Şii-Sünni hesaplaşması için tarafları kışkırtacağı anlaşılıyor.
Bunun anlamı Irak'ın bölünmesi demektir.. Saddam'ın infazının Saddam'la kan davası olan Şiilere verilmesinin sebebi budur.. Saddam'a yapılan haksız, hukuk dışı işlemler ortada.. Oysa dinimiz bize, bir kavim ya da kişiye olan öfkemizin, düşmanlığımızın, bizi o/onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemesini emreder. Muhtemelen infazda görev alanlar işbirlikçi Şiilerdir. Kuşkusuz Şiilerin hepsi işbirlikçi değil.. En azından elinin altında her emre amade bir Halkın Mücahidleri olduğunu biliyoruz.. Ama olaya dini bir görüntü verilmesi, salavat ve tekbir sesleri, aslında bu kışkırtmanın bir parçası olarak da düşünülmüş bir iş olabilir.. Irak'ta bir Şii devleti, İran Irak arasında ciddi bir sorun olabileceği gibi, İran ve Irak Şiileri içinde de sorun olabilir. Irak Şiasının içeride ve İran'a karşı ihtilafa düşmesi, Sünni-Şii çatışmasını daha da şiddetlendirebilir.. Korkarım ABD buna oynuyor.
Kuşkusuz bütün bunlar bölgede ABD, İngiltere ve İsrail'in işini daha da zorlaştıracaktır.. Tutuşturdukları ateş onların da paçalarını tutuşturacaktır. Ama gidiş bu yönde gözüküyor.
Şiiler üzerinde ABD, AB ve İsrail'in yakın ve sıcak ilgileri kafa karıştırıyor.. Müttefikler arasında da bu konuda bir görüş birliği olduğunu sanmıyorum. Şiiler İmamete inansa da tek bir özellik göstermezler. Suriye Şiası, Türk Şiası, İran Şiası, Irak Şiası aynı Şia değildir. Şii topluluklar Türk, Arap, Kürt, Fars olarak farklı etnisitelere bölünmüştür ve bir kısmı çok uç noktalarda solculaştırılıp, laikleştirilip ve kendi ülkelerindeki rejimle özdeşleşirken, bazı grublar tam aksi bir noktaya savrulmuş vaziyettedir..
Mesela bizdeki Alevi, Şii, Caferi, Bektaşi aynı özelliklere sahip olmayabiliyor.. Hatay Alevisi ile Tunceli Alevisi de aynı değil..
Ama ben şunu gördüm, bu konu konuşulup tartışıldıkça bu kesim çok hızlı bir şekilde İslâmlaşıyor.. Aleviliği dindışı bir hareket olarak göstermek isteyenlere karşı Aleviliği İslâm'ın ayrılmaz bir parçası olarak görenlerin İslâm'a yönelmeleri dikkat çekici.. Cemevleri düne kadar sosyalist fikir kulüpleri gibi çalışırken bugün şöyle ya da böyle dini bir sosyolojik kesimin buluşma adresi olarak tarif edilmeye çalışıyor.. Dikkat ederseniz, dinin siyasete alet edilmesine en fazla karşı çıkan kesim, bu konuda Aleviliği siyasete en çok alet eden kesim olmuştur. CHP'nin yanında yer almak devletin yanında yer almak gibi anlaşılmıştır.. Garip bir şekilde Tunceli yasasını çıkartan, Dersim'den sabıkalı CHP, Tunceli'den her zaman en fazla oy alan parti durumunda olmuştur yakın zamana kadar..
Her gün Irak'ta Sünni ve Şii mahallelerinde bombalar patlıyor ve onlarca insan hayatını kaybediyor.. Bana gelen bilgilere göre bunların çoğu ABD, İngiliz ve İsrail istihbaratının işi. Taraflar biribirine karşı çıkartılmak isteniyor.. Zaman zaman cahil kesimden bu oyunlara gelenler olsa da, halk işin farkında. Korkarım birileri bunu bizim ülkemizde de denemek isteyecektir.. Tıpkı daha önce Maraş'ta, Sıvas'ta, Çorum'da, Başbağlar'da denediği gibi.. Ecevit'in evrakı merukelerinde Maraş olaylarının sırrı ile ilgili ilginç bilgiler çıktı ortaya.. Bana göre Sıvas ve Başbağlar da aynı merkezlerin servis yaptığı bir operasyondu.. Bu olaydan ders almayıp karşılıklı suçlamalar peşinde olanlar bu çevrelerin oyununa gelen kişilerdir diye düşünüyorum.. Bizim bu olaylardan ders almamız gerekiyor. Birileri bizim kanlarımız ve gözyaşlarımız üzerine kendilerine iktidar ve servet üretmek istiyor.. Olay bu! Buna izin vermeyelim..
Biz çok gördük, aynı silahtan çıkan mermiler önce gidip ülkücü kahvesini taradı, sonra gitti sol kahveleri taradı.. Alevi-Sünni, sağ-sol, ilerici gerici, Kürt-Türk, kavgasının arkasında da aynı çevreler var.. Apo'yu bize teslim edenler, düne kadar onu destekleyenlerdi. Bugün Saddam'ı asanlar, dün Halepçe'ye atılan gazı Saddam'ın eline tutuşturanlardan başkası değil..
Anlayalım artık bu kanlı ve kirli oyunu. Bu zalimlerin media, mafia, sermaye, siyaset ve bürokrasi içindeki uzantılarına dikkat edelim. İrtica ve terörün kayıtdışı ekonomiden beslenen kayıtdışı siyaset olduğunu bilelim. Birilerinin savunuculuğuna sarıldıkları rejim, bu kanlı soygun düzenidir. Bunu bilelim.. Hep birlikte adalet, barış, özgürlük, insan haklarına saygı, katılımcı, çoğulcu ve şeffaf bir yeniden yapılanma için kolları sıvayalım.. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı duralım ve de, kollektif anlamda hiçbir kesimin masum olmadığını bilelim.. Selâm ve dua ile..

