İlim mi Okuyoruz, Filim mi Çeviriyoruz?

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
".. Büyüklerden bir zat bir medresede talebelere şu beyti okumuştu: < eyyühel câlisüne fil-medreseti / ey medresede oturucular-okuyucular..! küllü mâ hassaltümûhu vesvesetün / bütün hasılatınız-tahsil ettiğiniz şeylerin hepsi vesvesedir.. fikrükum in kâne fi-ğayril Habîbi / eğer sizin fikriniz (ve kasdınız) o sevgili Mevla'dan gayrı ise.. mâ leküm fin-neş'eti-l'uhrâ nasîybün / sizin içün ahirette bir nasib yoktur..!> Kur'an'ı Allah için okuyun. En büyük insan Kur'an'ı Allah için okuyandır. Bizim talebelerimizde başka niyet yok amma gururdan ve kibirden de sakınmak lazımdır.." Mevlana Mahmud Ustaosmanoğlu Efendi Hazretleri (ks.) aziz (Sohbetler 3.cild)

Amelde âli himmet sahibi olunmadan ilimde ilerlemek (manevi seyr ve terakki) mümkün değildir.. (yani) Salih ictihad lazımdır ki ma'na-i Salah der-kar ola.. ey ilim okuyanlar! gönlünüzde ne filim çeviriyorsunuz? eğer potansiyel olarak, hala "güle de konar pisliğe de konar"lı bir gönlünüz varsa okuduğunuz şu ilim el-İlim değil bir filimdir haberiniz olsun.. (yani) şu gönül, eğer uğruna ölünecek bir Davaya eremedi ve hala Yar'da (Allah'ta) karar kılmadı ise o mücerred ilimle mağrur olmanın, şımarmanın alemi yoktur!..

elbette ki bu nasihat evvela kendi gavur nefsimedir: ben, itmi'nana baliğ olan mutahharları tenzih ediyor ve daima onların himmetlerini arzuluyorum.. birader, "Din Nasihattır" buyruldu.. Dinimin ikamesi içün kendime ve kendi üzerimden gayrıya vaaz işittirmem gerekse evvela şu ayet-i Celileyi salâ ediyorum: "(esteıyzübillah) vezkürisme Rabbike ve tebettel ileyhi tebdiilâ.. Rabb'inin ismini An ve hêr Şeyden son derece Kesilmekle: O'na yönel.." (Müzzemmil - 8.)

cenab-ı Rabb-i perverdigarımız hazretleri bizi nasihatpezir kullarından eylesin.. âmin.. şu malum olsun ki: nefs-i insan ne derece nasihat "dinler ve tutar" ise o derece arınır ve uslu bir Müslüman olur.. işbu ma'nada Müslümanlık artar ve eksilirdir..

geçenlerde bir sayfiye beldesinde seferî oldum: o ta'til ve gaflet günlerinin bir gecesinde gönlüme şöyle bir ma'na geldi: (adeta dediler ki) "..sen sıradan (âdi basit ve pestpaye) birisin: çünki özel, anormal, sıra dışı bir Salih amelin (edebin ibadetin) yok.." sonra şöyle devam etti: "..amelin ve emelinle sıra dışı ol ki sıradan insanlardan (yani) şehvet uğrunda ömür tüketen hayvanattan ayrılasın.. ve (bil-mukabele) sıra dışı bir muameleye mazhar kılınasın!.." ve sonra şöyle devam etti: "..O Subhan Allah'ın sevgili Kullarında kıl kadar düzlük ve sıradanlık kalmamıştır.. o Zatlar tamamıyla sıra dışı, normal üstü, çizgi ötesi İnsanlardır.." Fesubhanallah!..

erenler, insanın "bu cinsine" İlahi ve Ruhani ve Ma'nevi derler.. haber al!.. ilimden maksud allâme imam-ı Gazzali hazretlerinin (Ra.) eşkıya elinden iadesini taleb ettiği o dosyalar ve ders notları değildir: ilimden maksud Hakk'ı ma'rifet sadmesi ile abondone (bitik) hale gelmektir...

mevlana Osman Şems-i Kadiri hazretleri (ks.) buyurur:

Vecd u hâli olmayan ilminde cahilsin yine;
İster isen evvelîn u ahirîne mahrem ol...

