İmam-ı Gazâlî ve Tasavvuf

emustafa

Profesör
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
1,782
Tepkime puanı
428
Puanları
0
İmâm-ı Gazâli -kuddise sırruh- Hazretleri hicri beşinci asrın en büyük âlimlerindendi ve kendisine “Hüccetül-İslâm” ünvanı verilmişti. Zamanın en büyük ilim merkezi olan Nizamiye medresesi’nde yüzlerce talebe okutuyordu, yüzlerce âlim yetiştirdi. Yaşadığı devrin bütün ilimlerine vukûfiyet kesbetmişti (1091).

Buna rağmen içindeki boşluğu dolduramıyordu, bir türlü tatmin olamamıştı.

Nihayetinde tasavvufa yönelmiş, on yıl kadar süren bir inziva hayatına çekilmiş, seyr-ü sülûk yolundaki zevki tattıktan sonra durumunu şu şekilde dile getirmiştir:

“...Sonra kendi durumuma baktım. Bir de ne göreyim! Dünyevî alâkalar içine dalmış batmışım. Bu alâkalar beni her taraftan sarmışlar. Yaptığım işlerimi gözden geçirdim. Onların en güzeli tedris ve tâlim idi. Fakat bu sahada da ehemmiyetsiz, âhiret yoluna faydası olmayan ilimlerle meşgul olduğumu anladım. Tedris hakkındaki niyetimi yokladım. Onun da Allah rızâsı için değil, mevki ve şöhret kazanmak gayesi ile olduğuna kanaat getirdim. Bu hâlimle uçurumun kenarında bulunduğuma, eğer durumumu düzeltmek için harekete geçmezsem ateşe yuvarlanacağıma kanaat getirdim.”

“Yakinen anladım ki, sûfiler hakikaten Allah yolunu bulan kimselerdir. Onların gidişleri, gidişlerin en güzelidir. Gittikleri yol, yolların en doğrusu, ahlâkları ahlâkların en temizidir.

Dünyadaki bütün akıllı insanların akılları, hikmet sahiplerinin hikmetleri, şeriatın bütün teferruatını bilen zâhir ulemâsının ilimleri, onların gidişat ve ahlâkından bir şey değiştirmek ve yerine daha iyisini koymak üzere bir araya gelseler, buna muvaffak olamazlar.

Onların zâhir ve bâtınlarındaki hareket ve duyguların hepsi, Nübüvvet kandilinin nûrundan alınmıştır. Yeryüzünde ise nübüvvet nurundan başka hidâyet rehberi, nûr kaynağı yoktur.”


(El-munkizu min’ed-dalâl)
 

MaiEf

Paylaşımcı
Katılım
13 Eyl 2013
Mesajlar
117
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Paylaşım için teşekkürler.


İmam Gazali ve Tasavvuf

Bütün gayretimle tasavvuf yolunu incelemeye koyuldum. Tasavvuf ehlinin tuttuğu yolun, ancak ilim ve amel ile tamamlanabileceğini anladım.

Tasavvuftaki amellerin özü; nefisten kaynaklanan engelleri aşmak, nefsin kötü ahlâkından ve çirkin sıfatlarından temizlenmektir. Böylece kalp, Allah Teâlâ'nın dışındaki şeylerden temizlenip boşaltılır ve Allah'ın zikri ile süslenmiş olur.

Benim için ilim amelden daha kolay olduğu için, tasavvuf konusundaki bilgileri toplamakla işe başladım. Bu maksatla Ebû Tâlib el-Mekkînin (rah) Kûtü'l-Kulûb'ünü, Haris el-Muhâsibî'nin (k.s) kitaplarını; Cüneyd-i Bağdadî (rah), Şiblî (rah), Bâyezîd-i Bistâmî (rah) ve bunlara benzer büyük sûfîlerden bize ulaşan tasavvufa dair külliyatı inceledim.

Böylece tasavvuf ehlinin ilmî maksatlarının özünü kavradım. Gerek okumak ve gerekse dinlemek suretiyle tasavvuf yolu hakkında öğrenilmesi mümkün olan her şeyi öğrendim.

Tasavvuf Nasıl Bir Yoldur?

Tasavvuf hakkında elde ettiğim bu bilgiler sonucunda, onların en önemli özelliklerini anlamış oldum. Yani onların yolunun öğrenme yolu ile değil; ancak tadarak, hal ile ve (kötü) sıfatları (iyi sıfatlarla) değiştirmek suretiyle elde edilebileceğini öğrendim.

Oysa, sağlıklı olmak ile tok olmanın sınırları, sebep ve şartlarını bilmek ile, bizzat sağlıklı ve tok olmak halleri arasında ne kadar fark vardır!... Yine, sarhoşluğun tarifini bilmek ile doğrudan sarhoş olmak arasında ne kadar fark vardır!... Yani sarhoşluğun, mideden yükselen buharların (alkolün) düşünce merkezini kaplamaktan ibaret olduğunu bilmek ile sarhoş olup o hali yaşamak farklı şeylerdir.

Daha açık olarak söylemek gerekirse, sarhoş olan kimse sarhoşluğun tarifi ve sarhoşluk hakkında hiçbir şey bilmediği halde sarhoştur. Fakat ayık olan kimse sarhoşluğun tarifini ve nasıl meydana geldiğini bildiği halde, sarhoşluk hali ile onun hiçbir ilgisi yoktur. Hastalığa yakalanmış olan bir doktor ise, sağlığın tarifi, sebepleri ve tedavi yollarını bilmekle birlikte sağlını kaybetmiştir.

İşte, zühd hayatının hakikatini, şartlarını ve sebeplerini bilmek ile, nefsi dünya zevklerinden vazgeçirerek zühd hayatını yaşayan bir hal üzere olmak arasındaki fark da böyledir.

Bundan sonra kesin olarak şunu anladım: Sûfîler laf cambazları değil hal ehli kimselerdir. Ayrıca tasavvuf hakkında ilim yoluyla elde edilmesi gerekenleri tam olarak elde ettiğimi; geriye sadece dinleme ve öğrenme yoluyla elde edilemeyen, ancak tadarak ve sülük yolu ile elde edilebilecek kısmının kaldığını aynı kesinlikte anladım.

Gerçi o güne kadar elde ettiğim ilimler, tuttuğum yollar; dinî ve aklî ilimleri araştırmada izlediğim metotlar benim için Allah Teâlâ'ya, Peygamberi'ne ve âhiret gününe kesin bir iman ile inanmamı sağlamıştı.

Bu üç iman esasının köklü bir şekilde kalbimde yerleşmesi, tek bir delile bağlı olarak oluşmamış; bilakis, şu anda ayrıntılı biçimde sayılamayacak kadar pek çok sebep, karine, tecrübe vb. sonucunda elde edilmişti.



Hakikate Giden Yol
İmam Gazâlî

 

Ahi Evran

Profesör
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,695
Tepkime puanı
14
Puanları
38
Yaş
45
Batınilerin İç Yüzünü anlattığı eseri de okunmalı...
 
Üst