Pekala, halkı musluman olan Ortadoğu niye bu halde dede. Allah oyle istedi oyle mi oldu diyecegiz? Müslümanların hiç mi suçu yok?
Mekkeli müşriklerin "Allah isteseydi şirk kosmazdik" demelerine ne çok benziyor sozlerin.
Müslümanların elbetteki suçları var ! Yani, başımıza gelen bütün olumsuz hadiselerin müsebbibi bizleriz. Ama, bu durumun mukadderata bir etkisi yoktur. Yani, hiç kimse herhangi bir olay için "Ben-biz tedbir aldık da bu böyle oldu-gerçekleşti " diyemez ! Zira, tedbir takdiri asla bozmaz-bozamaz ! Müslümanlar kul planında gerekli tedbirleri alır, çalışmaları yapar Rabbimiz ne dilemiş ve takdir etmişse o olur.
Bizim bu inanışımız ve sözlerimiz hiç müşriklerin sözlerine benziyor mu? Mekkeli Müşriklerin o sözlerine gelince ;
Cenab-ı Hakk, bu kâfirlere «Eğer Allah (C.C.) dileseydi, biz ortak koşmayacak, şirk yapmayacaktır» sözlerini hikâye (nakl) ediyor. Sonra onun hemen arkasından «Bunlardan Öncekiler de böyle tekzib etmişlerdi» diye ekliyor. Bu yalanlama, onların «Eğer Allah dileseydi biz şirk koşmazdık» sözlerinde değildir. O söz, hak ve doğrudur. Fakat yalanlama, onların «Allah bize bunu emretmiştir. Bizim üzerinde bulunduğumuza razı olmuştur» dediklerine, aiddir. Nitekim Cenab-ı Hakk, Araf sûresinde onlardan,
«Onlar bir günâhı işledikleri zaman, derler ki, bunun üzerinde aba ve ecdadımızı bulduk, Allah bunu bize emretti» sözlerini naklettikten sonra «Allah kötülüğü emretmez» âyetiyle onların bu sözünü reddetti. Allah'ın yalanlaması, onların: «Allah (C.C.) bize bunu emretmiştir, bizden gelen bu fiile razı olmuştur» sözleriyle ilgilidir.
«İşte böylece onlardan öncekiler de yalanladılar.» Eğer Ce-nab-ı Hakk, burada onların «Allah dileseydi biz şirk koşmazdık» sözlerinin yalan olduğundan haber vermiş olsaydı bu Âyet-i Celîle-de «Onlardan öncekiler de yalan söyledi» tarzında «kezebe» fiilini şeddesiz getirecekti. Onları yalanlamaya değil, yalana nisbet edecekti.
Hasan bin Fadl, eğer onlar, «Allah dileseydi biz şirk koşa-mazdık,» sözlerini Allah'a ta'zim bakımından ve Allah'ın hakkını tanıyarak söylemiş olsaydılar, Allah onların bu sözlerini onların hakkında ayıp olarak kullanmazdı. Fakat onlar bilmeyerek ve Ce-nab-ı Hakkı tanımayarak bu sözü yalanlamak ve cedelleşmek bakımından söylediler. Ne söylediklerini de bilmiyorlardı. Onun için Cenab-ı Hakk onları ayıpladı ve kınadı.
Bazıları bu âyetin manasında; onlar, «Allah dileseydi biz ortak koşmazdık» sözleriyle hakkı söylüyorlar. Ancak onlar bu durumu kendileri için bir özür sayıyorlar ve iman etmeyi terkettik-lerinin haklılığı için bir hüccet olarak kullanıyorlar.
Onların bu sözlerinde reddedilmeleri, şuradan geliyor: Allah' in emri, istemesinin ve iradesinin haricindedir. Cenab-ı Hakk, bütün kâinatın mürididir. Fakat bütün irade ettiklerini emretmiyor. Binaenaleyh kul Allah'ın emrine tabi olmalıdır. O'nun istemesine yapışmamalidır. Çünkü meşiyete (isteğe) yapışmak, hiç kimse için mazeret olmaz. Cenab-ı Hakk, kâfirin küfrünü de irade eder. Çünkü kâfir kulu o küfrü istemiş, o da irade etmiştir. Fakat onun küfrüne razı değildir, onun küfrünü emretmez. Bununla beraber kuluna peygamberler gönderdi. Ona iman etmeyi emretti. Emrin irade zıddına gelmesi ise, mümkün değildir.
Hülasa: Cenab-ı Hakk, burada kâfirlerin şirklerinde ve küfürlerinde Allah'ın isteğine yapıştıklarını söylüyor. Ve haber veriyor ki, bu yapışmak fasit ve bâtıldır. Yani Cenab-ı Hakk'ın bütün emirlerde isteğinin oluşu peygamberlerin davetini defetmez. Allah hakikati daha iyi bilir.
Red ! Okuduk mu ve öğrendik mi ? Bir daha bu konuda tuhaf tuhaf sorularla karşımıza çıkma diyorum !