yani allame-i cihan olsan ne yazar? sen ilm-i Billah ile vecd-i İlahiye mazhar olmadıkça yine cahilsin yine cahil.. insan ticareti kâr maksadı ile yapar ilim dahi bir nevi ticaret (alış veriş) olup ondan maksud olan kâr ma'rifetullahtır; şu halde sen, aynsız ve yakinsiz ilminde cahilsin ya: neye mahrem olursan ol: yine nâ-mahremsin yine nâ-mahrem.. demek oluyor..

mevlana Osman Şems efendi hazretleri (ks.) divan-ı şerifinin bir yerinde ilimle (gide gide) serrişteyi gaib ettiğini haber veriyordu..

Bir cihandan ta'b verdim ki nigâh-ı Hayrete;
Şirk gördüm aşk u şevki vaslı da hicranı da..

sonra şöyle devam ediyordu:

Aciz oldum derkten mâhiyyet-i idrakimi;
Eyledim cehle mübeddel ilmi de irfanı da..

Seyrine kurban olduğum sultan, bu ne İlimdir, nice Kelimattır yahu!.. aziz kardeşim, Temâşa ehlinden ayruk olmak asla caiz değildir, fetvaların (görüşlerin) efendisi odur ki Efendilerin fetvasına (görüşüne) deng düşe.. zira gözün, Yâr'i "..Göreni görenden.." ağyare çevrilmesi helakı haizdir..

ve şunu bil ki: müşahedeye gark olan hayranların gulgulesinde âb-ı hayat vardır: mutlakan.. evet, onların kelamı isterse odun gibi kaba olsun: o yine latiftir ve kibardır ve hayret verir; gafillerin sözleri ise resim ve heykel gibi camiddir: o ruhsuz sözler ne kadar gamiz ve hakîmane de olsa yine soğuktur ve surettir ve gaflet îras eder..

o halde, nefs-i emmare lağımında sıçan gibi cıyk cıyk edenle nefs-i mutmainne gülşeninde Hû Hû eden kumruların kelamını bir tutmamak lazımdır.. nitekim, nefs-i mutmainne ehli el-Hâdî isminin mazharıdır; el-Hâdî kulundan ise ancak hidayet zahir olur.. nefs-i emmare erbabına gelince: onlar el-Mudill zıllinin zalimleridir ki her hususta dalaleti (sapıklığı) âmir bulunurlar: bilhassa kalbi küfürle ta'b olunanlar..

binaen ala haza: bize el-İlim nuru ile mağrûk ve muhât olmak lazım geldi.. fakat biz, cimrilikte pek fenayız.. Allah selamet versin!.. biz ilmi okuyoruz, topluyoruz, tepiniyoruz (kesb ediyoruz) lakin: o ilmi yemiyoruz ve içmiyoruz ve giymiyoruz.. o vakit ilim ilm-i Nâfia olmadı: isterse ulûm-i Şer'iyye olsun.. evet, esasen ve hakikaten "ilm-i Nâfia" dedikleri şey: kendisiyle amel edilip neş'esi (nur u feyzi) ile hayat bulunan ma'nalardır..

faydasız ilim, çarşıları pazarları talan edercesine; pür-zahmet aranıp seçilen ve gardroba sıra sıra dizildikten sonra hiç bir zaman giyilmeyen, hayrı görülmeyen elbiselere benzer.. faydasız ilim, dipfrizde dondurulmuş, raflara atılıp bir daha el sürülmemiş envai çeşit gıda ve meşrubata benzer; şu halde insan aç, susuz ve çıplak gibidir..

işte varlık içinde yokluk dedikleri ma'na budur.. insanoğlu feyzsizlikten geberdiği halde bunları yemez mi içmez mi giymez mi yahu!.. ha bire oku ha bire doldur ha bire dep istifle.. ama muktezası ile amel yok, intifa yok, intibah yok, inşirah yok.. ne anladım ben böyle ilimden?!..

mevlana Şems-i Tebrizî kuddise sırruhul-aziz hazretlerinin yüce nefeslerinden birinde şöyle geldi: " Eğer şu İlim seni senden almıyor ise ilimsizlik öylesi ilimden yüz derece daha hayırlıdır.." (Makâlât) fesubhanallah!.. galeyan-ı gayretullah hazret-i İnsan'a neler söyletiyor bak....

