İki şeyden kötüsü yoktur!..

bulut_bey79

Kıdemli Üye
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
12,118
Tepkime puanı
324
Puanları
0
Konum
istanbul
Web sitesi
3422unitedstates.spaces.live.com
islam büyüklerinin meşhurlarından İbn-i Hacer-i Askalânî hazretleri buyuruyor ki: Hadis-i şerifte, “Şu iki hasletten daha üstün bir şey yoktur: Allahü teâlâya îmân ve Müslümanlara faydalı olmaktır. Şu ikisinden de daha kötü bir şey yoktur; Allahü teâlâya şirk koşmak ve Müslümanlara zarar vermektir” buyuruldu.
Allahü teâlânın bütün emirleri, neticede şu iki şeyden ibârettir: Allahü teâlâya ta’zim ve O’nun kularına şefkattir. Yani, Allahü teâlâya ve emirlerine, yasaklara saygılı olmak, hürmet göstermek ve O’nun kularına, merhametli ve şefkatli olmaktır.
Resûlullah efendimiz buyurdu ki: “Alimlerin meclislerinde bulununuz. Hakîmleri, yani Allahü teâlâyı tanıyan, sözlerinde ve fiillerinde isâbetli olan âlimlerin sözlerini iyi dinleyiniz. Çünkü Allahü teâlâ, ölü toprağı yağmur suyu ile dirilttiği gibi, hikmet nûru ile de ölü kalbi diriltir.”
İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe hazretleri buyurdu ki: “Büyüklerin meclisinde bulununuz, âlimlerden sorunuz, hakîmlerle, hikmet ehli ile oturup kalkınız.”
Âlimler üç kısımdır. Bunlar:
1- Allahü teâlânın bildirdiği hükümleri bilen âlimler. Bunlar fıkıh âlimleridir.
2- Ârif-i billâh olan âlimler. Bunlarla beraber olmak, kalbleri ma’rifetullah ile, sırları Allahü teâlânın celâl nûru ile aydınlatır.
3- Bu iki kısmı kendinde birlikte toplayan âlimlerdir ki, bunlarla beraber olmak, insanı yüksek ve kıymetli hâllere kavuşturur. Nazarın verdiği fayda, sözün verdiği faydadan daha yüksektir. Bakışı fayda verenin, sözleri de fayda verir. Aksi de böyledir. Yanî nazarı fayda vermeyenin, sözü fayda vermez, tesîr etmez.
Resûlullah efendimiz buyurdu ki: “Ümmetime öyle bir zaman gelecek ki, âlimlerden kaçacaklar. Allahü teâlâ da onlara üç belâ verecektir:
1- Allahü teâlâ, onların kazançlarından bereketi alacak.
2- Onlara zâlim bir sultan musallat kılacak.
3- Onların bir kısmı dünyâdan imansız ayrılacaklar.”
Buyuruldu ki: “İlmi ile amel eden fazilet sahibi için gariplik yoktur. Zîrâ böyle bir kimse, her yerde ikram ve hürmet görür. Memleketinden uzakta olsa bile, her yer ona vatandır.”

Hikmetler
Mehmet Oruç
 

bulut_bey79

Kıdemli Üye
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
12,118
Tepkime puanı
324
Puanları
0
Konum
istanbul
Web sitesi
3422unitedstates.spaces.live.com
Helak olma sebepleri

İbrâhim Nehâî buyurdu ki: “Sizden öncekiler şu üç şey sebebiyle helak oldular 1- Boş, dünyâ ve âhirete faydası olmayan şeyleri konuşmak, 2- Fazla yemek (kulluk vazîfesini yapmaya yetecek miktardan fazlasını yemek), 3- Fazla uyumak.”
İbrahim aleyhisselâma; “Allahü teâlâ seni, ne yaptın da kendisine halîl (dost) edindi?” diye suâl edilince buyurdu ki:
“Üç şey sebebiyle beni, Allahü teâlâ kendisine dost edindi: 1- Allahü teâlânın emrini, Allahü teâlâdan başkalarının emrine tercih ettim. 2- Allahü teâlânın benim için kefil olduğu rızkım husûsunda hiç endişe etmedim. 3- Sabah olsun, akşam olsun, misâfirsiz yemek yemedim.”
Resûlullah efendimiz buyurdu ki: “Bütün günahların aslı dünyâ sevgisidir.” Ahireti unutturan dünyalıklar zararlıdır. Akıllı adam zararına olan işleri yapmaz. Bunu ancak ahmaklar yapar. Buyuruldu ki: “Ahmakla arkadaşlık etmek, bereketsiz ve faydasız bir iştir.”
Taberânî’nin bildirdiği hadîs-i şerîfte, Resûl-i ekrem efendimiz buyurdu ki: “Ahmağın sevgisini kes, at.”
Hazreti Ebû Bekr-i Sıddîk buyurdu ki: “Dil (kötü sözler söylemek sûretiyle) bozulursa, bundan dolayı insanlar sıkıntı duyar ve üzülürler. Kalb (riya ve benzeri hastalıklarla) bozulursa, o zaman melekler üzülür ve ağlarlar.”
Buyuruldu ki: “Şehvet, sultânları köle yapar. Çünkü, kişi sevdiğinin kölesidir. Sabır da köleyi sultan yapar. Çünkü köle, sabretmek sûretiyle muradına kavuşur.”
“Kim günahları terk ederse, kalbi incelir (nasihat kabûl eder ve boyun eğer). Yemesinde, giymesinde ve başka şeylerde haramı terk edip, helâlinden yiyen kimsenin zihni saf ve parlak olur. Böylece Allahü teâlânın, öldükten sonra diriltmesine delâlet eden yüce işlerine, ilkbaharda ağaçların ve yeryüzünün yeşermesi gibi bakar, bunlar üzerinde düşünür. Allahü teâlânın kudretini, ilmini, kâinatın ve O’nun, her şeyin sahibi ve mâliki olduğunu müşâhede eder.”
Buyuruldu ki: “Aklın kemâli, Allahü teâlânın rızâsına uyup, gazâbına vesile olacak şeylerden uzak kalmaktır.”
“Kulun tâatle meşgûl olması, onun Allahü teâlâyı tanıdığına delâlet eder. Kulun tâatı arttıkça, Allahü teâlâyı tanıması da o derece artar. Tâat azaldıkça, ma’rifetullah da azalır. Zâhir, bâtının aynasıdır.”



 
Üst