İnatçı Değilim Diyen Yalan Söyler

saf deha

Profesör
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
1,307
Tepkime puanı
120
Puanları
63
Konum
ankara-kayseri

Gözün gördüğü sesin duyduğu ve dokunuşun hissedilişi bildik olursa eksilmez yüzün gülüşü ve güven duygusu bizi sarar. Sağlam bastığımızı zannederiz böylece yere. Birinden biri tanıdık gelmezse güvensizlik ve sıkıntı basar içimizi. Değişim bu yüzden zordur. Üç parçanın da aynı paralelde değişmesi gerekir çünkü. Düşünsenize tiyatroda oyun izlemeye gidiyorsunuz, her perde açıldığında farklı ve bilmediklerinizi keyifle seyrediyorsunuz. Hatta bir an önce açılsın ve sonu görülsün diye heyecanlar sarar yüreğimizi. Ama o bilinmedik perdeler kendi yaşadıklarımızda olsa, şiddetle karşı çıkar ve denemekten vazgeçeriz. Neleri kaybederiz kim bilir o perdelerde saklı ama kaçırdığımız kesindir. Yeni duyulan bir melodi, yeni yazılmış bir kitap, film ya da tiyatro oyunu hep ilgimizi çeker, çünkü verdikleri kalıcı değildir. Ya da bunu yapabileni görmek hoşumuza gider içten içe… İçinde sigarayı bırak der. İçen işkenceler çeker. Güleriz. Başkası yaşar ya… Biz sigarayı, içkiyi bırakmayız. Değişmek zor gelir.
Ne söylersek ne döşersek anlatı içine faydasızdır. Düşünsenize sağlıklısınızdır birden acılar içinde bir diş ağrısı yaşarsınız. Ağrı kesici ararsınız. Değişmek istemezsiniz. Keser ağrıyı belki ama virüsü öldürmez. Gün gelir o diş çekilir damaktan ve tenden. Aynaya bakarsınız değişmişsinizdir. Görüntü hoşunuza gitmez. Yerine diş taktırmak gerekir, hoş görüneceksiniz, dişçiye gitmezsiniz. Aynalar okuduklarımıza seyrettiklerimiz duyduklarımıza güldüğümüz gibi güler bize, hem de nasıl. Moralimiz bozulsa da artık aynalara bakmamayı yeğleriz değişmek yerine!
İnatçı değilim diyene
Acı bir tokattır değişim
Perdeleri gerene
Ölümdür erişim.

Ummana yansıyan asuman ışıkları ayın portresini çizer karanlıklarda yakamozlarda. Suyun altında da toprağın üstünde de avcılar gezinir. Sessizlik vardır kulaklarımızda ama tabiat değişmektedir. En güçlüsünü hazırlamaktadır insanlara… Ertesi güne temizlik yapılmaktadır. Değişim doğanın sürekli ve doğal halidir. Yoksa biz inatçılar nasıl yaşardı oksijensiz ve yeşilsiz. Eline ne alırsa yerlere atan insanın değişimsizliğini doğa aktörleri bertaraf eder. Canlılar bunu yapmaya muktedir olmasa yağmur yağar sel olur alır kirlenmişliği ötelere. Yağmur sonrası havayı solumak var ya, yeniden doğmuş gibi hissettiğimiz, o değişimin bir sonucudur işte.
Sanırım bize dokunmayan bin yaşasın hatta yaşasın tembellik diyecek kahramanlarımız artmaya devam ediyor. Değişmezsek, çalışmaz üretmezsek bizi değiştirirler ve bizim bu kadere isyan etmeye veya suçlu aramaya hakkımız asla olamaz. Pınarlar olmazsa, suyu kirlendirirsek, ölmeyiz belki ama felçli yaşarız. Doğanın bu cömertliğine ve bize bedava sunduğu hizmete teşekkür etmek belkide gerçekleri bulmamız ve değişmemizle mümkün olacaktır ancak.
Güneşle doğuş
Başlatır yokuş
Güne İtiş kakış
Nefestir verişim
Ya değişimi kabul ederim
Ya da yokluğumu seyrederim
Nihayet topraktır tenimi serişim!

Saffet Kuramaz
 

yusufsaid

Profesör
Katılım
17 Şub 2011
Mesajlar
873
Tepkime puanı
407
Puanları
0
Konum
Ankara
Bence sahabe efendilerimiz bu yüzden çok büyük. Kökten değişim. Bir anda tereddütsüz. Ömer'i hatırlayalım, Peygamberin cesedini toprağa gömmeye giderken, kendi nefsine fatiha okudu. Müslümanım diyen için değişim, yarıştırılan tavşanın bikaç adım ilersindeki havuç gibi, hep peşinden koşulan ancak tam manada ulaşılmasa da vazgeçilemeyen...Allah değişebilenlerden eylesin, tabi hayır istikametinde...
 
Üst