evet, gerçek İlim odur ki kalb-i insanda "az gülüp çôk ağlamağa" dair bir Fıkıh (sezgi ve süzgü) buluna.. nitekim Hazret-i Fahr-i Âlem Sallallahu aleyhi ve Sellem Efendimiz buyurur: " Eğer benim bildiklerimi sizler bilmiş olsa idiniz elbette muhakkak az güler çôk ağlardınız!.." (İhyâ) fakir derim ki: hüzün, mahabbet ve mehâbet getirmeyen ilimde hayr (-ı hakika) yoktur..

ha, belki dünyevî (geçici) bir menfaat söz konusu olabilir fakat sekerâtül-mevtte, alem-i berzahda, yevm-i kıyamette, sıratta ve mizanda "olgusuz" bilginin hayrı (hakikası) yoktur.. nefse esir olan âlimin (ilmi yüzünden) gayrı halka hayrı varsa da bahsettiğimiz şey o değildir: Ferdin kendisine hayrı var mı yok mu? biz burda onu konuşuyoruz..

"Fakih" diye hazret-i Ömer Radıyallahu anh efendimiz gibi; duyduğu Âyet-i celilenin aks-i celali ile: kendinden geçen, hasta olup yataklara düşen, günlerce evine ziyaretçi uğratana derler.. aslında Fıkıh adamları gözü yaşlı bağrı yanık kişilerdir fakat halkın ekserisi fetva, hilaf ve güft u gûya müşteri oldu Eimmenin (Ra.hum) böğründe ki kuds ü esrarı istemedi.. vâ esefâ!..

hele düşün, hazret-i Peygamber-i zîşan'ı öğrenip özleyememek ne acı şeydir.. sorarım: O'nu okuyup öğrenmek ilimse; ya o ilimden hayret ve heyemân gelmek nice ilimdir?.. işte ona ilm-i Umerî derler ki satvetinden ya bir duvara yaslanırsın ya da yere yığılır kalırsın.. demek ki bir yerde hiss-i haşyet ve derd-i iştiyak yoğ ise orada bir şey (-i hakika) hasıl edilmiş değildir:

dilersen yüz takım Siyer oku.. dön yeniden, yine oku.. diyorum ki: eğer hala O'na dönemedinse ve hala O'nda karar kılmadınsa sonuç: sıfır elde var sıfırdır!.. anladın mı?.. eğer Habib-i Kibriya öğrenilmiş olsaydı: elbette az gülünürdü ve çôk ağlanırdı.. ve gülündüğü yerde dahi kah kah kah edilmezdi..

zira O'nun (s.a.v.) ekserî hali hüzün, haşyet ve tefekkür idi.. "ma'nevî Haller insibâğîdir" dediler.. şu halde Evliyaullah'dan aks ettiği yerde Resulullah'dan aks edip boyanmak bi tarikıl-evladır: yani haydi haydi aks eder.. ee sen şimdi şu kadar Siyer oku/dinle bir hurma direği (sütûn-i hannâne) kadar enîn olma ve ihtizaz etme: insan olana yakışır mı bu!..

soru: bu yazıda sözünü ettiğimiz şeyin tahsiline çare nedir? Takva'dır.. (yani) Allah korkusudur.. nitekim sure-i Bakara'da (2/282) gelir: " Allah'dan korkun (Takva dairesine girmeye bakın) Allah size öğretir.." işte buna ta'rif-i bizzatihî derler ki bil-vasıta olan ta'rif'den efdaldir..

Mevla'm bizleri ilm-i Billah'dan mahrum eylemesin.. yarın (rûz-i kıyamette) bize: "sen bu kadar şeyi okudun ve dinledin ve bildindi ama muktezası ile hareket etmedindi ve tabii Ben'den de haberdar olmadındı!.." denilse halimiz nice olur!.. el-ıyazü-Billah...

Kudsi (Heyeman) - kudsharemi.com
 

İstihya

Doçent
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
723
Tepkime puanı
122
Puanları
0
Sadır ilmi, satır ilmi....

...
 
Üst