http://www.habervakti.com/devam.asp?idyazar=19
 

HARIS

Asistan
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Asia Times Pakistan Büro Şefi


Saleem Shahzad



Bin Ladin Şiilerin hiçbir zaman yabancılaştırılmaması gerektiğine, aksine Sünnilerle birlik olarak


Asia Times’ın Pakistan Büro Şefi Saleem Shahzad’ın “Asia Times” için yazdığı “Osama's answer to Iraq's violence” başlıklı makaleyi arkadaşımız Yenal GÖKSUN çevirdi.



Ladin’in Irak’taki şiddete cevabı



Irak’taki Şii-Sünni çatışmasının ciddi bir kriz noktasına ulaştığı, iki tarafın da bu şiddete bir son vermek için toplanma kararı almasıyla kesinleşmiş durumda. Mekke’de, Kutsal Kâbe’ye bakan El-Sefa Sarayı’nda açıklanan ortak bildiride dini liderler birbirlerinin varlığını tanıma doğrultusunda ve mezhepsel çatışmaların sona ermesi üzerinde anlaştılar.



İslam Konferansı Örgütü ve onun üye kuruluşlarından biri olan Uluslararası İslami Fıkıh Akademisi bünyesinde yapılan toplantıda Şii ve Sünni liderler, özgürlüğün korunduğu birlik ve bütünlük içinde istikrarlı bir Irak için çağrıda bulundular. Onların deyişiyle “yabancı işgaline bir son verilmesi ve Arap-İslam kimliğinin korunması için bu bir gereklilik.”



Fetva niteliğindeki bu bildiri, başta Irak’taki Şii lider Ayetullah Ali Sistani olmak üzere önemli Şii ve Sünni liderlerden mutlak anlamda kabul ve destek gördü. İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu alınan bu kararın ahlaki bir yükümlülük olduğunu ancak ne uluslararası bir örgütün aldığı kararın ne de hiçbir kimsenin kişilerin vicdanları üzerinde bir gücü olamayacağını, bu yüzden alınan kararın Irak’taki grupları ne şekilde ikna edeceği konusunda bir yorum yapamayacağını söyledi.



Bu Irak’taki en büyük problem: Milisler veya diğer liderler artık “halkın vicdanı” üzerinde kontrol sahibi değiller ve görünen o ki sonuç bitmek bilmeyen çatışmaların kısır döngüsü.



