İnternetten Müzik Ve Kitap İndirmek Caiz mi ?

Dua Nur

Kıdemli Üye
Katılım
29 Nis 2007
Mesajlar
37,459
Tepkime puanı
247
Puanları
0
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, birer emek mahsulü olarak internet ortamına geçirilmiş olan her türlü program, yazılım, kitap, müzik gibi ürünleri ilgililerin izni olmadan elde edip kullanmanın caiz olmadığına hükmetti.

Başkasının emeğini gasp anlamına gelecek her iş, tutum ve davranışın, kul hakkı sorumluğu gerektirdiğine dikkat çeken Yüksek Kurul açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

"Bu sorumluluk ise söz konusu hak sahibine iade edilmedikçe veya helallik alınmadıkça ortadan kalkmaz. İslam, emeğe büyük değer verir, haksız kazanca karşı çıkar. Kur’an-ı Kerim’de 'İnsan için ancak çalıştığı vardır' (Necm, 53/39) buyurulur.

Hz. Peygamber de (sas) emeğin hakkının verilmesini değişik hadisleriyle ifade etmişlerdir. Bunlardan birinde 'Hiçbir kimse, elinin emeği ile kazandığını yemekten daha hayırlı bir kazanç yememiştir. Allah’ın Peygamberi Davud da kendi elinin emeğini yerdi' (Buhari, Büyu’, 15) buyurmuşlardır.

Teknolojinin geliştiği, insan emeğinin çok değişik şekil ve ortamlarda tezahür ettiği günümüzde aynı ölçüde hak ve emek ihlalleri söz konusu olmakta, bu hak ihlalleri elektronik ve bilgisayar dünyasında da yaşanmaktadır. Bu tür haksız davranışlar sadece bireylerin hakkını gasp etmiş olmamakta, aynı zamanda, o alanlarda emek harcayan insanların yeni ürünler üretme konusundaki şevkini kırmakta, bu da geniş anlamda kamu hakkı ihlaline dönüşmektedir.

Bu sebeple birer emek mahsulü olarak internet ortamına geçirilmiş olan her türlü program, yazılım, kitap müzik vb. ürünleri ilgililerin izni olmadan elde edip kullanmak caiz değildir."

sondevir
 

DADAS

Yeni
Katılım
18 Kas 2006
Mesajlar
1,651
Tepkime puanı
76
Puanları
0
Korsan cd ve kiitap hakında gönderiliş soruların cevplarını okudum. İki tane görüş vardı biri (ençok bu fetva verilmiş) Halil GÜNENÇ Hocanın diğeri Diyanet İşlerinin verdiği fetva. İkisinin yorumlayışı ticaret maksadı olmadan kullanan bizler için çok farklı cevaplardı. Biz korsan cd almakla bunun ticaretini yapanlara destek olp suçlarına ortak olmuyormuyz? Sonra program veya filmi hazırlayanların emeğine saygızılık etmiyor muyuz?


Cevabımız


Değerli Kardeşimiz;


Teyp, video kasetlerinin, mp3 ve cd lerin de telif hakkı vardır. Bunlarda eser olduklarına göre, eser olmaları bakımından bunlar için de telif hakkı vardır.


Ancak ticaret kastı olmaksızın tek bir kaset, video, cd veya vcd çekimi söz konusuysa, iş değişir. Örfen buna bir şey denmez.


Ticaret yapmak maksadıyla külliyetli bir miktarda çoğaltma olmuşsa telif ücreti ödemeye tabi olur.


Ticaret kastı olmaksızın bir tane kopyalamak dinen haram değildir. Ancak kanunlarına göre yasaklanmışsa kanunlara uymak gerekir. Bu sebebten tavsiye etmiyoruz. Korsan video ve cd lerin de telif hakkı olduğunu bunun ticaretini yapan insanların bunun telif ücretini ödemesi gerektiğini ve aksi halde bunun ticaretini yapan şahsın mesul olduğunu ifade edelim. Ancak ticaret kastı olmaksızın bir tek cd çoğaltan kişi bundan mesul olmaz. Çünkü malın ticaretini yapmamaktadır.


Ayrıca çalıntı malı almakla bu aynı değildir. Mesela birisi bir kitabı çalıp satması başkadır. O kitaptaki bilgileri satın aldığı bir kağıda yazıp satması başkadır. Siz o çalıntı mala değil kişinin kendi parası ile aldığı kağıda para vermektesiniz. Ayrıca devletin yasakladığı her şey haram olmayacağı gibi yasaklamadığı her şey de helal olmaz.


Zaten bu tür konular suistimale açık olduğu için korsan cd lerin alınmasını tavsiye etmiyoruz.


Telîf, her hangi bir yazarın kendi görüşlerini yazmak veya başkalarından iktibaslar etmek ve kendinden de bir şeyler eklemek suretiyle bir eser meydana getirmesidir. Burada eserden kastettiğimiz, uzun veya kısa, geniş ya da dar hacimli bir metin veya ibaredir.


Tercüme ise, herhangi bir eseri bir lisandan başka bir lisana çevirmek, aktarmak mânâlarına gelmektedir. Tercüme edilen eserde, sadece lafız mütercime mânâ ise müellifine (yazarına) aittir. Telif edilen eserdeyse, lafız ve mânâ müellife aittir, ancak müellif eserini meydana getirirken başka kimselerin eserlerinden iktibaslar etmek yoluyla yararlanmış da olabilir.


İslâm hukukuna göre alışverişin rükünleri beştir:


1) Bayi, yani satıcı,


2) Müşteri, yani alıcı,


3) Müsmen, yani satılık mal,


4) Semen, yani satılan malın bedeli,


5) Sîga, yani îcâb ve kabul.


