İnfitâr Suresi'ndeki İşaretler (Birinci Bölüm)

ŞAKİROĞLU

Asistan
Katılım
16 Nis 2013
Mesajlar
374
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
73
Konum
İSTANBUL
Web sitesi
www.hikayeler.net
İnfitâr Suresi'nin bir ayet hükmündeki ilk beş ayeti şöyle: ''İze's-semaü-nfetarat; ve ize'l-kevâkibü'nteseret; ve ize'l-bihâru fücciret; ve ize'l-kubuuru bü'siret; alimet nefsün mâ kaddemet ve ahharat''. Yani, gök yarıldığında... Yıldızlar döküldüğünde... Denizler akıtıldığında... Kabirler altüst edildiğinde... İşte o zaman nefs, neyi öne aldı, neyi geri bıraktı bilmiş olur.

1- ''İze's-semaü-nfetarat''.

Sema: Gök. Uzay boşluğu içindeki dünya'yı çevreleyen atmosfer tabakasıdır.

İnfitâr: içte oluşan bir şeyin dışa çıkarılması için açılmadır-yarılmadır. Tohumun içindeki bitkiyi dışa çıkarmak için yarılması gibi... Ağızda damağın dişi dışarı çıkarmak için yarılması gibi.

İnfitar yarılması İnşikak Suresi'ndeki 'inşikak' yarılmasından farklıdır.

Sema bir zaman gelip yarılacaksa, kökü yerüstünde oluşan bir şeyi, göğün dışına çıkarmak için açılacak, oluşan şey uzayda belli bir yer alacaktır. Sovyetler Birliği'nde, 4 Ekim 1957’de ilk yapay uydu Sputnik1 imal edildi, Dünya yörüngesine yerleştirilerek semanın infitar olma denemesi başlatıldı.

''ize's-semâü'nfetarat'' kelimesinin ebceden verdiği tarih H.1575, M.2150'dir. Kökü Dünya içinde, lakin varlığı uzayda görünen oluşumun mahiyetini kestiremiyoruz.

2- ''Ve ize'l-kevâkibü'nteseret''.

Kevâkib: Günümüzde, Güneş sistemi içinde yörüngeli gezegenler olarak biliniyor. Adedi dokuzdur. Kevakib sözcüğünün çoğul yapısından dokuzdan fazla olacağı anlaşılıyor. Kevakib sözcüğü 'infitar' fiiliyle ilişkilendirildiğinde, Güneş çevresinde dönen gezegenler değil Dünya gezegeni çevresinde yörüngeye oturtulan yapay uydular akla gelir.

Kevakib sözcüğünün 'el' takısı alması, uyduların uzayda nerede, hangisinin hangi adda olduğunun bilineceğidir. Demek ki, yer-uzay arasındaki ilişki o kadar yakın olacak.

İntisâr: Bu sözcük, açılmak, yayılmak, dağılmak anlamındadır. İnsan becerisiyle imal edilen ve uzaya yerleştirilen uydular, kullanılma süreleri sona erdiğinde yörüngelerinden çıkarılacak, uzay içine doğru uzaklaştırılacaklardır. Yeryüzüne düşenler olabilir. Zararı dokunmadan imhaları mümkündür.

''El kevâkibü'nteseret'' kelimesinin ebceden tarihi H.1631, M.2205'dir. Bu tarihte, uzaya gönderilen uydulara daha modern oluşumlar sebebiyle gerek mi kalmayacak acaba?

3- ''Ve ize'l-bihâru fücciret''.

Bihâr: Bu sözcükten ilk akla gelen bildiğimiz denizlerdirdir. Göl gibi büyük su kaynakları da, geniş nehirler de, 'bihar' sözcüğüne dahildir.

Fücciret: Bir denizin veya bir nehrin veya bir su kaynağının diğer bir denize, nehre veya su kaynağına akıtılması ve birleştirilmesidir. Su kaynaklarının akışını kolaylaştırmak için yol açılmasıdır. Kanal açılması da olabilir. Süveyş Kanalı ilk akla gelendir. Karadeniz'den Marmara'ya İstanbul içinden geçiş sağlama projesi diğer akla gelendir. Sel baskınlarına karşı dere yataklarının genişletilmesi modernleştirilmesi de akla diğer gelendir.

Ve ize'l-biharı fücciret kelimesi, ebcedi 1636 ediyor. M.2209. Bu tarihe kadar denizin denize, suyun suya veya suyun denize birleştirilmesi projeleri gerçekleştirilir ve son bulur.

4- ''Ve ize'l-kubuuru bü'siret''. Yani, o zaman kabirler altüst olmuştur.

Kubur: Defnedilen yerler demektir. Genel olarak insanların öldükleri zaman, gömülmeleri için açılan çukurlar olarak bilinir. Aslında, kubur, kullanım vadeleri biten her şeyin zararı oluşmasın diye gömülecekleri yerler demektir.

Mevt olan insan bedeni gömüldükten bir zaman sonra çürür ve toprak olur. Lakin çok uzun yıllar toprak altında kalsalar da çürümeyen nesneler var.
Zamanımızda açıkta kaldığında canlılara zarar verecek olan, mutlaka yeraltına konulması gereken radyoaktif meddeler var. Kubur, bu maddelerin konulduğu, muhafaza edildiği yerler olabilir.

Bü'siret: Bu sözcük, gizli şeylerin ortaya çıkarılması için kazmayı, deşmeyi, eşelemeyi anlatır. 'Kuburu bü'siret' ifadesi, yerin yüzlerce metre derinene kadar açılan çukurların ve mahzenlerin, zamanı geldiğinde deşileceğini ve gömülmüş madelerin çıkarılacağını haber verir.

Kuburu bü'siret kelimesinin ebced değeri 1511 ediyor. M.2088.

Eğer, 'kubur-u bü'siret' kelimesinden, ölülerin defnedildiği mezarların deşilmesi anlaşılacak ise, o zaman geldiğinde, dozerlerle mezarlar darmaduman edilir, otomobillerin geçişini sağlayacak modern yollar ortaya çıkarılır. Örnek; İstanbul'da Topkapı - Haliç arasındaki mezarların kaldırılıp Boğaz köprülerine giden yolun yapılması gibi.

5- ''Alimet nefsün mâ kaddemet ve ahharat''. Yani, işte o zaman nefs, neyi öne aldı, neyi geri bıraktı bilmiş olur.

Nefs: Bir şeyin cevheridir. İnsanın cevheri ruhtur ve akıldır. Bu sözcük, ruhu sıhhatli olan ve aklı çalışan kişinin şahsı olarak kullanılmıştır. Nefs sözcüğünün el takısız olması, olaylarda, sorumluluk üstlenen kişiyi işaret eder. Ekip şeklinde ise, o ekibin cevheri (nefsi) ortak akıldır.

Alimet: Bir şeyin hakikatini ilmen anlamaktır. Nefs, ilim edinmiş, meseleyi kavrar duruma gelmişse, sorumluluğu üstlenir.

Peki neyin sorumluluğunu?..

Önceki dört ayette belirtilen olayları oluşturacak projelerin sorumluluğunu. Proje uygulanmasında, hangi işlemin önce olacağını, hangisinin sonra yapılacağını nefs bilir. Bahsedilen olaylar akabinde neler yapılabileceği yeni proje olarak hazırlanır.

İbrahim Faik Bayav / ŞAKİROĞLU
(12.02.2019 10:10)
 
Üst