İnsan,

durmuş göktekin

Paylaşımcı
Katılım
16 Ağu 2009
Mesajlar
185
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Yaş
88
İnsan,

Nisyan kökünden türetilen insan, unutkanlık manasına gelmektedir. Yaratan Allah (cc) bunu bildiği için, yapacağımız muamelelerde yazmamızı ve bir kayda bağlayıp şahitler huzurunda imza etmemizi istiyor. İnsanın, insanlığını kastederek, insan neye göre insandır? Diye düşünürken aklıma şunlar geldi: Allah, mutlak adalet sahibidir. İnsan da bu sıfatla muttasıftır, sıfatlandırılmıştır. Adaletli olmak insanın fıtratında vardır. Yaşadığı müddetçe bu sıfatı kullanır. Bütün sıfatlarını iradesi ile kullandığı için, doğrular ve yanlışlar, az veya çok kendi elindedir. Hayatı boyunca ne yaparsa İslamlığı, yani Müslümanlığı kadar yapar. Öyle ise insan, birinci kategoride; İslamlığı kadar insandır. İkinci kategoride insan; ilmi ve ameli kadar insandır.

Adaletin olmadığı yerde, insan isyan eder. İsyan ettiği meselede durup düşünmek lazım. Bu insan neden isyan etti. Bunun isyanını bertaraf etmenin yolu, önce insanlıkla, yani akıl ile yani adaletle olmalı. Yoksa elimde kuvvet var diye insanların başı ezilmeye çalışılmamalı. Bunun yerine, onun nedeni araştırılmalı ve isyanın kökü adaletle kurutulmalıdır. Yanlış politikalar yüzünden bugünkü hale gelen Doğu ve Güneydoğu bölgesinde yaşayan insanların durumu buna açık bir örnektir.

İkinci kategoride insan; ilmi ve ameli kadar insandır, demiştik. Buna da biraz açıklık getirelim. Allah, kurduğu bu nizamı kanunlarla idare ediyor. Allah icraatını sıfatlarıyla yapar. Fen ilimlerini de yaratan Allah’tır. Allah, her şeyi mükemmel şekilde yapmış ve yaratmış. Hayatı devam eden insan, meseleleri ilmen ne kadar biliyorsa ve bildiklerini hayata ne kadar geçirebiliyorsa o kadar insandır. Bugün Alman’ın yaptığı iş sağlam ve kaliteli, Müslüman’ın yaptığı iş kötü ve çürükse; durup düşünmeli. Kim ilmen ve amel bakımından ne kadar üstünse, insanlığı da o kadar farklıdır.

Güneş balçıkla sıvanmaz. Gerçekler acısıyla, tatlısıyla ortada. Hasta, doktorun bıçağından kaçtıkça yaşama şansını kaybeder. Acıtsa da bıçağın altına yatmayı göze almalıyız. Allah; “emredildiğin gibi dosdoğru ol” derken, biz eğrilikte deveyi geçtik. İşvereni dinlemeyen işçinin hayatı güzelleşir mi?

Gece, odamızı aydınlatan elektrik lambasının ışığı gerçek ışık değildir. Güneş doğmadığı için biz onu gerçek ışık zannediyoruz. Sabah olup güneş doğduğunda, odamızdaki elektrik lambasının ışığı fark edilmeyecektir. İslamiyet güneş gibidir. Yaşandığında, Alman’ın doğruluğu ve sağlam iş yapması gibi bir şey fark edilmeyecek, görünmeyecektir. Gel gör ki, İslam güneşi doğmamış. Biz de Avrupalının doğruluğunu, sağlam iş yapmasını gerçek doğruluk ve sağlamlık zannediyoruz. Şaşkınlık içindeyiz! Halimiz; altınlarını kasada saklayıp, bakırı altın diye satan kuyumcuya benziyor. Bize hayat verecek değerlerimiz kitaplarda saklı. Biz sadece onları okuyor ve konuşuyoruz. Değerlerimiz Avrupa ve Amerika’da pazar bulmuş, oraya gitmiş. Onlar bizim değerlerimizle hayat bulmuşlar, Müslümanlar sürünüyor. Kimisi Petrol’ü ile kimisi yer altı zenginlikleriyle, kimisi de geçmişiyle övünüp duruyor. Ecnebiler hayatın sefasını, Müslümanlar cefasını çekiyor. Başkaları mutluluk şarkıları söylerken, biz müflislik şarkıları söylemeye devam ediyoruz. Her türlü fakirlik ve kavga Müslümanlarda, temaşası ecnebilerde. Bunları beğeniyor musunuz? Beğenmiyorsanız beğenilen bir hayat yaşayalım!

Yaptığımız kadar yıkıyoruz. Herkes kendisi dşında bir şeyleri düzeltmeye kalkıyor. Kimse kendini düzeltmiyor. Önüne gelen, kafasına göre bir ateş yakıyor. Yanan ateşi körükleyenler oluyor. Bu tür işler millet ve memleketin aleyhine oluyor. “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” Bir koku geliyorsa, muhakkak kokan bir şey var vardır. Bu iki sebepten yola çıkarak yazdım ve konuştum. Yanlışlar bana ait, doğrular paylaşılabilir.
30. 06. 2014
Durmuş Göktekin
 
Üst