Bu beş rüknün veya bunlardan birkaçının ya da birinin eksik olması halinde yapılan bir alış veriş, İslâm hukukuna göre sahih değildir. Bu rükünlerden her birinin de kendine has birtakım şartları vardır. Burada bu şartları tek tek açıklamaya kalkışacak olursak söz çok uzar.


Bunun için sadece sorunuzu gayet yakından ilgilendiren üçüncü rüknün, yani müsmen dediğimiz satılık malın üzerinde birazcık durmak istiyorum. Satılık mal demek, Hanefi fıkhına göre elle tutulan, gözle görülen yararlı bir meta demektir. Şayet bir şey elle tutulup gözle görülmüyorsa, faydalı da değilse fıkhen buna mal denilmez. Ed-Durru'l-Muntekâ, İbnu Abidîn ve diğer Hanefi fıkıh kitaplarının tümü bunu böylece ifâde etmektedirler.


Şuf a Hakkı bunlardan birisidir. Meselâ birinin bir arsada sizinle ortaklığı veya komşuluğu vardır, sizin kendi hissenizi ya da arsanızı satmaya kalkışmanız halinde o ortağınızın veya komşunuzun müdahale edip sattığınız arsanın bedelini vererek onu satın alma hakkı vardır ki buna Şuf a Hakkı denir. İslâm'a göre Şuf a hakkı satılamaz.


Yani Şuf a Hakkına sahip olan bir kimse, bu hakkını bir başkasına satamaz. Çünkü hukuku mücerrededendir, elle tutulup gözle görülmeyen bir haktır. İşte telif hakkı da bu kabil haklardandır. Elle tutulup gözle görülmeyen bir haktır. Bir kitap, satılabilir. Ben başkasının yazdığı bir kitabı veya kendi yazdığım bir kitabı, elle yazmak suretiyle kopye etsem, istinsah etsem; o kopyeyi, o nüshayı başkasına satabilirim. Burada satış sözkonusudur. Çünkü orada elle tutulan gözle görülen bir mal vardır. Ama telif hakkı dediğimiz şey, yukarıda tarifi geçen hukuku mücerrededendir ve onun satışı olamaz. Çünkü bu, mal tarifi içine giren birşey değildir.


Buna göre ben, elimde bulunan herhangi bir eserin fotokopisini çektirebilir veya tab ettirebilirim. Çünkü benim elimde bir kitap vardır ve ben o kitabın maliki olduğum için kendi malım olan bu kitabı istediğim usulle çoğaltıp satabilirim. Yalnız zamanın âlimleri malın tarifini genişleterek elle tutulmayan ve gözle görülmeyen şey faydalı olduktan sonra malın şümulüne almışlar, tercüme ve icad gibi şeylerin haklarının satışını caiz görüyorlar. Şafii kitapları da menfâati mal sayıyor.


Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar I.
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
İlim, müminin yitik malıdır, nerde bulsa onu alır, düsturuna göre bazı alimler kitap çalmanın hırsızlık hükmüne girmeyeceğini bile söylemişlerdir. İlim, para ile satılması caiz olsa da bunu patent altına almak caiz değildir. Yitik mal, demek, ilimin, bütün müslümanların ortak malı olduğunu ve kimsenin bu mal üzerinde tek hak iddia sahibi olduğunu iddia edemiyeceği demektir.

Bu Hadis-i Kutsi çerçevesinde kadılar, kitap çalanlara ceza verememişlerdir. Zira yitik malını alan adam gibidir demişlerdir.. Avrupa mahkemelerinde bile yer bulmuştur bu düstür. Avrupada kitap çalanlara verilen ceza suçun mahiyetine göre çok cüzzi olmakla birlikte çoğunlukla ücretini vermekle kapatılmaktadır. Buna rağmen araştırmalarda görülmüştür ki en az çalınan nesne kitaptır.. Hikmeti ilahi işte. :)

Bu yazdıklarımı her hangi bir kitap çıkartan hocaların ağzından asla duyamazsınız..

Bilmeniz gereken tek şey, ilim, su gibi genelin malıdır.. Satılabilsede zenginiyle fakiriyle bütün insanlığın ortak malıdır. Bu manada İran'da telif hakkı diye bir şey yoktur. Mezhepleri şia olsa da sünnilerde de bu böyledir. Yani kurulacak bir islam devletinde telif hakkı diye bir şey söz konusu olamaz. Telif hakkı denen şey, tamamen kapitalizmin bir icadıdır ve islamla uyuşmaz. Demokrasi küfürmüdür diye vaaz vereceklerine bunları söyleseler ya. Sıkar işte. Ekserisi de diniküm dinarüküm sendromundadırlar.

Bu manada ne zaman gerçek alimler yetişirse o zaman islam hakim olur. Zira bugün Allah bize bunu nasip etmiyorsa detaylarda aramak lazım marazları. Bugün bu yapı ve bu islam anlayışıyla bir islam devleti kurulsa inanın ki papazlar ve hahamlar gibi bir alimler hegemonyası altında sınıflar oluşacaktır ve islam adına ümmete zulüm edilecektir. Fakir fukara ezilecek, zenginler hürmet görecektir. Ekseri alimlerimizin fıtratı ve tiyneti budur malesef. Zenginlerin düğününe dernegine ve davetine giderler, fakir fukaranın cenazesine bile gitmezler. Onların anası ölünce evliyadır velidir de garip bir müridin anası ölse bir tane başın sağolsun diyen çıkmaz. Şöhret ve para odaklıdır alimlerimiz. Bu manzara içinde islam devletinin nasip olacağını sanan avam tabaka büyük bir yanılgı içindedir..
 
Üst