Köklerinin izini sürmek



Amerikanın başını çektiği ‘teröre karşı savaş’a destek veren çeşitli ülkelerin (buna Pakistan da dâhil) istihbarat servislerinde şöyle bir bilgi dolaşmaktaydı: Saddam rejiminin sona ermesiyle birlikte İran istihbarat servisinin (Vezarat-e Ettela'at va Amniat-e Keshvar), İran karşıtı düşünceye sahip Eflakizm’in kökünü kurutmak için Baas Partisi liderlerine suikast girişimine hazırlandığı… (Eflakizm, Baas Partisinin kurucusu olan Mişel Eflâk’a nispeten kullanılan bir ifadedir)



Bu görev için Bedr örgütündeki Irak İslam Devrimi Yüksek Meclisi üyeleri ile İran istihbarat teşkilatı tarafından yıllardır desteklenen Şii lider Mukteda el-Sadr’ın Mehdi ordusu kullanılacaktı. Bu gruplara ortadan kaldırılması gereken ordu mensuplarının, akademisyenlerin ve aydınların bir listesi verilmişti. Bunların arasında Şii ve Hıristiyanlar da olmakla birlikte çoğu Sünni kökenliydi. Nitekim listedeki isimlerin çoğunun öldürüldüğü biliniyor.



Bu süreç, Irak’taki milislerin varlığını ortaya çıkardı. Fakat bu “resmi” örgütlere hemen ardından yerel aşiretler, dini liderler ve siyasi partiler tarafından oluşturulan ve kendi hesapları için kullandıkları küçük, kendi içinden yetişmiş, paramiliter birlikler de artan düzeyde katılmaya başladı.



Başlangıçta bu grupların önceden belirlenmiş amaçları vardı. Fakat zamanla bunların çoğu kendi asıl liderlerinin kontrolü dışına çıkarak kana susamış katillere dönüştüler. Amerikan yönetiminin Nuri el-Maliki liderliğindeki Irak hükümetine milisleri silahsızlandırması için baskı yapması ve bunun kendileri için de bir arzu olarak ortaya çıkmasına rağmen ideolojik veya örgütsel desteğin eksikliği, Bağdat’ı tamamen etki alanı dışında bıraktı.



Usame Bin Ladin’i yok saymak



Pakistan’da bir zamanlar Ladin’in en yakın çevresinden olan Veziristan aşireti bölgesindeki insanlarda örneğini gördüğümüz gerçek şu ki, el-Kaide lideri Şii düşüncesine karşıt güçlü fikirlere sahip olmasına karşın kendini her zaman mezhep ayrılığından uzak tutmuştur. Nitekim Amerikan kuvvetleri tarafından öldürülmeden önce, Şii-Sünni çatışmasını tırmandırmasıyla tanınan bir zamanların Irak el-Kaide lideri Ebu Musab El-Zerkavi ile arasında her zaman bir mesafe koymuş olmasının nedeni de budur. Bin Ladin Şiilerin hiçbir zaman yabancılaştırılmaması gerektiğine, aksine Sünnilerle birlik olarak ABD’nin Irak’taki emperyalist varlığını sona erdirebileceğine inanmaktadır. Gerçekten de Zerkavi öldürülmeden birkaç ay önce Bin Ladin ve yardımcısı Eymen El-Zevahiri Şiilere düzenlenen saldırıları durdurmada ve Amerikan karşıtı bir blok oluşturma fikrinde başarılı olmuştur.



Pakistan’da Lashkar-i-Jhangvi (L J) militanları Şiiler arasında karışıklık yaratan bir rol oynardı. Afganistan’da Taliban iktidardayken, çoğu L J üyesi, toplu cihad için eğitildikleri ve Şii karşıtı dar görüşlerini bırakmak için yetiştirildikleri El-Kaide eğitim kamplarının bulunduğu Afganistan’a firar etti.



Bu kısmen işe yaradı. Taliban’ın 2001 yılında çekilmesinden sonra L J iki ayrı safa bölündü. Bunlardan daha küçük olanı Şiileri öldürmeye devam ederken diğer grup El-Kaide’ye katıldı. Bunun sonucu olarak ilk grubun üyeleri izole edilmiş bir biçimde istihbarat servislerinin kolay hedefi oldu. Bunların çoğu şu an ya ölü, ya da demir parmaklıklar arkasında.

Irak’taki durumu değiştirecek herhangi bir planın bu yaklaşıma sahip olması gerekmekte. Mümkün olduğunca çok farklılığın aynı manevi ve ideolojik paydada buluşması için yukarıdan bir girişimin gerçekleşmesi gerekiyor. Bundan sonra ise istihbarat operasyonlarıyla çok sayıda bağlantının içine sızılarak bu tecrit edilmişler en alt düzeyde bulunmalı ve ezip yok edilmelidir. Şii ve Sünni liderlerin gerçekleştirdikleri son çağrı, bu yolda atılan bir ilk adım olabilir.

Saafonline
 
Üst